Muhalefet partilerinde Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda çıkar çatışmaları ve soğuk savaş yeterliden düzgüne sıcak bir çatışmaya evrilirken, ÂLÂ Parti Genel Lideri Meral Akşener’in, Kılıçdaroğlu’nu aday görmek istememesinden ötürü İmamoğlu ile birlikte 6’lı masaya karşı bir hareket başlatabileceği kulislerin ana gündem hususu. Kanal 7 Ankara Temsilcisi ve Yenişafak Muharriri Mehmet Acet, mevzuyla ilgili çarpıcı ayrıntıları köşe yazısında kaleme aldı.
İşte gündem yaratan o köşe yazısı:
Muhalefet blokunun oluşturduğu 6’lı masa, 29 Mayıs’ta yine toplanıyor.
28 Şubat’ta başlayan buluşmaların 4’üncüsü olacak bu.
Genel liderlerin birden fazla, telaffuz seviyesinde her ne kadar güçlü bildiriler verme eforlarını sürdürseler de, şurası açık ki, birinci günlerdeki heyecan ve coşkudan mahrum durumdalar.
Bu heyecan eksikliğinin nedeni, hem ortak bir siyaset belirleme, hem de ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarma manasında bir fikir birliği sağlamaktan uzak olmaları.
Gerçi burası bu türlü olsa da, “Adayı birlikte belirleyeceğiz” vurgusunu sık sık tekrarlayan bir isim var:
Kemal Kılıçdaroğlu.
CHP önderi, Fikret Bila’ya yaptığı son açıklamalarında da iki mevzuda bilinen görüşlerini tekrar etti.
1- Cumhurbaşkanı adayımızın taşıması gereken nitelikleri belirledik. Adayı 6 başkan birlikte belirleyecekler. 6 başkan de bu adayın gerisinde olacak.
2- Belediye liderlerimizin, işlerine kilitlenmeleri gerekiyor.
Seçildikleri periyodun sonuna kadar misyonlarını sürdürmeliler. Halka verdikleri taahhütleri yerine getirmeleri gerekir.
BİLDİRİLERİN ADRESİ AKŞENER VE İMAMOĞLU MU?
Kılıçdaroğu’nun bu yaklaşımı üzerine biraz duralım.
Olağan kaidelerde 6’lı masanın etrafında Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyen tek isim bile yok.
Bu durumda şu soruyu sormamız gerekecek:
Masadaki herkes karşı olmasına karşın, aday olmayı düzgünce başa koyduğu söylenen CHP başkanı, neden ısrarla, “6’mız birden karar vereceğiz” şeklindeki telaffuzunu sürdürüyor?
Sorunun yanıtı, son günlerde karşımıza çıkan kimi gelişmelerle biraz daha barizleşmiş gözüküyor.
Kulislerde ÂLÂ Parti’nin, Meral Akşener’in, İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri Ekrem İmamoğlu ile birlikte 6’lı masayı devirme hazırlığı yaptığı tarafında bir ekip söylentiler dolaşıyordu zati.
Akşener’in hem bu mevzudaki sessizliği, hem de kendisinin söylemek isteyip de söyleyemediği şeyleri söylemesi için o masada tuttuğu Demokrat Parti Genel Lideri Gültekin Uysal’ın paylaşımları, muhalif etraflarda ümitsizlik havasına yol açmış, “Buradan bir şey çıkmayacak galiba” duygusunu perçinlemişti.
Bütün bunların üzerine, son günlerde İBB Lideri İmamoğlu’nun CHP kabul etmezse GÜZEL Parti’den aday olabileceği, bunun için Akşener’le anlaştığı istikametinde yeni söylentiler karşımıza çıktı.
İMAMOĞLU’NUN KARADENİZ SEYAHATİNDE SÖYLEDİKLERİNE DİKKAT!
Düz bir biçimde baktığınızda, İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunda Akşener’in sözüyle ‘ita amiri’ konumunda olduğu için Kılıçdaroğlu’na direnmesi kolay görünmüyor.
Lakin telaffuzlarına, aksiyonlarına baktığınızda İmamoğlu’nun adaylıktan vazgeçmeye hiç de niyetli olmadığını fark ediyorsunuz.
Bu durumda kaçınılmaz olarak bu ‘özgüvenin’ ardında hangi faktörler olabileceğini düşünmeye başlıyorsunuz.
İmamoğlu’nun Ramazan Bayramı’nda Karadeniz’e yaptığı ziyaret, daha çok beraberinde götürdüğü gazeteciler üzerinden patlayan kriz ile tartışıldı.
Bu doğal bir şeydi alışılmış.
Lakin bandı azıcık geriye sarıp İmamoğlu’nun o seyahatte söylediklerine ve sergilediği tavra baktığınızda, bu tipten bir yazının içini doldurabilecek önemli bilgilerle karşılaşabiliyorsunuz.
İMAMOĞLU, KILIÇDAROĞLU’NUN HER TEZİNE BİR KARŞI TEZ GELİŞTİRMİŞ
İmamoğlu’nun Karadeniz çıkarması, zaten “Ben bu işi başa koydum” mesajını kendi bünyesinde barındırıyordu.
Lakin başlarda öbür bir büyük soru daha var.
Kendisi, Kılıçdaroğlu’nun açık biçimde karşı çıkmasına karşın nasıl aday olabilir?
Karadeniz seyahatine katılan gazetecilerin o günlerde yazdıklarına bakacak olursanız, İmamoğlu, Genel Liderinin bütün tezlerine karşı tezler geliştirdiğini fark edebiliyorsunuz.
Kendisine 6’ı masa hatırlatılıyor, evvel “Altılı masanın en önde koşacak neferiyim” deyip, sonra asıl vermek istediği bildirisi şöyle veriyor:
“Bu yalnız siyasetin işi değil, milletin işi. Artık bu türlü bir ortamda bunu altı siyasi parti çözsün, biz de seyredelim. Bu türlü bir şey yok.”
Kılıçdaroğlu’nun “Belediye Liderleri aday olurlarsa Meclis çoğunluğu AK Parti’de olduğu için 2023 sonrası İstanbul ya da Ankara’yı kaybederiz” şeklindeki tezine de kendince bir karşı tez geliştirmiş İmamoğlu.
Şöyle bir demeci var:
“Sayın Cumhurbaşkanı birebir hafta içinde iki konuşma yaptı. Söylediği şey motamot şu: 2023 genel seçimlerinden çabucak sonra İstanbul’un gerçek sahibi AK Parti olacak. 2024 demiyor. Bunu niçin demiş olabilir. Yanıt bulun. Ondan sonra ben öbürüne karşılık vereyim.”
Evvel şu düzeltmeyi yapalım.
Erdoğan’ın 2023’ten sonra İstanbul’a kayyım atanacağı manasına gelen rastgele bir açıklaması bulunmuyor.
İmamoğlu, belirli ki, Erdoğan’ın seçimleri İstanbul’da da kazanma iradesini ortaya koyan kimi açıklamalarını, kendi lehine zorlama tezler için kullanmak istemiş.
Ancak zati buradaki dikkat cazibeli olan konu, kendisinin ‘kayyım tezi’ üzerinden Kılıçdaroğlu’nun elindeki en güçlü argümanı almak istemesi.
Bu yürek nereden geliyor sanki?
Yoksa ÂLÂ Parti önderi ile gizlice anlaştı da, onun rahatlığıyla mı meydan okuyor Kılıçdaroğlu’na?