Bulgaristan’dan Türkiye’ye 17 yaşında geldi. Yeteneği ve duru güzelliğiyle ekranın aranan yüzleri arasına girdi. Oyunculuğun çocukluk aşkı olduğunu söyleyen Gülsim Ali ile ilk filmi ‘Kurtuluş Hattı’ için buluştuk, projesini, Bulgaristan’dan İstanbul’a uzanan hikayesini ve hayatını konuştuk.
– Bulgaristan Rusçuk’ta doğmuşsunuz. Orada nasıl bir hayatınız vardı?
Güzel, mutlu bir çocukluk yaşadım. Aile, komşu ve arkadaşlık ilişkilerimiz çok güçlüydü. Bulgaristan güzeli seçilince adım sadece Rusçuk’ta değil, tüm Bulgaristan’da bilinmeye başladı.
– Modellik yarışmasına katılmaya nasıl karar verdiniz?
Uzun boyluyum ve biraz kambur yürüdüğüm için babam bir ajansa yazdırmıştı, düzgün ve dik yürümeyi öğrenmem için. Sonra bir güzellik yarışmasına katılmam için teklif aldım. Birincilik beklentim yoktu, “İlk üçe girerim” diyordum. Kazandım ve birinci oldum. Arkasından bir sürü çekim, defile… Hayat benim için değişmişti ama asıl istediğim bu değildi.
– Asıl istediğiniz hep oyunculuk muydu?
Evet… Çocukluğumda video kasetler ve CD modaydı. Bir dükkan vardı, video kaset ve CD kiralayan… Her gün film alır, ailece izlerdik. Çoğunlukla yabancı filmler vardı ve TV’de İspanyol diziler yayınlıyordu. Türk dizileri yayınlanmaya başlayınca, seytettiğim her şeyden daha yakın gördüm. Bulgaristan’da doğup büyümüş olsak da, Türküz sonuçta. Dizileri bir oyun haline getirdik zamanla, ablamla izlediğimiz sahneleri canlandırıyorduk. Sonunda bir gün “Ben de ekranda, oyuncu olmak istiyorum” dedim. Öyle başladı maceram… Mesleğime büyük bir aşkla bağlıyım, sonuna kadar da bu aşkımın peşinde gitmek en büyük dileğim.
– Hayatınızın dönüm noktası nedir?
İlk ve en zor attığım adım, İstanbul’a gelmek. Beraberinde ilk oynadığım başrol, çok büyük bir sorumluluk hissi, bütün gözler üzerinde, müthiş bir duygu… Ve tabii hayatımı tamamen değiştiren, uluslararası bir başarı ve şöhret kazandıran ‘Diriliş Ertuğrul’…
– ‘Kurtuluş Hattı’ filminde sizi çeken ne oldu?
Projeden yaklaşık iki yıl önce bahsedilmişti bana. Çok heyecanlandım, çünkü hiç sinema tecrübem olmamıştı. Hazırlıkları tamamlandığında, düşünmeden kabul ettim. Normalde tarihi işleri ve biyografileri izlemeyi severim, ilk filmimin de böyle olması beni ayrıca mutlu ediyor.
– Oynadığınız projelerin çoğu dönem işi… Tarihe meraklı mısınız?
Okul yıllarından beri tarihi severim, en yüksek not aldığım derslerden biriydi. Dizilerde de hep tarihi ve dönem işleri seyrediyordum, sanırım benim kaderim oldu. Kendimi hep o saraylarda ve kostümlerde hayal ederdim. Oynadığım işlerin çoğu dönem-tarih. İlk sinema filmi tecrübem bile öyle oldu.
– Fransa’da bir organizasyonda ‘Yılın En Sevilen Kadın Oyuncu’ ödülünü aldınız. Fransa maceranız nasıl geçti?
Fransa’ya ilk gidişimdi, inanılmaz heyecanlıydım. Ne yalan söyleyeyim, böyle bir kalabalığın beni beklediği aklımın ucundan bile geçmemişti. Paris sokaklarında da bir sürü Türk’le karşılaşıp sohbet etme fırsatım oldu. ‘En Sevilen Kadın Oyuncu’ ödülü de pastanın çileği gibiydi, bütün sezonun yorgunluğunu aldı.
‘Özel hayatımla göz önünde olmak istemiyorum’
– İstanbul Üniversitesi’ndeki eğitiminizi tamamladınız mı?
Radyo, sinema ve televizyon bölümünde eğitim alıyorum. Üniversitede okumak hayalimdi ve bu hayalimi tamamlamak üzereyim. Yaptığım işin okulunu okumak hoşuma gidiyor.
– Projeler dışında göz önünde olmamak özellikle tercih ettiğiniz bir şey mi?
Evet, özel hayatımla göz önünde olmak istemiyorum. İnsanlar benden bahsettiklerinde canlandırdığım karakter veya oynadığım işten bahsetsinler istiyorum.
– Çekimde çok enerjiktiniz. Gülsim olarak kendinizle kaldığınızda sizi ne mutlu eder?
Sevdiklerimle vakit geçirmek beni çok mutlu eder. Ailemden uzak yaşıyorum uzun zamandır ama her gün konuşuruz. Yüksek sesle müzik dinlemekten zevk alıyorum. Evde zaman geçirdiğimde ise yemek ve tatlı yaparım, mutfaktayken hiçbir şey düşünmem, tek odaklandığım yaptığım şeyin lezzetidir.
‘Herkes filtreli ve estetikli’
– Ekrandaki ve sosyal medyadaki güzellik baskısı için ne diyeceksiniz?
Güzellik baskısını biz mi bu kadar büyüttük acaba? Güzellik diye bir şey kalmadı, herkes fotoşoplu, filtreli ve estetikli. Ben bunlara karşıyım, gencecik kızların, hatta erkeklerin de bu kadar çok kendileri dışında biri gibi olmalarından endişe duyuyorum. Belki insanlar beni yargılayacak, bilmiyorum. Ama ben gördüklerimi ve hissettiklerimi paylaşıyorum.