Piyasalarda tüm gözler Fed Açık Piyasa Komitesi’nin (FOMC), bugün ve yarın gerçekleştireceği toplantıya çevrildi. 28 Mart’ta Fed politika faizini 25 baz puan artırarak yüzde 0.25-0.50 aralığına çekerken, yarın faizlerde 50 baz puanlık artırıma gidileceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
Bilanço küçültme sürecinin de başlayacağı toplantıda Fed’in faiz kararı kadar karar metninde sıkılaşma takvimi ve hızına dair vereceği sinyaller de piyasaların seyrinde önemli bir rol oynayacak.
Fed Başkanı Jerome Powell’ın son dönemde yaptığı açıklamalarla “agresif sıkılaşma sürecine” işaret etmesi ve Fed yetkililerinin 75 baz puanlık faiz artırımını tartışmaya açmaları, yüksek faiz ortamına hızlı geçişin sinyalini vermişti. Powell son açıklamasında, enflasyonun halihazırda çok yüksek ve para politikasının ise eskiye göre hala destekleyici olduğuna işaret ederek, sıkılaşmada biraz daha hızlı hareket etmenin uygun olduğunu kaydetti
Söz konusu açıklamalar sonrası tahvil piyasalarında mayıs ayındaki yarım puanlık artırımın ardından haziranda da 75 baz puanlık faiz artırımına gidileceği ihtimali yüzde 80’e dayandı. Fed’in, arka arkaya 4 toplantıda faiz oranlarını 225 baz puan artırarak yüzde 2.50-2.75 bandına yükseltmesi bekleniyor.
Ancak Fed’in haziranda 75 baz puanlık artırıma gideceği konusunda herkes hemfikir değil. Örneğin Goldman Sachs mayıs ve haziran toplantılarında 50’şer baz puanlık faiz artırımı beklentisinde bir değişikliğe gitmedi. Bloomberg’in gerçekleştirdiği son ankette de mayıs ve haziran toplantıları için 50 baz puan artırımı beklentisi öne çıktı.
Japon finans firması Nomura ise mayıs toplantısında 50 baz puan haziran toplantısında ise 75 baz puanlık faiz artırımı beklediğini bildirdi. Parasal sıkılaşmanın hızına yönelik farklı beklentiler olması yarın verilecek mesajları daha önemli hale getiriyor.
Tüm bu beklentilerin etkisiyle dün ABD 10 yıllık Hazine tahvili getirisi 3 yılın ardından ilk kez yüzde 3’ün üzerine tırmandı, ardından yüzde 2.99’a geriledi. 10 yıllık faiz sene başında yüzde 1.51 seviyesindeydi. Yani tahvil getirisinde Fed’e yönelik beklentilerin etkisiyle yüzde 100’e yakın bir artış yaşandı.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi devam ederken normalde güvenli liman olarak kabul edilen altına talebin artması beklenirdi. Ancak başta Fed olmak üzere dünya genelinde merkez bankalarının artan enflasyonla mücadele için sıkılaşma adımları atması altına talebi kısıtladı.
Altının ons fiyatı seneye 1.820 dolardan başlamıştı. Şubat ayında Rusya’nın işgal girişimi öncesi 1900 dolar civarında seyrediyor. Ons fiyatı savaşın etkisiyle 8 Mart’ta 2.050 dolara kadar yükseldi. Ancak bu seviyeden gelen kâr satışları ve Fed’e yönelik beklentilerin ağır basmasıyla altında düşüş yaşanmaya başladı.
Bugün itibarıyla altının ons fiyatı 1.860 dolara geriledi. Altın son 1 ayda yüzde 8, son 2 haftada ise yüzde 6 değer kaybetti. Altındaki düşüş 21 Nisan’da Fed başkanının yüksek enflasyon vurgusu içeren, beklenenden şahin konuşmasıyla hızlandı. Söz konusu dönemde doların ana para birimleri karşısındaki performansını gösteren dolar endeksinde ise yüzde 3’ü aşan bir artış yaşandı.Dolar endeksi cuma günü 104 seviyesini aşarak 20 yılın zirvesini gördü.
Dolar küresel olarak güçlenmesini sürdürürken yurt içi piyasaların bayram tatili sebebiyle kapalı olduğu günlerde dolar/TL’de hafif yükseliş yaşandı. Cuma gününü 14.85’ten kapayan dolar/TL dün 14.88’e yükseldi. Bugün ise 14.90’ı gördükten sonra 14.87’ye çekildi. Yarın yurtiçi piyasalar kapalı kalmaya devam derken kurda Fed’in vereceği mesajlar etkili olacak.
Dolar/TL son 1 ayda ise yüzde 1.2 yükseldi. Dolar endeksinin söz konusu dönemde yüzde 4.9 yükseldiği göz önünde bulundurulduğunda Fed etkisiyle yaşanan kurdaki yükseliş kısıtlı kaldı.
Dolar/TL’de önemli bir hareket yaşanmazken ons fiyatında yaşanan düşüş yurtiçi piyasalarda rekor seviyelerden dönülmesine yol açtı. 8 Mart’ta ons fiyatı 2000 doların üzerine çıkarken gram altın da 963 liraya kadar yükselmişti. Ancak bugün itibarıyla gram altın 890 liraya geriledi. Gram altın son 10 günde yaklaşık yüzde 10 değer kaybetti.
Fed’e yönelik beklentiler borsaların da seyrini etkiledi. Bugün Avrupa’da borsalarda yatay bir seyir izleniyor. Son 1 ayda ise Avrupa hisseleri için önemli bir gösterge sayılan Euronext 100 endeksi yüzde 4.3 düştü. ABD’de ise Nasdaq Bileşik endeksi beklentilerden olumsuz gelen bilançoların da etkisiyle yüzde 13 gerilerken, S&P 500 söz konusu dönemde yüzde 9.3 düştü.
ABD’de enflasyon enerji ve gıda fiyatlarındaki hızlı yükselişin etkisiyle mart ayında yıllık yüzde 8.5 ile 40 yılın zirvesine çıktı. Fed’in parasal sıkılaşma konusunda eliniz hızlandıracağına yönelik beklentiyi ana olarak enflasyondaki yükseliş besliyor.
Ancak son dönemde bu adımların resesyona yol açacağı öngörüleri de paylaşılmaya başlandı. Deutsche Bank ABD ekonomisinin 2023 sonuna doğru resesyona gireceğini ancak bu resesyonun ‘hafif’ geçeceğini belirtti. Bankanın ekonomistleri geçen salı günü müşterilerine yolladıklarına bilgi notunda Fed’in yüzde 2’lik enflasyon hedefine ulaşmak için daha sert bir şekilde frene basması gerekeceğini ve bunun ekonomide duraklamaya yol açacağını belirtti.
Goldman Sachs ise enflasyonun düşürülmesi için büyüme hızının da düşürülmesi gerektiğini ve bunun resesyona yol açabileceğini belirtti. Ancak banka analistleri resesyonun şart olmadığını da belirterek Deutsche Bank’a göre bir miktar daha olumlu bir öngörüde bulundu.
Bir yanda rekor düzeye yükselen enflasyon diğer yanda ise yeni beliren resesyon riski Fed’in yarın açıklayacağı kararı çok önemli bir konuma getirdi. Fed’den yarın 50 baz puan artırım geleceği konusunda piyasa hemfikir olsa da bankanın büyüme ve enflasyon dengesinde ne sertlikte bir tutum takınacağı ve önümüzdeki aylar için çizeceği yol haritasında tüm finansal varlıkların seyrinde önemli bir rol oynayacak.