Piyasalarda Fed’in faiz kararı bekleniyor

Tüm dünyanın beklediği gün geldi. ABD Merkez Bankası (Fed) bugün TSİ saat 21.00’da faiz kararını açıklayacak.

16 Mart 2022’de 25 baz puanla faiz artışlarını başlatan bankanın, bugün 50 baz puanlık faiz artışına gitmesi bekleniyor. Eğer beklendiği gibi olursa, 2000 yılı sonrasında ilk kez bu seviyede bir faiz artışı olacak.

Fed, 3 yıl sonra ilk kez 16 Mart 2022’de faiz artışına gitmiş, federal fonlama faizini yüzde 0-0,25 aralığından yüzde 0,25-0,50 aralığına çekmişti. Fed böylece Kasım 2018 sonrasında ilk kez faiz artırmıştı.

8,9 TRİLYON DOLARLIK BİLANÇO KÜÇÜLECEK

ABD’de mart ayında yüzde 8,5 ile 40 yılın zirvesine yükselen enflasyonu dizginlemek için Fed’in faiz artışlarının yanı sıra haziran ayından itibaren bilançosunu küçültmeye başlaması da bekleniyor.

Banka, 8,9 trilyon dolarla rekor seviyede bulunan bilançosunu küçültme planını da bugün açıklayacak. Mart ayı toplantısında, bilanço küçültmenin aylık 95 milyar dolara ulaşabileceği, bunun 60 milyar dolarlının Hazine tahvilleri, 35 milyar dolarının da ipoteğe dayalı menkul kıymetler üzerinden olabileceği belirtilmişti.

Böylesi bir durumda, yıllık bilanço küçültme 1 trilyon doları aşabilir. Fed, 2017-2019 aralığında aylık 50 milyar dolarlık bilanço küçültme yapmıştı.

Bilanço küçültme operasyonunun bu ay 35 milyar dolarla başlaması ve gelecek aylarda 95 milyar dolara kademeli olarak yükseltilmesi de piyasada fiyatlanan olasılıklar arasında yer alıyor.

PANDEMİ SONRASI İLK KEZ FİZİKİ TOPLANTI

Bloomberg, Fed Başkanı Jerome Powell’ın enflasyonla mücadele kapsamında son on yılların en agresif politikasını açıklamaya hazırlandığını, yatırımcıların Powell’ın açıklamalarında, önümüzdeki aylarda daha büyük adımların işaretinin olup olmadığına bakacağını yazdı.

TSİ 21.30’da açıklamasına başlayacak olan Powell, iki yıl aranın ardından ilk kez fiziki katılımlı bir basın toplantısı yapacak.

1994 SONRASINDA İLK KEZ 75 BAZ PUAN OLUR MU?

Piyasada, haziran ve temmuz aylarındaki Fed toplantılarında 75 baz puanlık faiz artışının gündeme gelebileceği de fiyatlanıyor. Böylesi bir faiz artışına, en son 1994 yılında Alan Greenspan’ın başkanlığı döneminde imza atılmıştı.

Fed’in önden yüklemeli sıkılaştırma istediğine işaret eden PGIM Fixed Income ekonomisti Ellen Gaske, “Asıl soru, gördüğümüz köpüğün bir kısmını hafifletmek için faiz oranının ne kadar yüksek olması gerektiği” dedi.

St. Louis Fed Başkanı James Bullard, 18 Nisan’daki açıklamasında, Fed’in bu yıl faizleri yaklaşık yüzde 3,5 seviyesine yükseltmek için acele etmesi gerektiğini söylerken, 75 baz puanlık bir artırımın imkansız olmadığını belirtmişti.

RESESYON RİSKİ FED’İ ZORLAYACAK

Fed’in bir yandan enflasyonu ve enflasyon beklentilerini frenlemesi, bir yandan da ekonomideki hızlı bir yavaşlamaya neden olmaktan sakınması gerekiyor.

ABD ekonomisinde yılın ilk çeyreğinde yıllıklandırılmış bazda yüzde 1,4 oranında sürpriz bir küçülme olmuştu. Bu gelişmede savaşla birlikte artan tedarik zinciri sorunları etkili olmuş, tüketici ve şirket harcamalarının yüksekliği ise verinin pozitif tarafı olarak öne çıkmıştı.

Ukrayna savaşı ve Rusya’ya karşı yaptırımların, küresel ekonomide tedarik zinciri sorunlarını artırması ve bunun da enflasyonu ve ekonomik büyümeyi olumsuz etkilemesi bekleniyor.

TÜRKİYE’Yİ NASIL ETKİLEYECEK?

Dolar dünyanın bir numaralı rezerv parası olduğu için, doların faizi ve miktarı da tüm dünyayı etkiliyor.

Artan enflasyon ve Fed’den beklenen agresif faiz artışları nedeniyle ABD Hazine tahvili faizleri de son dönemde hızlı artış gösterdi.

ABD 10 yıllık Hazine tahvil faizi, üç yılı aşan bir sürenin ardından ilk kez bu hafta yüzde 3’lük oranı aştı. Bu oran 2020 ortasında yüzde 0,6 seviyelerine kadar gerilemişti. Hazine tahvillerinde diğer vadelerde de son dönemde hızlı faiz artışları oldu.

ABD’de 30 yıllık sabit ipotekli konut faizi, geçen hafta yüzde 5,10 ile son 12 yılın zirvesine yükseldi.

Doların diğer büyük para birimleri karşısında küresel değerini ölçmek için kullanılan dolar endeksi de geçen hafta 103,9’a ulaşarak bu son 20 yılın zirvesine yükselmişti.

Doların faizinin artması ve doların değerlenmesi, Türkiye gibi yüksek dış borcu ve yüksek cari açığı olan ülkelerin, bu borçları çevirmesini ve cari açığını finanse etmesini daha pahalı hale getiriyor.

Rezerv satışı ve bütçeye yük getiren kur korumalı mevduatla döviz kurlarını frenlemeye çalışan Ankara’nın da dolardaki güçlenme ve düşük rezerv nedeniyle işi giderek zorlaşıyor.

Kurlardaki olası artış ise, zaten martta yüzde 61’i aşan ve mayıs ayında yüzde 80’a yaklaşması beklenen resmi tüketici enflasyonunun daha da yükselmesine neden olabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir