Bugün 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü. Türkiye, pandemi koşulları altında geçen 2021 yılı 1 Mayısından bu yana pek çok hak ve emek mücadelesi eylemine sahne oldu.
Başta kuryeler olmak üzere, sağlık, medya ve sanayi çalışanları haklarını aramak için kitlesel eylem ve grevlere imza attı.
Kamu çalışanları arasında da sözleşmeli personellerin durumu, atamalar, sınav tartışmaları, zamlar ve toplu sözleşme gibi başlıklar çalışma yaşamında gündemdeki yerini korudu.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, geçen 1 yıllık zamandaki emek mücadelesini ve önümüzdeki dönemki beklentilerini BBC Türkçe’ye değerlendirdi.
Yalçın, milyonlarca kamu çalışanını ve emeklisini yakından ilgilendiren 6. Dönem Toplu Sözleşme’nin 2021 yılı içinde mücadele verdikleri önemli alanlardan biri olduğunu söylüyor.
Yüzde 30’un üzerindeki yıllık iyileştirme de dahil olmak üzere toplu sözleşmelerdeki kazanım sayısını 350’ye çıkardıklarını belirten Yalçın, buna rağmen ekonomideki dalgalanmanın ve artan hayat pahalılığının emekçilerin alım gücünü tekrar aşağı çektiğini söylüyor.
Bu nedenle 2022’ye girmeden evvel ek zam tartışmasına başladıklarını ve bunun neticesinde de kanuni düzenlemeyle ek zam taleplerini aldıklarını dile getiren Yalçın, buna karşın artan enflasyon karşısında maaşların eridiğini anlatıyor:
“Şubat ayında açıklanan enflasyon, Ocak ayında maaşlara yansıyan zammın üstüne çıktı. Memurların alım gücü düştü. Bu yüzden enflasyon karşısında aylık eşel mobil sistemini gündeme getirdik. Enflasyonist bir ortamda sabit gelirlilerin ezilmemesi için eşem mobil işlemeli. Aylık olmasa bile en azından 3 ayda bir olmalı.”
Eşel mobil sistemi, alım gücünü önlemek amacıyla, enflasyondaki artışlara karşı, gerçekleşen enflasyon oranında maaşlara zam yapılmasına deniyor.
Yalçın, asgari ücretteki artış ve bununla birlikte yapılan toplu sözleşmeyle birlikte memur maaşlarının, asgari ücret tutarı kadar kısmının vergiden muaf tutulmasını önemli olduğu görüşünde.
Ancak bu muafiyetin bekar memurlara, evli memurlara göre daha fazla avantaj getirdiğini söyleyen Yalçın, daha eşit bir yaklaşımın söz konusu olması gerektiğini düşünüyor.
Mülakat ve güvenlik soruşturmaları
KESK Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik için de güvencesiz çalışma koşulları, kamuda sözleşmeli istihdam, mülakata dayalı atamalar ve ataması olacak memurlara yapılan güvenlik soruşturmalarının, bilhassa “muhalif emekçi adayları üzerinde daha büyük bir zorluk getirdiğini” söylüyor.
Hükümeti, neoliberal ve özelleştirmeci politikaları nedeniyle eleştiren Bozgeyik, “2021’de de önceki yıllara göre pek bir şey değişmedi. Yüz binlerce insan eğitimde sözleşmeli çalışıyor. 100 bini aşın insan da sağlıkta taşeron olarak çalışıyor” diyor.
Bozgeyik, tüm bunları “iş yaşamına yönelik saldırılar” olarak nitelendiriyor.
Nitekim, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında çıkarılan OHAL’in fiilen hala sürdüğünü savunan Bozgeyik, “KHK 35. Madde ile işten çıkarma, mobbing, yer değiştirme gibi sorunlarımız hala devam ediyor” diye konuşuyor.
Yerel yönetimlerde işten çıkarmalar
Öte yandan Ali Yalçın da, 31 Mart yerel seçimlerinin ardından belediyelerde bir “emekçi kıyımı” yaşandığını savunuyor.
Özellikle CHP, İYİ Parti ve HDP’li belediyeleri işçiler konusunda çok acımasız davranmakla suçlayan Yalçın, “Bizim üyemiz olanların tamamına yakını için işe iade davaları açtık. Önemli bir kısmında da davaları kazandık ve işçiler işlerine geri döndü” diyor.
Ancak Memur Sen Genel Başkanı, bazı belediyelerde inatlaşmanın sürdüğünü, söz konusu işçilerin bir yıllık sözleşmelerinin ardından yeniden kovulduğunu; bunların yaşanmaması için de yoğun bir gayret içerisinde olduklarını söylüyor.
Bozgeyik ise yerel yönetimlere ve üniversitelere yapılan kayyum atamalarının, emekçi sınıfın yönetim süreçlerine katılımını da engellediğini kaydederek, “Sendikal alanda görüşlerimizi ifade etmenin önü de tıkandı” şeklinde konuşuyor.
Sendikalaşma
Gerek Yalçın gerek de Bozgeyik, ekonomik şartların sendikal örgütlenmeyi artırdığı görüşünde.
Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana elektrikten ulaşıma, gıdadan barınmaya kadar hayatın pek çok alanında gelen zamlar karşısında, Aralık ayında 2022 yılı bütçesinden emekçi sınıfa daha fazla kaynak aktarılması amacıyla pek çok miting düzenlediklerini belirten Bozgeyik, bu protestoların ilgi gördüğünü söylüyor.
Hükümete taleplerini dinlemediği suçlaması getiren Bozgeyik, “İktidarsa, tercihlerini sermayeden yana kullandı” diyor.
Bu konuda yapılan eylem ve iş yeri ziyaretlerini işaret eden Bozgeyik, “Kamu emekçilerinin yüzünü bize döndüğünü söylemek mümkün” ifadelerini kullanıyor.
Yalçın da geçtiğimiz yıl sendikalı olabilecek 1 milyon 718 bin kamu çalışanının yüzde 64’ünün örgütlü olduğunu söylüyor ve bu oranın bu yıl içinde daha da artacağını savunuyor:
“Memurun örgütlenmesinden başka seçeneği yok. Tabiri caizse ‘pireye kızıp yorgan yakan’ emekçiler daha fazla güçsüzleşecektir. Toplu sözleşme hakkımızı da örgütlü gücümüzden aldık.”
Kuryelerin eylemlerini de desteklediğini belirten Yalçın, “İnsanların saygın bir ücrete ve insani şartlara ihtiyacı var. Gayri insani çalışma koşullarına verilen tepki ve emek örgütlerinin buna gösterdiği hassasiyet ve destek çok önemli” diye konuşuyor.
‘Ekonomik gidişat emekçiye yüklenmesin’
Her iki örgütün de gelecek dönemde gündemlerinde kamu çalışanları için ek göstergeler var.
İki genel başkan da hükümete hakkaniyetli bir düzenleme yapılması çağrısında bulunuyor.
Bozgeyik, de dahil olmak üzere, gelecek dönemde “insanca yaşama taleplerini” dile getirmeye devam edeceklerini söylüyor ve ekliyor:
“Ekonomik gelişmelerin yükü emekçilerin sırtına yüklenmemeli.”