Son dakika: Aziz Yıldırım ve Şenol Güneş için çok konuşulacak sözler: “Hayallerimi çaldı!”

76 kez A Milli takım forması giydi. Türkiye tarihinde ilk defa Avrupa Şampiyonası’na katılırken takımınen önemli oyuncularından biriydi. Kariyerine başladığı Trabzonspor için ter döktü. Fenerbahçe’ye transfer oldu ve 2000-2001 sezonunun şampiyon olan kadrosunda yer aldı. Savunma ve defansif orta saha oynamasına karşın uzaktan ve kafayla attığı gollerle gerek takımlarına gerek Türkiye A Milli Takımı’na büyük sevinçler yaşattı. Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Ogün Temizkanoğlu, Ajansspor’a açıklamalarda bulundu.

İşte Ogün Temizkanoğlu’nun Ajansspor’a verdiğ röportaj…

“FUTBOLA GURBETTE TUTULDUM”

– Futbola ne zaman başladınız?

Futbol topuyla 1976 yılında Almanya’da tanıştım. İlkokulla birlikte futbol tutkum da başladı diyebilirim. Okumayı pek sevmediğim için futbol daha ağır bastı. Tabii ki şimdi keşke okusaydım diyorum. Rahmetli babam, futbolcu olmamda bana büyük destek verdi. 14 yaşına kadar Almanya’da futbol oynadım. 1983 yılında Trabzonspor’un altyapı seçmelerine katıldım. O zaman rahmetli Cemil Usta (Dozer Cemil) ve Giray Bulak, tarafından beğenildim. Trabzonspor maceram da böyle başladı.

“İTALYAN BARESİ’YE HAYRANDIM”

– Hangi mevkide oynuyordunuz? Beğendiğiniz veya örnek aldığınız biri var mıydı?

Almanya’da orta sahada oynadım. Trabzonspor’da ise Giray Bulak Hoca bana defansta görev verdi. Stoper oynattı. O dönem İtalyan Franco Baresi çok popülerdi. Onu izlemekten keyif alırdım.

“ÇİFT KALE MAÇLARDA GÖZE GİRDİM”

– Trabzonspor’da A Takım’a ne zaman yükseldiniz?

4 yıl sonra yani 18 yaşında A Takım’la idmanlara çıkmaya başladım. O dönem her perşembe çift kale maçlar yapılırdı. Hem yapılı hem de sağlam bir fiziğe sahip olduğum için A Takım’ın çift kale maçlarına beni de alırlardı. Urbain Braems’ın gelişiyle A Takım’a dahil edildim.

“ALMAN DİSİPLİNİ İŞİME YARADI”

– Takıma adapte olmak zorlandınız mı?

Çok sevdiğiniz mesleği yaptığınızda tabii ki bazı zorluklar vardır. Oraya girmek kolaydır ama orada kalmak zordur. Özellikle üst seviyede oynamak meşakkatlidir. Sürekli kendinizi geliştirmeniz gerekli. Benim bir avantajım vardı. Almanya’dan geldiğim için futbol hayatım boyunca o disiplin içinde kaldım. Bunun faydasını gördüm.

“BANA SAHİP ÇIKTILAR”

– Genelde altyapıdan A Takım’a çıkan oyuncular ilgisizlikten şikâyet eder. Size yakınlık gösteren veya ağabeylik yapan oyuncular oldu mu?

Tabii ki oldu. İlk zamanlarımda stoper Kemal (Serdar) abi olmak üzere İsmail (Gökçek) abi destek verdiler. Daha sonra yaşça benden büyük oldukları için Orhan Çıkırıkçı ve Hami (Mandıralı) hoca da bana ilgi gösterdiler. Bana yardımcı oldular.

“FENERBAHÇE MAÇINDAN SONRA 3 GÜN ODAYA KAPANDIK”

– Trabzonspor kariyerinizdeki en önemli maçlardan biri 1995-96 sezonunda Avni Aker’de oynadığınız Fenerbahçe karşılaşmasıydı. O maçı neden kaybettiniz?

