İklim değişikliğinin ‘ekonomik’ etkileri

 

Türkiye aylardır enflasyonu konuşuyor. Bundan beş ay önce yüzde 20’nin altında seyreden enflasyon mart sonunda yüzde 60’ı aştı. Enflasyon sadece bizde değil bir çok ülkede konuşuluyor. Ülkeler son yılların en sert fiyat hareketlerini yaşıyorlar.

Enflasyon patlamasının nedenleri arasında emtia fiyatlarındaki artış, pandemi dönemindeki parasal genişleme ve geniş kesimlere sağlanan trilyonlarca dolarlık destekler, tedarik zincirinde ve lojistikte yaşanan sıkıntılar, gevşek para ve maliye politikaları ile yönetim hataları gibi bir çok faktör sayılabilir.

Konunun çok boyutu var ama tartışılmaya başlanan diğer bir boyut ise iklim değişikliğinin enflasyona olan etkisi.

ABD başkanlarından Gerald Ford’un 70’lerdeki anti – enflasyon kampanyasının sloganında vurgulandığı gibi, “Enflasyon 1 numaralı halk düşmanı”dır. Ekonomiye ve toplumsal yaşama ciddi zararlar verir. Enflasyon ne kadar “halk düşmanı” ise iklim değişikliği de “1 numaralı gezegen düşmanı”dır. Küresel ısınmanın yerkürenin ve insanlığın karşılaştığı en ciddi tehditlerden biri olduğunu kabul etmeyen artık neredeyse kalmadı. Bu konuda farkındalık arttıkça acil aksiyon alınması yönünde baskılar da artıyor.

Küresel ısınma ve fiyatlar

İklim değişiklikleri fiyat istikrarının yanı sıra finansal istikrarı; fiziksel riskler, geçiş riskleri ve yükümlülük riskleri olmak üzere üç ana kanaldan etkiliyor.

Geçenlerde Dünya Ekonomik Forumu’nun bir makalesinde bu konuda uzmanların yeni çalışmalar yaptıklarından bahsediliyordu. Bu çalışmalar aşırı sıcaklık artışının fiyat gelişmeleri üzerinde kayda değer etkisi olduğunu gösteriyor. WEF çalışmasına göre iklim değişikliği fiyat istikrarını üç kanaldan etkiliyor.

– Küresel ısınma yıkıcı iklim olaylarına yol açıyor. Bu olayların yarattığı etkiler başta gıda fiyatları olmak üzere bazı fiyatları etkiliyor.

– Sıfır – karbon emisyonuna geçiş karbon fiyatında ani artışa yol açabilir. Bu da daha yüksek elektrik, gaz ve petrol fiyatları demek.

– Artan sıcaklıklar ekonomik faaliyetleri ve işgücü verimliliğini etkiliyor. Bu da uzun vadeli büyüme potansiyelini aşağı çekiyor.

Küresel iklim değişikliklerinin fiyat istikrarı üzerindeki etkileri iklim değişikliği kaynaklı negatif şokların iktisadi faaliyeti etkileyerek fiyatlarda artışa neden olmalarından kaynaklanmaktadır. Ayrıca, küresel iklim değişikliğinin yarattığı geçiş etkileri de karbon vergisi gibi maliyet artışları yoluyla enflasyonist baskıya ve iktisadi faaliyette yavaşlamaya neden olabilecektir.

Küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu hava olayları tarım sektörünü olumsuz etkiliyor; gıda fiyatlarında artışa neden oluyor. Etki sadece bununla sınırlı değil. Küresel iklim değişikliği uzun vadede işgücü verimliliğini de aşağı çekebilmektedir.

‘Merkez bankaları’ konuyu sıkı takipte

Bu noktada kayda değer gelişmelerden biri de konunun merkez bankalarının radarına da girmiş olması. Merkez bankalarının konuyla ilgileri fiyat istikrarını sağlamakla ilgili otorite olmalarından kaynaklanıyor; yani enflasyondan. Aynı zamanda iklim değişikliği ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazlarının bir sonucudur; küresel bir sorundur. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar ve hükümetlerin, özel sektörün ve kamunun birarada koordinasyon için çalışmasını gerektirdiği gibi finans kesimine, merkez bankalarına ve bankacılık otoritelerine de çeşitli görevler düşüyor.

Merkez bankaları bu kapsamda enflasyon değerlendirmelerine iklim değişikliğini de dahil etmeye başladılar.

Küresel iklim değişikliğine ilişkin gelişmelerin para politikası stratejisine dâhil edilmesi gerektiği fikri ilk olarak 2015 yılında İngiltere Merkez Bankası tarafından dile getirilmişti. Fransa Merkez Bankası finansal sistemin “yeşillenmesi” için bir konsey kurulmasına öncülük yaptı. Avrupa Merkez Bankası ise daha da ileri giderek kapsamlı bir iklim aksiyon planı hazırladı. Türkiye’de iklim değişikliğinin fiyat istikrarını ve finansal istikrarı etkilemesinin önüne geçilmesi amacıyla henüz bir eylem planı oluşturulmasa bile konu, Para Politikası Kurulu açıklamalarına ve enflasyon raporuna girmiş bulunuyor.

Mesela Para Politikası Kurulu metinlerinde kurulun, “İklim ve diğer çevre kaynaklı riskleri sınırlandırmak amacıyla, para politikasının ana hedeflerinde bir değişikliğe yol açmadan sürdürülebilir finans uygulamalarını uzun vadeli bir politika olarak destekleme kararı” aldığı belirtilmiştir. Çok güçlü olmasa da bu ifade, iklim değişikliği ile mücadele konusunda para politikası uygulayıcısından gelen ilk açıklamalardan biri olması nedeniyle önemliydi.

Aynı şekilde geçen yılın son enflasyon raporunda da, ‘Küresel İklim Değişikliği Sürecinde Para Politikası ve Merkez Bankacılığı’ başlıklı bir bölüm yer aldı. Bu bölümde, “Küresel iklim değişikliği iktisadi faaliyet, enflasyon ve işgücü verimliliğine ilişkin etkileri aracılığıyla ekonominin genelini ve oluşturduğu finansal riskler aracılığıyla da finansal sistemi etkilemektedir. Bu faktörlerin fiyat istikrarı ve finansal istikrarı etkileyen unsurlar olması küresel iklim değişikliklerine ilişkin gelişmelerin merkez bankaları tarafından da takip edilmesini gerektirmiştir” denilmişti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir