Çin’in başkenti Pekin’de yetkililerin neredeyse tüm kent sakinlerinden Covid testi yaptırmalarını istemesi halk arasında panik yarattı. Pekinliler, yeni bir kapanma geleceği konusunda endişeli.
Dünyada Covid pandemisine karşı en sert politikalara sahip ülkelerin başında gelen Çin’de milyonlarca insan hâlâ tam ya da kısmi kapanma önlemleri altında yaşıyor.
Şanghay’da günlük yaşamı derinden etkileyen sert önlemlerin Pekin’e de gelmesi ihtimali korku yaratıyor.
Peki Çin’de tam olarak neler oluyor?
Pekin’deki toplu testler hakkında ne biliniyor?
Yetkililer Pekin’in en yoğun nüfuslu bölgesi olan Chaoyang’da Pazartesi günü Covid testleri yapmaya başladı. Bu toplu testlerin yapıldığı bölgelerin sayısı Cumartesi günü 12’ye çıktı.
Covid virüsünün geçen 7 gün içinde ne kadar yayıldığını ölçmek için milyonlarca insan haftada üç kez test yaptırmak zorunda bırakılıyor.
Pekin’de 21 milyona yakın insan yaşıyor.
Halk neden paniğe kapıldı?
Başkentteki bu zorunlu toplu Covid testi uygulaması, ülkenin en büyük şehri Şanghay’daki gibi karantina ilan edileceği kaygılarını alevlendirdi.
Nüfusu 25 milyon olan Şanghay, Nisan ayının başından beri sıkı kapanma önlemleri altında yaşıyor. Halkın gıda kıtlığı ile mücadele ettiği bildiriliyor.
Evlerine kapanan insanlar, yemek ve su sipariş etmekte zorlanıyor. Birçok insan da hükümetin sebze, et ve yumurtadan oluşan kolilerini bekliyor.
Kent halkına çok kısıtlı sürelerle evden çıkmaları izni veriliyor. Bu arada sosyal medyada paylaşılan ve insanların panik içinde alışveriş yaptığı videolarda halkın neredeyse marketleri yağmaladığı görülüyor.
İnsanların yeterince gıda stoku olmadığı için güvenlik personeliyle karşı karşıya geldiği videolar da sosyal medyada dolaşıyor.
Pekin’in kaderinin de aynı olacağından korkan başkentliler, gıda ve diğer malzemeleri stoklamak için süpermarketlere akın etti.
BBC Çin Muhabiri Stephen McDonell, artan talebe yetişebilmek için gıda tedarikçilerinin temel malların stokunu neredeyse 5 katına çıkardığını bildirdi.
BBC’ye konuşan yaşlı bir Pekin sakini, el sabunu, dezenfektan, süt, sebze ve diğer temel ihtiyaçların olduğu pazar torbalarını göstererek “Biraz panikliyoruz. Paniklememek imkansız” diyor.
Çin’de Covid ne kadar yaygın?
McDonell, Chaoyang’da 3.5 milyon insana test yapılmasının ardından resmi verilere göre sadece 33 vakanın daha kayda geçtiğini ifade ediyor.
Şanghay’da ise durum farklı. Şehirde günlük vaka sayıları azalıyor olsa da toplam Covid vakalarının sayısı hâlâ yüksek seyrediyor.
Salı günü 16 bin vakanın tespit edildiği şehirde 52 kişi daha yaşamını yitirdi.
Pekinli yetkililer Covid vakalarının kontrol altında olduğunu ve şehirde yeni bir kapanma olmayacağını söylüyor.
Pekin yerel yönetiminin sözcülerinden Şu Hejian, “Şu anda epidemiyolojik araştırmalar ve bulaşın kontrol edilmesi konusunda Pekin iyi bir iş başardı. Etkin korunma ve kontrol önlemleri de alındı. Yeni vakalar da kontrol altına alınıyor” dedi.
Ancak bu açıklamalar herkesi güvende hissettirmiyor.
BBC’ye Şanghay’dan konuşan Ekonomist Andy Şie, “Yaklaşık bir hafta içinde Pekin’in Şanghay’a dönüşeceğini düşünüyorum çünkü Omicron varyantının ne kadar hızlı yayıldığını biliyoruz” diye vurguluyor.
Andy Şie, “Şu anda yapılanların Covid’i durdurmaya yetmediğini düşünürsek, iki hafta içinde Pekin’in de Şanghay’la aynı duruma geleceğini varsaymak durumundayız” diye ekliyor.
Çin’in ‘Sıfır-Covid’ politikası ne?
Çin’de Sıfır-Covid politikasının amacı, sadece vakaların kritik üst sınırın altında tutulmasını amaçlamak değil, virüsün üremesini tamamen durdurmak.
Bunun için de test ve takip, izolasyon, kapanma ve aşılama gibi ilaçlı ya da ilaçsız bazı önlemlere başvuruluyor.
Pandeminin ilk zamanlarında bu yaklaşım sadece anakara değil Hong Kong tarafından da benimsenmiş, Yeni Zelanda gibi birçok ülke de bu politikalara başvurmuştu.
Ancak günümüzde pek çok ülke virüsle yaşamanın yollarını aramayı tercih ediyor.
Çin’in bu politikasının getirdiği zorluklar, Delta gibi daha çok yayılan varyantların ortaya çıkmasıyla daha görünür oldu.
“Ekonomiye olan olumsuz etkileri ve toplumdaki rahatsızlığa rağmen merkezi hükümet bu politikada ısrar edecek gibi görünüyor” diyen BBC Çince Servisi Editörü Howard Zhang, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Uzmanların çoğu Çin’de kapanma ilan edilen şehirlerin sayısının artmasının, bu politikanın başarısız olduğuna bir işaret olduğunu söylüyor. Bazılarına göre Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, siyasi sebeplerle bu politikayı sürdürmekte ısrar ediyor.”
Küresel ekonomiyi nasıl etkileyecek?
Çin’deki varlık yönetimi şirketi Nomura’ya göre ülkede 46 şehirde tam ya da kısmi kapanma uygulanıyor. Bu da söz konusu şehirlerde üretimi ve tüketicileri etkileyebilir.
Şanghay’daki karantina da dünyanın en büyük limanında yük konteynerlerinin yığılmasına neden oldu çünkü sınırlamalar ulaştırmayı olumsuz etkiledi.
Tedarik zinciri verilerini takip eden ‘project44’, tırlar tarafından taşınıp dağıtılmak için Şanghay limanında duran yük konteynerlerinin ortalama 12 gün buradan alınmayı beklediklerini kaydetti.
Geçen yıl Çin’den ihracatın yüzde 27’si bu liman üzerinden yapılmıştı.
Çin’in diğer ülkelerdeki üretim için gereken malları ihraç etmesinin ne kadar önemli olduğunu düşünürsek, dünyanın geri kalanı da bu yaşananların etkilerini hissedebilir.
Capital Economics’ten küresel ekonomi uzmanı Ariane Curtis’e göre, Çin’deki yeni önlemlerin ticarette yarattığı aksaklıklar devam ederse bundan en çok Asya’daki gelişmekte olan ülkeler etkilenecek. İmalat sektörü için gereken mallar için Çin’e fazlasıyla bağımlı olan Kamboçya ve Vietnam, bu ülkelerin başında geliyor.
ABD ve Japonya gibi gelişmiş ülkelerin de, özellikle elektronik sektöründeki tedarik zincirinin devamı için Çin’e ihtiyacı var. Bu sektörlerde aksama yaşanması da mümkün.
Curtis, aksamalara dair verilerin şu an için “sınırlı” olduğunu ancak Çin’de kapanmaların daha fazla şehre yayılmasının “küresel tedarik zincirlerini” riske atabileceğini vurguluyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF) de bu ayın başlarında yaptığı açıklamada Çin’deki kapanmaların Rusya- Ukrayna savaşının etkilerini daha da kötüleştirebileceği uyarısında bulunmuştu.
Nitekim savaş nedeniyle IMF küresel büyüme tahminini yüzde 4,4’ten yüzde 3,6’ya düşürdü. Bu oran geçen yıl yüzde 6,1’di.
Asya’da geçen yıl yüzde 6,5 olarak kayda geçen ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 4,9 düzeyinde kalacağı belirtiliyor.
IMF’nin açıklamasında, “Tedarik zincirlerindeki olası dağılmalar ve buna eklenen jeopolitik gerilimler, geçtiğimiz on yıllar içinde gelişen bu bölge için uzun vadede risk oluşturmaya devam ediyor” ifadeleri yer aldı.