Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ilk koronavirüs vakasını duyurduğu günden sonra ise hiçbir şey eskisi gibi olmadı.
Salgının üzerinden 2 yıl geçti. Bu süreçte dünyada pek çok şey değişti. Türkiye’de ise 15 milyona yakın kişi koronavirüse yakalandı. 96 binden fazla kişi de virüs nedeniyle hayatını kaybetti.
Artan vaka sayılarıyla kısıtlamalar ve tedbirler peş peşe geldi. Virüsün yayılmasını önlemek için olağanüstü bir çaba sarf edildi. Tüm bu süreçte en çok
yük ise sağlık sisteminin omuzlarındaydı.
9 ilde 17 hastane inşa edildi
Dünyayı etkileyen COVID-19 salgınında Türkiye de son derece önemli bir sınav verdi. Öyle ki pandemiyle birlikte ülkelerin sağlık sisteminin yetersizliği gün yüzüne çıktı. Türkiye ise hızla tamamlanan acil durum hastaneleriyle örnek oldu. Son
teknolojiye sahip hastanelerle salgına karşı başarıyla mücadele verdi.
Kapılarında kuyruk olunan, sağlık çalışanlarının kesintisiz hasta baktığı acil durum hastanelerinin pandemi bölümleri artık boş.
Salgınla mücadele döneminde 9 ilde 17 dev hastane inşa edildi. O illerden biri de salgının en çok hissedildiği şehir olan İstanbul’du. Kentte 45 günde hizmete açılan acil durum hastaneleri, salgınla mücadelenin merkez üssü oldu.
Salgınla mücadelenin merkez üslerinden Profesör Doktor Feriha Öz Acil Durum Hastanesi’ne salgının en yoğun olduğu dönemde 4 bin hasta başvurdu. Tamamı dolu olan 30’un üzerindeki pandemi bölümlerinin artık sadece 8’i dolu. Çok kısa bir süre sonra da bu sayının 6 ya düşmesi öngörülüyor.
“Gerçekten canla başla savaştık”
Hastanenin açıldığı günden bu yana en sakin günlerini geçirdiğini söyleyen Başhekim Prof. Dr. Alpaslan Tanoğlu şu şekilde konuştu:
“Yoğun bakımlarımızda yaklaşık 27, 28 civarında hastamız var, günlük olarak değişebiliyor. servislerimizdeyse yaklaşık olarak 55-60 arasında değişen rakamlarda hastamız bulunmakta. Bu rakamlar bizim için oldukça sevindirici. Çünkü en düşük volümlü hasta günlerini yaşıyoruz diyebiliriz.
Şu anki en önemli gayretlerimizden birisi COVID-19 dışındaki hastalarımıza hızlı bir şekilde profesyonel bir hizmet sunmak. Çeşitli branşların poliklinik
sayılarını hastanemizde artırdık. Göğüs hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları bir kısım cerrahi branşlar bunların COVID-19 olmayan servislerini de hayata geçirdik”
Salgında ön cephede savaştılar
Zor zamanlarda bile salgınla mücadele hız kesmedi. Sağlık çalışanları ise o günleri halen dün gibi hatırlıyor.
Yoğun bakım sorumlu hemşiresi Didem Cengiz, o günleri şöyle anlatıyor:
“Gerçekten canla başla savaştık. Hekimlerimiz başta olmak üzere burada dediğim gibi ağlayarak koridorlarda koşturduğumuz zamanları da biliyorum. Hasta yakınlarından mektuplar geliyordu, odalarına asıyorduk, motive etmeye çalışıyorduk.
Kiminin çocuğu, kiminin babası mektup yazıyordu. Yanına koyuyorduk. Ya da işte değerli anılarını… Bir şekilde psikolojik destek olmaya
çalışıyorduk. O günleri evet unutmuyoruz. Ben böyle ara ara çıkıp hani nefes alıp Allah’ım evet bu milletin bize ihtiyacı var, burada olmak zorundayız. Gerçekten bunu vatanını milletini sevmeyen bir insan o dönemde bırakıp gidebilirdi.”
Yoğun bakım anestezi uzmanı Muhammed Fatih Özel de zor zamanlardan geçtiklerini dile getirdi:
“Yani çok fazla dramatik hastalarımız da oldu. Mesela unutamadığım bir tane 45 yaşında down sendromlu bir hastamız vardı. Genelde bu hastalar çok ileri yaşları göremeyen hastalar olduğu için çok zor zamanlar yaşadık. Neredeyse ölecek gözüyle baktığımız zamanlar oldu ama çok şükür ki taburcu ettik, gönderdik onu da. O mesela beni çok mutlu etmişti.”
“Türk sağlık sistemi çok iyi iş çıkardı”
İstanbul’daki bir diğer salgınla mücadele üssü, Profesör Doktor Murat Dilmener Acil Durum Hastanesi idi. Hastane toplam 680 bin koronavirüs hastasına baktı. En fazla 648 hasta serviste, 180 hasta da yoğun bakımda takip edildi.
Türk sağlık sisteminin çok iyi bir iş çıkardığını söyleyen Başhekim Prof. Dr. Gökhan Tolga Adaş, süreci şu şekilde anlattı:
“Biz diğer yurt dışı kaynaklardan gelen literatürleri de okuyoruz. Oradaki rakamlara da bakıyoruz. Onların neler çektiğine de bakıyoruz. Hakikatten biz bu konuda çok iyi bir konumda çok iyi bir şekilde yaptık.
Tamamen herkesin el ele vererek yaptığı devletin, hükümetin, cumhurbaşkanlığı makamının, Sağlık Bakanlığının tüm sağlık çalışanlarının sadece doktor hemşire diye de ayırt edilmez. Oradaki temizlik işçisi bile girip her türlü yardımı desteği yapmıştır.”