Rusya’nın Ukrayna’yı işgal teşebbüsüyle başlayıp uzun vakittir tarafsızlıklarıyla dünya sahnesinde yer etmeyi başarabilmiş İsveç ve Finlandiya’nın NATO’nun kapısını çalmasıyla ilerleyen süreçte Türkiye’nin terör örgütlerine takviyeleriyle bilinen bu ülkelerin karşısına çıkması kan ve darbeyle Türkiye’nin NATO eksininde tutulduğu tarihi gerçekliği bir defa daha hatırlattı.
Yazar Hasan Öztürk 12 Eylül askeri darbesinden 38 gün sonra Yunanistan’ın “Evren’in olur vermesi” ile tekrar NATO’nun askeri kanadına dahil olduğunu hatırlatarak Türk siyasetinin NATO eksininde nasıl şekillendiğini ve Recep Tayyip Erdoğan’la başlayan yeni bağımsız Türkiye profilini tarihi süreçte anlattı.
İşte Hasan Öztürk’ün “NATO’nun gladyosu ile 15 Temmuz’un ruhu tekrar karşı karşıya gelir mi” başlıklı yazısı;
Evvel kısa bir hatırlatma:
2 Eylül 1980 darbesinden evvel Türkiye’nin kentleri, ilçeleri, mahalleleri hatta sokakları bile sağ-sol diye ayrılmıştı.
Her gün insanlarımız ölüyor, Türkiye istikrarsızlığa sürükleniyordu. Kurulan hükümetler kısa müddette düşüyor. Erken seçimler peş peşe yapılıyor. Türkiye siyasi ve ekonomik buhrandan geçiyordu.
11 Eylül günü kamu otoritesi çaresizken 12 Eylül sabahı her şey bıçak üzere kesiliyordu.
Darbecilerin tabiriyle, “Darbe kurallarının olgunlaşması için beklenmişti.”
O bekleme sırasında Belçika malı bir tabanca sabah bir devrimciyi akşam bir davacıyı kara toprağa düşürüyordu.
5 binden fazla insanımız çatışmalara kurban verildi. Zira “Darbenin kaidelerinin olgunlaşması” gerekiyordu.
Ve sıradan insanlarımız, “artık yeter” dediği anda 12 Eylül darbesi yapıldı.
Hatırlıyorum, merhum dayıma darbenin haberini sabahın köründe ben vermiştim ve dayım yataktan “Kurtuldukkk” diyerek havaya zıplamıştı.
Dayımın “Kurtulduk” diye sevinçle karşıladığı darbe, binlerce insanın Mamak’ta, Diyarbakır’da cezaevlerinde çürümesine neden oldu.
Kıbrıs Barış Harekatı ile başlayan süreçle elde edilen dış siyaset kazanımları heba edildi.
Türkiye tekrar ve süratle Amerika ve NATO eksenine geri çekildi.
NATO, GLADYO ELİYLE TÜRKİYE’Yİ EKSENİNDE TUTTU
Kıbrıs Barış Harekatı ve sonrasındaki Ege’de ilan ettiğimiz NOTAM sonrası Yunanistan, NATO’nun askeri kanadından çekilmişti.
12 Eylül askeri darbesinden 38 gün sonra Yunanistan “Evren’in olur vermesi” ile tekrar NATO’nun askeri kanadına dahil oldu.
***
Yunanistan’ın NATO’ya yine dahil olması için Türkiye çok büyük bedeller ödedi. Sağ-sol çatışmalarıyla yüzlerce insanını kaybetti. Komünizmle Gayret Dernekleri üzerinden bir kesim, sol -sosyalist örgütler üzerinden öteki bir kesim örgütlendi.
Kısımlar birbirini “mefkureleri (!)” için katlederken, Türkiye tekrar “yedeğe” alındı.
***
Bugün NATO’nun genişleme siyasetinde yeni bir kademeye gelindi. İsveç ve Finlandiya’nın üyelikleri kelam konusu.
Cumhurbaşkanı’mızın geçtiğimiz cuma günü, Yunanistan’ın NATO’ya geri dönüşünü hatırlatıp, “Hataya düşmeyeceğiz” çıkışıyla birlikte İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda Türkiye’nin çekince koyması milletlerarası arenada büyük yankı buldu.
Hele ki İsveç’in, “NATO’da hatırlı dostlarının olduğunu” beyan etmesi ve bu yolla Türkiye’ye aba altından sopa göstermesi, gerginliği artırdı.
Süreç şu anda Türkiye’nin istediği formuyla devam ediyor. Türkiye, yıllardır uğraş ettiği PKK’nın neredeyse kuzeybatıdaki kuluçka merkezi olan İsveç’in tavrını dünya kamuoyuna mal etti. Ve Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın sözüyle, etaplardan oluşan süreç devam ediyor!
NATO TIPKI VAKİTTE GLADYO DEMEKSE AMAN DİKKAT!
Buradan değerli bulduğum bir mevzuya dikkat çekmek istiyorum!
NATO demek tıpkı vakitte “gladyo” demek!
Gladyo, NATO ülkelerinde devlet içinde örgütlenmiş ve NATO ekseninde tutan örgütler. İtalya’da, İspanya’da büyük yargılamaların yapıldığı ve tasfiyelerin yaşandığını biliyoruz. Türkiye’de de gladyonun varlığını periyodun Başbakanı Bülent Ecevit deşifre etmişti.
Siyasi suikastlar işleyen, iç karışıklık çıkartan bu yapı son kertede Türkiye’yi NATO ekseninde tutmak üzere misyonla görevlendirilmişti.
DARBECİLERİN OKUDUĞU TÜM BİLDİRİLERDE “NATO” VURGUSU VARDIR
Türkiye’de yapılan tüm darbelerde okunan bildiride NATO vurgusu vardır.
En son 15 Temmuz 2016 gecesi FETÖ’cü alçaklar arafından TRT’de okutulan darbe bildirisinde de “Yurtta Sulh Kurulu, BM, NATO ve öteki tüm milletlerarası kuruluşlarla bağlantılı hükümlülükleri yerine getirecek her türlü önlemi almıştır…” ifadesi vardı.
Unutmayın ki 15 Temmuz gecesi Türkiye Büyük Millet Meclis’ini bombalayan F-16 uçağı bir istikametiyle NATO uçağıydı.
O gece Amerika ve NATO Türkiye’de darbe ve işgal teşebbüsüne bir istikametiyle dayanak oldu.
Tekrar hatırlayın, o periyot NATO’da misyonlu Türk Silahlı Kuvvetleri üniforması giyen birçok FETÖ’cü bulundukları ülkelere “siyasi sığınma” talebinde bulunup geri dönmedi. Yani FETÖ’cülerin birçok NATO subayıydı.
15 TEMMUZ BİR MİLATTIR LAKİN NATO’NUN TEHDİDİ HALA GERÇEK BİR TEHDİTİR
Şunları kayıtlara geçirmek istiyorum:
Türkiye 15 Temmuz 2016’dan sonra apayrı bir Türkiye oldu. S-400’lerin alınışı, terörle çabada, “takip et, bul, yok et ve kal” konsepti ile yeni bir periyot başladı. Türkiye’nin dış siyaseti daha bağımsız bir yapıya büründü.
Ama… Evet ama… NATO’da varlığımız devam ediyor. NATO üyesi müttefiklerimizin tehditleri hala devam ediyor.
En son, İsveç’in “NATO içindeki güçlü dostları”na vurgu yapması beni irkiltiyor!
Gladyonun bu memlekete verdiği ziyanı unutmadan.
Bir nevi NATO uçağı da olan F-16’nın 15 Temmuz gecesi Meclis’i bombaladığı gerçeğini unutmadan.
NATO’daki subayların birçoklarının FETÖ’cü çıktığı ve sığınma talebiyle bulundukları ülkelerde kaldıklarını unutmadan…
Bu sıkıntıyı rikkatli bir halde takip etmekte yarar var!
Dikkat..!
NATO, Türkiye’nin Yunanistan’ın geri dönüşüne koyduğu bariyeri aşmak için darbeye kalkıştığı üzere..
15 Temmuz gecesi, Meclis’i bombalayıp, Erdoğan’ı şehit edip, Türkiye’yi teslim almak istediği gibi…
Genişleme konusundaki ısrarı esnasında Türkiye’yi çekincelerinden vaz geçirmek için yeni bir “hamle” yapabilir!
Deneyecekler!
Lakin 15 Temmuz ruhu yine dipdiri olarak karşısında duracaktır.
Yeni Şafak