Başkan Erdoğan’ın “Soros artığı” dediği Gezi kalkışmasının finansörü Osman Kavala’nın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapse çarptırılmasının ardından muhalefet, kararı özgürlüğe ve demokrasiye darbe seklinde lanse etmeye çalıştı.
Devlete karşı girişilen Gezi isyanı gerçeğini köşesine taşıyan Ali Karahasanoğlu muhalefeti sert sözlerle eleştirdi.
İşte Yeni Akit Yazarı Ali Karahasanoğlu’nun “Gezi barışçıl eylemdi” diyen ahlâksızlara! başlıklı yazısı;
Gezi isyanı nedir?
Sivil gösteri mi, bir isyan hareketi mi?
Masum bir gösteri mi, sandıktan çıkan meşru hükümeti devirme girişimi mi?
Sivil direnişti diyenler, söylesinler:
Sivil direniş dediğiniz o olaylar sırasında Ali İsmail Korkmaz ölmedi mi?
Ethem Sarısülük ölmedi mi? Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım, Hasan Ferit Gedik, İrfan Tuna, Selim Önder, Zeynep Eryaşar, Serdar Kadakal ve Berkin Elvan ölmedi mi?
Nasıl öldü bu kişiler, sorunsuz, kavgasız, izinli bir gösteri sırasında, gökten taş mı düştü de öldüler?
Komiser Yardımcısı Mustafa Sarı, nasıl öldü?
Barışçıl bir eylem idi de, bir komiser yardımcısı niye öldü? Nasıl öldü?
Berkin Elvan’ın cenazesi sebebi ile bile..
Ölümler yaşandı bu ülkede.
Cenaze törenine katılanların sıktığı kurşun ile Burak Can Karamanoğlu ölmedi mi?
Berkin Elvan’ın cenazesini bahane eden Tunceli’deki göstericilerin taşladığı polis panzeri içindeki Ahmet Küçüktağ, görevi başında kalp krizi geçirerek şehid olmadı mı?
Berkin Elvan’ı bahane eden teröristler tarafından, Savcı Selim Kiraz, adliyede görevi başında, şehid edilmedi mi?
Savcının başına silah dayayan teröristlerin bu hareketi, Cumhuriyet gazetesinin birinci sayfasından, “Bunu yapmaya mecbur kaldılar” anlatımı ile meşru gösterilmedi mi?
Evet, Gezi isyanı ile ilgili verilen karar yanlış.. Gezi isyanına katılan herkes o davanın içinde sanık sandalyesine oturtulmalı idi. Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri nerede. Savcıyı şehid eden teröristlerin röportaj adı altında propagandasını Cumhuriyet gazetesinde yapan Ahmet Şık, nerede?
231 polis aracı Gezi isyanındaki saldırılarda pert olmuş..
Her bir aracı pert edenler, birden fazla kişidir ama.. Asgarisinden 231 sanık nerede?
44 ambulans kullanılmaz hale gelmiş..
Ambulans bu, ambulans.. Halk tanımlaması ile “Cankurtaran”.
Cankurtaran aracını, milletin parası ile donatılmış 44 ambulansı kullanılmaz hale getirildiği o saldırılar için “Sivil eylemdir” diyen her bir ahlaksızın, sanık sandalyesine oturtulması gerekmez mi?
46 kamu binası.. 236 işyeri milyonlarca liralık zarara uğratılmış.
Rezillere bakın, bugün bile “Her yer Taksim, her yer direniş” sloganı ile halkın evinin, dükkanının milyonlarca lira zarara uğradığı saldırıları, “Demokratik tepki” diye bize yutturmaya kalkışıyorlar..
80 belediye otobüsü, 85 otobüs yakılmış..
“Protesto hakkı kullanıldı” diyor, utanmazlar..
Sıkı durun.. 3 değil, 10 değil, 100 değil..
697 güvenlik görevlisi yaralanmış..
Kısa vadede birebir maddi zarar olarak 2 milyar dolar, uzun vadede 200 milyar dolarlık fatura çıkarmışlar, bu ülkenin fakir halkına..
Utanmıyor, sıkılmıyorlar, “Anayasal gösteri hakkıdır” diyorlar..
Bu ülkede, tam da Gezi isyanının benzeri Cumhuriyet mitingleri ile 2007’de Cumhurbaşkanı olması engellenmeye çalışılan, “Seçilsen bile, Çankaya’ya giderken aracının lastikleri patlar” diyerek tehdit edilen kişi, Rezilce savunmalar yapıyor:
“Kavala ve arkadaşlarıyla ilgili karar kamu vicdanını çok derinden yaraladı. Beni de çok üzdü!” diyor, Erdoğan’ın altın tepsi içinde kendisine sunduğu koltuğa, şimdi başörtü düşmanlarının kullanacakları oylarla oturmayı büyük bir başarı gibi görüp düşleyen adam.
“Ben kazandım. Ben kazandım” demek için..
Oysa.. Allah korusun, sen kazansan bile. Tayyip Erdoğan düşmanlığı sebebi ile sen kazanacaksın, çapsız adam!
Bunun bile idrakinde değilsin..
Bir de utanmadan şu cümleleri sarf ediyor:
“Bu dava yargılama süreci açısından da ileride utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır. Osman Kavala gibi servet sahibi bir insan hoş vakit geçirmek yerine insanlık meseleleriyle uğraşmasının bedelini ödüyor, bu çok acı. Türkiye için de inanılmaz yük oldu bu karar. İnsan hakları ve hukuk uygulamalarının zaten çok sorgulandığı dönemde, Türkiye’ye kötülük yapmak isteyenler ancak bu kadar zarar verebilirlerdi.”
Savcı Selim Kiraz’ın katlinde imzası olan adamlara destek çıkan bu adam, bilmiyor olabilir mi, “Büyük suçlar, önemli makamdakileri işin içine sokarak planlanır.. Kavala olmazsa.. Divan Oteli Gezicilere açılmasa.. Böyük böyük işadamları ‘Çapulcuyum’ tişörtleri giymese.. Pensilvanya’dan birileri ‘Onlara çapulcu demeyiniz’ destekleri vermese..
14 yaşındaki çocuklar, sokaklara çıkarılabilinir mi? Sabahlara kadar, polisle çatışması sağlanabilir mi? Aynı ülkenin insanı, kendi polisinin aracına taş atabilir mi, onu yakabilir mi?
70 yaşındaki kaza geçirmiş yaşlı insanların bile, “Ayakkabım çamurlu, kirletmeyeyim” diye, binerken gözü gibi koruduğu ambulansların 44 tanesini birden, kim, hangi cesaretle kullanılmaz hale getirebilir?
Kavala olmasa..
Koç’a Gezi ödülü layık görülmemiş olsa..
Divan Oteli günlerce Gezicilere bedava hizmet vermemiş olsa..
Selahattin Demirtaş’lar, milletvekilleri destek vermese..
Şimdi, Abdullah Gül’ler, Kemal Kılıçdaroğlu’lar.. Sanıkları koruyup kollamasa..
Bir başka benzeri isyan hareketinde, polislerin taş yağmuruna tutulması girişimlerinde kim sokağa çıkıp, bu saldırılara katılabilir?
Gezi; “sivil halk hareketi” imiş!
Ali İsmail’ler, Berkin Elvan’lar, komiserler, polis memurları, evlerinde uyurken mi öldüler!..
Son olarak, savcı Selim Kiraz’ın hatırına söylesin, o riyakârlar: “Gezi barışçıl eylem miydi?”