Prof. Dr. Tanju Tosun: AKP’nin kaybetmesi için şartlar müsait

Namık Alkan

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi liderlerinin katıldığı altılı masa toplantılarının üçüncüsü geçtiğimiz hafta sonu Demokrat Parti ev sahipliğinde yapıldı. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tanju Tosun, hem altılı masa toplantılarını değerlendirdi, hem de muhalefetin önümüzdeki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini kazanmak için ne tür stratejiler kullanması gerektiğini anlattı.

Muhalefet partilerinin altılı masası 3’üncü kez toplandı. Nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelişmeler olumlu mu, yoksa partiler arasında bir çatlak çıkması olası mı?

Muhalefetin altılı masa toplantılarının sonuncusu hafta sonu gerçekleşti. Kısa bir süre önce DP Genel Başkanı Gültekin Uysal’ın sosyal medya paylaşımında tarif ettiği cumhurbaşkanı adayı özellikle bileşenlerden DEVA ve Gelecek Partisi’nde rahatsızlık yaratsa da toplantı sonunda yapılan ortak açıklamada iş birliğinin süreceği şeklindeki vurgu partiler arasında bir çatlağın çıkmayacağının habercisi. Altılı masanın bileşenlerinin aralarında ideolojik konumlanma, mesafe açısından tabii ki farklılıklar mevcut. Bu farklılıklar her zaman taraflar arasında potansiyel çatlakların oluşmasına zemin hazırlayabilir. Fakat, bileşenlerin hedeflediği Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş ve yapısal değişim arayışı farklılık ve mesafeyi daraltıyor, tek hedefe kenetlenmelerine imkân sağlıyor. Nitekim 3’üncü toplantının ardından yapılan ortak açıklamanın satır araları okunduğunda, bu hedeften en ufak bir sapmanın olmadığı anlaşılmakta. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş kararlılığından ekonomi politikalarının yol açtığı yoksullaşmaya, hayat pahalılığına, ekonomik yıkım sürecine kadar uzanan iktisadi sorunlara ilişkin saptamalar birlikteliğin salt siyasi değil, iktisadi sorunlara çözüm arayışı temelinde de sağlam bir altyapısı olduğunun kanıtı. Diğer yandan, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş hedefinin somut adımlarla ilerleyeceği, geçiş sürecinin anayasal ve yasal çerçevesini belirlemek için oluşturulmasına karar verilen çalışma gruplarından, görev alanları ve çalışma yöntemlerinin kararlaştırılmasından anlaşılıyor. Özellikle seçim güvenliği ve iş birliklerinin temel ilke ve hedefleri konularında çalışma gruplarının oluşturulması belirgin biçimde iş birliğinin çok boyutlu olacağının habercisi. Bu iş birliğinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş dışında, seçim iş birliği, ittifakına uzanacağı, açıklamada tarif edilen cumhurbaşkanı adayı profili de dikkate alındığında cumhurbaşkanı adayını birlikte belirleme ve seçimi örneğinde de iş birliğine gidileceği anlaşılıyor.

‘MUHALEFETİN İŞ BİRLİĞİ YAPMASI VE DAYANIŞMASI ŞART’

Size çok net bir soru sormak istiyorum; önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini muhalefet nasıl kazanır, AK Parti hangi şartlarda kaybeder? Bir siyaset bilimci olarak kazanmanın anahtarı sizce nedir?

Aslında önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerini muhalefetin kazanması için bütün koşullar mevcut. Yönetemeyen bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ekonomik kriz, demokratik gerileme, otoriterleşme gibi. Fakat koşulların varlığı doğrudan muhalefetin ilk seçimde kazanması, iktidarın kaybetmesi gibi bir sonuç üretmez. Çünkü, partilere yönelik toplumsal destek salt rasyonel iktisadi, politik koşullarla şekillenmiyor. Bunun yanı sıra ülkedeki siyasi iklim, egemen olan siyaset yapma biçimi, iktidar ve muhalefetin seçim sürecinde kampanya yönetimleri, performansları, parti ve liderlerle duygusal referanslarla kurulan özdeşlik/karşıtlık ilişkileri, negatif kimliklenme de etkilidir. Bu çerçeveden bakıldığında, muhalefetin kazanabilmesinin temel koşulu birlikte hareket etmektir. Seçimli otoriter rejimlerden demokrasiye geçişin muhalefetin kazanmasıyla gerçekleştiği dünya örnekleri göstermektedir ki muhalefetin iş birliği ve dayanışması olmadan iktidar karşısında seçim kazanılmıyor, demokratik rejime dönüş sağlanmıyor. ‘Muhalefet kazanamaz’ algısı ancak sıkı bir iş birliği ile yıkılabilir. Muhalefet partileri arasında bugün itibarıyla iş birliği mevcut. İş birliğinin ardından ikinci olmazsa olmaz koşul Cumhurbaşkanlığı seçimi örneğinde tüm tarafların üzerinde tartışma yaşanmayacak ve toplumun ‘bizden biri, Cumhurbaşkanlığı makamında kendimin temsil edildiğini görüyorum’ inancı üretecek bir adayın belirlenmesidir. Aday gösterilecek cumhurbaşkanının ise kitleye yönelik mesajlarında geçiş sürecinde kendisini aday gösteren parlamenter dinamiklerle uyum içinde çalışacağını ve hedefinin Türkiye’yi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e taşımak olduğunun net olarak verilmesidir.

‘MESELE, OLUŞAN TEPKİYİ İYİ YÖNETEBİLMEK’

Muhalefeti oluşturan partilerin ideolojik çeşitliliği Türkiye’nin sorunlarını çözmeye yönelik politikalarında farklılıklar doğursa da bunun uzlaşmazlığa yol açmaması seçmene yönelik tutarlı, uyumlu, iş birliği içindeki muhalefet imajı yaratması ve algı üretmesi açısından gereklidir. Çünkü seçim sürecinde iktidar bileşenleri muhalefet bileşenlerinin ideolojik farklılıkları üzerinden seçmen devşirmeye çalışacaktır. Buna fırsat verilmemesi gerekir. Her iki seçimi de muhalefetin kazanması için bir diğer önemli husus; özellikle kampanya sürecinde siyasi kutuplaşmayı tetikleyecek kimlik, değerler referanslı bir politik söylem yerine sorun çözme iddialı ve odaklı söylem, somut politika önermeleriyle seçmenin karşısına çıkmalılar diye düşünüyorum. Türkiye’nin mevut ekonomik sorunları, yaşanan politik kutuplaşma, iktidarın sosyolojik tabanını çözemese de, kademeli olarak küçültüyor. En azından genişleyemeyen bir iktidar sosyolojisi var. Bu saatten sonra genişlemesi mümkün olamayacağı gibi, Türkiye’nin yönetilememesinden dolayı daha da daralması mümkün. Bu anlamda şartlar AKP’nin seçim kaybetmesi için müsait. Tabii ki mutlaka kaybedeceği anlamına gelmiyor. Bundan sonra mesele; oluşan tepkiyi iyi yönetebilmek. Bunun yolu ise, yukarıda çerçevesini çizmeye çalıştığım tabloda muhalefetin toplumun kaybettiklerini asli sahiplerine hak, hukuk, adalet referanslarıyla geri vereceğine seçmeni ikna etmekten geçiyor.

‘KARŞILIKLI ÇEKİLME SİSTEMİ ‘KAZAN KAZAN’ SONUCUNU ÜRETEBİLİR’

Size göre altılı ittifak seçimlere hangi senaryo ile gitmeli. “Karşılıklı çekilme sistemi” en iyi senaryo mu?

Aritmetik olarak bakıldığında, CHP’nin ittifak senaryoları arasında yer alan muhalefet bloğundaki tüm partilerin illerdeki oy potansiyellerine bakılarak “karşılıklı çekilme sistemi” ile parlamento seçimleri için aday listelerinin belirlenmesi. CHP bunu CHP ya da İYİ Parti’nin milletvekili çıkaramayacağı düşünülen bir ilde daha fazla vekil çıkarması olası parti ya da blok üzerinden liste oluşturulması şeklinde formüle ediyor. Fakat unutulmamalı ki, siyasetin sirayet edemeyeceği, teğet geçeceği çizgiler reel siyasette her zaman mevcuttur. Partilerin, adayların kişisel beklentileri, hırsları, çıkarları siyasette aritmetik anlamda da olsa kazanma idealinin tercih edilmesine engel olabilmekte. Fakat, bu seçimin bir kader seçimi olduğu, Türkiye’nin geleceğinin oylanacağı bir seçim olduğu da unutulmamalıdır. “Karşılıklı çekilme sistemi” uygulanması en zor, fakat muhalefet bileşenleri için ‘kazan, kazan’ sonucu üretecek bir seçim ittifakı senaryosudur. Çünkü, parti isimlerini, parti kimliklerini veri almadan, sadece ilgili seçim çevrelerinde en fazla kazandıracak liste hazırlanması esasına göre işleyecek bir senaryodur. Uygulanması diğer senaryolara göre nispeten zordur tabii ki. Partilerin yerel teşkilatlarındaki particilerin, seçmenlerin muhalefet bileşenlerine karşı yılların ürettiği önyargılarla dolu bir politik, sosyal mesafe mevcuttur. Altılı ittifak partilerinin üst yönetimleri yerel teşkilatları ve seçmenleri ittifak kurumsal kimliği ve tercih edilecek senaryo konusunda ikna ettikleri takdirde, “karşılıklı çekilme sistemi”nin en fazla kazandıran senaryo olacağı öngörülebilir. Tabii ki başarı koşulu; parti tabanlarının ideolojik sadakatlerini en azından seçim sürecinde dondurup, parti tercihlerinde politik pragmatizmle hareket etmeleridir.

‘KILIÇDAROĞLU’NUN ADAYLIĞI REEL SİYASETTE KARŞILIĞI OLAN BİR TERCİH’

Kılıçdaroğlu’nun verdiği mesajlarla cumhurbaşkanlığı adaylığını düşündüğü gözleniyor. Sizce Kılıçdaroğlu aday olabilir mi?

Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığını düşündüğünü, özellikle son günlerde sosyal medya, TV ekranları aracılığıyla verdiği mesajlar veri alındığında anlaşılıyor. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı olarak cumhurbaşkanı adayı olmak kendisinin doğal hakkı ve reel siyasette karşılığı olan bir tercih. Aday olmalı mı sorusuna yanıt vermek spekülatif bir değerlendirme olacağı için, bu konuya girmek istemiyorum. Fakat şunun altını önemle çizmek gerekir ki, Kılıçdaroğlu’nun çizdiği politik lider profili AKP iktidarında yorgun ve yılgın düşürülmüş Türkiye’nin ihtiyacı olan demokrat, yurtsever, mazlumdan yana Cumhurbaşkanı profiliyle örtüşüyor. Toplumda bu profilin tartışmasız önemli bir karşılığı olduğunu da belirtmek gerekir. Aday olmakla aday gösterilmenin koşul ve süreçlerinin ise farklı olduğu kanaatindeyim. Adayın katılımcı, aşağıdan yukarıya talep yönlü bir süreçle belirlenmesi, adayın kim olacağı kadar, nasıl belirleneceği de çok önemli.

Altılı muhalefetin bugüne kadar uzlaştığı tek konu altılı masanın kurulması ile birlikte uzlaşıya varılan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem. Derin bir ekonomik krizin yaşandığı bir ortamda bu uzlaşı seçimler için yeterli olur mu? Yoksa alınması gereken daha çok yol mu var?

Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut politik kutuplaşma koşullarında yarının Türkiye’sini inşa adına ideolojik angajmanları, bagajları farklı olan partilerin bir araya gelmesi çok değerli. Çünkü bu partiler gelenekleri, dünyayı algılama, anlama adına içselleştirdikleri politik değerler itibarıyla birbirlerinden bir hayli farklı. Asgari müşterekleri ise işlemeyen sistemi değiştirerek, yönetemeyen Türkiye’yi Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile yeniden yönetebilir hale getirmek. Önerilen sistemin kapsadığı konular, sorunların tanımlanması, getirilmesi düşünülen kurumsal yapılar dikkate alındığında, ülke adına yeni bir başlangıç için olmazsa olmaz yeniden yapılanma mekanizmaları şeklinde. Fakat sistem önerisi görünür olanı itibarıyla politik olduğu için, mevcut ekonomik kriz koşullarında seçmenin bir kısmı için anlam ifade etmiyor olabilir. Bana göre, dolaylı olarak ve üreteceği sonuçlar itibarıyla son tahlilde yurttaşlar yararına ekonomik çıktıları da en az politik çıktıları kadar hayati. Burada önemli olan; sistem önerisinin tüm boyutları ve olası pozitif çıktılarının seçmenlere çok iyi anlatılması. Anlatılamadığı takdirde, derin ekonomik krizin sürdüğü bu ortamda mevcut uzlaşı seçimler için yine de yeterli olacaktır. Koşulu ise sistem önerisiyle birlikte ekonomik krizden çıkmanın yol ve yöntemlerinin somut, özlü, sonuç odaklı politika önermeleriyle birlikte seçmenlere anlatılmasıdır. Muhalefet bu anlamda artık Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ekonomik krizden çıkış için neden zorunlu olduğunu, nasıl önleyici mekanizmalar getirdiğini, yoksullaşmayı, yozlaşmayı, yolsuzlukları nasıl önleyeceğini, hukuk devletini tesis etmeyi, demokratik gerilemeyi durdurmayı nasıl önleyeceğini seçmenlere anlayabilecekleri şekilde anlatmalıdır. Muhalefet önümüzdeki süreçte sosyal adaleti öncülleyen politikaları, refahı merkez alan, eşitsizlikleri azaltmaya odaklanan mutabakata varılmış bir vizyonla süreci hızlandırarak yönetmelidir.

‘DEĞİŞİMİN UZUN VADELİ BİR SÜREÇ OLDUĞU AÇIK’

Altılı masaya soldan gelen restorasyon projesi eleştirilerine nasıl bakıyorsunuz? Özellikle sosyalist sol kesimlerden 20 yıllık AK Parti rejiminin restorasyonun amaçlandığı, muhalefetin seçimi kazanması halinde bile değişen çok fazla bir olmayacağı savunuluyor. Ne dersiniz?

Türkiye’de muhafazakâr değerlerin baskın, milliyetçi, otoriter eğilimlere yatkın bir toplumun varlığını, altılı masadaki çoğu muhalefet bileşenlerinin de benzer eğilimleri temsil ettiği veri alınırsa, soldan gelen restorasyon projesi eleştirilerine katılmamak mümkün değil. Fakat, unutulmaması gereken sosyolojik gerçek; Türkiye’de bu standartlarla siyaset yapılıyor. Söz konusu koşulları radikal biçimde değiştirmeyi istemek başka bir şey, sihirli bir siyaset aparatıyla değişeceğini ummak başka bir şey. 1950’lerden bugüne aynı sosyolojik, politik malzemeyle toplum varlığını sürdürüyor. Egemen olan siyaset tarzı, iktidar ve üretim ilişkileri bu gelenek referanslarıyla yaşıyor. Hal böyle olunca değişimin tedrici, uzun vadeli bir süreç olduğu açık. Önemli olan, altı partinin değişim ihtiyacı konusunda uzlaşmaları. Muhalefetin amacının restorasyon olduğunu düşünmüyorum. Fakat iktidara gelmeleri halinde değişimin tedrici ve çıktılarının da restorasyon özellikli olacağını kanaatindeyim. Bunun nedeni, toplumsal malzemenin kapasitesi ve niteliğiyle ilgili.

‘HDP’Lİ SOL BLOK KİLİT ROL OYNAYACAK’

HDP’nin ve etrafındaki sol bloklun bu seçimlerde nasıl bir rol oynayabileceğini öngörüyorsunuz?

HDP ve sol bloğun açıklamalarından eğilimlerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde kabul edebilecekleri bir profile sahip cumhurbaşkanı adayını desteklemek yönünde olacağı anlaşılıyor. Parlamento seçimlerinde ise HDP ve TİP’in, muhtemelen kimi diğer sol partilerin de birlikteliğiyle bir sol ittifak kurulacağı anlaşılıyor. Olası böyle bir ittifakın parlamentoda bugünün seçmen eğilimleri dikkate alındığında 70-80 civarında milletvekili ile temsil edilmeleri sonucu çıkabilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ise HDP’li olası sol bloğun desteğiyle muhalefetin adayı cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilir. HDP ve sol bloğun desteğini alamayan muhalefetin cumhurbaşkanı adayının seçimi kazanması ise riskli olabilir. Dolayısıyla muhalefetin cumhurbaşkanı adayının seçim başarısı için HDP’li sol blok kilit rol oynayacak gibi görünüyor. Şunu da belirtmek gerekir ki, muhalefet ‘kimi aday gösterirsek gösterelim HDP’li sol blok destek verir’ şeklinde bir düşünce içinde olmamalı. Aksi takdirde kendileri için tarihsel bir yanılgı olur. Bunu kendi seçmenlerine dahi anlatamazlar. Kanımca son tahlilde seçim kazanmanın formülü; “Taban adayı, tek tur, tek aday”dır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir