Hilal SARI
Sağlıklı beslenme alanında toplumsal farkındalığı ve bilinci artıracak projeler hayata geçiren Sabri Ülker Vakfı ve Avrupa’nın en büyük ve köklü beslenme bilimi kurumu olan The Nutrition Society ortaklığında düzenlenen “Sağlık İçin Beslenmenin Rolü” konferansı, dengeli beslenmenin toplum sağlığının geleceği için önemine dikkat çekti.
“Yetersiz sağlık okuryazarlığı, toplum sağlığını riske atıyor”
Türkiye’de ilk defa düzenlenen ve 25-27 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen konferans öncesinde basın toplantısında bir araya gelen The Nutriton Society, Sabri Ülker Vakfı yöneticileri ve uzmanlar konferansın önemine değinerek sağlık okuryazarlığı, Türkiye’de ve Avrupa’da obezite, İngiltere ve Türkiye’deki beslenme alışkanlıkları konularını değerlendirdi. Toplantıda da paylaşılan en son araştırmalara göre Türkiye’de sağlık okuryazarlığı konusunda yetişkin nüfusun büyük kısmı “yetersiz” veya “sorunlu” bilgi düzeyine sahip. Beslenme konularında eksik veya hatalı bilgi edinme yani yetersiz sağlık okuryazarlığı, Türkiye’de obezite ve aşırı kilolu olma durumunu, erkeklerde yüzde 20, kadınlarda ise yüzde 28’e taşıyor. Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölge Ofisi tarafından açıklanan 2022 Avrupa Obezite Raporu’na göre Türkiye’de her 5 kişiden 1’inin aşırı kilolu veya obez. Bireylerde eğitim düzeyi düştükçe hastalık oranı da artıyor.
Açılış konuşmasını yapan Sabri Ülker Vakfı Genel Müdürü Begüm Mutuş, “Türkiye nüfusunun 35 milyonunun sağlık konusunda doğru okumayı yapamadığını görüyoruz” dedi. Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Düzeyi ve İlişkili Faktörleri araştırmasına göre, sağlık okuryazarlığı konusunda yetişkin nüfusun yüzde 24,5’i “yetersiz”, yüzde 40,1’i ise “sorunlu” bilgi düzeyine sahip. Yani 53 milyon yetişkin nüfusun, 35 milyonunun sağlık okuryazarlığı yeterli düzeyde değil.
Aile hekimlerine en çok beslenme soruluyor
Mutuş, “Konferansta sağlık alanında çalışan insanların sağlık ve beslenme iletişimine destek olabilmeyi amaçladıklarını, Aile Hekimleri Federasyonu ile birlikte de çalışmaya başladıklarını ve beslenme iletişimi üzerinde çalıştıklarını” aktardı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de hastaların birinci kontağı aile hekimlerine en sık yöneltilen sorular, beslenme hakkında.
En modifiye edilebilir risk faktörü beslenme!
İngiltere ve Türkiye’deki beslenme alışkanlıklarını kıyaslayan Royal Society Of Medicine Üyesi Prof. Dr. Julian Stowell, kardiyovasküler hastalıkların Türkiye’de de yüzde 35,8 ile en yaygın ölüm nedeni olduğunu belirterek ekliyor: “Dünya Sağlık Örgütü en modifiye edilebilir risk faktörlerinin kötü beslenme alışkanlıkları, yetersiz fiziksel aktivite ve sigara kullanımı olduğunu belirtiyor.” Sağlık profesyonellerinin de bilgi kirliliği içinde olabildiğine dikkat çeken Stowell Avrupa Tıp Konseyi’nin yaptığı bir ankette, sağlık personellerinin beslenmeye ilişkin tavsiyelerinin yüzde 70’inin bilimsel kanıta dayanmadığının ortaya çıktığını söylüyor ve en güvenilir kaynaklara örnek vermesi istendiğinde bu konseyin kılavuzunun şimdiye kadar yapılmış en bilimsel kılavuz olduğunu belirtiyor. Stowell’in verdiği bilgilere göre Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin de (EFSA) ortaya atılan her iddiayı kontrol eden bir ekibi var.
Veganlarda B12 eksikliği var!
Kardiyovasküler hastalıklarda diyet konusunda uzmanlığı olan The Nutrition Society Başkanı Julie Lovegrove ise “Hepimiz yediğimiz için hepimiz yemekte uzman olduğumuzu düşünüyoruz. Fikir değil de kanıta dayalı bilgi gerekiyor. İnsanlar neyin doğru olduğuna dair fikirlerini paylaşıyor. Ancak kalifikasyonları yeterli insanlardan almalıyız bu tavsiyeleri” diyerek, bilim temelli beslenme tavsiyelerinin yaygınlaşması gerektiğine dikkat çekiyor. Lovegrove’a günümüzün yaygınlaşan vejeteryanlık ve veganlık trendlerini sorduğumuzda ise “bitki bazlı bir beslenmenin daha sağlıklı olduğuna ilişkin bilimsel kanıtların olduğunu, bunun asla et yenmemesi gerektiği şeklinde algılanmaması gerektiği, ancak veganlıkta B12 eksikliği gibi önemli risklerin ortaya çıkabildiğini” söylüyor.