Gezi davasında 8 kişiye verilen yüksek cezalara tepki yağdı. Ülkenin dört bir yanında ‘Gezi Yargılanamaz’ diyen binlerce yurttaş sokaklara döküldü. Demokratik kitle örgütleri ve meslek odaları da kararın siyasi olduğunu hatırlatarak ‘mücadeleye devam’ mesajı verdi. Haziran isyanı, Erdoğan’ın karşısına dikilen en büyük toplumsal güç oldu. AKP’nin korkusu hâlâ taze. Bu yargılama ile iktidar, Gezi’nin rövanşını almak isterken ülkeyi baskı ortamında seçime hazırlamaya çalışıyor.
Politika Servisi
Cumhuriyet tarihinin en kitlesel itirazlarından biri olan Gezi Direnişi, iktidarın baskıcı, gerici, piyasacı politikalarına karşı halkın neredeyse ülkenin tamamına yayılan başkaldırısı oldu. Ülkenin dört bir yanında milyonlarca kişinin adalet, özgürlük ve eşitlik talebiyle sokağa çıktığı direnişte 6 milyondan fazla yurttaş sokaklara döküldü. Direniş süresince Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Hasan Ferit Gedik ve Medeni Yıldırım yaşamını yitirdi. Mehmet İstif ve Elif Çermik de maruz kaldıkları gaz nedeniyle hayatını kaybetti. On bine yakın kişi ise yaralandı. Yakın siyasi tarihin en önemli direnişlerinden olan isyanın üzerinden geçen onca yıla rağmen istediğine ulaşamayan iktidarın öfkesi geçmedi.
Gezi’nin ilk günlerinden bu yana ‘camide içki içtiler’ yalanından ‘Kabataş’ta başörtülü kadınların taciz edildiği’ iftiralarına dek eylemcileri hedef alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bulduğu her fırsatta Gezi Direnişi’ni karamaya çalıştı. Sanıkların beraat ettiği Gezi davası ise iktidarın elinde adeta oyuncağa dönüştü. Tekrar tekrar açılan davaların sonucu milyonların yer aldığı direnişin faturasını 8 kişiye kesmek oldu. Önceki gün gerçekleşen karar duruşmasında bin 637 gündür tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet olmak üzere Taksim Dayanışması üyeleri Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’a da 18’er yıl hapis cezası verildi. Davada tutuklanmasına karar verilen 7 sanıktan biri olan Yiğit Ali Ekmekçi hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Mahkemenin kararına yönelik tepkiler sürerken AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek yargı temsilcileriyle Saray’da iftar yemeğine katıldı. Mahkeme kararı, kuşkusuz başta iktidarın Gezi Direnişi’ne yönelik rövanş alma çabasının bir sonucu. Öte yandan ülke seçim atmosferine girerken muhalefete de sopa gösterilmiş oldu. Ülke son sürat uçuruma sürüklenirken yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı son dönem hükümete yönelik tepkileri de artırdı. Kamuoyu yoklamaları, AKP-MHP iktidarının tabanda yaşadığı erimeyi gösterdi. Ekonomi başta olmak üzere kriz her alana yayıldı. En tepeden en alta ülkenin kurumları işlevsiz hale getirildi. Tüm bu yaşananlar bir yönetim krizine dönüştü. İktidar 2023 seçimlerine işte bu tablo karşısında giriyor. Gezi davasında verilen skandal kararlar, toplumdan yükselen itirazlara karşı baskının artacağını ve seçimlere bir çeşit OHAL rejimi altında girileceğinin de ipuçlarını taşıyor.
MÜCADELEYLE BU KARANLIĞA SON VERECEĞİZ
Gezi davasındaki adaletsiz cezalara Türkiye’nin dört bir yanında, milyonlarca yurttaş “Gezi’yi Savunuyoruz” diyerek tepki gösterdi. Ceza alanlara destek veren yurttaşlar, İstanbul’da Taksim Dayanışması’nın çağrısıyla Taksim İpek Sokak’ta bulunan TMMOB Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin önünde bir araya geldi. AKP iktidarı ve Gezi sanıklarına ceza yağdıran direnişçiler, mücadeleye devam edileceğini vurguladı. Ankara’daki eylem ise Ulus Atatürk Heykeli önünde yapıldı. İzmir’de Türkan Saylan Kültür Merkezi’nin önünde de protesto eylemi düzenlendi. Bu iller dışında Eskişehir’de, Bursa’da, Antalya’da, Adana’da, Antakya’da, Samsun’da, Zonguldak’ta, Kocaeli’de, Çorum’da, Denizli’de, Muğla’da, Manisa’da, Malatya’da, Van’da bir araya gelen yurttaşlar, Gezi’nin yargılanamayacağını haykırdı. Karara birçok siyasi partiden ve demokratik kitle örgütünden de tepki yağdı:
SOL Parti: Gezi kararı, yeni bir OHAL altında ülkenin kaderine el koyma girişiminin bir parçasıdır. Gezi’nin birleşik ve dayanışmacı mücadele anlayışıyla bu karanlığa son vereceğiz.
Türk Tabipleri Birliği: Gezi, bu ülkenin demokrasi ve özgürlük talebindeki kararlılığın tarihsel kanıtı, aydınlık geleceği için umuttur. Hiçbir yargılamanın ya da mahkeme kararının bu tarihsel gerçekliği değiştirme şansı yoktur. Taksim Dayanışması suç örgütü değil; doğasına ve kentine sahip çıkarak onurlu bir yaşam kurmaya çalışanların özgürlük mücadelesinin dayanışma örgütüdür.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan: Beraatle sonuçlanan Gezi davasını kumpaslarla yargılamaya dönüştürüler. Kavala’ya müebbet, 7 arkadaşımıza 18 yıl ceza verdiler. Hepsine ayrı ayrı selamlarımı gönderiyorum. Gezi’de verilen cezalar tüm topluma yönelik verilen bir gözdağı. Hak, eşitlik, özgürlük taleplerini; yargı kumpaslarıyla engelleme girişimidir.
Adalet Nöbeti: Gezi davasında verilen mahkeme kararlarının ardından avukatlar, Çağlayan Adliyesi’nde bir araya gelerek adalet nöbeti başlattı. Avukat Uğur Yetimoğlu, nöbetteki konuşmasında hukukçuların her zaman hukukun üstünlüğünden yana olacağını söyledi. Bu devranın böyle gitmeyeceğini haykıracağız diyen Yetimoğlu şöyle konuştu: “Bu tür hukuka aykırı uygulamalar, kararlar bizim mücadele azmimizi pekiştirmekten başka hiçbir şeye yaramayacaktır. Hükmedenler ve zulmedenler bilmelidir ki gelecek kesinlikle demokrasinin, insan haklarının ve hukukun üstünlüğünün olacak.” Avukat Kemal Aykaç ise, “Bilinmesi gereken bir şey var: Bunun hesabını soracağız. Bu cellatlardan bu hesabı soracağız, yaptıkları yargılama değildir, uyguladıkları yasa değildir, yürüdükleri yol usul değildir” dedi.
TMMOB: Hiçbir dava ve hiçbir karar, Haziran direnişinin halk, demokratik kamuoyu ve yasalar nezdindeki meşruiyetini gölgeleyemez ve hiçbir güç bizlerin emekten, halkımızdan, ülkemizden, mesleğimiz ve bilimsel teknik doğrulardan yana duruşumuzu engelleyemez. Gezi’yi savunuyoruz, milyonları savunuyoruz, o milyonların içinde ve her tarafındayız.
Onlarca avukat tutuklamaları Çağlayan Adliyesi’nde protesto etti.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Daimi Raportörü Nacho Sánchez Amor: İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu üzücü kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına açıkça aykırıdır ve Avrupa Konseyi’nde devam eden ihlal davalarında mutlaka sonuçlar doğuracaktır.
Uluslararası Af Örgütü: Bu siyasi güdümlü maskaralık insan haklarına yıkıcı bir darbedir.
Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock: Bu karar, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyesi ve AB adayı olarak taahhüt ettiği hukuk devleti standartlarına ve uluslararası yükümlülüklere açıkça aykırıdır.
Fransa Dışişleri Bakanlığı: Fransa müebbet hapis cezasını şiddetle kınıyor. Kavala derhal serbest bırakılmalı ve hakkındaki tüm suçlamalar düşürülmeli.
GEZİ DİRENİŞİ BASKIYA KARŞI BİR İSYANDIR
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında her zamankinden daha farklı bir konuşma yaparak Gezi davası kararlarına tepki gösterdi. Yargının bağımsız olmadığına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Kurgulanmış mahkemelerden adalet çıkmaz. Burada görev alan hakimlerin bir kısmı zaten önceden kararlarını vermişler. Verdikleri kararlar kendi özgür iradeleriyle verdikleri kararlar değil, talimatla aldıkları kararlara imza atıyorlar. Gezi nedir… Bizim demokrasi tarihimizde özgürlüğü haykıran gençlerin sesidir aslında. Baskıya isyandır Gezi aslında. Baskı istemiyoruz, kendi ülkemizde özgürce yaşamak istiyoruz diyor gençler. Doğayı koruyalım diyor gençler. Bu kurgulanmış mahkemede, Osman Kavala beraat ettiği bir davadan müebbet hapise mahkum oldu. Çünkü yargı bağımsız değil. Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi ve Tafyun Kahraman… Tutuklandılar ve hapise gönderildiler. Vera babası hapise giderken babasını kucakladı ve öptü. Sevgili Vera’yı babası ile tekrar kucaklaştıracağız. Bu iktidar, beşli çetelerin iktidarıdır. Halkın iktidar değil, milletin iktidarı değil” dedi.
GEZİ’DEN NEDEN BU KADAR KORKUYORLAR?
Aradan yıllar da geçse iktidarın Gezi kabusu bitmedi. Hafızalara çoğulcu, renkli ve kararlılığıyla geçen Gezi Direnişi 31 Mayıs 2013 günü parktan bütün ülkeye yayıldı. Türkiye’nin 81 ilinin 80’inde protesto eylemlerine 10 milyonu aşkın yurttaş katıldı. Gezi Direnişi’ni ortaya çıkaran nedenleri ve iktidarın korkusunu şöyle özetledik:
•GEZİ, ÇEVRE DİRENİŞİYDİ:
27 Mayıs’ta Gezi Parkı’nda ağaçların sökülmesiyle başlayan eylemler kısa sürede büyüdü. Ağaçları koruyan yüzlerce yurttaş geceler boyu parkta nöbet tuttu, iş makinalarının önüne yattı. Polisin orantısız güç gösterisiyle tepkiler giderek büyüdü. Ülkenin dört bir yanında gerçekleşen sermaye yanlısı düzensiz kentleşme ve betonlaşma karşısında doğasına sahip çıkan on binlerin sokaklara döküldüğü bir halk hareketine dönüştü. Sonraki yıllarda gerçekleşen Cerattepe’den İkizdere’ye pek çok çevre mücadelesine örnek oldu.
•EMEK VE SINIF MÜCADELESİYDİ
Gezi Direnişi, aynı zamanda iktidarın neoliberal politikalarına en güçlü itirazlardan biri oldu. Başta sermaye patronlarının desteğini de alarak iktidara gelen AKP, son sürat özelleştirmelere yöneldi. Emekçi yığınlarının kazanılmış hakları bir bir budandı. Geçim sıkıntısı ve yoksulluk derinleşirken itirazlar da sıralanmaya başladı. TEKEL Direnişi ve 1 Mayıs eylemleriyle yükselen talepler, sermayenin sömürü ve talanına karşı insanca yaşam hakkı isteyenler tarafından sahiplenildi. Gezi’de işçiler inşaatlardan, fabrikalardan, beyaz yakalı çalışanlar ise plazalardan çıkıp parka akın etti. Sendika ve emek örgütlerinin de verdiği destekle direniş, emekçi kesimler tarafından sahiplendi.
•LAİKLİK VE SEKÜLER TALEPLER SAHİPLENİLDİ
AKP, iktidara geldiğinde toplumsal mutabakat maskesini çabuk düşürdü. İktidarının onuncu yılına girerken ülkede laikliğe karşı savaş açtı. Seküler yaşam hedef tahtasına konuldu. İçkili mekanlar ve içki içenler hedef tahtasına konuldu. Okullar dönüşüme uğradı, tarikat ve cemaat ağlarına teslim edildi. Söylemlerini sertleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlere ‘kızlı erkekli kalıyorlar’ dedi. Benzeri pek çok skandala imza atan iktidar cephesi, dar ve radikal bir gerici azınlığın yaşam tarzını toplumun bütününe dayatmaya çalıştı. Cumhuriyet’in ilerici değerleri bir bir budandı. Laikliğin kırıntıları dahi ülkeden süpürülmek istendi. Yaşam tarzına karışılmasını istemeyen, ülkenin gerici tarikatların eline bırakılmasına karşı çıkan milyonlar Gezi Direnişi’nde bir araya geldi. Gezi, iktidarın gerici politikalarına karşı güçlü bir başkaldırı oldu.
•KADINLAR BAŞKALDIRDI
Gerici iktidar kadınlar üzerindeki baskısını artırdı. Sosyal yaşamdan koparılıp evlere hapsedilmek istenen kadınlara savaş açan iktidar cephesinin söylemleri büyük tepki çekti. Kadınların kılık kıyafetini sorgulayan gerici abluka, taciz ve tecavüze uğrayan kadınlar için ‘o saatte orada ne işi varmış’ dedi. Kadınlar için pembe otobüs önerilerinden okullar başta olmak üzere kamusal alanda haremlik selamlık pratiklere kadar kadınların kazanılmış hakları gasp edilmek istendi. Gezi’de direnen kırmızı elbiseli kadın başta olmak üzere direniş aynı zamanda bir kadın mücadelesi olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Eylemlerde ön saflarda yer alan LGBTİ+ bireyler de kimliklerini özgürce yaşamak için mücadele etti.
•SANAT SAHİPLENİLDİ
Sanat sahiplenildi: İktidarın en fazla hedef tahtasına koyduğu kesimlerin başında sanat yer aldı. Atatürk Kültür Merkezi’ne göz diken iktidar, cumhuriyetin sembol yapılarından olan bu mekanı yıktı. Gezi Direnişi’ne giden en önemli süreçlerden birisi de Taksim’de Cercle d’Orient binasında yer alan ve birçok festivalin düzenlendiği, sinemanın kült yapılarından olan Emek Sineması’nın yıkımıydı. Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı gelen yurttaşlar ve birçok sanatçı, sinema önünde defalarca eylem yaptı. Emek Sineması’nın rant uğruna yıkılmasına tepki gösterdi. İktidar ise bu tepkiye TOMA ve biber gazı ile karşılık verdi. Heykeller için ‘ucube’ yakıştırması yapan, Beyoğlu’ndaki sokak sanatçılarını İstiklal Caddesi’nde barındırmayan Erdoğan ve iktidarının sanata yönelik baskıları Gezi Direnişi öncesinde bir hayli artmıştı. Direnişin en önemli araçlarından birisi de sanat oldu. Taksim Meydanı’nda çalınan piyano hâlâ kulaklarda tınlıyor. Gezi ile birlikte devasa bir külliyat oluştu. Sinema, roman, hikaye, şiir, tiyatro gibi sanatın hemen her alanında direnişe dair eserler üretildi.
•DAYANIŞMA VE BİRLİK RUHU
Sendikalardan siyasi partilere, meslek örgütlerinden yardımlaşma derneklerine kadar çok geniş bir toplumsal kesim bir araya geldi. Taraftar grupları direnişin sembollerinden biri haline geldi. Bir yanda elinde Türkiye bayrağı tutanlar öbür yanda HDP bayrağı taşıyanların fotoğrafı günlerce paylaşıldı. Yaşlısından gencine her yaştan yurttaş gücü yettiğince katkıda bulundu. Evlerden tencere ve tavalar çalındı, gazdan etkilenen eylemcilere yardım edildi. Direniş alanlarında ‘Taksim Komünü, Direniş Market’ isimleriyle gerçekleşen dayanışma, başka bir yaşamın en önemli savunusu oldu.
•DİRENMENİN ESTETİĞİ
Gezi Direnişi’nde direnişin estetiği en çok dikkat çeken konulardan biriydi. Yaratıcı, mizah dolu duvar yazılarından Erdoğan ve hükümet istifaya çağrıldı. Taksim’deki ‘Duran Adam’ protestosu dünyanın pek çok meydanına yayıldı. Atılan sloganlar büyük ilgi gördü. Sosyal medyanın yaratıcı içerikleri de eylemlerin yayılmasına katkı sağladı. Biber gazı ve TOMA karşısında dikilen eylemciler günlerce gündemden düşmedi. Hemen her bölgeye yayılan eylemler yerellerden de beslendi. Mizah ve direniş Gezi’nin sembollerinden biri oldu.
***
DAVANIN KRONOLOJİSİ:
İlk duruşma 3 yıl önce
Gezi Parkı direnişi ile ilgili ilk soruşturma 2013 yılında başladı. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Ali Kahveci, soruşturma sonucunda 16 kişi hakkında iddianame hazırladı. 2019 yılında iddianame 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İlk duruşma ise 24 Haziran 2019’da görüldü. İddianamede 746 müşteki yer aldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra dönemin kabinesinde yer alan Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu da müştekiler arasındaydı.
Firari savcı hazırladı
Davanın garabeti aslında soruşturmanın başlangıcında ortaya çıktı. Soruşturmayı hazırlayan savcı, daha sonra FETÖ’den aranan Muammer Akkaş’tı. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Akkaş’ın başlattığı soruşturma yeniden gündeme getirildi. 100’ü aşkın kişi hakkında İstanbul Başsavcılığı yeni bir inceleme başlattı. İnceleme Akkaş’ın açtığı dosya üzerinden yapıldı. AKP, FETÖ’cülerin hazırladığı soruşturmayla birlikte Gezi Direnişi’nden intikam almaya kararlıydı.
2017’de gözaltı
Gezi direnişini finansa ettiği iddia edilen ve “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme” suçuyla yargılanan iş insanı Osman Kavala, 18 Ekim 2017’de Gaziantep dönüşü İstanbul’da gözaltına alındı. Kavala’ya yöneltilen suçlardan birisi de Gezi direnişi dışında 15 Temmuz darbe girişiminde rol aldığına dairdi. Savcılık, 8 Şubat 2019’da emniyetten Osman Kavala ile ilgili Gezi direnişine dair kayıtları istedi.
AİHM’den karar
AİHM, 10 Aralık 2019’da Kavala’nın tutukluluğu ile ilgili hak ihlali yapıldığını tespit etti. Kavala’nın acilen serbest bırakılması gerektiğini açıkladı. Mahkeme, AİHM kararına rağmen Kavala’nın tahliyesini sağlamadı. Ancak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020’de, Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, Kavala’nın tahliye edilmesine karar verdi. Kavala, bu kararın ardından cezaevinden çıktı, ancak daha önce tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması nedeniyle yeniden gözaltına alındı.
Torba dava dönemi
22 Ocak 2021’de istinaf mahkemesi, Gezi davasındaki sanıklar hakkında verilen beraat kararlarını bozdu. Böylece Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin beraati bozuldu. İstinaf mahkemesinin kararının ardından yerel mahkeme tarafından Gezi, 15 Temmuz ve Çarşı grubu davaları birleştirildi. Torba davayla birlikte yargılamadaki usulsüzlükler arttı.
Kendisini onayladı
30. Ağır Ceza Mahkeme Başkanı Mahmut Başbuğ, 4 Şubat 2021’de darbe davasının Gezi Parkı davasıyla birleştirilmesine onay verdi. Hakim Başbuğ, 15 Haziran 2021’de Çarşı davasının görüleceği 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazı yazarak, Gezi davasıyla Çarşı davasının birleştirilmesini istedi. Ardından 28 Temmuz’da talepte bulunduğu mahkemeye geçici olarak atandı. Kendi talebini onaylayarak davaların birleşmesine yol açtı. 21 Şubat’taki duruşmada ise Çarşı davası, ana dosya davası ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle ayrıldı.
İddialar tekrarlandı
Savcı Edip Şahiner, esas hakkındaki görüşünde sanıklarla ilgili iddialarını yeniden tekrarladı. Ayrıca Hanry Barkey’in Gezi Direnişi’nde de yer aldığını öne sürerek, hükümeti yıkmayı amaçladığını savundu. Savcılığın talebi, Hanry Barkey’in de yer aldığı, yurt dışındaki sanıkların dosyalarının ayrılması, Osman Kavala ile sanıklardan Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması, diğer 7 sanığın ise 20 yıl hapisle cezalandırılması yönünde oldu.
Ceza yağdırdılar
Önceki gün ise İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan karar duruşmasında daha önce iki kere beraat eden, ancak istinaf mahkemesince beraat kararları bozulan 9 sanık hakim karşısına çıktı. Mahkeme, Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet, diğer sanıklara ise 18 yıl hapis cezası verdi. Davanın hakimlerinden Murat Bircan’ın AKP’den milletvekili aday adayı olması ve eşinin FETÖ itirafçısı olduğunun ortaya çıkması ise yargılamadaki garabetin bir özeti niteliğindeydi.
Video haberler için YouTube kanalımıza abone olun