Küresel iklim değişikliğiyle sık görülen ani, lokal ve şiddetli yağışların yol açtığı sel ve heyelanlarla boğuşan Doğu Karadeniz’de; son 50 yıllık yağış miktarı, Türkiye ortalamasının 2 katının üzerinde 1270 milimetre olarak kayıtlara geçti. Türkiye genelinde ise 50 yıllık yağış miktarı ortalaması 577 milimetrede kaldı.
Yoğun yağış nedeniyle toprak çok hızlı su doygunluğuna ulaşırken, bölgenin eğimli ve engebeli arazi yapısı sel ve heyelanlara yol açıyor. Çözüm içinse uzmanlar, biyomühendislik yöntemlerin kullanıldığı su yönetimini öneriyor.
‘SUYUN FAZLALIĞI TEHDİT OLUŞTURMAMALI’
Doğu Karadeniz’e Türkiye ortalamasının 2 katı yağış düştüğünü belirten RTEÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi, Ekoloji ve Ekosistem Uzmanı Prof. Dr. Turan Yüksek, “Türkiye genelinde 1950- 2020 yılı yıllık toplam yağışını baz aldığımız zaman, yaklaşık 643 milimetrelik bir yağışımız var. Son 50 yıla baktığımız zaman, bu yağışımız 577 milimetreye denk geliyor. Türkiye’deki ortalama değerlere göre bütün yağış, yüzeysel akışa geçse 577 ile 643 milimetrelik bir yağışa denk geliyor. Sadece Kuzeydoğu Karadeniz çanağında ve özellikle Rize’de yıllık akışa geçen su miktarı 1270 milimetre. Türkiye’nin yüzeyindeki bütün yağışın 2 katı kadar. Kuzeydoğu Karadeniz çanağında ve özellikle Giresun, Artvin Borçka, Kemalpaşa arasındaki bu bölgede, öyle bir su yönetimi planlaması yapmamız gerekiyor ki; suyun fazlalığı ekosistem üzerinde tehdit oluşturmamalı. Bu çanakta yapılacak su yönetiminde; suyun fazlalığı dikkate alınarak toprağın, bitkinin ve canlıların ihtiyacından fazla olan ve heyelan oluşturabilecek su seviyesinin, mutlaka uygulanacak biyomühendislik yöntemlerle araziden sağlam derelere, derelerden de denizlere ulaştırılması gerekiyor. Suyun hidrolik döngüsünün doğru şekilde sürdürülmesi gerekiyor” dedi.
‘FAZLA SULAR DERELERE, DENİZLERE KAVUŞMALI’
Özellikle Rize’de heyelan duyarlılığının yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Yüksek, “Yağışlar ile bu duyarlılık daha da hassas bir noktaya geliyor. Çok yanlış arazi uygulamaları ile arazilerde tahribatlar meydana getiriyoruz. Rize’de heyelanın olmadığı gün aslında ‘Allah’a şükretmek gerekiyor’ diye düşünüyorum. Su yönetiminden kastımız şu; nasıl ki bir evin içerisinde mutfaktaki, banyodaki suyun giderlerini yapıyorsak, daireden apartmana, apartmandan şehir taşıma noktasında bir bağlantı yapıyorsak, doğada da benzer şekilde su yönetiminin yapılması gerekiyor. Yamaç üzerindeki fazla suların mutlaka yapılacak drenajlarla sağlam derelere, derelerden de ana derelere ve denizlere kavuşması gerekiyor. Bütününde de mühendislik kurallarına uygun olarak hareket etmeliyiz. Kanal açacağımız zaman, mutlaka hacimlerinin mühendislik kurallarına göre yapılması gerekiyor. Kanalla birlikte uyguladığımız istinat duvarımız varsa; bunların fonksiyonel değeri dikkate alınarak planlanması gerekiyor” diye konuştu.
‘KAR YAĞIŞI DA DİKKATE ALINMALI’
Karadeniz Bölgesi’nde en büyük sıkıntılardan birisinin dağınık yerleşim olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yüksek, “Dağınık yerleşiminden dolayı suların büyük çoğunluğunun bahçelere kaçma olasılığı yüksek. Bütün bunların mutlaka toplanarak, ekosistemde zarar oluşturmayacak şekilde evlerin drenajını yapmamız gerekiyor. Bu şekilde ancak suyu doğru yönetim şekline dahil edebiliriz. Karı da dikkate almamız gerekiyor. Yüksek rakımlardaki karın su eşdeğerinin ne kadar güçlü bir su potansiyeli taşıdığını bilmemiz ve ona göre karın erimesiyle birlikte oluşturabilecek riskleri dikkate alarak suyun planlamasını yapmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.