O Trabzon inadı dediğimiz bir hırsla yani illa yenmek için sahaya çıkmasaydık kazanabilirdik. Kontrolü kaybettiğimiz anlarda golleri yedik. Aslında sağlıklı düşünebilseydik beraberlik bile bize yetiyordu. Bunu değerlendiremedik. Sonrasında yaşadığımız travma çok daha acıydı. Maçtan sonra 3 gün idmana çıkmadık. Orhan Çıkırıkçı ile birlikte 3 gün boyunca kendimizi karartılmış bir odaya kapattık. Kendimize gelemedik bir türlü.

“ŞENOL GÜNEŞ SESİNİ DUYURAMADI”

-Size göre teknik direktör Şenol Güneş’in hatası var mıydı?

Böyle atmosferi yüksek maçlarda hocayı pek fazla suçlayamazsınız. Fakat dışarıdan bakıldığında sanki Şenol Hoca, sürekli ileriye gidin gibi bir görüntü verdi. Ancak maçı tekrar izlediğimizde aslında hocayı çok fazla duymadığımızı da söylemek mümkün. Yani saha içerisinde yoğun tezahürat yüzünden hocayı duyma şansınız çok fazla olmuyor. Başka şeylere konsantre oluyorsunuz. Maçı kazanma arzunuz çok yüksek. Açıkçası bu konuda herkesin hatası var.

“TRABZONSPOR BİZİ İSTEMEDİ”

-1999 yılında takım arkadaşınız Abdullah Ercan ile birlikte sürpriz bir şekilde Fenerbahçe’ye gittiniz. Transfer sürecinde neler yaşandı?

Fenerbahçe’ye gitmeden önce tabii ki bazı görüşmeler yapılmıştı. Görüşmeler derken özellikle ben o dönemde Trabzonspor’da iyi bir seviyede değildim. Ama yine de kulübümle konuşmak ve sözleşmeyi uzatmak anlamında bir hamle yaptım. Ancak kulüpte bir muhatap bulamayınca artık burada işimizin bittiğini anladık.

FENERBAHÇE’DEN YILDIRIM TRANSFER!

– O dönem kulüp başkanı Mehmet Ali Yılmaz mıydı?

Evet evet… Mehmet Ali Bey başkandı. Sonrasında Fenerbahçeli yöneticilerden Ali Yıldırım’la yaptığım telefon görüşmesi esnasında kendisine önce kulübümle konuşmak istediğimi söyledim. Fakat o benle birlikte Abdullah Ercan’ın bonservis paralarının ödendiğini söyledi. Açıkçası çok fazla bilgimiz dahilinde olmayan bir transfer oldu.

“TARAFTARIN GÖZÜNDE DEĞERİMİZ YOKTU”

– Peki taraftar tepkisinden çekinmediniz mi?

Hayır. Zaten herhangi bir tepki de olmadı. Çünkü size beklediniz değer verilmediği zaman çekinecek bir durumunuz olmaz. Siz orada iyisiyle kötüsüyle 9-10 yıl bir hizmet vermişsiniz. Bunun karşılığı bu olmaması gerekiyordu.

“HERKES GİBİ BİZ DE PROFESYONELİZ”

– Sanırım bu ayrılık kararında bir cenaze töreninde taraftarlarla yaşadığınız olayın da etkisi var.

Evet… Böyle bir hadisenin yaşanmaması lazımdı. Fakat sonuçta bugün herkes nasıl, ‘Biz profesyoneliz. Orada da oynarız burada da oynarız’ diyorsa o dönemde de biz profesyoneldik.

“ASIL BASKI FENERBAHÇE’DEYMİŞ”

– Fenerbahçe’de oynamakla Trabzonspor’da oynamak arasında en belirgin fark neydi?

Valla Trabzon’da çok büyük baskı olduğunu düşünüyordum. Özellikle medya açısından. Ama Fenerbahçe’ye geldikten sonra asıl baskının burada olduğunu gördüm. Evet… Milli Takım kaptanıydım ama Fenerbahçe camiasına ve taraftarına kendimi kabul ettirmem kolay olmadı. Zor bir süreçten geçtim. Bu süreci de iyi atlattım. Taraftarlar tarafından sevilen biri haline geldiğimi düşünüyorum.

“KUPAYI KALDIRMAK ÇOK ZEVKLİYDİ”

– Kariyerinizdeki ilk ve tek şampiyonluğu Fenerbahçe’de yaşadınız. O anda neler hissettiniz?

Kupayı kaldırmak çok zevkliydi. Keşke daha önce de bu duyguyu yaşasaydım. (Gülerek) Bunun hazzı gerçekten anlatılmaz. Çünkü o kupada emek var. Şampiyonluk kupası, takım olarak bir yıl boyunca ortaya koyduğunuz başarının ödülüdür.

“ORTEGA’NIN KENDİSİ SORUNDU”

– Fenerbahçe’deki yıllarınızda bir de Ariel Ortega meselesi var. Onun gidişinde sizin de rolünüz olduğu söyleniyor.

Maalesef benim dahilim olmamasına rağmen işin içine beni de kattılar. Ortega ile herhangi bir problemim yoktu. Ortega, içine kapanık biriydi. Kendisiyle iletişimi bir türlü kuramadık. Sürekli bir adım geride kaldı. Dil seçeneği ve kendi ülkesi dışında sağlıklı bir yaşantısı da yoktu. Fenerbahçe’ye gelmeden önce Parma’da da sadece 6 ay oynayabilmişti. Futbolcu kalitesi tartışılmazdı. Ama sıkıştığımız zamanlarda onun bizi bir şekilde kurtarması gerekiyordu. Bu beklentinin altında kaldı.

“6 TANE ATILMIŞKEN BENİM DE GOLÜM OLABİLİRDİ”

– Savunmaya dönük bir oyuncu olmanıza rağmen genelde golcü özelliğiniz var. Ancak 6-0’lık Galatasaray derbisinde suskun kaldınız

(Gülüyor)…Tabii ki derbilerde gol atmak her futbolcu adına çok önemlidir. Şunun altını çizmek lazım; biz o maçta 4 golü 10 kişiyle attık. Galatasaray’ın çok iyi oynadığı bölümler oldu. 6 tane atılmışken bir gol de ben atsaydım iyi olurdu. Fakat Galatasaray’ın yüzde yüzlük bir golünü önledim. Onu da söylemem lazım.

“AZİZ YILDIRIM’IN SİNİRİ ÇABUK GEÇERDİ”

– Başkan Aziz Yıldırım ile aranız nasıldı?

Kendisiyle yaptığımız diyaloglar hep olumlu geçmiyordu. Zaman zaman hararetli oluyordu. Ancak futbolcuları koruma anlamında elinden geleni yapardı. Bize kol kanat gererdi. Birebir yaptığımız görüşmelerde de baba gibi şefkatliydi. Kötü dönemlerde ise tepkisini ortaya koyardı. Bu da gelip geçiciydi. Çok uzun sürmezdi.

“ŞENOL GÜNEŞ, HAYALLERİMİ ÇALDI”

– 2002 Dünya Kupası finalleri kadrosunda olmadığınızı öğrendiğinizde tepkiniz ne oldu?

Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Neden kadroya alınmadığımı halen bugün de bilmiyorum. Bu konu benim içimde hep ukde kalacaktır. Eleme maçların hepsinde vardım. Kaptandım. Bana göre bir futbolcunun hayallerini çaldılar. Daha doğrusu çaldı.

-Kim çaldı? Şenol Güneş mi?

Şenol Hoca tabii ki… Sonuçta takımı açıklayan oydu.

