Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Türkiye Belediyeler Birliği Meclis Toplantısı’nda açıklamalarda bulundu. Belediyelerle ilgili bugüne kadar yapılan yasal değişiklikleri anlatan Bozdağ, Belediye Meclislerinin güçlendirildiğini söyledi.
Bozdağ, öteki vilayet ve ilçe, belde belediye liderlerinin hukuksal manada vazife ve yetkilerini artıran, onlara güvenen anlayışın 2005’te yeni Belediye Kanunu ile yürürlüğe konulduğu lisana getirdi.
“YASAL DÜZENLEMELERİ BİR BİR HAYATA GEÇİRDİK”
Türkiye’de 2005’e kadar rastgele bir bakanlıkla, rastgele bir genel müdürlükle direkt yazışamayan bir belediye lideri profili olduğunu sav eden Bozdağ, şöyle konuştu:
“Bütçesinin kesin hesabını onaylayamayan bir belediye vardı. Meclis kararı, kaymakam ya da vali onaylamazsa yürürlüğe giremeyen bir belediyecilik vardı. Halk sizi seçse değeri ne, seçmese değeri ne? Sonuçta yeniden merkezi hükümetin temsilcileri ne derse o oluyor. Onlar onay verirse yol alıyorsunuz, onlar onay vermezse yol alamıyorsunuz. O nedenle mahallî idareleri güçlendiren, onlara yeni yetkiler, vazifeler, haklar, demokratikleşme ve seçildikleri halkın iradesini en üst seviyede temsil etme noktasında güvenen yasal düzenlemeleri bir bir hayata geçirdik.”
‘Ayrımcılığa son veren yaklaşımın ortaya konulduğunu’ öne süren Bozdağ, belediyeleri güçlendiren adımları desteklediklerini, belediye liderlerinin isteklerinin kendileri için buyruk olduğunu söyledi.
SOKAKTA YAŞAYAN HAYVANLAR
Bakan Bozdağ, hayvan haklarını müdafaa konusunda önemli yasal düzenlemeler yapıldığını, bu noktada belediyelere de önemli vazifeler yüklendiğini söyledi.
Bozdağ, konuşmasına şöyle devam etti:
“İnsanımızın hayat hakkını müdafaanın yolu, sokak hayvanlarının da ömür hakkını korumaktan geçiyor. Şayet sokak hayvanlarını muhafaza altına almaz, onlara inançlı bir hayat ortamı sağlamaz, önlem almadan sokakta gezdiklerine göz yumar ve onların inançlı ortamda yaşamasını temin etmezsek yaralanan her çocuktan yahut gençten insanımızdan ötürü bizim her bireyimizin manevi sorumluluğu vardır. O nedenle bu sıkıntıyı hükümetin belediyelere yüklediği bir angarya üzere görmek yerine, insanımızın huzur, memnunluk, ömür hakkını korumak için bu hayvanların inançlı bir ortamda ömrünü sağlamak olduğu şuuruyla hepimizin hareket etmesinde büyük bir yarar vardır. O denli görünüyor ki 8 milyondan fazla sokak hayvanı var Türkiye’de.
O vakit bunları zapturapt altına alacak, denetim edecek, tedavilerini yapacak, besleyecek inançlı bir ortam oluşturacak belediyelerimizdir. Bu noktadaki uğraşlarınızı tebrik ediyorum lakin bu uğraşların kâfi olmadığı da çok aşikar bir biçimde gözüküyor. Onun için burada daha fazla çabaya, daha fazla efora, buraya önemli yatırımlar yapmaya gereksinimimiz var. Buraya yapılan yatırımları öbür yatırımlar üzere çok değerli yatırımlar olarak görmemiz gerektiğinin altını çizmek istiyorum.”
STOKÇULUK VE FİYATLARI ETKİLEME KABAHATLERİ
Belediyelerin kontrol vazifesinin de bulunduğunu anımsatan Bakan Bozdağ, bu misyonun de ihmal edilmemesi gerektiğini vurguladı. Stokçuluk ve fiyatları etkilemeyle ilgili yeni bir yasal değişiklik üzerinde çalışıldığını tabir eden Bozdağ, stokçuluk ve fiyatları etkilemede cezaların alt ve üst hudutlarının artırılacağını lisana getirdi.
‘CEZALAR YARI ORANDA ARTIRILACAK’
Emekçi fiyatlarının yahut besin yahut malların pahasının artmasını sağlamak için temelsiz haber yayan, havadis çıkaran, hileli yollara başvuranlarla ilgili cezanın alt sonunun 1 yıla, üst hududunun da 3 yıla çıkarılacağını anlatan Bozdağ, propaganda, manipülasyon ve hileli yollara başvurmak suretiyle emekçi fiyatları, besin yahut malların fiyatlarında bir artış olduğunda da cezanın yarı oranında artırılacağını kaydetti.
