‘Bizi ajan sandılar!’ Sadece 15 bin TL ile yola çıkıp başardılar

Yaklaşık 1 yıl önce İzmir’den gelip, Muğla’nın Kozağaç Köyü’ne yerleşen aile yeni yaşamlarından oldukça memnun. İlkay, köye göç etmeden önce bir medikal şirketinde ürün tanıtım temsilcisi olarak çalışırken, eşi Aydın da kafe- restoran işletmeciliğiyle uğraşıyordu. Öncesinde defalarca gelip köyleri gezen çift, sonunda istedikleri gibi bir ev bulunca köye yerleşmeye karar verdi. Göç ettikleri köye girerken “Çeşmeden su içemeyiz” diyerek bakkaldan içme suyu alma maceralarını, “Köye girerken arabayı durdurup 15 litre su aldık. Çeşmeden su içme fikri bize oldukça uzaktı. Ancak satın aldığımız sular bittiğinde çeşme suyun tadına bakınca büyük bir hata yaptığımızın farkına vardık. Su inanılmaz lezzetliydi. İçilebilir olmasının yanı sıra saçlarımıza ve cildimize de iyi geldi. Şehirde yüzümüzde oluşan çizgilerin bile düzeldiğini fark ediyoruz. Hem havası hem de suyu bize çok iyi geliyor” sözleriyle anlatıyorlar.

TÜM EŞYALARINI SATIP 15 BİN TL İLE YOLA ÇIKTILAR

İlkay ve Aydın Şakşak çiftinin köye göçme fikri aslında flört dönemlerinden beri akıllarında olsa da alışkanlıklar, iş hayatı ve aile derken isteklerini hep ertelediler. Ta ki pandemi süreci hepimiz gibi onları da eve hapsedip bunaltana kadar. Kendilerine “Daha ne kadar şehir hayatının zorlayıcı, baskılayıcı ve stresli yaşamı bizi üzecek?” diye sorduklarında, hayatlarının dümenini istedikleri yöne kırma konusundaki o kritik sorgulama sürecine girdiler. Daha minimal ve huzurlu bir yaşam için köy hayatına göç etmeye karar veren aile, yerleşecekleri köyü seçme sebeplerini de modernleşmemiş yapıdaki evlere, yaşamlara sahip olması diye aktarıyor. Oldukça az bir bütçeyle yola koyulan aile, “Bizim çok az bir bütçemiz vardı. Eşyalarımızı sattığımız parayla birlikte 15 bin TL’miz vardı. Sırt çantalarımızı alıp, şu an yaşadığımız ve çok mutlu olduğumuz Kozağaç Köyü’ne geldik” diyor.

Geçimlerini nasıl sağladıklarını anlatan aile, köylerindeki iş alanlarının çok fazla olmadığının altını çizip şunları ekledi:

“Mesela mevsimsel dönemlerde ceviz ve kiraz toplama zamanı yevmiyeli işçi olarak çalışılabilir. Onda da günlük 100 – 120 TL gibi bir kazanç elde edilir. Bir de buna ek olarak ormanda geçici işçi alımları oluyor. Biz ise geçimimizi hem bahçemizdeki ceviz ve ayvalarımızı satarak hem de köy kahvesine arada yevmiye ile çalışmaya giderek sağlıyoruz. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim, İzmir’de işime 60 dakikada gidemezken burada işime 90 saniyede gidiyorum. Köy hayatımızda mesafeler kısaldıkça mutluluğumuz artıyor.”

‘ÖZEL GÖREV İCABI GİTTİĞİMİZİ SANDILAR’

Göç ettikleri köydeki insanların gelişlerine çok şaşırdıklarını anlatan çift, “Çok gençsiniz, ne işiniz var burada” gibi sorulara maruz kaldık. Bizim buraya kendi isteğimizle geldiğimize o kadar inanmadılar ki özel görev icabı geldiğimizi bile düşündüler. Onlar köyden şehirlere göçerken, bizim onların köyüne gelmemize hem sevindiler hem de oldukça şaşırdılar. Ancak şunu da söylemeliyiz ki tüm köy halkı bize kucak açıp yardımcı oldu, hiç yabancılık çekmedik” dedi.

’10’UNCU DENEMEMİZDE SOBAYI YAKABİLDİK’

İlkay-Aydın çifti için köyde 07.00’de ilk olarak kümes hayvanlarıyla ilgilenerek başlayan gün, ardından köpeklerinin bakımıyla devam ediyor. “Eğer mevsim kış ise odun kırma, soba hazırlığı, bahçe işleri ile ilgileniyoruz” diyen aile, “Zorlukları elbette var, hatta ilk soba yakma deneyimimizde 10’uncu denemede başarıya ulaştı. Köy hayatı tamamen konfordan uzak bir yaşam. Sabahları buz gibi bir evde uyanabiliyorsunuz. Kimi zaman su borularımız donduğu için 2 gün kadar su alamadığımız oluyor. Bu duruma alışmak çok zor olsa da başardık” diyerek göç etmek isteyenlere cesaret verdi!

Köye göç etme konusunda aileleri veya yakın çevreleri “Yapamazsınız, alışamazsınız. Köy hayatı göründüğü kadar kolay değil” dese de onlar kararlılıklarıyla yola çıktılar. Şimdilerde en büyük destekçilerinin yine aileleri olduğunu söyleyen çift, daha önce köye göç etmedikleri için de pişmanlık duyuyor:

“Son 5 yılımız şehirde boşa geçmiş gibi hissediyoruz. Şehir hayatını özlediğimiz zamanlar kesinlikle olmuyor. Özlem duyduğumuz ailemiz, dostlarımız ve yakınlarımız da umarız bir gün buraya göç eder.”

‘KÖYE TAŞINDIKTAN SONRA YARI YARIYA AZALDI’

Şehir hayatında yaşamanın çok pahalı ve zor olduğuna vurgu yapan çift köye göç ettikten sonra masraflarının yarı yarıya azaldığına da dikkat çekerek, “Masraflarımız burada yarı yarıya indi. Örnek verecek olursak köyde market manav yok. İstediğimiz zaman her şeye ulaşamıyoruz. Bu sebepten olanla yetinmeye çalışıyoruz ve paramız cebimizde kalıyor. Köyde su çok ucuz ve içme suyu olarak kullanılabiliyor. Elektrik faturası da düşük geliyor, çünkü elektrikli alet kullanmaya ne zaman ne de ortam müsait. Fırın yerine kuzine, soba, sac ve ocak kullanılıyor. Ütüye zaten hiç gerek yok. Akşam da erken yattığımız için televizyon veya lamba kullanımı da az oluyor” diyerek sözlerini noktaladı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir