Herkes, 1938 Dünya Kupası organizasyonunun Arjantin’e verileceğini düşünüyordu. Ama Avrupa’daki karışıklığa rağmen FIFA, turnuvayı Fransa’ya verdi. Uruguay ve Arjantin, durumu protesto ederek turnuvaya katılmadı.
Ancak Güney Amerika’nın gölgede kalan takımı Brezilya gelmişti turnuvaya. “Lastik Adam” lakaplı Leonidas’a güveniyorlardı. 4 yıl önce olduğu gibi eleme usulü oynanıyordu Dünya Kupası ve Brezilya bu kez ilk turdan sonra evine dönmek istemiyordu. Polonya ile oynadıkları maç yıllarca unutulmayacak cinstendi. Normal süresi 4-4 biten maçı uzatmada 6-5 kazanıyordu Brezilya. Leonidas 3 golle yıldızlaşırken, İsveçli hakem Eklind’e yalvarıyordu çıplak ayakla oynayabilmek için. Karşı tarafta da Willimowski 4 gol atmıştı.
Maçta faşist selamı
4 yıl önce el yordamıyla şampiyon olan İtalya, bu kez daha sempatik bir takımla gelmişti turnuvaya… Tekmeci Güney Amerikalılar yoktu. Meazza önderliğinde genç bir takım kurmuştu Pozzo. İlk turda rakip Norveç’ti. Maç öncesi kriz yaşandı. İtalya Milli Marşı sırasında futbolcular faşist selamı verdiler. Tribünde olan ve ülkelerinden rejim nedeniyle kaçmış İtalyanlar, kendi takımlarını yuhalıyordu. Uzatmada kazanılan 2-1’lik galibiyet pek umut verici değildi doğrusu.
Avusturya, Dünya Kupası’nda hazırlanırken Almanya ile birleşmişti. Bu zoraki birleşmenin sonucunda iki ülkenin milli takımları da birleşmişti. Ancak Kağıt Adam Sindelar, bu durumdan rahatsız olmuştu. Yaşını bahane ederek kupaya gelmedi. Üstelik iki takımın birleşme maçında Almanları zor duruma düşürdü. Kısa süre sonra şüpheli şekilde ölecekti Sindelar.
Alman Sepp Herberger, yukarıdan gelen emirler nedeniyle sahaya 6 Alman ve 5 Avusturyalı ile çıkmak zorundaydı. Katenaçyo’nun temellerini atan Karl Rappan’ın İsviçre’sine 2-0 kaybedip elendiler.
İsveç gol oldu yağdı
İtalya, çeyrek finalde Belçika’yı deviren ev sahibi Fransa ile oynuyordu. İtalyanlar harika bir futbol sergiliyordu. Santrfor Piola 2 golle yıldızlaşırken, 3-1’lik sonuçla yarı finale çıkıyordu son şampiyon.
İsveç, ilk turda Almanya ile birleşen Avusturya’yı maç yapmadan geçmişti. Romanya’yı sürpriz şekilde eleyen Küba karşısında favoriydiler. Bir Dünya Kupası çeyrek finali için hayli farklı bir sonuçla 8-0 kazanıyordu İsveç. Fransız gazeteci Emmanuel Gambardella şöyle yazıyordu, “5 gole kadar yaptığımız gazetecilikti. Sonrası ise sadece istatistik.”
Brezilya 4 yıl öncesinin finalisti Çekoslovakya ile oynuyordu. Bordeaux’daki maçta tekme yarışına girdi iki takım futbolcuları. Çek takımında golcü Nejedly’nin bacağı, kaleci Planicka’nın sağ kolu kırıldı. Brezilyalı Machado ve Çekoslovak Riha, oyundan atıldı. Maç 1-1 bitti. Uzatmada da sonuç alınamayınca iş ikinci maça kaldı. Brezilyalılar, tamamen yedeklerle çıktıkları o maçı 2-0 kazanıp yola devam ettiler.
Penaltıda şortu düştü
Brezilyalılar, kendilerine öylesine güveniyorlardı ki yarı finalde hafif sakatlığı bulunan Leonidas’ı oynatmama kararı almışlardı. Bu arada rakiplerinin son şampiyon İtalya olduğunu hatırlatalım. İtalya zorluyordu Brezilya savunmasını. Önce Colaussi 55’te attı golü. 5 dakika sonra İtalya, bu kez penaltı kazandı. Meazza, atış anında şortu düşmesine rağmen penaltıyı gole çevirdi. Romeu’nun son dakikalarda attığı gol şeref sayısından ibaretti Brezilya için. İtalya, bu kez de finaldeydi.
“Çelik Takım” lakaplı İsveç, Macaristan önünde daha 35’inci saniyede 1-0 öne geçse de, 5-1 kaybediyordu. Zsengeller, Sarosi, Titkos gibi yıldızlarıyla Macarlar göz kamaştırıyordu. Maç izleyenler skorun rahatlıkla 10-1 olabileceğini anlatıyordu.
Üçüncülük maçında Brezilya, İsveç’i 2-0 geriden gelip 4-2 yenerken yarı finalde saklanan Leonidas 2 gol atıyordu. Turnuvanın gol kralı olmuştu. Belki de araya savaş girmese tarihin en iyisi olarak anılacaktı.
Durduran değil atan İtalya
Finale hızlı girdi İtalya. 6. dakikada Colaussi ile geldi gol. Ne var ki Macarlar, 2 dakika içinde Titkos ile beraberliği yakaladı. İtalya o 4 yıl öncesinin durdurmaya çalışan takımı değildi. Meazza ve Ferrari, oyuna ağırlıklarını koydular. Piola ve Colaussi’nin golleriyle skor 3-1 oldu. İkinci yarıda da İtalya vardı sahada hep. Sarosi ve Piola’nın golleriyle skor 4-2 olmuştu.
Maç sona erdiğinde Meazza ağlıyordu. Yedek Monzeglio ağlıyordu. Andreolo coşmuş önüne geleni kucaklıyordu. Ama hepsinden önemlisi, Vittorio Pozzo hüngür hüngür ağlıyordu. Bilmedikleri bir şey vardı. Bir Dünya Kupası daha izlemek için futbolseverler 12 yıl daha bekleyecekti.