Her yıl çok sayıda yerli ve yabancı turiste konut sahipliği yapan Gökçeada, konutlarıyla dikkat çekiyor.
Türkiye’nin en büyük adası olan Gökçeada’nın Rum köyleri, farklı mimari yapısı sebebiyle akına uğruyor.
Konutlar adadan çıkan doğal taşlarla yapılıyor
Ekseriyetle Rum meskenleri adadan çıkarılan doğal taşlardan, toprağın harç olarak kullanılmasıyla inşa ediliyor.
Bir başka inşa çeşidi olarak, harç olmadan kuru taş duvar tekniği ustalar tarafından uygulanırken, ahşap ve taşın kullanıldığı kagir meskenler de adada yerini alıyor.
Taş konutlar, arnavut kaldırımları, kiliseler, çamaşırhaneler ve farklı dükkanların bir ortada buluştuğu alanlar, köyleri cezbedici kılan nokta.
Her konutun bahçesinde taştan ocaklar
Adaya mahsus eski geleneklerden bir kaçı ise; Meskenlerin bahçelerinde bulunan taştan ocaklar ve kiremit çatılı olarak inşa edilen meskenlerde, kiremitlerin üzerine rüzgardan uçmamaları ismine ufak taşlar dizilmesi.
Rumların dış yer itinası
Eski vakitlerden gelen bir öteki gelenek ise avlusu bulunan yahut iki katlı olan meskenlerin alt katları, hayvanların ısısından yararlanmak için ‘hayvan damı’ olarak kullanılması.
Hayatları meskenlerin içinden çok kapı önleri ve bahçelerde geçen Rumlar, iç yerlerden çok dış yerlere daha fazla ihtimam gösteriyor.
Sokak uzaklıkları ise, iki yüklü katırın yanyana geçebileceği uzaklık hesaplanarak düzenlenmiş.
Her köye özel çamaşır günü
Bir başka bilgi olarak, her köyde en az bir çamaşırhane ve bir kilise bulunurken, evvelden Gökçeada’da her köyün kendine özel olan çamaşır gününde bayanlar yiyecekler getirerek, piknik havasında vakit geçirmekteydiler.