Dışlanmış, hor görülmüş ve kimliklerinden arınmış insanların yarı hayal, yarı gerçekçi hikâyesinde Mine Söğüt medeniyetimizin temellerine dair acımasız bir sorgulamaya girişiyor. Hangimiz seçtiği hayatı yaşıyor?
Yaşlı Efsun Abla, hafızasını yitirmiş Adnan Abi, toksikoman Hülya, kafası karışık şair Musa. Ve bir de çöpte bulunmuş bir bebek…
Her biri kendi zorlu geçmişleriyle baş etmeye çalışan bu insanlar yaşadıkları bina yıkılınca şehrin sokaklarında barınacak bir delik arıyor ve anbean puslu bir geleceğe sürükleniyorlar.
Sayfa: 160
Kitaptan
“Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil…”