CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte, kendilerini evlerinde ziyaret eden gençleri ağırladı. Gençlerin kandil simidi getirdiği Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu, elektrikleri kesik evlerinde gençlerle çay içerek sohbet etti.
Gençlerden biri Selvi Kılıçdaroğlu’na, “Biz sizi çok merak ettik. Elektrik yok” dedi. Selvi Kılıçdaroğlu, “Elektriğe bağlı hiçbir şeyi kullanamadık. İdare ettik. Bizim sadece bir hafta, aylarca elektriği kesilenler var. Bir de onları düşünmek lazım. Kalabalık da değiliz. Bir de küçük çocuğu olanı düşünün. Onlar için çok daha zor” karşılığını verdi.
“Bu düzenle kavga etmeliyiz”
ANKA’nın haberine göre; bir genç Kılıçdaroğlu’na, “Son grup toplantınızda ‘kavga edeceğiz’ diye bir söylemde bulundunuz. Bu söylemin altında ne yatıyor?” sorusunu yöneltti. Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Türkiye öyle bir noktaya geldi ki, anayasa askıda, hukuk sistemi askıda, yargı siyasetin emrinde, adalet dediğiniz kavram neredeyse yok oldu. O zaman biz bütün bu haksızlıklara karşı direnmemiz gerekiyor. Yani kavga etmemiz gerekiyor. Herkesin görevi var. Siz Türkiye’yi sığınmacıların merkezi haline getirirseniz, Türkiye’yi Avrupa’nın sığınmacı hapishanesi haline dönüştürürseniz, milyonlarca sığınmacı gelir ve bunların kimliklerini dahi doğru dürüst bilemezseniz; bu düzenle kavga etmeniz lazım. Uyuşturucu baronları ile siyasetin iç içe geçtiği bir düzen var. Bu düzenle kavga etmemiz lazım.
Bu kavgayı vermezseniz, bu kavgayı hepimiz vermezsek, başaralı olamayız. Çünkü karşımızda hukuku, adaleti, insan haklarını, toplumun sorunlarını bilen; o sorunları çözmeye amade bir iktidar yok. Dayatmacı bir iktidar var. Gezi olaylarında, beraat ettiğiniz davada tekrar yargılanıyorsunuz, bu sefer müebbet cezası alıyorsunuz. Buna benzer haksızlıklar çok fazla. Hepimizin bu mücadeleyi yapması lazım.
“6 milyon 300 bin genç, Türkiye’nin kaderini değiştirecek”
Kavga derken; sadece sosyal demokratlara, demokratlara değil aslında… Adaletten, hukuktan yana olan herkese sesleniyoruz. Herkese diyoruz. Bu yapı, anlayış, yönetim şekli. Türkiye’ye felaket getiriyor. En çok etkilenen kesim, gençler. Gençler özgürlük istiyorlar, rahat yaşamak istiyorlar, düşüncelerini özgürce ifade etmek istiyorlar. Ama böyle bir ortamda, gençler arzu ettikleri özgürlük atmosferini bir türlü yakalayamıyorlar. Acaba yurt dışına mı gitsem, arayışları başlıyor.
Yurtsever gençlerin, kendi ülkelerinde kalıp, bu mücadeleyi vererek, kendi ülkelerinde demokrasiyi getirmeleri konusunda verdikleri mücadelenin sonucunu almaları lazım. Evet iktidarı, biz değiştirdik demeleri lazım. Bunu yapabiliriz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek.
“Herkesin sorunlarına ilgi duyduğumuzu göstermeliyiz”
Gençler, dünya siyaset tarihine güzel bir armağan bırakmış olacaklar. Demokratik yollarla bir dikta yönetimini sandıkta yendik diye. Hiçbir yerde rastlanmadı. Siz bunu yapacaksınız. O nedenle işi sağ-sol olayından tamamen ayırıp, tamamen demokrasiye, insan haklarına, düşünce özgürlüğüne kilitlenip, bunun üzerinden toplumu örgütlemeliyiz. Ve topluma, gerçekleri anlatmalıyız. Herkesin sorunlarına ilgi duyduğumuzu, sorunları çözmek için mücadele ettiğimizi, kendi sorunlarımızı çözmek için de mücadele ettiğimizi ifade etmeliyiz. Bunlar olduğu taktirde Türkiye’nin kısa süre içinde düzeleceğine inanıyorum.
“Bu bir manifesto”
“Son grup toplantısında söylediğim de buydu. Aslında bu bir manifesto. Artık, bizim hep beraber; toplumun her kesimi, aydın kesimi, sorumluluk hisseden her kesim, ülkenin geleceğinden endişe duyan her kesimin ortak hareket etmesi lazım. Bu kavga ortaklaştığımız bir kavga olmak zorunda.”
“İnsanların yaşadığı dramı hissetmeniz lazım”
Bir gencin, “Bugün son elektriksiz geceniz” demesi üzerine Kılıçdaroğlu, “Bir hafta, sözünü vermiştim. Daha doğrusu söz vermiştik. Faturayı ödememeye beraber karar vermiştik. Elektriği kesilen vatandaşların içinde yaşadığı şartları bizim de yaşamamız lazım. Söylediklerimizin toplumda ağırlığının olması için. Elektrikler söndü deyip de aydınlıkta oturursanız olmaz. Söndüyse, o insanlar bir dram yaşıyorsa, o dramı hissetmeniz lazım. O zaman söylediğimiz sözlerin samimi olduğunu, yürekten olduğunu toplum anlamış olacaktır” dedi.
Bir gencin “Fatura da Selvi Hanım’ın üzerine galiba” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Benim üzerime evet” dedi. Kemal Kılıçdaroğlu ise “Ama yarın ben ödeyeceğim. Cep telefonu ile ödeme yapacağız” diye konuştu.
Gençlerden birinin “Sosyal medyada faturanızı ödeyeceğini söyleyenler oldu” demesi üzerine Selvi Kılıçdaroğlu, “Onu samimi olarak da söyleyenler oldu, tabi. Orada amaç ödeyemediğimizden değil” karşılığını verdi.
“Birimiz karanlıktaysa, hiçbirimiz aydınlıkta değiliz”
Bir genç, “Evinde elektriği olmayan öğrenciler, kesinlikle ders çalışacak alan bulamıyorlar. Biz öğrenci olarak bu sıkıntıyı yaşasaydık çok büyük bir problem oluştururdu” dedi.
Kılıçdaroğlu ise şunları söyledi:
“İnsan hayatında en büyük sıkıntı, yaşadığı standardın düşmesidir. Alışmışsanız belli bir yaşam düzeyine, geriye doğru gittiğinizde ruhsal, psikolojik olarak büyük bir sıkıntıya girersiniz. Düne kadar iyi bir yaşam sürdürürken, birdenbire elektrikleriniz kesiliyor. Böyle değerlendirmek lazım. Onların yaşadığı sıkıntılar gerçekten ağır. Bunu gördük. Mamak’ta bir eve gittik, Çocuk Esirgeme Kurumu’nda yetişmiş bir çocuk, 18 yaşından sonra; ‘kalamazsın burada’ diyorlar. Küçük bir yer tutmuş, onun da elektriğini kesmişler. Elektrik faturasını ödedik. Çocuk Esirgeme Kurumu’nda olan bir kızla tanışmışlar, onunla evlenecekler. ‘Senin bütün mobilyanı ben döşeyeceğim’ dedim. Güzel bir düğün yapacağız. Güzel bir evlilik yaptıracağız ona. Çok sayıda vatandaş da elektrik borcunu ödeyemeyen birçok insanın borcunu ödemeye başladı. Büyük sıkıntı çünkü.
Adalet kavgası, hak kavgası, Türkiye’yi aydınlığa çıkarma kavgası çok önemlidir. Birimiz karanlıktaysa hiçbirimiz aydınlıkta değiliz. Aydınlığı yaşatmak için ve sürdürülebilir kılmak için hiç kimsenin karanlıkta kalmaması lazım. Aydınlık günler dileği ile…”