“BANA ŞAKA YAPIYORLAR SANDIM”

-Kendisiyle bu konuyu konuştunuz mu hiç?

Kadro açıklandığı sırada bavulumu hazırlıyordum. Antalya’ya kampa gidecektik. O sırada bazı gazeteci arkadaşlarım beni arayıp kadroda olmadığımı söyledi. Ben şaka yapıyorlar sandım. Ama olay gerçekmiş. Sonra Şenol Hoca’yı aradım. Telefonu kapalıydı. Ulaşamadım. Ardından yardımcısı Ünal (Karaman) Hoca’yı aradım. ‘Maalesef olay doğru’ dedi. O anda samimiyetlerin gerçek olmadığını anladım.

“NEDEN FİNALLERE GİTMEDİĞİMİ HÂLÂ BİLMİYORUM”

– Şenol Güneş, Trabzonspor’dan Fenerbahçe’ye gittiğiniz için sizi bir nevi cezalandırmış olabilir mi? Aynı şekilde Abdullah Ercan’ı finallere götürmesine rağmen 1 dakika bile oynatmamıştı

Ben böyle düşünmüyorum. Çünkü öyle bir şey olsaydı bizi elemelerde de kadroya almazdı. Benim oynamadığım tek maç içerde Avusturya’yı 5-0 yendiğimiz play-off maçıydı. Arka adelemde yırtık vardı. Ama dediğim gibi hâlâ neden finallere götürülmediğimi bilmiyorum.

“ACABA YENİDEN FUTBOLA MI DÖNSEM?”

– Futbolu bıraktıktan sonra oyun stilini kendinize benzettiğiniz oyuncu oldu mu?

Ben futbola geri dönmeyi düşünüyorum ya… (Gülüyor). ‘Bu oyuncu bana benziyor’ diyemiyorum. Bunu ancak dışarıdan birinin söylemesi lazım ki ben de aynı şekilde onu izleyeyim.

“ARDA GÜLER, MESUT ÖZİL’İ GEÇECEK”

-Şahsen bir ara Okay Yokuşlu’yu size benzettim. Fakat o da istikrarlı bir grafik sergileyemedi.

Demek ki benle aynı seviyede değilmiş. Ama ben şunu söyleyebilirim; Arda Güler iki sene sonra Mesut Özil’i çok rahat geçer. Ancak şu oyuncu yakın zamanda benden daha iyi olacak diyemiyorum.

“BİZİM JENERASYON DAHA KALİTELİYDİ”

– Hangi futbolcularla birlikte oynamaktan keyif aldınız?

Çok oyuncu var. Mesela kaleci Rüştü (Reçber), Tugay (Kerimoğlu) ile oynamaktan keyif alıyordum. Aynı şekilde Bülent (Korkmaz) ile yan yana oynamak güzeldi. Hami (Mandıralı) ve Şota’yı da bu isimlere ekleyebiliriz. O zamanki oyuncu kalitesi çok daha iyiydi.

“BAZEN KENDİ ÇOCUKLARIMI BİLE KARIŞTIRIYORUM”

-Şota demişken onu ve ikiz kardeşi Arçil’i karıştırıyor muydunuz?

İlk geldiklerinde ayırt etmekte zorlanıyorduk. Şu anda benim de ikizlerim var. Onları bile zaman zaman karıştırdığım oluyordu. (Gülerek) O yüzden saha içinde Şota ile Arçil’i saha içinde karıştırmam normal.

“KISA BOYLULAR BANA TERS GELİRDİ”

– Karşısında oynarken zorlandığınız rakip futbolcular kimlerdi?

Kısa boylu ve hızlı futbolculardan çok hoşlanmazdım. Çünkü hiç yerlerinde durmazlardı. Ama ‘şu oyuncuya karşı oynamasam’ dediğim bir isim olmadı.

“UZUN TAÇLARIN SIRRI DENGE”

-Uzun taç atışlarını neye borçlusunuz?

Bunu kendim çalışarak geliştirdim. Sadece taç atarak değil doğru ve dengeli bir şekilde gücünüzü kullanarak bunu yapmanız gerekiyor.

“A MİLLİ TAKIM’LA JÜBİLE MAÇI”

– Jübile yapma imkânınız olsaydı hangi formayı son kez giymek isterdiniz?

Mümkün olsa oynadığım 4 takımın (Trabzonspor, Fenerbahçe, Konyaspor, Akçaabat Sebatspor) da formasını giymek isterdim. Jübile maçını da benim dönemimdeki A Milli Takım’la oynamayı arzu ederdim.

“TRABZONSPOR, BU ŞAMPİYONLUĞU HAK ETTİ”

– Trabzonspor, büyük ihtimalle 38 sene sonra şampiyon olacak. Trabzonspor, şampiyonluk için neden bu kadar bekledi?

Bizim oynadığımızda dönemde bazı talihsizliklerden dolayı olamadık. Yanlış yapılanmadan tutun da çok fazla dışarıdan müdahale edilmesine kadar her türlü konuyu konuşabilirsiniz. Ama bu sezon son birkaç hafta hariç ligi domine eden bir Trabzonspor izledik. Buraya kadar gelmeleri mucize değil; gerçek bir emeğin karşılığı.

“KALECİMİZ UĞURCAN OLSAYDI BİZ DE ŞAMPİYONDUK”

-Trabzonspor’un 1995-96 sezonu kadrosu mu yoksa şimdiki kadro mu daha iyiydi?

(Gülüyor). Bunu onlar karşılıklı oynayabilselerdi anlayabilirdik. Bizim o dönemdeki en büyük handikaplarımızdan biri kaleciydi. Tabii ki emeklerine saygım var. Fakat bizim iyi bir kalecimiz; mesela Uğurcan Çakır olsaydı Galatasaray’ın yakaladığı 4 sene üste üste şampiyonluğu belki de biz daha önce yaşardık.

“NWKAEME’Yİ KİM İSTEMEZ Kİ?”

-Son günlerde Anthony Nwkaeme’nin Fenerbahçe’ye transfer olabileceği iddia ediliyor. Siz buna ihtimal veriyor musunuz?

Nwakaeme, Trabzonspor’a büyük katkı sağlayan ve fark yaratan bir oyuncu. Ben Trabzonspor’un onu bırakacağını düşünmüyorum. Ama Nwakame’nin Trabzonspor ile anlaşamaması halinde her takımın onun gibi bir oyuncuya talip olacağını söyleyebilirim.

“SEPP PIONTEK’İN YERİ BAŞKA”

– Sizi etkileyen teknik adam kimdi?

Kariyerime yön veren teknik adamların başında Sepp Piontek gelir. Beni Milli Takım’a ilk davet eden kendisidir. Trabzonspor’da oynamamı sağlayan Giray Bulak’ın yeri de ayrıdır. Fatih Terim ile gelişimimi devam ettirdim. Mustafa Denizli ile şampiyonluk sevinci yaşadım. Böyle olunca bir tane hoca beni etkiledi diyemiyorum.

“ARTIK GENÇ HOCALARIN ÖNÜNÜ AÇSINLAR”

– Fatih Terim, Şenol Güneş ve Mustafa Denizli’nin artık emekli olmaları gerektiğini düşünenler var. Siz bu yoruma katılıyor musunuz?

Bizim jenerasyondaki ve bizden sonra gelen futbolcu arkadaşlarımızın teknik adamlıktaki başarıları ortada. Yeni başlamasına rağmen Nuri Şahin dahil Ömer Erdoğan, Erol Bulut, Emre Belözoğlu, İlhan Palut gibi genç hocaların daha fazla sorumluluk alması gerekiyor. Bu nedenle 3 tecrübeli hocanın gençlerin önünü açacağına inanıyorum. Tabii ki futboldan kopmasınlar. Ama yetiştiricilik konusunda bir adım atsalar Türk futboluna daha faydalı olurlar.

