İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneğinin (ANSİAD) iftar yemeğine katıldı. İftar programında İYİ Parti Antalya milletvekilleri Hasan Subaşı, Feridun Bahşi, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin, Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Adlıhan Dere, ANSİAD Başkanı Akın Akay Akıncı, ilçe belediye başkanları, çok sayıda sivil toplum örgütü yöneticisi ve iş dünyasından çok sayıda isim yer aldı.
“ASIL SORUNUMUZ ÇAĞDAŞ UYGARLIĞIN NE ANLAMA GELDİĞİNİN UNUTULMASIDIR”
İftar öncesi konuşan ANSİAD Başkanı Akıncı, Türkiye’nin sorunlarının ağırlaştığına işaret etti. Akıncı, cesaret isteyen bu tür toplantılarla demokratik tartışma ortamlarını sağlamaya çalıştıklarını dile getirdi.
Bugünkü asıl sorunun sadece yoksulluk, yüksek enflasyon gibi konular olmadığını belirten Akıncı, “Asıl sorunumuz kalkınmanın ve çağdaş uygarlığın ne anlama geldiğinin unutulmasıdır” dedi.
‘TEK ADAM’ MESAJI
Antalyalı iş dünyasına seslenen Meral Akşener, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini ‘ucube sistem’ olarak nitelendirerek şunları söyledi:
* Burada bahsettiğimiz şey insanlar değildir, bugün bizi yöneten insanların iyiliği, kötülüğü de değildir. Burada bahsettiğimiz bir sistemdir. Dünyanın bireyin kalkınmasına, özgürlüğüne odaklandığı bir dönemde siz bütün yetkileri tek bir insana verirseniz o insanın iyi veya yanlış insan olmasının hiçbir manası yoktur.
* Yeni sistem içinde Allah çok büyük, 1947 yılında Demokrat Parti bir Hürriyet Misakı yayınlar. CHP’li arkadaşlarımızın buna özellikle dikkat etmesini istiyorum, yıllarca İsmet İnönü üzerinden gagalandınız ve bugün, yıllar ve tek parti sistemi üzerinden sizi gagalayanlar, meğer özlemi hem de 21’inci yüzyılda tek partiymiş.
ÇOK PARTİLİ SİSTEME GEÇİŞİ ANLATTI
1947de Celal Bayar ve arkadaşlarının Hürriyet Misakı yayınladığını aktaran Akşener, o dönemi şöyle anlattı:
* Seçim olmuştur ve o seçim de tek parti sistemine uygun bir seçimdir. Bir kongre yaparlar ve Hürriyet Misakı yayınlanır. Rahmetli İnönü Cumhurbaşkanı, başbakan başka bir kişi ama bütün yetkiler Cumhurbaşkanı’ndadır ve üstüne üstlük CHP’nin genel başkanıdır.
* Hey gidi günler hey. O gün dünyada benzer yönetim anlayışları vardır. Yani demokrasinin yeni konuşulduğu yıllar. O Hürriyet Misakı üzerine İsmet İnönü, Celal Bayar’la buluşur. Ve der ki, ‘Dediğinizde haklısınız’.
* Onlar ne ister, Cumhurbaşkanı sadece Cumhurbaşkanı kalsın, CHP’nin genel başkanı başka birisi olsun, başbakan da CHP’nin genel başkanı olabilsin. Yani Cumhurbaşkanı’yla siyaset, parti ayrılsın.
* Bunun için anayasa değişikliğine ihtiyaç vardır ve bunun çok uzun süreceğini düşünen rahmetli İnönü der ki, ‘Zaten silah arkadaşıyız Celal Bayar’la. Celal bey el ele verelim ve bizim CHP’nin tüzüğünü değiştirelim, daha kolay ve hızlı sonuç alır bir durum’.
* Ve CHP’nin tüzüğü değişir ve sonuçta rahmetli İnönü sadece Cumhurbaşkanı olur, daha sertlikten uzak, demokrasiye adım atabilecek bir başbakan atanır ve ondan sonra sistem yürür ve çok partili sisteme gerçekten geçilir.
“20222’DE, O YILLARA DÖNMESİNİ SİMGELİYOR”
Aradan yıllar geçtiğini dile getiren Akşener, şöyle devam etti:
* Yıllar boyu tek parti sisteminin eleştirildiği bir dilin yerini 2017’de kabul edilen ve 2018’de hayata geçirilen meşru tek parti, tek adam rejimini ortaya koyan bu ucube sistem hayatımıza girer.
* Yıl 2022 ve biz tek bir kişinin tüm imzalarıyla, tek imzasıyla yönetilen bir Türkiye haline gelmişizdir. Biz partili Cumhurbaşkanı’nın sistemi içinde debeleniyoruz. Dolayısıyla tek bir hedefimiz olmalı, insanların özne olduğu, yöneticilerin özne olduğu bir sistemden bahsetmiyorum. Bu ne de Türkiyeyi bir ileri aşamaya taşıyabilecek bir vizyona sahiptir.
* Partili Cumhurbaşkanı denilen sistem 1946’lı yılları, yani kader, 4 yıl önce hakaret ede ede, gagalaya gagalaya gelenlerin 2022’de, ta o yıllara dönmesini simgeliyor partili Cumhurbaşkanlığı sistemi.
“BİR YIL SONRA ÇOK ÖNEMLİ KARAR VERECEKSİNİZ”
Birinci önceliklerinin istibdat rejiminden kurtulmak olduğunu dile getiren Akşener, konuşmasına şöyle devam etti:
* Dolayısıyla ister 2022’nin Kasımında, ister 2023’ün Haziranında olsun bir yıl sonra çok önemli bir karar vereceksiniz. Ya bu ucube sistemin devamı, dünyadan kopmuş, komşularının tümüyle kavgalı, durup dururken 5 milyon mülteciyi ülkemize getirmiş ve onlara dair hiçbir fikri olmayan, Türkiye’deki insanların zenginleşmesine, iş bulmasına değil, fakirliğin yönetildiği bir Türkiyeyi talep eden, bundan çok memnun olan bu ucube sistemle ya devam edilecek ya da bu sistemi bizlerin, sizlerin oylarıyla değiştireceğiz. Ben bu değişikliğin olacağına kalpten inanıyorum.
ALİ BABACAN’IN AÇIKLAMALARI SORULDU
Toplantının soru cevap bölümünde DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın son dönemde yaptığı açıklamalarla ilgili soru üzerine Akşener, şöyle konuştu:
* İki kanun var, birincisi 2017’de referandumla beraber ortaya çıkan bir seçim sistemi, yani kabul edilen partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden bir kanun var.
* Orada ittifaklar var. İttifakın içinde partiler var, ister kendi logosuyla giriyor, ister bir başka partinin listesinden giriyor. Onu somutlaştırayım.
* Saadet Partisi hem logosuyla girdi, hem de CHP listesinde. DP bizim listemizden girdi, logosuyla girmedi. Biz görünürde orada 3 parti logosuyla, o bizim Millet İttifakı’nın sistemi içinde 24 Haziran’da seçime gittik. MHP ve Cumhur İttifakı ise AK Parti ayrı ayrı girdi. BBP de AK Parti’nin listesinden girdi.
* Burada şöyle bir durum vardı, seçim sonrasında örnek vereyim nasıl olduğunu. Artık oylar birbirine eklendi, örneğin bizim partimiz, SP ve CHP’nin oylarının eklenmesiyle 4 ekstra milletvekili kazandık.
* Buna karşılık SP ve bizim oylarımızın yetmeyip CHP’nin biraz daha farklı oy aldığı yerlerde birleştirilen bu oy miktarları 21 milletvekilini CHP’ye ekstra kattı. Yani 21 artı 4, 25 vekil meclise fazladan getirdi. Bu değiştirilmeden önceki seçim kanunuyla ilgili pratik.
* Bu arada yeni bir yasa geçti, kimsenin kimseye oyunun faydası yok. Ya tek listeden gireceksiniz, partiler birbirinin listesinden girecek, ya da ayrı ayrı girecek.
* Ayrı ayrı girdiği zaman Millet İttifakının içinde de olsa veya Cumhur İttifakının içinde de olsa oylarınız kendi sayılacak. Dolayısıyla kasımda seçime gidilirse eski seçim kanunuyla gidilecek, onun için bu pilav çok su kaldırır.
* Buna karşılık haziranda seçime gidilirse yeni geçen seçim kanunu geçer. Sayın Babacan’ın sonraki açıklamalarına baktığımız zaman partisinin kendi logosuyla seçime girmesi demek, bir de bu arada yüzde 3’e indi. Yüzde 3 oranında oy aldığınız zaman devlet yardımı gelecek.
* Devlet yardımını alabilmek içinde logonuzla seçime girmek durumundasınız, yüzde 3 civarında oy aldığınızda size devlet yardım yapıyor.
* Bu çerçeve içerisinde kendisiyle görüşmedim. Nedir, ne değildir bu manada bilmiyorum ama bu seçim yasasına dair yapılmış bir açıklama diye düşünüyorum.
* Sonra yaptığı açıklamalarda da Millet İttifakı’nın dışına çıkan bir durumu yok. Parlamenter sistem artı Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda herhangi bir farklılık yok. Bildiğim budur, bunu anlattım.
“DOKTORLARIN ARDINDAN MÜHENDİSLERİ DE İHRAÇ ETTİĞİMİZ ORTAYA ÇIKTI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın doktorlara yönelik “Giderlerse gitsinler” şeklindeki sözlerini sorulan Akşener, şunları belirtti:
* Daha vahim bir durum daha var. Bu arada mühendisleri ihraç ettiğimiz ortaya çıktı. İhraç yapıyoruz, doktorlar, mühendisler, üst düzey okutulmuş gençlerimiz. Doktor ihraç ediyorsunuz, gidin deniliyor.
* Buna karşılık çoban ithal ediyorsunuz. Mühendis, finansçı, yazılım mühendisi, yazılımcı ihraç ediyorsunuz; maraba ithal ediyorsunuz. Böyle bir dünya yok. Böyle bir ülke yönetimi yok.
“BURADA KALACAKSINIZ ÇOCUKLAR”
“Bizi yöneten bir ya da birkaç kişinin ‘defolun gidin’ deme hakkı, hukuku, haddi yok” diyen Akşener, “Dönüp geliyoruz ki, bu nedir? Bu ucube sistemdir. Burada kalacaksınız çocuklar. Doktoru da mühendisi de yazılımcısı da kalacak. Önce büyüklerinize düşen sonra siyasetteki bizlere düşen görev ise Atatürk’ün bıraktığı o şansları elinizden alanların cezasını vermektir. Yani onları emekli etmektir” şeklinde konuştu.
ALİ BABACAN NE DEMİŞTİ?
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuşmuştu. Babacan, “Demokrasi ve Atılım Partisi önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararını almıştır” demişti.
Babacan’ın konuşmasından satır başları şu şekilde:
“Belli ki Sayın Erdoğan seçim dönemini başlattı. Biz seçimlere hazırız. DEVA Partisi hazır. Ve biz kazanacağız. Kendisi gerilimi istediği kadar artırmaya çalışsın. Her seçim döneminde gererek, kutuplaştırarak seçim almaya çalışıyor. Biz bu seçim dönemini nefrete ve öfkeye teslim etmeyeceğiz. Huzur kazanacak.
Aklına ne geliyorsa tek imzayla yapıversin. Bu otoriter rejimi değiştireceğiz. Ülkemiz derin bir nefes alacak. Hükûmetin kadrolu köşe yazarları, maaşa bağladıkları yorumcular koro halinde bağırmaya başladılar. Neymiş efendim, yeni kurulan partilerin işleri zorlaşmış.
Kendi logolarıyla seçime giremeyeceklermiş. İttifak içinde olmak da anlamını yitirmiş. Siz bu rüyaları görmeye devam edin. Daha çok rüya göreceksiniz. Kardeşim, bizim kendimize güvenimiz tam. Milletimizin de bize güveni tam.
“BARAJLARI YIKIP GEÇECEĞİZ”
İlan ediyorum. Duymayan kalmasın. Demokrasi ve Atılım Partisi, önümüzdeki seçimlere kendi adıyla, kendi şanıyla, kendi logosuyla girme kararını almıştır. Ülkemiz için, demokrasimiz için hayırlı olsun. Daha önce söyledim, tekrar söylüyorum: Türkiye 1’den büyüktür. Türkiye kazanacaktır. Hodri meydan. Elinizden geleni ardınıza saklamayın.
DEVA damlalarının oluşturacağı seli hiçbir baraj durduramaz. Barajları yıkıp geçeceğiz. Biz; bu ülkede adalet ve merhamet gibi değerlerin yere düşürülmesine asla müsaade etmedik, etmeyiz. Biz, özgür ve adil yarınlar için bir araya gelen demokrat insanların partisiyiz.
Türkiye’yi hiçbir koşulda öfkeye teslim etmeyeceğiz. Üste çıkanın alttakini ezmesine müsaade etmeyeceğiz. Ülkemizi, ‘nöbetleşe zorbalık’ dediğimiz çıkmaz sokağa sürüklemeyeceğiz. Kin ve intikam zehriyle alınan kararların adaletsizlikten başka hiçbir şey getirmediğini tarih boyunca deneyimledik, deneyimliyoruz.
Türkiye’yi ‘rövanşların ülkesi’ yapmayacağız. Önce, bu ülkenin bütün demokratları olarak birleşeceğiz. Ardından bu karanlık tünelden hep beraber çıkacağız. Adaletle çıkacağız.
“O ALTILI MASADA VERDİĞİMİZ BÜTÜN SÖZLERİN ARKASINDAYIZ”
Türkiye’nin sinir uçlarını germeye çalışanlar, bunun faturasını sandıkta ödeyeceklerdir. Bu ülke huzura kavuşacak. Türkiye’nin sessiz çoğunluğu, iktidar ortaklarının dayattığı bu korku ve yoksulluk komplosunu boşa çıkaracak.
Bu millet haksızlık karşısında susmadı. Yine susmayacak. Bu millet susanın dilsiz şeytan olduğunu çok iyi bilir. Sözünü de sandık günü söyler. Yine söyleyecek. Biz altılı masada bugüne kadar vermiş olduğumuz bütün sözlerin arkasındayız.
Ortak çalıştığımız konularda, her türlü katkıyı vermeye de devam edeceğiz. O masada yer alan her partiyle iş birliği yaptığımız alanları genişletmek konusunda da güçlü bir iradeye sahibiz. Bunu herkesin bilmesini arzu ederim.”