ANKARA – Gazete Duvar, bir süre önce Ankara’daki büyükelçilerle yeni bir röportaj dizisi başlattı.
Her röportajda, ikili ilişkilerin siyasi, ekonomik, ticari, sosyal yönleri ile önündeki zorluklar ve fırsatlar ele alınıyor.
Beşinci röportaj, Romanya’nın Ankara Büyükelçisi Stefan Tinca ile gerçekleştirildi.
Tinca, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra bölgedeki son gelişmeleri ve ülkesinin mülteci akınını nasıl yönettiğini anlattı. Romanya Büyükelçisi, Türkiye ile Romanya arasında süregelen ticaret, iş ve yatırım ilişkilerine de dikkat çekerek, henüz kullanılmayan iş birliği yolları hakkında bazı önerilerde bulundu.
Rusya’dan gelen enerji kaynaklarına bağımlılığı azaltmak için kaynakların çeşitlendirilmesi gerektiğinin de altını çizen Büyükelçi, Türkiye’nin Romanya’ya LNG zincirinde doğal gaz tedarikinde de önemli bir rol oynayabileceğini sözlerine ekledi.
Sayın Büyükelçi, kuşkusuz şu anda üzerinde en çok konuşulan konu, Ukrayna’da süregiden insani kriz ve Romanya’ya gelen mülteci akını. Bunu yönetmek adına ortak projeleriniz nedir ve önümüzdeki dönemde neler bekleniyor?
Komşumuz Ukrayna’da bir insani kriz yaşanıyor ve sığınma talebinde bulunan insanların düzenli bir şekilde gelişini sağlamak ve ihtiyacı olanlara insani yardım yapıp insana yakışır yaşam koşulları sağlamak için üzerimize düşen sorumluluğu üstlenmemiz gerektiğinin farkındayız. Aynı zamanda, üçüncü ülke vatandaşlarının transit geçişini kolaylaştırmak için önlemler aldık (örneğin charter uçuşları gerçekleştirmek, Moldova üzerinden ve Romanya’nın belli başlı havalimanlarına transit kapasitelerini artırmak suretiyle). Şimdiye kadar, Romanya’ya giren Ukraynalı mültecilerin çoğu akrabalarının veya arkadaşlarının bulunduğu diğer Avrupa ülkelerine doğru yolculuklarına devam etmeyi seçti. Hükümetimiz, Romanya’ya giriş yapan tüm Ukrayna vatandaşlarına ister transit yapsın ister ülkede kalsın, barınma, yemek, tıbbi hizmetler, eğitime erişim gibi konularda yardım sağlamak için hızlı bir şekilde harekete geçti. Romanya vatandaşları, hükümet-dışı örgütler, sivil toplum ve devlet kurumlarının bu konuda harekete geçmesi ve gösterdikleri dayanışma çarpıcı boyutlardaydı.
Romanya hükümeti tarafından insani yardım kuruluşları ve sivil toplum ile iş birliği içinde sunulan destek ve insani yardımların daha iyi koordinasyonu için “dopomoha.ro” adlı özel bir platform kuruldu. Ukrayna sınırına yakın Suceava’da, AB Komisyonu ile iş birliği içinde ve AB Sivil Koruma Mekanizması kapsamında insani yardımın depolanması ve dağıtımı için bir Lojistik Merkezi de açıldı. Ukrayna ve Moldova Cumhuriyeti’ndeki mültecilere yapılan insani yardımları toplayan ve dağıtan bu merkez, 9 Mart’ta faaliyete geçti. Birçok ülke bu tesisi çoktan kullanmaya başladı. Uluslararası insani yardımın Ukrayna’ya dağıtımına yardımcı olmak için bu tür iki insani lojistik merkezi daha açmayı planlıyoruz.
‘ROMANYA’DA KALANLARIN ÜÇTE BİRİNDEN FAZLASI ÇOCUK’
Şimdiye kadar, Romanya’ya giren 730 binden fazla Ukraynalı mülteci oldu ve bunların 100 binden fazlası ülkemizde kalmayı tercih etti. Mültecilerin çoğu anne, çocuklardan oluşuyor ve Romanya’da kalanların üçte birinden fazlası çocuk.
Türkiye vatandaşları da dahil olmak üzere Romanya’ya giren üçüncü ülke vatandaşları da oldu (Mart ayı sonu itibariyle sayıları yaklaşık 8 bin kadardı). Bu üçüncü ülke vatandaşlarının 30 binden fazlasına Romanya makamları tarafından Romanya’ya gelmeleri ve ardından menşe ülkelerine gitmeleri için yardım edildi. Kiev’de bulunan 20’den fazla diplomatik misyona Rumen makamları da yardım etti ve personeli Romanya üzerinden güvenli bir şekilde tahliye edildi.
Romanya, Ukraynalı mültecilerin ve üçüncü ülke vatandaşlarının girişini kolaylaştırmak (örneğin vize muafiyeti, Covid’le mücadeleye dönük karantina tedbirlerinden muafiyet), mülteciler için en uygun koşulları sağlamak (örneğin, sınır bölgelerinde kurulan gezici kamplar) ve üçüncü ülke vatandaşlarının geçişini kolaylaştırmak (örneğin charter uçuşları, Moldova üzerinden ve Romanya’nın ana havaalanlarına transit kapasitesinin artırılması) üzere hızla idari tedbirler aldı.
Ukrayna’ya yardım etmek üzere hükümet, Ukrayna (ve Moldova Cumhuriyeti) için önemli insani yardım paketlerini kabul etti ve Romanya’daki özel kuruluşlardan/STK’lardan gelen yardımları koordine etmek ve yönlendirmek için çevrimiçi bir platform oluşturdu.
Romanya ayrıca orta vadede Ukraynalı mültecilerin Romanya’daki yaşam koşullarını sağlamak için (tıbbi yardım, Ukrayna’dan gelen öğrenciler için konaklama tesisleri, Romanya okullarına/üniversitelerine kaydolma, Romanya’da çalışma koşullarını kolaylaştırma gibi) kapsamlı bir dizi önlem benimsedi.
Romanya da Ukrayna’dan yaralıları almaya karar verdi ve bu amaçla 11 askeri hastanede 3 binden fazla yatağımız bulunuyor.
Aynı zamanda, Ukrayna vatandaşları, 7/24 Ukrayna dilinde yararlı bilgiler alabilecekleri özel bir telefon numarasına erişebilirler. Romanya’ya sığınmak isteyenlere yardımcı olmak için herhangi bir cihazdan erişilebilen bir web platformu da oluşturuldu.
Uluslararası toplumun krizle ilgili tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu krizin Avrupa ve NATO ülkelerini gelecekteki krizlerde daha güçlü olmaları için daha da yakınlaştırmasını bekliyor musunuz?
Uluslararası demokratik toplumun Rusya’nın davranışını kınama ve yaptırım uygulama konusundaki tepkisi şimdiye kadar sağlam ve birleşik olmuştur. AB ve NATO’nun yanı sıra diğer BM üyeleri de bu saldırganlığa karşı mümkün olan tek şekilde tepki verdiler. Dünyanın dört bir yanındaki demokrasiler, Rusya’yı bu tür bir saldırganlığın beraberinde büyük maliyetler getireceği konusunda uyardı. Bugün, bu maliyetler somut ve acı verici düzeyde. Geniş çaplı bir yaptırım rejimi uygulanıyor. Aynı derecede önemli olan Avrupa-Atlantik dayanışması, NATO müttefiklerini, Romanya gibi ülkelerde müttefiklerin askeri varlığını artırmak da dahil olmak üzere, Doğu Kanadı’nda güvenliği artıracak önlemler almaya yönlendirdi.
Savunma amaçlı bir İttifak’ın, yakın çevresindeki durum, savaşın patlak vereceği noktaya varana kadar ciddi bir şekilde kötüleştiğinde yapması gereken de tam olarak budur. NATO, müttefikleri korumak için gerekli tüm önlemleri almaya devam edecek.
Üçüncü olarak, Ukrayna’ya sağlanan yardım da önemli ve hızlı olmuştur ve Moldova Cumhuriyeti ve Gürcistan gibi savaşa en fazla maruz kalan Doğu komşuları için olması gerektiği gibi devam etmeli.
Daha genel bir düzeyden bakıldığında, AB ve NATO’nun bu savaştan sonra güçlenmesi için ön koşullar olduğuna inanıyorum. AB, tarihindeki farklı krizlerden sonra her zaman güçlendi ve bugün hem NATO’nun hem de AB’nin hızlı hareket ettiğini ve biz Rumenlerin uzun süredir savunduğu sağlam önlemleri aldığını görmekten mutluluk duyuyoruz.
‘TÜRKİYE ROMANYA’NIN DOĞAL GAZ TEDARİKİNDE ÖNEMLİ BİR ROL OYNAYABİLİR’
Ülkenizin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmaya yönelik öngörüleri nelerdir? Üç Deniz Girişimi (3 Seas Initiative), Rusya’nın enerji silahlanmasına karşı bir panzehir olacak mı ve enerji tedarik zincirlerini güvence altına alacak mı?
Romanya, tüketiminin üçte ikisinden fazlasını yerli üretimden sağladığı için, kendisini Rus gazına kritik bir bağımlılık içinde bulmuyor. Ama haklısınız, artık gaz ihtiyacımızın kalan kısmını diğer tedarikçilerden temin etmenin yollarını arıyoruz. 3 Deniz Girişimi, bu sorunu çözmek için bir araçtır.
Karadeniz, önemli enerji üreticileri ile arz güvenliği açısından kritik bir bölge olan Avrupa Birliği pazarı arasında uzun süredir bir köprü görevi görüyor. Romanya, kendisini Orta ve Güneydoğu Avrupa’da şeffaflık, öngörülebilirlik ve güvenilirlik temelinde bir istikrar faktörü olarak konumlandırırken, enerji kaynaklarına engelsiz erişim sağlama politikasını aktif olarak izliyor. Orta ve Güneydoğu Avrupa’nın enerji güvenliğini sağlamaya yönelik belirli ilerlemeler kaydedilmiş olsa bile, bölge halen büyük ölçüde tek bir dış enerji tedarikçisi olan Rusya’ya bağımlı kalmaya devam ediyor ve ara bağlantılar da dahil olmak üzere önemli bir enerji altyapısı açığı var.
Dolayısıyla, Romanya, mevcut gelişmelerin gösterdiği gibi, enerji arzındaki kesintilere ve enerjinin bir siyasi baskı aracı olarak kullanılma riskine karşı savunmasız kalmaya devam ediyor. Rusya’ya olan enerji bağımlılığını azaltmak için Güney Gaz Koridoru’nun kullanımını ve yaygınlaştırılmasını ve Dikey Koridor aracılığıyla gelecekte genişletilmesini savunuyoruz.
Romanya’nın bakış açısından, BRUA projesi, Orta Avrupa’yı Orta Asya, Azerbaycan ve hatta Doğu Akdeniz’dekiler gibi yeni enerji kaynaklarıyla birbirine bağlamada etkili olması gereken Dikey Koridor’un merkezi unsurudur. Romanya’nın bu alanda sınırlı bir seçenek alanı olmasına rağmen, LNG’nin Avrupa’da enerji güvenliğine getirebileceği katkının farkındayız ve ABD’nin bu konudaki son taahhüdünü memnuniyetle karşılıyoruz.
İstanbul’da kısa süre önce (31 Mart) düzenlenen Karma Ekonomik Komisyonu’nda Türk ortaklarımızla enerji hakkında çok fazla şey görüştük. LNG sektöründeki yetenekler ve deneyim göz önüne alındığında, Türkiye’nin Romanya’ya LNG zincirinde doğal gaz tedarikinde de önemli bir rol oynayabileceğine inanıyoruz. Gelecekte, enerji, stratejik ortaklığımızın temel bir unsuru haline gelebilir.
Peki, Montrö Sözleşmesi’nin mevcut şeklinin bölgesel istikrar için yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Karadeniz’i stratejik olarak bu kadar önemli kılan nedir?
Montrö Sözleşmesi’nin 1936’da kabul edilmesinden bu yana oldukça işe yaradığını düşünüyorum. Bir Dünya Savaşı ve bir Soğuk Savaş sırasında önemli bir sınavdan geçti. Sözleşme, 80 yılı aşkın bir süredir Karadeniz’de istikrarı sağlıyor.
Karadeniz, Avrupa ile Asya arasında bir köprü olması nedeniyle kesinlikle stratejik olarak önemli bir bölge. Tüm kıyı ülkelerinin Karadeniz’de
-birbirinin aynısı olmasa da- çıkarları söz konusu. Bu farklı çıkarlardan, büyük ekonomik potansiyelden ve kendine özgü coğrafyasından dolayı, bölgesel istikrarı korurken bu farklı çıkarları barındırmanın bir yolunu bulmanın gelecek için büyük bir görev olacağına inanıyorum. Karadeniz’e sınırı olan üç NATO müttefiki olduğu için, Romanya, Türkiye ve Bulgaristan arasında daha yakın bir iş birliğinin, bu alandaki iş birliği fırsatlarından yararlanma ve güvenlik risklerini azaltma konusunda mantıklı bir ilk adım olması gerektiğini düşünüyorum.
Rusya’nın Euro 2028’e ev sahipliği yapmasıyla ilgili ülkenizin planları nelerdir?
Romanya’nın ana planı elbette o final turnuvasında yer almak!
Şakayı bir kenara bırakırsak, mevcut ortamda, kimsenin Rusya’yı büyük bir spor turnuvasının olası bir ev sahibi olarak gördüğünü hayal dahi edemiyorum. EURO 2028’in ev sahibini belirlemek için devam eden bir süreç var ve Türkiye de dahil olmak üzere aralarından seçim yapılabilecek güçlü teklifler var. Daha geniş bir bağlamdan bakıldığında, geçtiğimiz birkaç yılda uluslararası spor camiası, Rusya’ya farklı final turnuvaları verme konusunda oldukça cömert davrandı ve belki de bundan çıkarılacak dersler var.
‘GENİŞLEME, KENDİNE HAS ERDEMLERİNİ GÖZETEREK AVRUPA DEĞERLERİNİ PAYLAŞMAKLA İLGİLİ’
Ülkenizin Türkiye’nin AB üyelik hedefi konusundaki tutumu nedir?
Türkiye, AB’ye aday ülke konumunda. Romanya da Türkiye ile Avrupa Birliği arasında açık ve yapıcı bir diyaloğun sürdürülmesini ve bağların derinleşmesini destekliyor. Olumlu bir ivme kazanmanın ve AB-Türkiye ilişkisinin tam potansiyelini geliştirmenin tek geçerli yolu olarak diyaloğu aktif olarak savunduk. Romanya bunu üç yıl önce AB-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin yapıldığı Konsey Başkanlığı sırasında açıkça kanıtladı.
Türkiye ile diyalog ve iş birliğinin 2021’den bu yana artış eğiliminde olduğunu memnuniyetle belirtiyoruz. Özellikle geçtiğimiz yıl haziran ayında Avrupalı liderler AB’nin Türkiye ile karşılıklı yarara dayalı bir iş birliği ilişkisi geliştirmeye yönelik stratejik çıkarlarını anımsattı ve pozitif gündemin yolunu açtı. Ekonomik iş birliğinin arttırılması, karşılıklı çıkar konularında üst düzey diyalogların sürdürülmesi veya insanlar arası temasların arttırılması- bunlar, yakın gelecekte olumlu sonuçlar elde etmeyi umduğumuz kilit alanlar olarak görülüyor.
2021’in ikinci yarısında bir dizi kilit sektörde birçok Üst Düzey Diyalog toplantısı gerçekleşti. Avrupa Konseyi düzeyinde kabul edilen yaklaşım doğrultusunda, Gümrük Birliği’nin modernizasyonuna dair tartışmaların artması da bir öncelik olarak kalmalı. Türkiye’den gelen olumlu sinyaller de gidişatın belirlenmesinde son derece önemli oldu. Güven, adım adım yeniden tesis edilecek ve bunun için de sürdürülebilir yapıcı çabaların yanı sıra gerek AB gerekse üye ülkelerinin kararlılığı ve yapıcı angajmanı gerekecek.
Halihazırda Türkiye aday statüsünde. Bu statüyü değiştirmemeliyiz; ancak katılım sürecinin olumlu dinamiklerini yeniden kazanabilmek için AB, üye ülkeler ve Türkiye olarak birlikte çalışmalıyız.
Sizce Ukrayna’nın AB üyeliği Türkiye’nin olası üyeliği için yeni bir yol açar mı? Diğer bir deyişle, jeopolitik kart komşu ülkeler için yeni fırsatlar doğurdu mu?
Romanya’nın, Avrupa Birliği’nin temel politikası ve dönüştürücü gücünün en çarpıcı kanıtı olmaya devam eden genişlemeyi ilerletme konusunda kararlı olduğu iyi biliniyor. Moldova, Ukrayna veya Gürcistan gibi Doğu komşumuz olan ülkeler için bir katılım perspektifini destekliyoruz. Ancak, sorunuzu biraz fazla spekülatif buluyorum. Jeopolitik kaygıların genişleme sürecinde rol oynadığını inkâr etmiyorum; bu durum 2004-2007 genişleme dalgası için de geçerliydi. Ama günün sonunda genişleme, üyelik kriterlerini karşılamak ve kendine has ‘erdemlerini’ gözeterek Avrupa değerlerini paylaşmakla ilgili.
Fransız askerlerinin, Avrupa ülkelerinden diğer askerlerle birlikte, NATO’nun Mukabele Gücü’nün (NRF) ilk birimleri olan Çok Yüksek Hazırlıklı Müşterek Görev Gücü (VJTF) kapsamında Romanya’da konuşlandırılması son haftalarda hızlandırıldı. Ülkenizin bu yeni Avrupa ve uluslararası güvenlik mimarisine kritik katkısı ne olacak? Ülkenizin NATO’nun doğu kanadındaki kullanılmayan askeri potansiyelini değerlendirmenin bir dönüm noktası olacağını düşünüyor musunuz?
Hızlandırıldı, çünkü savunmaya yönelik bir ittifak olarak NATO’nun topraklarını ve nüfusunu korumak için önlemler alması gerektiği açıktı. Komuta ve kontrol zincirinin mevcut duruma uygun hale getirilmesi, NATO savunma planlarının ayarlanması, duruş ve uyarı seviyeleri gibi alınan bu kararlardan bazıları emsalsizdi.
Bahsettiğiniz gibi, NATO, İttifak’ın Kuzey-Doğu, Orta ve Güneydoğu bölgelerine binlerce daha fazla asker konuşlandırdı ve daha fazla asker (emredildiğinde konuşlandırılmaya hazır kuvvetler) hazır hale getirdi. Şu anda, Müttefik Yüksek Komutanı /SACEUR komutasındaki birliklerin sayısı, on kat arttı.
Sonuç itibariyle, son haftalarda ülkem bu önemli kararların faydalanıcısı haline geldi. İttifak’ın Doğu Kanadı’nı savunma kapasitemizi güçlendiren tüm müttefik katkıları için minnettarız.
Bu zamana değin, ABD’nin kayda değer bir varlığına sahiptik – Romanya’daki Hava Polisliği görevlerini geliştirmek için Stryker Taburu, F-16, F-18 uçakları, Akdeniz’deki uçak gemisi USS Harry Truman (aynı zamanda Karadeniz’de gözetleme ve keşif misyonları gerçekleştiriyor); stratejik bombardıman uçakları buna sadece birkaç örnektir.
Ayrıca Fransa ve Belçika, NATO Mukabele Gücü’nün öncülüğünün (VJTF) bir parçası olarak Mihail Kogălniceanu Hava Üssü’ne asker gönderdi. Bizim için Fransız katkısı özel bir önem taşıyor. Hollanda, çok uluslu bir tatbikata katılmak için bir birlik gönderdi. İtalyan, Alman, Birleşik Krallık ve ABD müfrezeleriyle konsolide bir hava varlığımız var. Uzun süredir Polonyalı dostlarımızın Craiova’da MN BDE SE’ye (Multinational Brigade South-East – Çokuluslu Güneydoğu Tugayı) bağlı ve orada misyonunu sürdüren bir şirketi var.
Ülkemizdeki tüm bu müttefik konuşlandırmalarına ilişkin kamuoyu algısı, varlıklarının bir güvence etkisi olması ve NATO’nun topraklarımızı savunabileceğine dair güçlü bir sinyal/mesaj vermesi nedeniyle son derece olumludur.
Rusya’nın uzun vadede İttifak için bir tehdit olmaya devam edeceğinden dolayı, bu önlemlerin yürürlükte kalması ve çatışma sonrasında inşa etmemiz gereken sürdürülebilir bir Avrupa ve uluslararası güvenlik mimarisinin ilk unsurları olarak “yeni bir normalin” parçası olması gerektiğini düşünüyoruz.
Bu nedenle, yeni gerçeklere cevap verebilmek için uzun vadede kolektif tavrımızı yeniden gözden geçirmemiz ve uyarlamamız gerekiyor. Tüm Doğu Kanadı’nda gerçekten etkili bir yaklaşıma sahip olma hedefine ulaşmak için çalışmalarımızı sürdürmeliyiz.
Çok kısa vadede, bizim için öncelik, Romanya da dahil olmak üzere Orta ve Güneydoğu Avrupa’da muharebe gruplarının (battle groups) kurulması ve konuşlandırılması… 24 Mart’taki NATO Olağanüstü Zirvesi’nde alınan kararı memnuniyetle karşılıyoruz.
Romanya bu yapıya ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu ifade etti. Ev sahibi ülke perspektifinden, bu muharebe grubu için IOC (İlk Operasyonel Yetenek – Initial Operational Capability) kriterlerinin karşılandığından emin olmak üzere gerekli adımları attık.
Romanya, AB’nin herhangi bir muharebe grubuna katıldı mı? Bu kavramın acil askeri saldırılara hızlı tepki getireceğini düşünüyor musunuz?
Bildiğiniz gibi, AB muharebe grupları, genellikle her biri yaklaşık 1500 personelden oluşan ve Avrupa Birliği’nin dünya çapındaki acil krizlere ve çatışmalara yanıt vermek için askeri hızlı tepki kapasitesinin ayrılmaz bir parçasını oluşturan çok uluslu askeri birimlerdir. AB’nin Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası ile ilgili herhangi bir kararda olduğu gibi, bunların konuşlandırılması da Konsey’in oybirliğiyle aldığı karara tabi… Romanya, 2006 yılında kuruluşundan bu yana çerçeve ülke olarak Yunanistan ile Avrupa Birliği Muharebe Grubu HELBROC’a katıldı (2023’ün birinci yarı yılından itibaren tahsis edilen Rumen kuvvetleri hazır olacaktır).
Stratejik Pusula’nın kabul edilmesi, Avrupa güvenlik ve savunma alanında ileriye doğru atılmış önemli bir adım oldu. Euro-Atlantik güvenliği açısından daha fazla olumsuz sonuçlardan kaçınmak için hassas bölgelere göz kulak olmak önemli.
AB’nin dışarıdaki krizleri yönetmede harekete geçme kapasitesini artırması ve özellikle NATO ve ABD ile olan ortaklıklarını güçlendirmesi gerekiyor. Bu bağlamda, AB-NATO iş birliğine ilişkin yeni bir deklarasyonun hızla kabul edilmesini umuyoruz.
Rusya ve Ukrayna ile ilgili gelişmeler ve daha genel olarak Avrupa güvenliği gibi en çetrefilli konuları ele almaksızın AB-NATO iş birliğini pekiştirmekten söz edemeyiz. Yaklaşımımızda hem NATO hem de AB düzeyinde yakın koordinasyon ve Rusya’ya karşı ortak bir tutum son derece önemli.
Giderek kötüleşen güvenlik ortamı ve özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik haksız ve sebepsiz saldırganlığı, AB güvenliğini ve savunmasını güçlendirme ihtiyacının altını çiziyor. Bu kriz, hızlı ve birlik içinde hareket edebilmemiz gerektiğini açıkça ortaya koydu. Neyse ki bu kriz, olağanüstü zorluklarla karşılaştığımızda ortak bir duruş sergileyebileceğimizi de gösterdi.
Kısa süre önce Türkiye’nin en büyük sanayi holdingi Koç Holding’in ortak girişimi olan Ford Otosan ile ABD’li otomotiv devi Ford, Ford Romanya hisselerinin tamamını satın almak için sözleşme imzaladı. Bu hamle otomotiv sektöründe üçlü iş birliğini tetikleyecek mi?
Doğru. Ford ve Koç Holding’in çoğunluk hissedarı olduğu Türk otomotiv sektörünün önde gelen şirketlerinden Ford Otosan, mart ayı ortasında Ford’un Romanya’daki Craiova fabrikasını satın almak için Ford ile anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Ford Otosan, yasal onaylara tabi olarak ve istişarelerin ardından Craiova fabrikasının ve Romanya imalat işinin mülkiyetini devralacak.
Ford Otosan, Türk şirketinin büyümesi ve AB tek pazarı içindeki genişleme doğrultusunda attığı bu stratejik hamlenin duyurusunun yanı sıra üretim kapasitesini 900 binin üzerine çıkarma hedefini de açıkladı.
Ford’un Craiova fabrikasını satın alma anlaşması, Ford Otosan’ın Romanya’daki başarı öyküsünde yeni bir sayfa açarak Ford Otosan’ın Avrupa’nın en büyük ticari araç üreticisi konumunu güçlendiriyor ve Craiova tesisinin küresel otomotiv endüstrisinde önemli bir rol oynamasını sağlıyor. Bu, ülkemin bölgesel ekonomik kalkınma için daha geniş bir strateji çerçevesinde, büyük iş hacmi ve yatırımlar için sağladığı sağlam zeminin tartışılmaz kanıtı…
Yeşil ekonomiye geçiş perspektifinden bakıldığında dikkate değer bir husus ise, Ford Otosan’ın orta ve uzun vadede üretimin tam elektrikli araçlara kayacağını ve bunun Romanya’ya gelecekteki Avrupa endüstriyel haritasında rekabet avantajı sağlayacağını duyurması oldu.
‘ROMANYA’NIN İHRACATI TÜRKİYE PAZARINA YETERİNCE GİREMİYOR’
İkili ticaret ve yatırımla ilgili güncel istatistikler de verebilir misiniz? Birbirlerinin ülkesinde Rumen ve Türk tüccarlar ve yatırımcılar hangi sektörlere odaklanıyor? Bazı alanlarda halen kullanılmayan bir potansiyel olduğunu düşünüyor musunuz?
Romanya ve Türkiye arasındaki ticari ve yatırım bağları oldukça sağlam ve son yıllarda sürekli olarak artıyor. İkili ticaret, ülkelerimiz arasında Stratejik Ortaklığın kuruluşunun 10. yılını kutladığımız 2021’de rekor seviyeye ulaştı. 2021 yılındaki 8,3 milyar ABD Doları düzeyindeki ikili ticaret miktarı (Romanya istatistiklerine göre) Türkiye’yi Romanya’nın AB dışındaki en önemli ticaret ortağı konumuna getirdi ve bizi ikili ticarette 10 milyar ABD Doları hedefine ulaşmaya çok yaklaştırmış oldu.
Ancak, her ne kadar Romanya ekonomisi en üst düzeyde rekabetçi mallar üretse de, Romanya’nın ihracatı Türkiye pazarına yeterince giremiyor. Bu açıdan bakıldığında, bu mart ayı sonunda İstanbul’da düzenlenen Romanya-Türkiye Karma Ekonomik Komisyonu’nun (KEK) 27. toplantısı ve tarihi katılım düzeylerinin kaydedildiği ikili İş Forumu, ikili ticareti 15 milyar dolara yükseltme doğrultusundaki irade ve kapasiteyi açıkça vurguladı.
Bu yeni seviye, ekonomilerimizin tamamlayıcılığına dayalı olarak Türkiye’ye yönelik olarak Romanya’nın ihracat rakamlarını daha da artırarak, dengeli bir ticaret hedefini tutturmayı içeriyor. Bunun çok daha fazlasını yapabiliriz, örneğin Romanya’nın 17. sıradan Türkiye’nin başlıca 10 ithalat pazarı içine girmesini sağlayabiliriz.
Türk şirketlerinin Romanya’daki güçlü varlığını gerçekten takdir ediyoruz. Romanya’da kayıtlı 16 bin 500’den fazla şirketle oldukça büyük olan Türk iş dünyası güvenilir bir ortak ve Romanya’nın ve bölgenin ekonomik kalkınmasına önemli katkı sağlayan taraftır. Türkiye’nin stratejik coğrafi konumu, Karadeniz’e yakınlığı ve benzeri iş uygulamaları ve Balkanlardaki kültürel etik benzerliği de bu durumu destekliyor. Romanya makamlarının Türk yatırımlarına yönelik süregelen açıklığının ve özellikle katma değerli ürünler üretmeyi amaçlayanlar için yeni yatırımlara ve mevcut yatırımların çoğaltılmasına verilen desteğin kanıtı olabilecek birçok başarı öyküsü var.
Bence, şirketlerin üretim faaliyetlerinin Asya’dan Avrupa’ya taşınması için Romanya’nın sunduğu mükemmel koşullardan yararlanmak için çok doğru bir zamanlama söz konusu. Ayrıca endüstriyel üretim, tarımsal gıda endüstrisi, otomotiv ve tarım makineleri, petrol ve gaz, yenilenebilir enerji, bilgi teknolojileri ve iletişim gibi birçok alanda birlikte yeni kalkınma projeleri başlatacak kaynaklara sahip olduğumuza inanıyorum. Araştırma ve yenilik, ikili iş birliğini geliştirecek ilgi alanları olarak görülüyor.
Peki Sayın Büyükelçi, son yıllarda Romanya’ya kaç Suriyeli mülteci yerleştirildi ve onlar için geliştirilen entegrasyon projeleri nelerdi?
Romanya’da, çoğunluğu 30-40 yılı aşkın bir süredir burada olan yaklaşık 4 bin 500 Suriyeli yaşıyor ve Romanya devletinin sunduğu burslar temelinde Romanya’da eğitim gördükten sonra buraya yerleşiyor. Bu süreç bugün de devam ediyor. Romanya’da mülteci statüsüne sahip Suriyelilerin sayısı ise Şubat 2022’de 2 bin 121 kadar. Sığınma başvurusunda bulunan 207 Suriyeli daha var. Hükümet, ilgili kişilerin koruma ve çözümlerden yararlandığı ve mültecilerin entegrasyon olanaklarından ve toplum desteğinden faydalandığı elverişli bir koruma ortamını teşvik ediyor.
Romanya, 2021’de 2020’ye göre yüzde 59 oranda daha fazla sığınma başvurusu kaydetti ve mülteci nüfusunda yüzde 17’lik bir artış yaşadı. 2021’de Romanya Hükümeti, IOM (International Organization for Migration) ve UNHCR (Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği), Timisoara kentindeki Mültecilere Yönelik Acil Transit Merkezi için mültecilerin ihtiyaçlarına daha sorunsuz ve daha verimli bir yaklaşım ve yanıt verilmesini sağlayan yeni bir gayriresmi anlaşma imzaladı.
Entegrasyon açısından, Romanya’daki Türk toplumunun durumunu nasıl değerlendirirsiniz? En çok hangi alanlarda çalışıyorlar, kendileri için geliştirilen entegrasyon araçları neler?
Türkler ve Rumenler, yüzlerce yıllık birlikteliklerinde birbirlerinin kültürlerine, geleneklerine ve dillerine saygı duydular. Romanya’daki Türk-Tatar topluluğu, Romanya ile Türkiye arasında güçlü bir bağlantı sağlıyor ve Romanya devleti onların tam özgürlük koşullarından yararlanmasını temin ediyor. Tarihsel olarak, bu topluluk Güneydoğu’da, Karadeniz’in yakınında, Dobrogea bölgesinde yaşıyor. Romanya’nın büyükelçisi olarak, Türk yetkililerin ağzından, tüm toplum içinde bütünleşme ve bir arada yaşama örneği anlamına gelen ‘Dobrogea modeli’ terimine atıfta bulunulduğunu oldukça sık işitiyorum ve bundan gurur duyuyorum.
Not: Röportajlara hem Türkçe hem de İngilizce web sitemizden erişim mümkün.