“ARDA GÜLER KONUŞULUYOR, 5 YABANCIDAN FAZLASINA İZİN VERMEM”

– TFF Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?

Yabancı sayısını düşürürdüm. Bizim dönemimize dönerdim. 3 veya maksimum 5 yabancı futbolcuya izin verirdim. Altyapıdaki oyuncularımızın kalitesi ortada. Bütün Türkiye 17 yaşındaki Arda Güler’i konuşuyor. En son Rize’de rakip taraftarlarca alkışlanan gencecik bir oyuncudan bahsediyoruz. Demek ki bizim altyapıdaki oyuncularımızı iyi yetiştirdiğimiz takdirde dışarıya milyonlarca Euro vermemize gerek kalmaz. Kulüplerimiz de bu kadar borçlanmaz.

“İSVİÇRE’YE ATTIĞIM GOL ÇOK DEĞERLİYDİ”

-Unutamadığınız maç veya gol hangisi?

Güzel gollerim vardı. Mesela Trabzonspor’da oynarken 5-1’lik Bursaspor maçının üçüncü golü gibi. Ama benim ve aynı zamanda Türk futbolu adına önemli olduğunu düşündüğüm gol ise İsviçre’ye attığım goldü. Maçı deplasmanda 2-1 kazanmıştık. O golle tarihimizde ilk defa Avrupa Şampiyonası’na gittik. Euro 96’daki tecrübemiz ve gelişimimizle de 2002 Dünya Kupası’ndaki üçüncülüğü elde ettik.

“KİMSE KUSURSUZ DEĞİL”

– Pişmanlığınız var mı?

Hiçbir insan dört dörtlük değildir. Muhakkak futbolculuk kariyerimde ve daha sonraki dönemlerde yaptığımız hatalar vardır. Ama ben hatalardan ders çıkarmamız gerektiğine inananlardanım. Eğer ders çıkaramazsanız yine aynı hataları yaparsınız.

“HEDEFİM AVRUPA’DA ÇALIŞMAK”

-Gelecekle ilgili planlarınız neler?

Önümüzdeki sezon itibarıyla tekrar teknik direktörlüğe dönüş yapmak istiyorum. Hedefi olan bir takımdan teklif gelirse bunu değerlendireceğim. Sonra da kendi gelişimimi devam ettirip Avrupa’da bir takım çalıştırmayı hedefliyorum.

“SYLVESTER STALLONE KİM BEN KİM?”

-Bir de magazinsel sorum olacak. Sizi Sylvester Stallone’a benzetenler var. Bunun için ne dersiniz?

Bunu çok söyleyen oldu.(Gülüyor) Özellikle futbol oynadığım dönemlerde…Şimdi tabii ki yaşlandık. Ama ben kendimi benzetebiliyor muyum? Bilmiyorum. Çocuklarım bilhassa ikizlerim benzediğimi söylüyor bunu. Bazen hareketlerimin de benzediğini söylüyorlar. Ben de onlara diyorum ki; ‘Ben sakin sakin oturuyorum. O adam dövüyor. Nasıl benziyoruz?’ (Gülüyor)

“İSİM BABAM GOL KRALI OGÜN”

-İsminizi ‘Ogün’ olarak vermek kimin aklına gelmiş peki? O dönemler pek revaçta olan bir isim değildi çünkü…

Ben Almanya’da doğdum. Biz sülalece futbolu seven bir aileyiz. Rahmetli babam İstanbul’daki amcama bir mektup yazmış. ‘Oğlum oldu ismini ne koyalım?’ diye de sormuş. Amcam da, ‘Fenerbahçe’de Ogün Altıparmak isminde bir futbolcu var. Gol kralı oldu’ demiş. Babam da adımı Ogün koymuş. Yani ismim Ogün Abi’den geliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir