Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Türk Eğitim Derneği (TED) tarafından düzenlenen dijital obezite konulu 5’inci Uluslararası Eğitim Forumu’nda okulların toplumdaki en eşitlikçi kurumlar olarak varlığını sürdürmeye devam ettiğini belirterek şöyle konuştu:
“Eğitim forumunun teması olan dijital obezite konusu, dijital enstrümanların okul ortamı yerine ikame edilip edilemeyeceğinin tartışması bağlamında da bize çok büyük fırsatlar sunuyor. Dünya daha önce hiç deneyimlemediği bir dönemden geçti. Hazırlık yapmadan, salgının başlamasıyla tüm sektörler çok derinden etkilendi ve bu derinden etkilenmeyle birlikte yeni cevaplar üretmek için çalıştı. Sosyoloji değişti, ilişki tarzları değişti. Bu süreçten en fazla etkilenen eğitim sektörü oldu. Türk toplumu okulların ne kadar önemli olduğunu, okulların sadece bir öğrenme mekânı değil bir ülkenin geleceğini inşa eden gençlerin psikososyal gelişimlerini, akran eğitimini, kültür, sanat ve sporla ilgili gelişimlerini tamamladığı mekânlar olduğunu ve hiçbir mükemmel dijital platformun yüz yüze eğitimin yerine ikame edilemeyeceğini çok derin bir şekilde tecrübe etti.”
‘OKULLARI AÇIK TUTTUM’
Bir şeye en fazla ihtiyacı olanın, o imkândan yoksun olmasının en büyük maliyete sebep olduğunu ifade eden Bakan Özer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğitimdeki eşitsizlikler tüm dünyada derinleşti. Dijital aygıtlara erişimde herkesin eşit olduğunu varsaysak bile dijital okuryazarlık becerilerindeki farklar ortaya çıkmaya başladı. Öğretmenlerin dijital okuryazarlığındaki farklar ortaya çıkmaya başladı. Onun için göreve geldiğim günden itibaren 3 tane söylem üzerinde istikrarlı bir şekilde devam ettim. Devir teslim töreninde dedim ki: Okulları açık tutmak için vakaların sıfır olmasını beklemeyeceğiz. Daha sonra Sağlık Bakanı ve Sağlık Bilim Kurulu ile yaptığımız toplantıdan sonra okullar ilk açılması gereken ve son kapatılacak yerlerdir sözünü ifade ettim. Ve gerekli önlemleri alarak süreci başlattık. Son söz olarak da şunu söyledim: Türkiye’de okulların açık kalması bir eğitim meselesi olmaktan çıkmış bir millî güvenlik meselesine dönüşmüştür. Gerekli önlemleri alarak 7,5 aydan beri bir gün bile eğitimi kesintiye uğratmadan bugünlere gelebilmenin büyük mutluluğunu duyuyorum. Bir Millî Eğitim Bakanı olarak geriye döndüğüm zaman, bugün görevden ayrılsam ve bu ülkeye ne yaptım diye baksam söyleyeceğim şey: Okulları açık tuttum. Toplumdaki eşitsizliklerin derinleşmesine imkân tanımadım ve öğrencilerimizin, gençlerimizin geleceğimizi inşa edecek uzun vadede büyük maliyetler ödeyeceği bir sürecin gerçekleşmesine izin vermedim. Bu sürecin en büyük kahramanları eğitim sistemimizin en değerli varlıkları olan değerli öğretmenlerimiz. Süreç boyunca maske ile ders anlattılar. değerli öğretmenlerimize bir kez daha teşekkür etmek istiyorum.”
PANDEMİDE BİLİM KAZANDI
İki yılı aşkın süredir dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınıyla mücadeleye dikkat çeken TED Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu da konuşmasında şunları söyledi:
“Hayal bile edemeyeceğimiz günlerden çıktık. Teknolojinin kucakladığı bu yüzyılda yaşarken, günlük hayatımızda en önem verdiğimiz konuların başında hız geliyor. O nedenle salgının bizlerde bıraktığı yıkıcı etkileri görmek hepimiz için zor oldu. Ancak bilim kazandı. Teknoloji ve dijitalleşmenin doğru kullanımı, insan azmiyle birleşince bizi salgının kucağından çekip çıkardı.
DİJİTALLEŞME KURTARICI MI YOKSA SALGIN MI?
Avcumuzun birinde, hayatımızı kolaylaştıran bir ilaç tutarken, diğerinde, dozunu iyi ayarlamadığımızda bizi hasta edecek diğer ilacı tutuyoruz. Biz bu ilaca dijitalleşme diyelim. Pandemi sürecinde eğitimden sağlığa, ekonomiden siyasete, spordan sanata, aklınıza gelebilecek her alanda tam bir sanal gerçekliğin içine düştük. Neredeyse hiçbir iş kolunda büyük çaplı aksamalar yaşanmadı. Görüntülü iletişim yöntemleri sayesinde birbirimize dokunabildik. Okullar kapalıydı, sıralar boştu ama öğretmenler ve öğrenciler ders saatinde ekran sınıflarda bir araya geldi. Dünya üzerindeki farklı ülkelere bir internet adresi sayesinde seyahat ettik. Saydıklarım, biz dijitalleşmeye hükmettiğimizde, yaşamı kolaylaştırıyor. İş tersine döndüğünde ise durum çok iç açıcı değil. Bu yüzyılda insanlara dokunan, ayrıcalıklı, farklı çalışmalar yapan işler ayakta kalmaya devam edecek.
VERİ TSUNAMİSİNE MARUZ KALIYORUZ
Dijital obezite; dijital içeriklerin aşırı tüketimi sonucu ortaya çıkan bir durum. Bu konuyla ilgili bizim temel vurgu ise zihin şişmanlığıdır. Teknolojinin aşırı kullanımına bağlı olarak bir an bile teknolojiden kopamaz hale gelmek, bizi birer bağımlıya dönüştürüyor. Hepimiz dijital ortamlarda bir tür veri tsunamisine maruz kalıyoruz. Bu durum bizleri dijital obezite gibi başka bir küresel salgı tehdidiyle karşı karşıya getiriyor. Bu riski ciddiye alıp üstesinden gelme yollarını konuşmazsak dijital obezite hayatlarımızı fiziksel obeziteden bile daha olumsuz etkileyecek.
RİSKİ FIRSATA ÇEVİRMELİYİZ
Yaşamı kolaylaştıran yönleriyle hepimizi içine çeken dijitalleşme; bilgi kirliliği, bilgi yoğunluğu, ekran süresindeki artış, zararlı içerik, hak ihlali, siber zorbalık gibi kısa ve uzun vadede ortaya çıkabilecek riskleri içinde barındırıyor. Bu riski fırsata çevirmenin yolu ise dijital obezitenin hayatımızı kuşatan bir tehdit olmasına izin vermemek. Dijital tüketim alışkanlıklarımızı risklerden arındırarak sağlıklı bir düzeye çekmektir.
ÇÖZÜM DİJİTAL OKUR YAZARLIK
İş birliğine dayalı, yaratıcı öğrenme deneyimleri sağlayan bir sınıf ortamı oluşturulmalı. Ezbere dayalı öğretim yöntemlerinden vazgeçilmeli. Bunun için öğretmenlerimizin de dijital teknolojileri etkin kullanımı sağlanmalı. Teknoloji kullanımında başarılı olmak, dijital okuryazar olmak demek değil. O nedenle hem eğitimcilerin hem ailelerin doğru dijital okur yazarlık becerisi kazanması şart.
DİJİTALLEŞEN SİYASETİ KONUŞMAK ÖNEMLİ
Siyasette dünya liderleri açıklamalarını bu platformlar üzerinden yaparken; savaşta olan ülkeler birbirlerine mesajlarını sosyal medya üzerinden iletiyor. Ancak dijital çağa doğan çocuklar için politikacıların yeni söylemler geliştirmesi şart oldu. Siyaset ve Dijitalleşmeyi ya da dijitalleşen siyaseti konuşmak bu nedenle çok önemli. Özellikle seçim sürecine giren Türkiye’de önümüzdeki dönemde üç kuşak birlikte sandığa gidecek. Hele ilk kez oy kullanacak gençliği iyi değerlendirmek, ülkenin geleceğine adım atmak demek olacak. Gençlerin sorunlarını analiz edip, ezber söylemlerden vazgeçmek gerek.”
BİR ÇOCUĞA HAYAT BOYU EĞİTİM BURSU
Konuşmaların ardından TED Başkanı Pehlivanoğlu, Bakan Özer’in adına TED Burs Fonuna bağış yapılarak bir çocuğun eğitim hayatı boyunca okutulacağını söyledi. Bakan Özer de hayatında aldığı en güzel hediye olduğunu belirtti.