İstanbul Sözleşmesi davası: Savcı Cumhurbaşkanı kararının iptalini talep etti

ANKARA- Danıştay 10. Dairesi’nde görüşülen duruşmalı yargılamada Ankara Barosu, Diyarbakır Barosu, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açtığı davaların da aralarında bulunduğu 10 dosya karara bağlanacak.

DURUŞMA 550 KİŞİLİK SALONDA YAPILDI

70’in üzerinde barodan çok sayıda avukatın duruşmaya katılım için yetki belgesi alırken, Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) girişimleriyle duruşma 550 kişilik büyük salonda yapıldı.

ÇOK SAYIDA KADIN SABAH ERKEN SAATTE DANIŞTAY ÖNÜNDE TOPLANDI

Kadın örgütlerinin duruşmaya ‘güçlü katılım’ için günler öncesinden yaptığı çağrılarla İstanbul başta olmak üzere Ankara, Diyarbakır ve farklı illerden gelen çok sayıda kadın sabahın erken saatlerinde Danıştay önünde toplandı. Danıştay bahçesine arama noktaları kuruldu ve kadınlar arama noktalarından geçerek içeri girdi. Duruşma öncesi kadınlar ve avukatlar Danıştay’ın önünde basın açıklaması yaptı.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN VAZGEÇMİYORUZ’

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) tarafından yapılan açıklamada, “Kendiniz üstün görenlerin hukukuna karşı, hukukun üstünlüğü ilkesine sahip çıkmak için Danıştay’dayız İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçemeyeceğiz” denildi.

Danıştay’ın vereceği kararın önemli olduğuna vurgu yapan kadınlar,

“Verilecek karar Türkiye’de kendini üstün görenlerin hukukunun mu, hukukun üstünlüğünün mü hakim olacağına dair de belirleyici olacak. Bizler, kadınlara karşı her türlü şiddetin ve başta kadınlar, çocuklar, LGBTİ+’ların maruz kaldığı ev içi şiddetin insan hakları ihlali olduğunu belirten; devlete, şiddeti önleme ve mağduru koruma yükümlülüğü getiren İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmedik, vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz” ifadelerine yer verildi.

‘İÇ HUKUK YOLLARI TÜKENİRSE AİHM’E TAŞIYACAĞIZ’
Danıştay 10. Dairesi’nde 200’ü aşkın yürütmenin durdurulması talebinin 5 üyeden 3’ünün oyuyla reddedildiğine vurgu yapılan açıklamada şunlar söylendi:

“Danıştay’dan olumsuz bir karar çıkması halinde bizler elbette ki hukuki ve siyasi mücadelemizi sürdilreceğiz. Anayasa’ya aykırı olan bu Cumhurbaşkanı Kararı’nı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız. İç hukukta sonuç alamazsak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dahil uluslararası mekanizmaları harekete geçireceğiz. Kadınlara ve Türkiye’ye daha fazla zarar vermeyin, zaman kaybettirmeyin. Kadınların hayatları ile daha fazla oynamayın. Hukukun ve adaletin gereğini yapın.”

Avukat Hülya Gülbahar ise bugün yapılacak duruşmada olumlu karar verilmesini isteyerek,

“Toplumun bütün kesimlerini ilgilenen Sözleşmenin duruşması olacak. İstanbul Sözleşmesi demek kadınlar için, çocuklar için çok önemli. Gece yürüyüşü yaparak, Danıştay’ın peşinde koşarak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çalıştık. Bir kişinin kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nde çıkamazsınız. Kendi Anayasa’nıza bile karşı geliyorsunuz. Bizim hayatımız ihraç edilen patates, domates değil. Anayasa son derece açık. Temel haklarla ilgili sözleşmeler Meclis kararıyla çıkılır. Bugün olumlu bir karar çıkmasını istiyoruz” dedi.

‘BİZİM HAYATIMIZ İHRAÇ EDİLEN PATATES, DOMATES DEĞİL’

Avukat Hülya Gülbahar ise bugün yapılacak duruşmada olumlu karar verilmesini isteyerek,

“Toplumun bütün kesimlerini ilgilenen Sözleşmenin duruşması olacak. İstanbul Sözleşmesi demek kadınlar için, çocuklar için çok önemli. Gece yürüyüşü yaparak, Danıştay’ın peşinde koşarak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya çalıştık. Bir kişinin kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nde çıkamazsınız. Kendi Anayasa’nıza bile karşı geliyorsunuz. Bizim hayatımız ihraç edilen patates, domates değil. Anayasa son derece açık. Temel haklarla ilgili sözleşmeler Meclis kararıyla çıkılır. Bugün olumlu bir karar çıkmasını istiyoruz” dedi.

‘DANIŞTAY TARİHİNDE BİR İLK’

Basın açıklamasının ardından avukatlar başta olmak üzere kadın örgütleri ve sivil toplum kuruluşları sırayla duruşmanın yapılacağı Danıştay’daki konferans salonuna alındı.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan’ın yanı sıra CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ve çok sayıda baro duruşmayı izledi.

550 kişilik salon tamamen doldu. Heyetin yerini almasıyla başlayan duruşmada 10 ayrı dosya aynı anda görüşüldü. Her davacı için üç vekil savunma yaptı.

Bugünkü duruşmanın Danıştay tarihinde bir ilk olduğuna dikkat çeken heyet başkanı, “İlk defa bu kadar çok katılımlı bir duruşma yapacağız” dedi.

‘DIŞARIDA KALAN KADINLARA MÜDAHELE EDİLDİ’

Avukat Göktaş’ın savunma yaptığı sırada kapasite yetersizliği nedeniyle duruşma salonuna alınmayan ve dışarda bekletilen kadınlara polis müdahale etti.

Kadınlara müdahale haberinin salona gelmesiyle avukatlar tepki gösterdi ve kadınların salona alınmasını istedi.

MAHKEME BAŞKANI KADINLARIN İÇERİ ALINMASINA KARAR VERDİ

Avukatların bu talebine mahkeme başkanı, “Salonun göçmesinden endişe ediyorum” dedi. Yapılan istişarelerde mahkeme heyeti, dışarda bulunan kadınların salona alınmasına karar verdi.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ BİZE İADE EDİN’

Davacılar arasında ilk savunmayı 29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı avukat Şenal Sarıhan savunma yaptı.

Sarıhan, ‘İstanbul Sözleşmesi’ni bize iade edin” diyerek, “İstanbul Sözleşmesi kadının, çocuğun, cinsel yönelimleri farklı olanların onurunu koruyor. Mustafa Kemal Atatürk, “Ey Türk kadını siz omuzlarda taşınmaya laikliksiniz, yerde sürüklenmeye değil” der. İstanbul Sözleşmesi, bütün dünya kadınlarının kazanımıydı. Yaşamın içinde bu sözleşme hala yürüyor. Elimizdeki silah dava açmaktı, açtık. Bizim koruduğumuz yaşam hakkımız. Biz yaşamak istiyoruz” ifadelerine yer verdi.

‘MÜNEVVER KARABULUT, CEREN DAMAR ADINA BURADAYIZ’

Sarıhan’ın ardından savunma yapan avukat Oya Aydın Göktaş da katledilen kadınları hatırlatarak şunları söyledi:

Biz burada İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanmasının sebebi Nahide Opuz, cinsel yöneliminden dolayı babası tarafından öldürülen Ahmet Yıldız, Münevver Karabulut, Ceren Damar, satılan zorla evlendirilen Suriyeli kız çocukları adına yani kendimiz adına buradayız. Ben kendi adıma, annem adına, kızım adına İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının neden hukuksuz olduğunu anlatacağım. Bu davanın esası, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının Anayasaya aykırı olup olmadığıdır. İstanbul Sözleşmesi, bu topraklardan doğdu. Biz dairesiniz kısa süre içinde yürütmeyi ret kararı vermiş olsa bile bu kararını değiştireceğinden zerre kuşkumuz yoktur.”

TBB BAŞKANI SAĞKAN: CUMHURBAŞKANLIĞI KARARI HUKUKA AYKIRIDIR

Ankara Barosu adına Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan savunma yaptı. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının ‘hukuksuz’ olduğunu söyleyen Sağkan, “Dosyanın hukuki değerlendirmesinde sorulması gereken konunun uluslararası anlaşmaların yürütmeye ilişkin bir konu olup olmadığıdır. Dolayısıyla buradaki fesih kelimesinin doğru olmadığını, kastedilenin çekilme olduğunu hepimiz farkındayız. Çekilmenin de Meclis iradesiyle olması Anayasal bir zorunluluktur. Bu yüzden de Cumhurbaşkanı kararı da hukuka aykırıdır. Bugün bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek ilerde yine uluslararası anlaşma olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden de çıkılmasının yolunu açar. Dolayısıyla biz hukukçular bu kararnamenin yoklukla sakat olduğunu düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

‘BİR GECE YARISI ALINAN KEYFİ, MAKAM KARARIDIR’

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Ceren Kalay Eken de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının bir gece yarısı alınan keyfi, makam kararı olduğunu vurguladı. Eken, “Millet iradesi olmadan çıkılan bu sözleşmenin kamu yararına olmadığını düşüyorum” dedi.

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN ÇIKMA KARARI LGBT+’LARI DÜŞMANLAŞTIRDI’

Ankara Barosu adına söz alan Seher Duygu Çildoğan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının LGBTİ+ hakları üzerindeki etkisini anlatttı.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığından bu yana LGBTİ+’lara karşı şiddetin artığını ifade eden Çildoğan, şunları söyledi:

“Sözleşme “Eşcinselliği normalleştirmeye çalışan kesim tarafından kullanılmıştır” diyerek devlet LGBTİ+ bireyleri hedef göstermiştir. Bu süreçte LGBTİ+’ların varlığı kriminalize edildi, kolluk şiddeti arttı, çekilmeden sonra 45 kişinin hakları ihlal edildi. Gökkuşağı bayrağı bile düşmanlaştırılarak yasaklandı. Bugün geldiğimiz noktada LGBTİ+’ların can güvenliği kalmamıştır. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının iptalini talep ediyoruz.”

‘SÖZLEŞMEDEN ÇIKMA KARARI YASAMA YETKİSİNİN GASPIDIR’

Duruşmada davacılar arasında yer alan Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı söz aldı.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını ‘yasama yetkisinin’ gaspı olarak değerlendiren Yazıcı, “20 Mart 2021 tarihinde alınan Cumhurbaşkanlığı kararı yoklukla malüldür. Hakimler görevlerinde bağımsızdırlar ve bu yönde karar vermeniz gerekir” diye konuştu.

‘BU SALONDAN ÇIKAN KARAR NE OLURSA OLSUN SÖZLEŞEMENİN RUHU YAŞATILACAK’

Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren de baro adına konuşmak için söz aldı. Eren, Cumhurbaşkanı kararının iptalini talep ederek, “Bugün bu salondan çıkan karar ne olursa olsun, bu salondaki her bir aktivist İstanbul Sözleşmesi’nin ruhunu yaşatmaya devam edecektir” değerlendirmesinde bulundu.

‘ALKIŞLAR ZAMAN KAYBI’ DİYEN MAHKEME BAŞKANINA ALKIŞLI KARŞILIK

Duruşma sırasında söz alan avukatların ifadeleri, salonda bulunan katılımcılar tarafından sık sık alkışlanarak kesildi.

Mahkeme başkanı bu durum için “Ben alkışlamanıza karşı değilim ama zaman kaybı oluyor” dedi. Salonda bulunan kadın örgütlerinin temsilcileri ve avukatlar, mahkeme başkanının bu sözlerine de alkışla karşılık verdi.

‘NAHİDE OPUZ’UN ÖLDÜRÜLDÜĞÜ TOPRAKLARDAN GELİYORUZ’

Diyarbakır Barosu vekili avukat Aslı Pasinli konuşmasında “Nahide Opuz’un öldürüldüğü topraklardan geliyoruz” dedi ve ekledi:

“Bir kişi daha eksilmemek için buradayız. Kadınlar sadece kadın oldukları için değil farklılıklarımızdan dolayı da şiddete maruz kalırız.”

AVUKATLARIN KONUŞMASI UZUN SÜRE ALKIŞ ALDI

Duruşmada Tekirdağ Barosu adına konuşan avukat Hülya Gülbahar ile Erzurum Barosu adına söz alan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Sibel Suiçmez’in konuşması salonda büyük alkış aldı.

Konuşmasında İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının toplumda karşılığı olmadığını ifade eden Gülbahar “Bu sözleşmeye karşı çıkanlar kadınlara şiddetin normalleşmesini istiyor, çocuk istismarı ve çocuk evliliklerinin önünü açmak istiyor, çocuk işçiliğinin önünü açmak istiyor. Heyetinizin önünde çok önemli bir hukuki problem var. Buradan iptal kararı vermenizi istiyoruz” şeklinde konuştu.

Gülbahar’ın konuşması salonda uzun süre alkışlandı.

‘HİÇBİR GÜÇTEN KORKMADAN KARAR VERMENİZİ BEKLİYORUZ’

Erzurum Barosu vekili olarak konuşan Sibel Suiçmez de beş kişiden oluşan Danıştay Heyetine, “Hiçbir güçten korkmadan karar vermenizi bekliyoruz” diye seslendi. Suiçmez, konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Biz Türkiye’de de hakimler var demek istiyoruz. Ne olur sizler de yargı yetkisinin gaspına izin vermeyin. Bugün burada hukuk olun, umut olun. Biz buraya binlerce kadının kanını, umudunu, çığlığını getirdik. Getirdiğimiz çığlıkları, umutları ve kanları siz değerli yargıçlarımızın omuzlarına bırakıyoruz.”

DANIŞTAY HEYETİ BAŞKANI: BURASI ŞOV YERİ DEĞİL

TBB Başkan Yardımcısı Suiçmez’in konuşmasının ardından söz alan Erzurum Barosu vekili Yelda Koçak’ın salonu selamlamasıyla başlayan konuşmasına, Danıştay Heyeti Başkanı, “Burası şov yerleri değil. Sükunetle duruşmayı yapalım” dedi. Heyet başkanının sözlerine salonda tepki çekti.

CUMHURBAŞKANLIĞI: DAVACILARIN DİLEKÇESİ ÖZENSİZ VE KOPYALA YAPIŞTIR DİLEKÇELERİDİR

Duruşmada davacı tarafın savunmaları tamamlandı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararına karşı açılan davada, Cumhurbaşkanlığı vekilleri savunma yaptı.

Cumhurbaşkanlığını temsilen duruşmada söz alan avukat Fatma Turan Taşdemir, idarenin kararının hukuka uygun olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanlığında görevli Emre Topal ise İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararının Anayasa’ya ve hukuka uygun olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:

“İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi kadına yönelik şiddeti artırmamaktadır. Kadınlarımıza karşı şiddet uygulayan kim olursa olsun karşısında Türkiye Cumhuriyeti’ni, hakim ve savcıları, polisleri bulacaktır. Davacıların başvurularının çoğu Türk hukukun esasına hiçbir biçimde uymayan, birbirinden özensiz kopyala/yapıştır dilekçelerdir.”

‘ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDEN ÇIKILIRKEN MECLİS ONAYI ARANMAZ’
Topal, fesih kararnamesinin hukuka uygun olarak tesis edildiğini, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin kadınların hayatını tehlikeye atmadığını söyledi.

Meclis onayı ile imzalanan uluslararası sözleşmelerden Meclis onayı aranmadan çıkılabileceğini belirten Topal, “Antlaşmaların onaylanması ve sona erdirilmesi yürütme fonksiyonuna ilişkindir. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile Cumhurbaşkanının TBMM’nin onayı olmaksızın yürütme yetkisini kullanması mümkündür. Dolayısıyla davacı tarafının iptal isteminin reddedilmesini talep ediyoruz. Biz Cumhurbaşkanımızın kararlarının doğruluğunu uluslararası kurum veya örgütlerin kararları doğrultusunda değerlendirmiyoruz.”

ÖĞRENCİM BU CEVABI VERSE SIFIR VERİRDİM’

Cumhurbaşkanlığı temsilcilerinin savunmalarına karşı davacı avukatları söz alarak konuştu. Davalı temsilcisi Emre Topal’ın “Uluslararası Sözleşmelerden çıkılırken Meclis onayı gerekmez” sözlerine cevap veren Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Serap Yazıcı, “25 yıllık hocalık hayatımda bir öğrencim soruma böyle cevap verse sıfır verirdim” dedi.

‘ALLAH KİMSEYE İNANMADIĞI KAĞITLARI OKUMAYI NASİP ETMESİN’

Davalı vekili Topal’ın “Davacıların dilekçesi kopyala/yapıştır dilekçelerdir” sözlerine de Sibel Suiçmez tepki gösterdi. Suiçmez, “Allah kimseye inanmadığı kağıtları okumayı nasip etmesin” dedi.

DANIŞTAY SAVCISI CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİNİN İPTALİNİ TALEP ETTİ

Savunmaların ardından Danıştay Savcısı Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptalini talep etti. Mahkeme heyeti, kararın daha sonra yazılı açıklanacağını ifade ederek duruşmayı sonlandırdı.

BAŞSAVCILIK ‘HUKUKSUZLUK’ VURGUSUYLA İPTAL İSTEMİŞTİ

Davaya ilişkin görüşünü 10. Daireye gönderen Danıştay Başsavcılığı, iptal kararı verilmesini talep etmişti.

Cumhurbaşkanlığı kararının hukuka aykırı olduğunu görüşünde ifade eden başsavcılık, iptale konu olan görüşünü şu şekilde açıkladı:

“Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşmenin onaylanmasına ilişkin 6251 sayılı Kanun’un TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması veya dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı alınmadan önce sözleşmenin sona erdirilmesinin uygun bulunduğuna ilişkin yeni bir kanun çıkarılmamış olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” (DUVAR)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir