Ümran Avcı – Ayşe Kulin, yeni romanı “Yarın Yok”la okuru distopik bir yolculuğa çıkarıyor. Günümüzden yüzlerce yıl sonrasının dünyasında geçen hikâyede bizleri yeşilin, suyun, tarımın olmadığı bir hayat karşılıyor. Yapay manzaralarla yetinmek zorunda kalan insanlık haplarla besleniyor. Neden mi? Bugün hafife aldığımız çevre sorunları yüzünden. Önce gezegenin bütün kaynakları tükeniyor, ardından da takvimi sıfırlayan bir Felaket Savaşı yaşanıyor. Savaşta kullanılan Nutgegon bombası sonrası hayat bir daha eskisi gibi olmuyor. Kalan tarım arazileri mahsul vermeyince mezarlıklar tarım alanı olarak kullanılıyor. O da olmuyor. Kıtlık başlıyor. Başka bir gezegene gitmeyen bir avuç bilim insanı kendilerini dünyayı korumaya adıyor. Peki, bu çabalar dünyaya kurtarmaya yetecek mi? Romanı üzerinden günümüzü ve geleceği konuştuğumuz Kulin, “Rant peşinde koşup birbirimizi yiyeceğimize, sahip olduklarımızı geliştirmeye zaman ayırsaydık, insanlık olarak çok başka bir yerde olurduk” diyor.
Bugün çevre ile ilgili görmezden geldiğimiz sorunların ilerideki olası sonuçlarına odaklanan distopik bir roman “Yarın Yok”. Ayşe Kulin tarzının dışındaki bu roman nasıl bir motivasyonla çıktı ortaya?
Aslında bu benim ikinci distopyam. İlki 2018’de yazılan “Tutsak Güneş”, ülkemdeki atmosferden bunaldığım için yazılmış bir romandı. “Yarın Yok”u ise dünyanın geneline hâkim olmaya başlayan otoriterleşmeye, doğayı talana ve gelir adaletsizliğine tepkimi dile getirmek için yazdım.
Öyle bir zaman geliyor ki, mavi denizleri, berrak gölleri, dereleri, yeşilin her tonunda yaprakla dolu ormanları sadece okuyabildiklerinden öğreniyor insanlar. Gelecek nesiller adına çok korkutucu.
Evet, korkutucu ama dünyayı sömüren sistemi hemen değiştirmez, en azından değiştirmeye yönelik adımlar atmazsak, kaçınılmaz son bu. Son yıllarda sadece romanlar değil, bilimsel göstergeler de bu sona hızla yaklaştığımıza işaret ediyor. Gezegenin ömrünü uzatmak için herkes yeni bir icat bulma amacıyla var gücüyle çalışıyor.
Bugünün insanına bir nasihat aslında. Elimizdekini korumaya odaklansak yetecek.
Elimizdekini koruyamıyoruz ki. Sadece biz değil, tüm ülkeler aynı yanlışın içindeler. Dünyanın bütün büyük şehirleri elli kata varan gökdelenlerle dolu. Kimse toprağı bu kadar derin kazmanın neden olacağı zararı düşünmüyor. Ormanlar, meralar, yeşil alanlar şehirleşiyor. Herkes her yerde rant peşinde.
Yeni dünyada günümüze yönelik en gıpta edilen anıların başında büyüklerden dinlenen masallar geliyor. Burada biraz masalların öneminden, hayal gücüne etkisinden konuşalım isterim.
Ya çok iyimsersiniz ya da anne veya büyükanne olamayacak kadar genç. Bende sekiz torun, bir de torun çocuğu var, hiçbirinin büyüklerden masal dinlediğini görmedim. Benim şu anda 52-60 yaş arasındaki oğullarım masal dinleyen son kuşak oldular. Çocuğu eğlemek için eline ekranlı bir alet veriliyor artık. Hayal gücü masallardan ekranlara geçti ve görsel oldu, yani hayalin sihri gitti gider!
İnsanlığı bir gün kadınlar kurtaracak
“Yarın Yok”ta kadınların gücüne bir gönderme var. Dünyayı, insanlığı kadınlar kurtarıyor…
Dünyayı da insanlığı da bir gün kadınlar kurtaracak. Çünkü kadınlar, doğurarak hayat verdikleri için olmalı, ölüm yerine yaşamı, savaş yerine barışı seçer. Annelerin aklı ve kalbi, öz vatanını düşman işgalinden kurtarmak adına yapılan savaşın dışındaki savaşları kabul etmez.
Bu söyleşi Milliyet Sanat dergisinin temmuz sayısından alıntılanmıştır. Tamamını dergide okuyabilirsiniz.