CHP önderi Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın vakıf süsü verdiği paralel yapılarla yurtdışına para aktardığını argüman etti. Paravan yapı üzerinden ABD’de oturma ve çalışma müsaadesi çıkarılmak istendiğini söz eden Kılıçdaroğlu “Akşam 22:00’de bir kaçış planının anatomisini ifşa edeceğim, milletimi de bekliyorum. Erdoğan sakın reddetmeye kalkma, bütün evraklar elimizde” demişti. Beklenen açıklamayı yapan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın vakıf süsü verilmiş paralel yapılarla yurtdışına devasa paralar aktardığını argüman etti. Kılıçdaroğlu, TÜRGEV ve Ensar Vakfı aracılığı ile 1 milyar liranın ABD’deki paralel bir vakfa transfer edildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun kelam konusu açıklamaları siyaset gündemini sarstı. Yöneylem Araştırma Genel Koordinatörü Doç. Dr. Derya Kömürcü, bu adımın seçmene yansımalarını yorumladı. Kömürcü değerlendirmelerini toplumsal medya hesabı Twitter’dan da paylaştı.
Kelam konusu açıklamanın farklı yansılar aldığını, kiminin bahsi geçen sayısı küçük bulduğunu, kimisinin bunun muhalefete oy kazandırmayacağından dem vurduğunu, kimisinin de “Bu tıp ataklar AKP seçmeninin Erdoğan etrafında daha sıkı kenetlenmesine yol açar” dediğini aktaran Kömürcü, şöyle devam etti:
“Kılıçdaroğlu’nun hem en son yaptığı ‘kaçış planı’ açıklamasının hem de Merkez Bankası, TÜİK, MEB ziyaretleri üzere atılımlarının bir boyutunun her vakit gündemi belirleme uğraşıyla ilgili olduğunu görmek gerekir.
“SİYASETİN GÜNDEMİNİ MUHALEFET BELİRLİYOR”
Artık çok açık bir biçimde fark ediliyor ki, siyasetin gündemi Erdoğan değil muhalefet, bilhassa de Kılıçdaroğlu tarafından belirleniyor. Yaptığımız ölçümlerde Kılıçdaroğlu’nun bu cins ‘randevulu’ açıklamalarından ve atılımlarından haberdarlık oranı hayli yüksek çıkıyor.
Araştırma bulguları, muhalefetin yalnızca gündemi belirlemek konusunda değil, ruhsal üstünlüğü ele geçirmek konusunda da son bir yılda çok yol kat ettiğini gösteriyor. Muhalif seçmen artık yalnızca oy verip kazanmayı umut etmiyor, kazanacağına da inanıyor.
Seçmenlerin yaklaşık olarak yüzde 60’ı kendi oy tercihinden bağımsız olarak önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimini muhalefetin adayının kazanacağını düşünüyor. Buna çok yakın oranlar, Meclis çoğunluğunu muhalefetin kazanması konusunda da ölçülüyor.
Türkiye yıllarca ‘Erdoğan asla kaybetmez’ algısıyla yönetildi. Artık ‘kaybetse de gitmez’ söylemi öne çıkarılmaya çalışılıyor. Buna karşılık muhalefet, kazanma inancını şuurlu bir biçimde canlı tutmaya çalışıyor.
“KAYBEDECEKLER KANISI YERLEŞİYOR”
Kazanma inancını pekiştiren ögelerden biri de Kılıçdaroğlu’nun bu çeşitten açıklamaları. Kılıçdaroğlu ‘kaçacaklar’ dediğinde seçmenin bilinçaltına ‘kaybediyorlar ve kaybedeceklerini bildikleri için bir çıkış yolu arıyorlar, hazırlık yapıyorlar’ niyetini yerleştirmiş oluyor.
Kılıçdaroğlu’nun açıklaması ‘kaçışın gerçek olup olmaması’ tartışması bir yana ‘Erdoğan kaybedecek’ görüşünün pekiştirilmesine hizmet ediyor. Böylece yalnızca kendi seçmenini bir ortak zafer duygusu etrafında bir ortaya getirmekle kalmıyor, karşı tarafın da ayarlarıyla oynuyor.
Açıklamanın ‘sarı’ bürokratlara yönelik kısmı, sorunun devlet aygıtına ait boyutunu gündeme getiriyor. Bu sesleniş, seçmenlerin siyasi tercihlerini değiştirmeye çalışmaktan çok devletin içine yönelik ve iktidar değişikliğinin altını çizen bir atak.
“ARTIK KARŞI TARAFI İKNA ETMESİ GEREKEN KİŞİ ERDOĞAN”
Son olarak, muhalefet ne vakit siyasete müdahale eden bir atılım yapsa, ‘aman yapmayın, Erdoğan’ın oylarını konsolide etmesine katkıda bulunursunuz’ diyenlerin şu anda temel konsolide olmuş kısmın muhalefet seçmeni olduğunu görmekten uzak olduğunu da belirtmek gerekir.
Artık çoğunluk olabilmek için karşı taraftaki seçmeni ikna etmesi gereken Erdoğan.”