Adalet Bakanı Bozdağ, şu bilgileri paylaştı:
“Eğer simsarlar ve tellallar, resmi misyon yapanlar bunu yaparsa bu yarı oranında arttırılan ceza ikinci sefer yarı oranında daha arttırılacak. Sokakta, besinde ve başka kamuya sunulan mal ve hizmetlerde mahrumluk ortaya çıksın ve daha fazla fiyata da satalım diye düşünen stokçular olduğunda, mal satmamak ve hesabını ona nazaran yaparak hem ülkede pahalılığı arttırmak için, hem de stok yapmak için uğraş edenlere de birebir biçimde cezaları arttırıyoruz.
Ne getiriyor bu derseniz, bu şunu getiriyor, bir sefer alt hudut ve üst hududun artması, şu anda tutuklama yasağı kapsamında olan stokçuluk ve fiyatları etkileme kabahatlerini bir sefer tutuklama yapılabilir cürümler kapsamına almaktadır. Münasebetiyle böylesi bir soruşturma ve kovuşturma sırasında hakim yahut mahkeme, kaidelerinin varlığını görür ve takdir ederse bu kabahati işleyenler hakkında yargılama müddetince tutuklama önlemine de hükmedebilecektir. Cezaların artması, tutuklama önlemine hükmedilme imkanının getirilmesi, haksız yoldan makûs niyetle yapılan çalışmalarla haksız kar elde edenlerle ilgili gayrette son derece değerli rol oynayacaktır. Elbette ki bu hususta hükümetimizin gayreti var, olacaktır, devam ediyor. Daha faal, daha verimli bir biçimde vatandaşımızı koruyacak neler yapılacak bunun önlemleri adım adım hayata geçiriliyor. Bu düzenleme bu önlemlerden bir adedidir. Bunun devamının da geleceğini buradan bir sefer daha tabir etmek isterim.”
“MAHKEMELERİN VERDİĞİ KARARLARA UYULMAMASI KELAM KONUSU DEĞİL”
Türkiye’de yargı kararlarına yönelik tenkitlere de değinen Bozdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğer benim taraftarlığıma uygun bir kararsa hakimi göklere çıkarıyoruz. Şayet benim taraftarlığıma uygun bir karar değilse hakimi yerin tabanına sokuyoruz. Yapılmadık hakareti, yapılmadık eleştiriyi bırakmıyoruz. Bu gerçek değil. Kararı eleştirmek farklı şey, hakimi ve mahkemeyi eleştirmek başka şey. Kararlar eleştirilmez, kutsal metinler değildir. Eleştirilebilir, haklı haksız istikametleri müzakere edilebilir, tartışılabilir, her şey yapılabilir. Bu doğaldır, demokrasinin de hukuk devletinin de gereğidir. Fakat karar verenleri aşağılayan, hakaret eden adeta sinkaflı küfürlerle de bezenen konuşmalar yaptığımızda biz kime güveneceğiz. Adalet nedir? A partisinin dediği midir, B partisinin dediği midir, C partisinin dediği midir? Onun için mahkemelere gereksinim var.
Herkes ihtilaf ettiğinde ihtilaf mahkemede toplanır, yargıçlar Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun vicdani kanaatleri ile o ihtilaf konusunda adaleti, hakkı tespit eder, sahibine teslim eder. Bu ihtilaf anında devreye girer bunu yapar. O vakit senin dediğin kenarda, benim dediğim öbür kenarda, öbürünün diğer kenarda kalır. Çıkan karar ne ise biz o kararı beğenmedik eleştireceğiz. Lakin kararlara daima uyduk, uymaya da devam edeceğiz. Bugüne kadar Türkiye’de mahkemelerin verdiği kararlara uyulmaması hükümet açısından kelam konusu değildir. Aslında uymamanın müeyyideleri de bizim hukukumuzda vardır. Uyulan kararların hepsi güya Türkiye’de uyulmuyormuş üzere, kararlar tatbik edilmiyormuş üzere kirli bir algı operasyonuyla da karşı karşıyayız.”
’12 EYLÜL’ ÖRNEĞİ
Türkiye’nin demokratikleşmesinde büyük adımlar atıldığını öne süren Bozdağ, hak arama yollarının artırıldığını söyledi.
Bozdağ, “12 Eylül darbesini yapanların yargılanmasının önünü kapayan süreksiz unsur 15 vardı, memleketin başına şunlar geldi yargıya taşıyacaksın, Anayasa ‘Sen bu mevzuyu yargıya taşıyamazsın.’ diyordu. Onun için biz öncelikle hak aramanın önündeki mahzurları tek tek kaldırdık. Uyarma, kınama cezaları, YAŞ kararları, HSK’nın kararları, darbeyi yapanlarla ilgili yargılama mahzurlarını bir bir Anayasa’mızdan çıkardık ve o mevzularda hak aramanın yollarını, yargılamanın yollarını sonuna kadar açtık” dedi.
“BİR GÜN DE TEŞEKKÜR EDEN YOK”
Bunun büyük bir demokratikleşme, Türkiye’de büyük bir gelişme olduğunu tabir eden Bozdağ, “Bizden evvel ‘Geçici 15. maddeyi kaldıracağım.’ lafını kimse kolay kolay ağzına alamazdı fakat biz kaldırdık ve düzelttik” diye konuştu.
Anayasa Mahkemesi’ne ‘bireysel başvuru’ hakkının tanındığını anımsatan Bozdağ, “Ama bir gün de çıkıp, bu ferdî başvuruyu Tayyip Erdoğan ve arkadaşları getirdi diye teşekkür eden yok” dedi.
Askeri yargının, Askeri Yargıtayın, Askeri Yüksek Yönetim Mahkemesinin, devlet güvenlik mahkemelerinin, özel yetkili ağır ceza mahkemelerin kaldırıldığını anımsatan Bozdağ, yargıda birliği sağlayan adımların atıldığını sav etti.
“YENİ YÖNETİM VE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİ KURULACAK”
Yeni kurulacak mahkemelerle ilgili alınan kararı açıklayan Bozdağ, “Yeni periyotta de yeni mahkemeler kurma konusunda adımlar atacağız. Dün imzaladım, Ağrı, Kars, Bingöl, Kırklareli’nde yeni yönetim mahkemeleri kuruyoruz. Ayrıyeten Tekirdağ, Malatya ve Denizli’de bölge adliye mahkemeleri kuruyoruz” bilgisini paylaştı.
‘NATO’ AÇIKLAMASI
NATO üyeliği gündemde olan İsveç ve Finlandiya’nın terör örgütlerini himaye eden tavırlarına reaksiyon gösteren Bakan Bozdağ, şunları kaydetti:
“Son günlerde Türkiye’nin NATO üyeliğine müracaat eden İsveç ve Finlandiya’ya ait tavrı tartışılmaktadır. Türkiye’nin tavrında rastgele bir sorun ve eza yoktur. Hakikat bir tavrı Türkiye takınmıştır. Hatırlarsanız Kıbrıs harbini yaşadık, biz NATO üyesiydik o vakit Yunanistan NATO üyesi değildi. Bir dünya bize NATO dahil ambargo uyguladı. Yeniden hatırlayın Suriye’de oradaki yaşanan olaylarda, Türkiye’nin topraklarına her gün bombalar düşerken ve Suriye hududundan ülkemize beşerler mevtle yaşama tercihi noktasında bırakılırken ‘Yasak bölge ilan edin dedik.’ etmediler, ‘NATO üyesiyiz takviye verin.’ vermediler, ne Avrupa Birliği verdi ne NATO verdi. Artık bakın Ukrayna’ya her şeyi veriyorlar. Biz NATO üyesiydik, artık Ukrayna NATO üyesi değil, her şeyi veriyorlar ancak NATO üyesi olan Türkiye’ye hiçbir şey vermiyorlar. Bizim bunu görmemiz, geçmişte Yunanistan’ın Cumhurbaşkanımızın sözü ile alınma sürecini de hatırlayarak, önümüze ona nazaran bakmamız lazım.”
“TÜRKİYE’Yİ ALACAĞIZ DEDİKLERİ HALDE ALMADILAR”
Bozdağ, şu açıklamalarda bulundu:
“Çünkü Türkiye, kendisine verilen kelamlar tutulmamada adeta şampiyon bir durumda. 1960’lardan beri Avrupa Birliği’nin kapısında olan ülkemizi, kaç sefer Türkiye’ye verilen kelamları, daha doğrusu Türkiye’nin verdiği taahhütleri, Türkiye yerine getirirse Türkiye’yi alacağız dedikleri halde almadılar. Her kezinde oyun içerisinde kural değiştirdiler. Kopenhag dediler yaptık, Maastricht Kriterleri dediler yaptık.
Daha sonra 28 tane ek kriter 2016 Haziran’ın da size özgür sirkülasyon hakkı vereceğiz dediler yaptık, sonra 5 tane daha bizim huzurumuza unsur getirdiler. Kıbrıs Rum İdaresini almayacağız dediler, Annan Planı’nın onayladık, biz onayladık Türkler onayladı, Rumlar onaylamadı, gittiler Kıbrıs Rum İdaresini aldılar. Her seferinde Türkiye’ye karşı verilen kelamı tutmayanlar, Türkiye bütün yükümlülüklerini yerine getirdiği halde adil davranmayanlar ortada. Burada bizi, hükümetimizi, ülkemizi suçlayacak bir şey yok.”