CHP Küme Başkanvekili Engin Özkoç, KRT TV’de Çiğdem Akdemir’in sunduğu “Yakından Bakınca” isimli programda soruları yanıtladı. CHP’nin “Milletin Sesi” mitingini de pahalandıran Özkoç şunları söyledi:
“UMUT EDİYORUZ Kİ BİR AN EVVEL ERKEN SEÇİM KARARI ALIRLAR”
“Bu kadar açlığın, yoksulluğun, çaresizliğin olduğu bir vakitte 2 milyar üzere bir parayı Yeşilköy havalimanındaki pistlerin ve binaların yıkılması için iktidar ayırıyorsa burada bir ıstırap var demektir. Bu iktidarın bakış açısı millette bakan bir göz değil büsbütün kendi etrafına, yandaşlarına bakan bir göz, o yüzden Türkiye’nin bir an evvel erken seçime gitmesi gerekiyor. Umut ediyoruz ki bir an evvel erken seçim kararı alırlar ve milletimiz bu mevzuda son kararı verir.
“CUMHURİYETE İLİŞKİN OLAN HER ŞEYİ YIKMAK, ORTADAN KALDIRMAK ZORUNDA MISINIZ?”
CHP’nin yaptığı muhalefet çok faal bir muhalefet, CHP milletin sesini dinliyor, milletin içinde olan bir parti. Biz meseleleri çok faal bir biçimde TBMM’ye getiriyoruz ve kamuoyuna taşıyoruz, taşeronla ilgili bunu yaptık, anlattık, söyledik iktidar bunu gündeme almak zorunda kaldı. Minimum fiyatla ilgili ne kadar olması gerektiği ile ilgili sayılar verdik, iktidar bunu da görmek zorunda kaldı. Aile takviyeleri sigortası ile ilgili iktidar bizim söylediğimizi söylemeye başladı. Burada da biz değerli bir muhalefet yaptık, buradaki çıkmazın ne olduğunu gösterdik. Cumhuriyetin yaptığı bir havalimanı var orada, ismi Atatürk Havalimanı, Atatürk’ün isminden mı rahatsızsınız, Cumhuriyete ilişkin olan her şeyi yıkmak, ortadan kaldırmak zorunda mısınız? Millet bu kadar kahır içerisindeyken bunu mu yapmak zorundasınız? Yarın öbür gün sarsıntı olur, beka sorunu olur; bu havaalanları bizim için gerekli havaalanları….
Biz Maltepe’de bir miting daha gerçekleştirdik 9 Temmuz 2017’de, tekrar bir adaletle ilgili bir mitingdi. CHP’nin önderi Kemal Kılıçdaroğlu büyük bir kararlılıkla Ankara’dan İstanbul’a yürüyeceğini tabir etmişti ve hiç aralıksız yürüyerek onu gerçekleştirdi. Tüm dünyaya Türkiye’de adalet için savaşan, hak ve hukuk için çaba eden bir siyasi partinin varlığını gösterdi. Lakin o yürüyüşe yalnızca CHP ismini koyarsak kâfi söz etmiş olmayız o yürüyüş tıpkı vakitte CHP’ye daha evvel oy vermemiş olan lakin adalete susamış milyonlarca insanın iştirakiyle gerçekleşti. O vakitten beri adalet uğraşımızı sürdürüyoruz fakat iktidar ve cumhur ittifakı hukuksuzluğa ver adaletsiz kararlar imza atmaya devam ediyor, bu da Türkiye için çok değerli bir sorun. Milletvekilleri hukuksuz bir formda içerdeler, Seyahat Davası’ndaki o çabayı veren arkadaşlarımız hiçbir hatası olmadıkları halde birçok hukukçumuz, akademisyenimiz hiçbir hatası olmadığı halde içerde tutuluyor. Yargıçların aldığı kararlardan daha çok iktidarın yargıçlara aldırdığı kararla içerde tutuluyorlar. O da yetmiyor bizim İstanbul Vilayet Liderimizin İstanbul’u ikinci defa seçime götürdüklerinde sandıklara sahip çıkan bir vilayet liderini bir düşmanlık, hasımlık yürüterek 2013-2014’te attığı tweetlerle ilgili onun üzerinden 4-5 yıl geçtikten sonra soruşturma başlatıyorlar daha sonra da bu mevzuda bir dava açıp kendisinin hiç hatası olmadığı halde yalnızca kendisini tabir ettiği halde maalesef hakkında bir ceza davası açıp kendisini mahkum ediyorlar ve siyaset yasağı getiriyorlar. Bu büyük bir hukuksuzluk, biz büyük bir aileyiz, biz birbirimize sahip çıkarız. Genel Liderimiz bütün milletvekilleri İstanbul’a hareket etsin dedi, orada iktidarının bize göz dağı vermekle ilgili oluşturduğu oluşumlara SADAT’a varıncaya kadar bir reaksiyon de gösterdik.
“ESNAF, EMEKÇİLER, KAĞIT TOPLAYAN İNSANLARIMIZ ORADAYDI, KONUT ÇALIŞANI BAYANLAR ORADAYDI”
Çok kısa vakitte yüzbinler geldi ve şunu söz etmeliyim; oraya gelenler yalnızca partililerimiz değildi, esnaf, emekçiler, kağıt toplayan insanlarımız oradaydı, konut çalışanı bayanlar oradaydı, kasap, manav, çiftçi oradaydı ve daima birlikte büyük bir miting gerçekleştirdik. Genel Liderimizin daha evvelce Enis Berberoğlu vaktinde söylediği; ‘Korku duvarını yıkacağız’ dedi günden bugüne kadar geldik ve artık endişe duvarını yıktık, insanlarımız özgürce haykırıyorlar ve diyorlar ki; biz bunu hak etmedik, hak ettiğimiz halde yaşamak istiyoruz, bu ucube sistem bu iktidar gitmeli diyorlar, bu türlü bir miting oldu.
“ÇOK DEĞERLİ ROL OLDU”
Burada biraz Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinden bahsetmek gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin liderliğine gelmesinden sonra tam bir bilge kişilikle, tam bir orkestra şefi üzere yalnızca bizim üzere düşünenleri değil bizden farklı düşünenleri de kucaklayan bir siyaset yapısı geliştirdi. Bu siyaset anlayışıyla biz aslında 11 büyükşehirde belediyeleri kazandık. Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliği sayesinde yaptık. AKP iktidarı merkez sağ partileri büsbütün yok etti, başındaki başkanlara de bakanlık vererek, çabalarını verdikleri siyasi partilerden kopartıp yalnızca bir makamla ilgili onları kendi siyasi partisine kattı. Bunlardan bir tanesi Süleyman Soylu’dur, bir tanesi de Numan Kurtuluş’tur, bunlar çaba ettikleri siyasal partinin genel başkanlığını yapan isimlerdi, lakin onlar milletini değil Tayyip Erdoğan ile birlikte kendi çıkarlarını düşünerek siyasi partilerine gerilerini döndüler ve AKP’ye katıldılar. Geldikleri günden beri de Türkiye’ye ziyan vermekten öteki bir şey yapamıyor. Fakat Kılıçdaroğlu orada tekrar devreye girdi, bir merkez sağ partiye gereksinim vardı, YETERLİ Parti’nin önü kesiliyordu, DÜZGÜN Parti’nin önünün kesilmesine Kılıçdaroğlu yaptığı atılımla bunu engelledi. Sayın Meral Akşener çok başarılı bir halde bu süreci yürütüyor, onun haricinde tekrar farklı siyasi partilerin kurulmuş bu tuzak, milletin sesini yok eden, oylarını parçalayan, milletin nitekim iradesini millete yansıtmayan bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne karşı bir ittifak oluşumu sağladı Kılıçdaroğlu, 6’lı masa dediğimiz tam bu türlü bir masadır. Burada da Kemal Kılıçdaroğlu’nun sakin, bilge, yalnızca ben demeyen biz diyen, şahsım demeyen birlikteyiz diyen anlayışı çok değerli rol oldu.
“TÜRKİYE’Yİ YÖNETEBİLME KAPASİTESİNE SAHİP BİR SİYASİ ÖNDER OLMALI”
6’lı masanın tek sorun etmediği mevzu bence adaylık sorunu, 6’lı masa, adayı hiç sorun etmiyor. 6’lı masa nasıl bir aday olması gerektiğini bütün genel liderler kendi konuşmalarında anlatıyorlar. 6’lı masanın Cumhurbaşkanı adayı ile ilgili söyledikleri profil şu; dürüst ve namuslu olmalı. Şahsım diyen değil milletim diye bir siyasi önder olmalı, ortak akla çok değer veren bir başkan olmalı, bağıran çağıran insanlara hakaret eden, insanları aşağılayan değil yücelten, beşerlerle birlikte her şeyin başarabileceğine inan bir siyasi önder olmalı. Tıpkı vakitte yüreği uygun bir siyasi önder olmalı. Türkiye’nin kaynaklarının bu ülke için kâfi olduğuna lakin eşit ve hakça bir paylaşım olduğundan bunun başarılabileceğine inan bir siyasi başkan olmalı, farklı görüşlerdeki beşerlerle da masaya oturabilen kelam konusu Türkiye olunca o önderlerle Türkiye’yi yönetebilme kapasitesine sahip bir siyasi başkan olmalı.
“TAYYİP ERDOĞAN KAYBEDECEK ZİRA YETERLİLİKLE KÖTÜLÜK UĞRAŞ EDİYOR”
Artık her genel lider aslında mitinglere gidiyor, bu ortak hasreti kendi tabanlarına ve Türkiye’ye anlatıyor, Kemal Kılıçdaroğlu da bu ortak hasreti hem kendi tabanına hem de Türkiye’ye anlatıyor. Bildikleri bir şey var; Tayyip Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa çıksın Tayyip Erdoğan kaybedecek zira düzgünlükle kötülük çaba ediyor. Dünya tarihi kurulduğundan beri kötülük sonuncu olarak bir zafer kazanmamıştır, uygunların kazandığı bir zafere yanlışsız adım adım yaklaşıyoruz. Artık bu türlü bir zaferde o 6’lı masanın şu anda onları en çok düşündüren şey geldiğimiz gün nereden başlayacağız, vatandaşın hangi sorunu çabucak halletmemiz gerekiyor, Merkez Bankası’nın başına bağımsız, piyasaları düzenleyen, dünya piyasalarını ve ülkemizdeki para siyasetine iktisada uygun siyaset geliştirebilecek, sistemi oturtabilecek bir kişiyi nasıl oturtacağız, Türkiye’yi tekrar üreten bir Türkiye haline nasıl getireceğiz…bunları konuşuyorlar.
Çitçilerden 2 milyona yakını maalesef çiftçiliği bıraktılar, tarlaları ekmeyi bıraktılar. Türkiye kendi kendine tarımda yeten bir ülke olması gerekirken artık samanı, hayvanı ithal eden bir noktaya geldik, ithal edemediğimiz noktada ayçiçek yağı mağduriyeti yaşayan bir Türkiye pozisyonuna geldik. O yüzden önderlerin kaygısı kim Cumhurbaşkanı olacak değil, başkanların kaygısı bu sistem bir an evvel ortadan kalkmalı, bir an evvel seçim olmalı ve gelecek önder nasıl bir insan olmalı, kucaklayıcı, dürüst, ortak akla sahip bir başkan olmalı.
“6’LI MASANIN ALACAĞI KARADIR”
Her CHP’linin yüreğinde Kemal Kılıçdaroğlu yatar, her CHP’linin yüreğinde kendi genel lideri yatar ancak kararı verecek olan bu değildir, 6’lı masanın alacağı karadır. Siyasette bir ortaya gelen, birlikte yol yürüyen, ortak aklı masaya koyan, milleti için her türlü siyasi beklentiyi gerisinde bırakmış bir masaya asla saygısızlık edemeyiz. Herkes kendi yüreğindekini, aklındakini söyleyebilir ancak bizim sonuncu olarak hürmet duyacağımız karar 6’lı masadan çıkacaktır.
Biz bu yolu yürürken bu yolun ne kadar güç, dertli ve neye karşı gayret ettiğimizi bilerek yürüyoruz. Bizim karşımızdaki AKP iktidarının kendi emellerine ulaşabilmesi için yani bir avuç yandaşıyla refah ve memnunluk içerisinde yaşamak için yapmayacakları hiçbir şeyin olmadığını biliyoruz. Onlar her türlü hakareti yapabiliyorlar, her türlü komployu kurabiliyorlar, adaleti hiçe sayarak yargıçları değiştirerek, alınan kararları değiştirebiliyorlar. Artık de olmayan bir şey üzerinden bu büyük mitingi, halk buluşmasını, yürüyüşü engelleyebilmek için ellerinde kalan yandaşlarıyla birlikte bir alçaklıkla hareket ediyorlar.
“O SESİ DUYMAK İSTEMEYENLER O SESE KARŞI KULAKLARINI TIKAYANLAR BU PALAVRALARI UYDURUYORLAR”
Ellerinde kalan bir tek şey iktidar, kalabildiği kadar kalsın diye uğraşıyorlar. Bunu saray ve yandaşları yapıyor, aslında millete düşman, bu güzelim ülkeye düşman, Türkiye’nin geleceğine düşman, onlar yalnızca parayı düşünüyorlar, kendilerini düşünüyorlar biz ise milletimizi düşünüyoruz. Onların attığı hiçbir çamurun bize yapışması mümkün değil. Mitingde tek bir muhalif slogan atılmamıştır, yalnızca CHP’nin bayrakları ve Türk bayrakları vardı, yükselen tek bir ses vardı esnafın sesiydi aslında o sesi duymak istemeyenler o sese karşı kulaklarını tıkayanlar bu palavraları uyduruyorlar. Kasap Fatih Uludağ, ‘100 gram et satıyorum, onu alamayan beşerler var’ dedi işte bu sesi kısmak isteyen beşerler, bu türlü palavralara başvuruyorlar, 65 yaşındaki bulaşıkçı Nazife Canoğlu da eşinin emeli maaşının fakat faturaları ve kirayı ödedikten sonra kendilerine 400 lira üzere bir para kaldığını, onunla da yaşayabilmelerinin mümkün olmadığını haykırdı, bu sesi gölgelemek isteyenler palavra söylüyorlar fakat başarmazlar.
Bir yanlışı da düzeltmek isterim, Kemal Kılıçdaroğlu’nun evvelden söylediği Yeşilköy Havalimanı ile ilgili kelamın çarpıtılmasına asla müsaade vermemek gerekiyor. CHP şunu söyledi; bir, ismini değiştirmeyin ne istiyorsunuz Atatürk isminden, birçok yere bunu yaptınız. İki, pistleri oradan kaldırmayın, sökmeyin zira bu Türkiye’nin geleceği açısından değerli bir stratejik sorun haline dönüşür bunu yapmayın dedi. Üç, oradaki binaları yıkmayın, olduğu üzere koruma edin, en sonda söylediği orayı o haliyle bir kültür, sanat yuvası haline getirebilirsiniz, bizim bu türlü bir projemiz var.”