Kimler özür dileyecek, göreceğiz

Şimdi Ukrayna ile tutuştuğu savaştan ötürü kızdıklarına bakmayın. Başta ABD olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri bir zamanlar Rusya Devlet Başkanı Vadimir Putin’e alkış tutardı. Putin Rusya Başbakanı iken, 1 Eylül 2009’da, hem topraklarının paylaşılması için Nazilerle anlaşma yaptıkları, hem de Sovyet “katliamlarından” ötürü Polonya halkından özür dilediğinde çok ama çok sevinmişti ABD ile Avrupa.

Putin’in, elbette tarihi çarpıtarak dilediği özür çok da içten değildi oysa. 2009’da AB ile özellikle enerji alanında ortaklık kurmak isteyen Moskova, 2006 yılından başlayarak Varşova’nın vetosuyla karşılaşıyordu. Putin’in özrü Polonya’yı yumuşatma amaçlıydı elbette.

İlk özür Almanya’dan

Polonya’dan ilk özür dileyen Almanya’ydı tabii. 2004 yılında dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder, “Varşova Ayaklanması”nın 60’ıncı yıldönümü törenlerine katıldığı başkent Varşova’da Polonyalılar’dan özür dilemişti. Ama Almanya’nın değil de Rusya’nın Polonya’dan özür dilemesi başka ülkeleri cesaretlendiren bir etkiye yol açmıştı. Çok değil bir yıl sonra, Mayıs ayında, ABD de Cherokee, Choctaw, Muscogee (Creek), Paneve ile Sisseton Wahpeton Oyate kabilelerine özürlerini iletmişti. Düzenlenen törende konuşan Cherokee Şefi Chad Smith, böyle bir talepleri olmamasına ragmen özrü kabul ettiklerini açıklamıştı.

Söz konusu yıl, ABD’nin en çok özür dilediği yıldı belki de. Çünkü ABD Dışişleri Bakanlığı da Libya lideri Muammer Kaddafi‘nin İsviçre’ye cihat çağrısı yapmasının ardından gösterdiği tepki nedeniyle özür dilemişti. Dönemin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philipp Crowley, sözlerinin Kaddafi’ye hakaret amacı taşımadığını belirtmek zorunda kalmıştı. Bir yıl sonra ABD/Avrupa ortaklığında korkunç bir kışkırtmayla öldürülecek olan Kaddafi’nin o sıralar ABD’nin özür dilemek zorunda kaldığı bir lider olduğunun da kanıtıdır bu durum.

2010 yılının sırrı

2010 gerçekten tuhaf bir yıldı. Çünkü ABD bu kez de 1940’lı yıllarda Guatemalalılar üzerinde yaptığı tıbbi deneylerden dolayı bu ülkeden özür dilemişti. Yapılan bir araştırmada, 1946 ile 1948 yılları arasında Guatemalalı seks işçisi deneklere cinsel hastalıklara yol açan virüsler enjekte edildiği, bu kişilerin daha sonra hem askerlerle hem de tutuklularla cinsel ilişkiye girmelerine izin verildiği ortaya çıkmıştı. Penisilinin cinsel hastalıkların tedavisindeki etkisini anlamak için yapılan bu deneye Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü sponsor olmuştu.

Yine aynı yıl bu kez Pakistan’dan, bir ABD saldırısında 2 Pakistan askerinin ölmesi üzerine özür dileyen ABD bir yıl sonra, 2011’de de Amerikan askerlerinin Afganistan’da sivillere kötü muamele yapmaları nedeniyle resmi özrünü Afgan yetkililerine iletmişti. ABD’nin yediği tüm haltlarda özür dilemesi, ciddi bir kamuoyu baskısından kaynaklanıyor. Hem bu baskı göğüslenmiş oluyor hem de işlenen büyük suçların “özür”le hafifletilmesinin kolaycılığı ABD’nin işine geliyor. Kendi adıma dilediği özrün herhangi bir tarihi yanlışı düzeltmeye ya da unutturmaya yeteceğine inananlardan değilim tabii.

Japonya’nın tam yüz küsur yıl önce işgal ettiği Güney Kore’den özür dilediği anımsandığında 2010 yılı üzerinde düşünmek çok cazip gelmeye başladı bana. İncelenmeye değer. Dönemin Japonya Başbakanı Naoto Kan, ülkesinin “sömürgeci politikanın yarattığı büyük zararlardan, acılardan büyük pişmanlık duyduğunu belirterek dilemişti özrü.

Neden özür diliyorlar?

Resmi özürler uluslararası ilişkiler ile diplomasi alanında önemli yer tutan bir olgudur. İnsan şunu merak ediyor tabii. Ülkeler, özellikle savaşlardan sonra neden özür diliyor? Bir araştırmada bunun dört nedeninin olduğunu okumuştum; 1) Savaş sonrası zafer durumu, 2) bölgesel entegrasyon, 3) uluslararası baskı, 4) iç siyasi/toplumsal atmosfer. Aslında bir ülkenin özür dileyip dilemeyeceği temel olarak iç siyasi faktörlerle belirleniyor. Uluslararası faktörler de çok önemli elbette ama asıl zorlayıcı etkenler, 1) kamuoyunun işlenen vahşetleri hatırlaması, 2) tarihsel suçluluk düzeyinin yüksekliği. Buradan bakınca bazı ülkelerin neden özür dilemediği anlaşılıyor. Bunu yapmaya zorlayacak bir kamuoyunun yokluğudur bunun nedeni. Tarihsel doğruluğu kabul eden, sorumluluğu kolektif olarak üstlenen kamuoyuna sahip ülkelerin özür dilemesi daha kolay.

Irak’ta, Suriye’de, Libya’da, Afganistan’da olanlar için özür dileyen olmadı hiç ama yine de merak ediyorum; Ukrayna’da yaşananlardan sonra bakalım hangi ülkeler özür dileyecek?

Göreceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir