3 çocuğu kardeş sandılar ama 2’si katildi! Annesi elini bırakınca vahşet yaşandı

Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr – Dışarıdan bakıldığında iki sıradan çocuk gibiydiler. 10 yaşındaki Robert Thompson ve yaşıtı Jon Venables, Birleşik Krallık’a bağlı İngiltere’de yaşayan, her çocuk gibi okula giden ve oyunlar oynayan iki yakın arkadaştı. Her ikisi de problemli ailelerin çocuklarıydı ve ailelerinde bulamadıkları sevgiyi birbirleriyle kuracakları dostlukta arıyordu. Ancak zaman, onların asla bir araya gelmemesi gereken iki çocuk olduğunu acı bir şekilde ortaya çıkardı. 

James Bulger

Robert Thompson ve Jon Venables, gözlerini 1982 yılında İngiltere’nin Liverpool şehrinde dünyaya açtı. Her ikisi de oldukça sorunlu ailelerin çocuklarıydı. Çocuklardan Thompson, yedi çocuklu bir ailenin beşinci çocuğuydu. Babası aileyi terk etmiş, annesi ise büyük bir depresyon sürecinden geçiyordu. Annesi, yaşadığı depresyon nedeniyle kendini alkole vermiş, hatta dönem dönem hayatına son vermek için çeşitli teşebbüslerde dahi bulunuyordu.

Çocuklardan diğeri, yani Jon Venables da en az Thompson kadar problemli bir ailede gözlerini dünyaya açmıştı. Tıpkı Robert gibi o da anne ve babasının ayrılığına tanıklık etmişti. Onun annesi, Robert’ınkinden farklı olarak çevrede ‘kötü şöhret’ sahibi bir kadındı ve çoğunlukla çevrede iyi anne olmamakla suçlanıyordu. Üstelik bunların haricinde oğlu Robert’a sık sık şiddet uyguluyordu.

İÇLERİNDEKİ NEFRET VE İSYAN BÜYÜYORDU

Okula başlamalarıyla birlikte yakın arkadaş olan, ailelerindeki problemlerden ötürü giderek daha da sık vakit geçirmeye başlayan Robert ve Jon, birçok çocuk gibi sıradan bir hayata sahipmiş gibi gözüküyordu. Evde ne kadar problem yaşarlarsa yaşasınlar, sokakta yan yana geldiklerinde hiçbir kimse onlardan tedirgin olmuyor, yaptıkları taşkınlıkları en fazla ‘yaramazlık’ olarak yorumluyordu. Ancak gerçek aslında çok başkaydı. Onlar, henüz 10 yaşında olmalarına rağmen ihmal edilmiş, sevginin tanımından bihaber çocuklardı ve okulla başlayan hayatı tanıma sürecinde içlerindeki nefreti ya da isyanı dizginleme konusunda büyük sorunlar yaşayacaklardı.

Takvimler 12 Şubat 1993’ü gösterdiğinde her ikisi de okulu asmaya karar verdi. Aslında kuralları sık sık çiğnedikleri bilinse de kimse eyleme geçmiyordu. Birlikte okul dışında vakit geçirdikleri anlarda genellikle alışveriş merkezlerinde hırsızlıklar yapıp çaldıkları eşyaları yürüyen merdivenlerden aşağıya atıyorlardı. Ancak 12 Şubat tarihinde yaşanacak olaylar tüm bunların çok daha ilerisindeydi.

GÖZDEN KAYBOLMALARI BİRKAÇ SANİYE SÜRDÜ

Yaşadıkları hayatı tekdüze ve sıkıcı bulan ikili, o gün bir çocuk kaçırmaya karar verdi. Tüm ülkeyi ayağa kaldıracak olayların başlangıcı olan 2 yaşındaki James Bulger, aslında onların ilk hedefindeki çocuk değildi. Önce 3 yaşındaki bir kız çocuğu ile onun 2 yaşındaki erkek kardeşini annelerinden uzaklaştırmaya çalıştılar. İkilinin çabası başarısızlıkla sonuçlandı fakat ikili, tehlikeli oyunlarını devam ettirmekte kararlıydı. İlk denemelerinde başarısız olmalarına rağmen pes etmeyen Robert ve Jon, bir kasap dükkkanında annesinin elinden tutan 2 yaşındaki minik James Bulger’ı fark etti. James’in annesi, dükkanda görev yapan kasapla diyalog halindeydi. Hızlıca dükkana adım atan ikili, annenin kısa bir süreliğine alışveriş parası ödemek için bebeğin elini bırakacağı anı bekledi.

Yalnızca birkaç saniye sonra dükkanda büyük bir panik yaşandı. James’in annesi, 2 yaşındaki oğlunun etrafta olmadığını fark ederek büyük bir paniğe kapıldı. Üstelik anne korkmakta haklıydı. Çünkü yanlarındaki çocukla birlikte birkaç saniye içinde gözden kaybolan Robert ve Jon, 2 yaşındaki minik James’e hiç de iyi davranmadı.

Kameralar, saat 15.42’de dışarıda yürüyen 3 çocuğu da kayıt altına aldı. Bu esnada James’in annesi Denise Fergus, yaşadığı korkuyla soluğu alışveriş merkezinin güvenlik biriminde aldı. AVM’nin bütün güvenlik görevlileri, 2 yaşındaki James Bulger’ın nereye gitmiş olabileceğini çözmeye çalışıyordu. Fakat bu esnada dakikalar geçiyor ve James’e dair hiçbir iz ortada yokmuş gibi duruyordu. Güvenlik görevlileri, 2 yaşındaki çocuğun AVM dışına çıkmış olamayacağını düşünerek binanın dışına odaklanmamıştı. Halbuki 2 yaşındaki James, o esnada Robert ve Jon ile birlikte gitgide daha da çok annesinden uzaklaşmaya başladı.

HERKES KARDEŞ OLDUKLARINI DÜŞÜNDÜ

Saat 16.15’i gösterdiğinde anne Denise Fergus, o zamanki kocası Ralph Bulger’la birlikte soluğu polis merkezinde aldı. O dönem evli olan ikili büyük bir endişe içindeydi. Bu esnada Thompson ve Venables ise minik James’i alışveriş merkezinden epey uzaktaki bir kasabaya götürmek için yoldaydı. Onları yolda gören birçok kişi tatlı ve masum 3 kardeşe denk geldiğini düşünüyordu. Halbuki içlerinden yalnızca biri masumdu.

Robert ve Jon, yol boyunca karşılaştıkları insanların dikkatini çekmemeye çalışsa da daha sonra görgü tanıklarının ifadelerinde aslında bazı vatandaşların, her ikisinin de minik James’e saldırgan bir tutum içinde olduklarını fark ettiklerini ancak yeterince dikkat etmedikleri yer alacaktı. Görgü tanığı fadelerinde Bulger’ın açıkça dövüldüğü, tekmelendiği, yumruklandığı ve dengesini kaybedecek şekilde sarsıldığı da yer alacak, tüm bu detaylar aslında kan dondurucu bir toplumsal kayıtsızlığı da açığa çıkaracaktı.

KAZA SÜSÜ VERMEK İÇİN RAYLARA BAĞLADILAR

Thompson ve Venables, en sonunda Walton’daki bir demiryolu hattının yakınına vardılar. Orada Bulger’ın gözlerine mavi boya sıçrattılar. Daha sonra onu tuğla ve taşlarla dövdüler, hırpalanmış vücuduna tekme attılar ve ağzına piller soktular. Sonunda Bulger’ın kafasına 22 kiloluk demir çubukla vurdular. Bu darbe tek başına 10 kafatası kırığına neden oldu. 2 yaşındaki Bulger, acılar içinde hayatını kaybettiğinde toplamda 42 acımasız yaralanmaya maruz kalmıştı. Bulger’ı vahşice döven ve onun son nefesini verdiğini fark eden Thompson ve Venables, cinayetin aslında ‘tesadüfi bir ölüm’ gibi gözükmesini sağlamak için bir eyleme daha imza attı. İkili, minik çocuğun cansız bedenini demiryolu rayına taşıdı ve orada bıraktı. Onlara göre bir tren gelip Bulger’ın cansız bedenini ikiye ayırdığında ölümün yalnızca bir kaza olarak görüleceği apaçık ortadaydı.

2 yaşındaki James’in cansız bedeni tam iki gün sonra, bölgede oyun oynayan çocuklar tarafından bulundu. Karşılarında gördüğü ceset karşısında dehşete düşen gençler, olayı hızlıca polise bildirdi. Bu esnada güvenlik kameralarını detaylıca inceleyen polis de olayın bir kaçırılma olduğu konusunda artık hemfikirdi. Üstelik kamera kayıtlarında da görüldüğü gibi James’i kaçıranlar yetişkin değil tıpkı onun gibi çocuktu.

James Bulger’ın cesedinin bulunduğu Liverpool demiryolu hattı

CEKETİNDEKİ BOYA ELE VERDİ

Yetkililer, yakaladıkları ipucundan sonra soluğu okullarda aradı. Olayın yaşandığı gün aslında okulda olması gerektiği halde devamsızlık yapan öğrencilerin listesi yapıldı ve çok geçmeden James’i kaçıranların Thompson ve Venables olduğu açığa çıktı. Üstelik her iki çocuğu da suçlayan isimsiz bir telefon almalarıyla birlikte ekipler, suçluların kimliğini doğru tespit ettiklerinden emin oldu. O gün Venables’ın ceketinde mavi boya lekesi vardı. Bu boya, Bulger’a yaptıkları işkence sırasında küçük çocuğun gözlerine zarar vermek ve onun görme yetisini yok etmek için kullanılacak boyanın ta kendisiydi.

Hız kaybetmeden çocukların evlerini kontrol eden polisler, Venables’ın ceketinde mavi boya ile karşılaştı. Ancak bu boya detayı haricinde daha da somut bir delil bulundu. Thompson’ın ayakkabılarındaki kan, her iki çocuğun James Bulger cinayetindeki katiller olduğunu daha da hızlı açığa çıkaracaktı. Robert ve Jon, bir haftadan daha da kısa bir süre içinde yani 18 Şubat 1993’te tutuklandı.

‘O GÜN KÖTÜLÜĞÜN YÜZÜNE BAKTIM’

Soruşturmayı yürüten dedektif Phil Roberts, Thompson ve Venables’ı sorguladığı ana dair şu sözleri söyleyecekti:

“Bana göre o gün kötülüğün yüzüne baktım. Onlar asla bir araya gelmemeliydi. O gün birilerini öldürmek için okulu asıp dışarı çıktılar, buna gerçekten inanıyorum. Eğer yakalanmasalardı korkarım tekrar saldıracaklardı.”

Bu arada mahkeme tarafından atanan psikiyatristler hem Thompson hem de Venables’ın doğru ile yanlış arasındaki farkı bildiklerini söyledi. Ayrıca her iki çocuğun da sosyopat olmadığına yani toplum içindeki kurallara uymayan, verilen cezalardan ders almayan kişiler olmadıklarını belirtti. Ancak psikiyatristler bu korkunç suçun nedenini bulamadılar. Üstelik çocukların yaptıkları bu suçun gerekçesi bugün dahi hâlâ belirsizliğini koruyor.

ÇOCUK KATİLLER ŞU AN NE YAPIYOR?

24 Kasım 1993’te Robert Thompson ve Jon Venables, James Bulger’ı kaçırmak ve öldürmekten suçlu bulundu ve bu da onları modern Britanya tarihinin en genç hükümlü katilleri yaptı. Her iki çocuğun da 18 yaşına geldiklerinde inceleme tamamlanıncaya kadar hapsedilmeleri emredildi. 1993’ten 2001’e kadar Venables, Merseyside, St. Helens’teki Red Bank güvenlik biriminde görev yaptı. Oradayken mahkum arkadaşlarına araba hırsızı olduğunu söyledi. Thompson, Manchester yakınlarındaki Barton Moss’ta eğitim gördü ve burada sanat ve tiyatro gibi konulara ilgi duydu. Hem Venables hem de Thompson, Haziran 2001’de 18 yaşında serbest bırakıldı. Davalarını çevreleyen ulusal kargaşa nedeniyle her ikisine de yeni kimlikler verildi. O zamandan beri iki adam çok farklı yollar izlediler.

Thompson’ın James Bulger cinayeti planının lideri olduğuna inanılsa da serbest bırakıldığından beri bir daha suç işlemedi. Şu anda nerede olduğu hakkında pek bir şey bilinmese de geçmişinin tamamen farkında olan birileriyle düzenli bir ilişki içinde olduğu düşünülüyor. Venables’ın ise Thompson’dan çok daha farklı bir yol aldığı biliniyor. Başta genç kızların nasıl istismar edileceği gibi ayrıntılar anlatan bir pedofil kılavuzu bulundurmak nedeniyle birçok kez tekrar hapse atıldı. İlk olarak 2010 yılında çocuk istismarı görüntüleri bulundurmaktan hapse atılan Venables 2013’te serbest bırakıldı. 2017’de aynı suçtan yeniden tutuklandı. 2018 yılında ise binden fazla çocuk istismarı görseli ve pedofili kılavuzuna sahip olduğunu itiraf ettikten sonra 40 ay hapis cezasına çarptırıldı.

2018 yılında yayınlanan İrlanda yapımı ‘Detainment’ (Türkçesi: Gözaltı) adlı kısa film, Birleşik Krallık tarihine geçen 1993 tarihli James Bulger cinayetini ele alıyordu. Yönetmenliğini ve senaristliğini Vincent Lambe’in yaptığı drama türündeki kısa film, 91’inci Akademi Ödülleri’nde ‘En İyi Kısa Film’ dalında Oscar adaylığı kazanmıştı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir