Geçen haftanın temel tartışması Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi’ni bir kez daha karşı karşıya getiren Can Atalay kararıydı. Bir kez daha ifadesini bilerek kullandım çünkü bu ilk değil, muhtemelen son da olmayacak. Ankara’da ve yargı camiasında bilen biliyor ki, iki, hatta Danıştay’ı da katarsak, üç organ arasında uzun süredir bir gerilim/çekişme/fikir ayrılığı, adına her ne derseniz, var. Son olarak Yargıtay Başkanlığı’nın cuma akşam saatlerindeki açıklaması ile mevcut duruma bir halka daha eklenmiş oldu sadece. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’ni “hukuk sistemini kaosa sürüklemekle” suçladı. Ağır bir itham. Akıllardaki soru Anayasa Mahkemesi’nin Yargıtay’dan gelen üst üste salvolara yanıt verip vermeyeceği. Edindiğim izlenim şimdilik bir karşı açıklama yapılmasının düşünülmediği şeklinde. AYM üyeleri bu hafta yüz yüze değerlendirme imkânı bulacak.
Yargıtay’ın bireysel başvuruya bakışı
Yargıtay’ın son açıklamasıyla aynı zamanda, AYM ile aralarındaki bireysel başvuruya bakış farkı bir kez daha gözler önüne seriliyor. Yargıtay açıklamasında, “Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemelerinde zaman zaman anayasal ve yasal sınırları aşarak Yargıtay ve Danıştay uzman dairelerince geliştirilen yerleşik içtihatları ters yüz edecek, hukuk sistemini kaosa sürükleyecek şekilde kararlar alması, kesin hüküm etkisini tamamen devre dışı bırakılmasına neden olmaktadır” dedikten sonra şunu söyledi:
“Türk yargı sisteminin gerçekten mevcut olan yapısal sorunlarının çözümü için elverişli bir araç olması ümit edilen bireysel başvurunun, mecrasından çıkması, yargı sistemini zayıflatan sistemsel bir sorun haline gelmiştir.”
Bu ifadeyi görünce, Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca’nın 1 Eylül’deki Adli Yıl açılış konuşmasını hatırladım. Konuşmanın, “Yargı ve Devletin Diğer Organları ile İlişkiler” bölümünde Akarca, Hakimler ve Savcılar Kurulu, Adalet Bakanlığı ve yüksek mahkemeler arasındaki görev ve yetki paylaşımı yeniden planlanması gerektiğini” belirterek şu ifadeleri kullanmıştı:
“Bireysel başvurunun olağan bir kanun yolu gibi uygulanmasının ortaya çıkardığı sorunlar giderilmelidir. Uzmanlık gerektiren hukuki konularda engin bilgi ve deneyime sahip hukukçu hakimlerin geliştirdikleri tutarlı içtihatların, bireysel başvuru yönteminin amacını aşacak şekilde değiştirilmesi hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik ilkelerini zedelemektedir. Bu şekilde oluşan belirsizlik ve karmaşa, bozma oranlarının artmasına, yargılama sürelerinin uzamasına ve neticede adli kalitenin düşmesine neden olmaktadır.”
AYM’ye göre başarı hikayesi
Dolayısıyla tartışmanın bireysel başvuruya ilişkin bölümü de yeni değil. Ancak iki organ arasında görüş farkı olduğu kesin. 13 Ekim tarihinde Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvurunun kabulünün 11. yılı nedeniyle uluslararası bir konferans düzenlendi. AYM Başkanı Zühtü Arslan bireysel başvurunun sağladığı en önemli kazanımlarından birinin Anayasa’nın insanın hayatına girmesi olduğunu belirterek, “Nereden bakılırsa bakılsın bireysel başvurudaki 11 yıllık tecrübe bir başarı hikâyesidir.” demişti.
Arslan’ın verdiği bilgiye göre, yıllık ortalama 100 bin bireysel başvuru var. 11 yılda 555 binden fazla bireysel başvuru yapıldı ve 425 bin kadarı, yani yaklaşık yüzde 77’si karara bağlandı. Hâlen 130 bin civarında derdest başvurusu var. Arslan bunların neredeyse AİHM’nin 46 ülkeden aldığı başvurunun iki katı kadar olduğunu da söylemişti. AYM’nin iş yükünün azaltılması noktasındaki ifadesi şöyleydi:
“AYM’nin verdiği bir ihlal kararından sonra, ihlalin kaynağına göre yasama, idare veya mahkemelerin bir yandan somut ihlali ortadan kaldırmaya diğer yandan da benzeri yeni ihlallerin engellenmesine yönelik tedbirler alması hayati derecede önemlidir”…
Bu arada bitirirken, Ankara’da yargı organları arasındaki gerilimin tek nedeninin bu olmadığı kulaktan kulağa dolaşıyor.
AYM’nin, Yargıtay ve Danıştay üyelerine ek zam yapılmasını öngören düzenlemeyi iptal kararının da var olan gerilimi iyice artırdığı siyasiler tarafından dile getiriliyor. 11 Ekim’de toplanan AYM Genel Kurulu, Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşlarına birinci sınıf hâkim savcılardan daha çok ek zam yapılmasını öngören kanun hükmünü iptal etmişti. Düzenleme ile Yargıtay ve Danıştay üyelerinin maaşı, AYM üyeleriyle eşitleniyordu.