Türkiye’nin rönesansı

Safa Tekeli – İsveç Sefaretinin, -başkent İstanbul’daki hükümet ile Anadolu’da Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı direnişi- bu denli yakından izlemeyi sağlayan ise Sefaret erkânından iki kişinin eseriydi: Birinci Sekreter Johannes Kolmodin, Askerî Ataşe Yüzbaşı Einar af Wirsén. İkisi de diplomatik faaliyet için iyi yetiştirilmişlerdi. Daha önce Uppsala Üniversitesi’nde okuyan Kolmodin, Türk dilini, edebiyatını, kültürünü ve tarihini iyi biliyordu. Wirsén ise Balkan Savaşları sırasında bölgede askerlik görevini yürütürken Türkiye ve sorunlarını iyi öğrenmişti. “Bu iki İsveçli birbirlerini iyi tamamlıyorlardı.”

Wirsén anlatıyor

Wirsén, 1942’de yayınlanan anılarında, o sırada siyasi raporları yazan Kolmodin’in Sefaretin siyasi durumu kavramasına büyük katkısı bulunduğunu dile getiriyordu. Wirsén anılarında, Kolmodin ile kendisinin, 1919 yılının belli dönemlerinde Mustafa Kemal’in Anadolu’daki Kurtuluş Savaşının ilerleyişinden az çok haber alan iki Avrupalı olduklarını kaydediyordu. Wirsén, “Kolmodin’in Türk kaynaklarından, Erzurum ve Sivas kongrelerinde alınan kararların birer kopyasını elde edebildim. Daha önce de söylediğim gibi Komodin ile ben, ne olup bittiğinden biraz haberi olan yegâne Avrupalılardık” diyordu.

Erzurum Kongresi’nde alınan kararların tamamı, Wirsén’in, İsveç Dışişleri Bakanlığı’na ve Savunma Bakanlığı’nın o zamanki adıyla Kraliyet Kara Savunma Bakanlığı Başkanı’na gönderdiği 16 Eylül 1919 tarihli raporda yer alıyordu.

Einar af Wirsén –  Johannes Kolmodin

İlginç bir gözlem

Stokholm Genelkurmay’ında bir dostuna yazdığı 16 Ağustos 1919 tarihli yazısında Wirsén, İstanbul kamuoyu hakkında ilginç bir gözlemde bulunuyordu: “Wirsén’e göre gelişmeler İttifak Devletlerinin öngörmediği bir yönde ilerlemiş ve Mustafa Kemal, Küçük Asya’nın hemen hemen tamamını kontrolü altına almıştı. Sultan’ın tahttan indirildiğini açıklamış, fakat bu İstanbul’da sır olarak saklanmıştı. Wirsén, bunun daha ne kadar sır olarak kalacağını merak ediyordu. Mustafa Kemal, büyük bir ordunun başında Eskişehir’deydi ve İstanbul’a doğru mu yoksa İzmir’e doğru mu harekete geçeceği bilinmiyordu.” Wirsén, “Son derece inatçı, despot ve aptal Başvezir (Damat Ferit Paşa – S.T.) dışındaki hükümet üyelerinin çoğu Mustafa Kemal ile gizlice anlaşmış. Başvezir ise bıkmadan usanmadan eski politikalarını sürdürüyor” diye yazacaktı.

Wirsén, Müttefiklerin prestijinin de büyük ölçüde düştüğüne işaret ediyordu: “Zorlanmadıkları sürece Müttefikler, elde ettiklerini bırakmak istemiyorlardı.” Wirsén, olayların seyrini Mustafa Kemal’in belirlediğini, bu nedenle Müttefiklerin, büyük bir ihtimalle Mustafa Kemal ile anlaşmayı kabul edeceklerini düşünüyordu.

Mustafa Kemal’in kurtuluş hareketinde kaydedilen gelişmelerin sonucu olarak diplomatik yazışmalar, Müttefiklerin, özellikle de Fransa ve İngiltere’nin tepkileri üzerine yoğunlaşıyordu.

Türkiye’nin Rönesans’ı

İsveç’in İstanbul Elçiliği mesajlarında, aradan bir yıl geçtikten sonra, 1921’de artık daha kesin ve öz bir dil kullanılmaya başlanıyordu. 19 Nisan 1921 tarihli “Doğu’da Durum” başlıklı üç aylık raporda, “Türkiye’nin Rönesans’ı” kavramına yer veriliyordu. Raporda, “Daha önce Avrupa’da büyük ölçüde bir grup eşkıya olarak görülen Anadolu Hükümeti, ulusun yaşama isteğinin meşru bir ifadesi olarak tanınmaya başlandı” deniliyordu.

Elçilik, 14 Haziran 1921’de, -şüphesiz Kolmodin’in ifadesiydi- “Mustafa Kemal’in daha önce Osmanlıların güçlü imparatorluklarının temelini attığı Anadolu’da, modern millî bir devletini kurma aşamasında” olduğunu bildiriyordu.

BİTTİ

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir