Prof. Dr. Zakir Avşar, geçtiğimiz günlerde SADAT’a giderek açıklamalarda bulunan Kemal Kılıçdaroğlu ve SADAT üzerine superhaber.tv’de bir yazı kaleme aldı.
İşte o yazı:
SADAT denilen şirket ne iş yapar, neden kurulmuştur bilgim yok.
Kamuoyuna yansıyan bilgilerden aklımda kalan ise bu şirkete hiçbir sempati beslememin mümkün olmadığı formunda.
Başında mı bulunuyor, kurucusu mu bilmiyorum ancak bir emekli general vardı ve açıklamaları ile ilgili olarak bir oldukça reaksiyon toplamıştı…
Bildiğim kadarıyla bu açıklamalarını müteakiben Cumhurbaşkanlığı Güvenlik Siyasetleri Kurulu’ndan da çıkarılmıştı.
Evvelki gün CHP Genel Lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu evvel hakkında açılmış bulunan davalara ait kararların bir kısmı Yargıtay’ca onanan partisinin vilayet lideri Sayın Canan Kaftancıoğlu’na takviye için toplantı yaptı, ardından yanındakilerle birlikte SADAT Şirketinin kapısına gitti.
Burada anılan şirket ile nasıl bir illiyet kurduğunu bilmediğim bir biçimde önümüzdeki seçimlere bu yapı eliyle şaibe bulaşacağından bahsetti…
Değişik gelmedi diyemem bu açıklamalar için…
İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Sayın Ekrem İmamoğlu’nun kamusal kaynaklarla geniş bir heyetle birlikte bayram günlerini kapsayan Karadeniz seyahatinin yankıları sürerken peşine Canan Kaftancıoğlu kararı çıkmıştı. Tam bu esnada gündemi iki mevzudan da uzaklaştırıp SADAT’a gitmek neden?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO’ya girmek için müracaatta bulunan İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine olumlu bakılmadığını açıkladığı bir anda sanki SADAT konusunu gündeme getirirken bir yerlere ileti mı var?
SADAT şayet Türkiye’nin güdümünde, Türkiye’nin menfaatleri için kurulmuş bir “paramiliter yapı” ve bu nedenle karşı çıkılıyor ise, bunun daha alası Blackwater ABD çıkarları için dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteriyor ve kan akıtıyor, neden CHP olarak bir söz etmiyorsunuz?
Wagner dünyanın her yerinde Rusya Federasyonu’nun menfaatleri için savaşıyor neden ses çıkarmıyorsunuz?
Kamu kurum ve kuruluşlarına milletin vekili sıfatıyla misyonlarını yerine getirip getirmediklerine dair hesap sorma hedefli “baskın ve işgal” girişimlerinizi haydi bir yere yerleştirelim de, bu nedir?
Türk Ticaret Kanunu’na nazaran kurulmuş özel şirketlerin kapılarında siyasi Parti başkanının ve şürekâsının zorla içeriye girme teşebbüsünün hukuk devleti prensibiyle bağdaşır bir yanı var mı?
Böylesi bir protesto, ihtar olur mu?
Şirketi ve çalışanlarını alenen tahkir, tezyif ve ayrıyeten maksat gösterme teşebbüsü bir siyasi partiye ve başkanına yakışır mı?
Bakın bir sefer daha altını çiziyorum, tüm bunları anılan şirkete dair hiçbir olumlu ve olumsuz kanısı olmayan birisi olarak tabir ediyorum… Zira ne iş yapıyor bilmiyorum.
Savunduğum anılan yapı değil, ülkedeki hukuk nizamıdır. Madem hukuk hepimize lazım diye haykırıyoruz, o vakit samimiyet vaktidir…
Bu Nasrettin Hoca merhumun suya gönderdiği çocuğu dövmesinden daha vahim. Bilindiği üzere, Hoca çocuğa testiyi vermiş, suya gönderiyor, bir şamar akşetmiş yüzüne… Etrafındakiler “Ne yapıyorsun Hoca, niçin dövüyorsun çocuğu?” demişler. “Testiyi kırmasın diye” karşılığını vermiş. Artık sayın Kılıçdaroğlu’nun hali da tam bu türlü oldu. Peşin ceza… Nerede hukuk pekala?
Sayın Canan Kaftancıoğlu için ortada işletilmiş türel süreçler ve mutlaklaşmış kararlar varken “hukuk arıyorsunuz” da, SADAT için bu türlü bir infaza giriyorsunuz?
Ben artık CHP’yi anlamaya çalışmaktan yoruldum.