2013’teki Gezi Parkı eylemlerine ilişkin beraat kararının bozulmasının ardından Osman Kavala’nın da aralarında bulunduğu 17 sanıklı davada dün karar çıktı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Osman Kavala’ya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Yiğit Ali Ekmekçi, Tayfun Kahraman’a da 18’er yıl hapis cezası verildi.
Karara ilişkin Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından bir basın açıklaması yapıldı.
Açıklamada, Soma davasından Çorlu tren kazasına, Aladağ yangınından Berkin Elvan dosyasına kadar pek çok toplumsal davayı takip eden TBB Çevre ve Kent Komisyonu üyesi Avukat Can Atalay’ın da bulunduğu 17 kişinin, 2013 tarihli Gezi Parkı eylemlerini organize ettikleri gerekçesiyle yargılandıkları ve ceza verildiği belirtildi.
‘ÖÇ ALMAYA YÖNELİK BİR ARAÇ OLARAK KULLANILMAYA ÇALIŞILDIĞI…’
Bir üye hakimin karara, ‘karşı oy’ kullandığı belirtilen açıklamada, “13. Ağır Ceza Mahkemesi kararına karşı oy kullanan üyenin şerhinde de ifade edildiği üzere karara esas alınan dinleme kayıtlarının kanuna ve hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, dolayısıyla hükme esas alınamayacağı, aksi kabul edilse dahi kayıtlarını destekleyen somut kanıtlar olmadığı ve tek başına dinleme kayıtlarının sanıkların üzerlerine atılı suçlardan mahkumiyetlerine yeter olmadığı, yargılanan kişilerin üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak somut, kesin ve inandırıcı başkaca delil de bulunmadığı dosya kapsamından açıkça görülmekteyken hükmolunan bu karar, yargının Gezi Parki eylemlerini itibarsızlaştırmak, suçla ilişkilendirmek ve öç almaya yönelik bir araç olarak kullanılmaya çalışıldığını bir kez daha ortaya koymaktadır.” denildi.
Diğer bir üyenin ise AKP’den aday adayı olduğu hatırlatılan açıklamada, “Ceza kararını veren heyetin bir üyesinin, davada müşteki konumunda bulunan siyasi iktidar sahiplerinin mensup oldukları partiyle açık organik ilişkisinin bulunması, tarafsızlık görüntüsünü ortadan kaldıracak sosyal medya paylaşımları yapmış olması, yargılamanın bağımsız ve tarafsız bir yargı organi tarafından adil yargılanma ilkelerine uygun olar yürütüldüğü konusunda ciddi şüpheler doğurmakta ve kamu vicdanını, adalete güven duygusunu zedeleyecek bir sonuca yol açmaktadır” ifadeleri kullanıldı.
‘ÇOK SAYIDA HUKUKİ İLKEYİ ÇİĞNEDİĞİ…’
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
* Gezi Parkı yargılamalarının çok sayıda hukuki ilkeyi çiğnediği uluslararası pek çok hukuk raporuna ve nihayet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AIHM) Osman Kavala ile ilgili verdiği karara yansımışken, AİHM’in tutukluluk tedbiriyle ilgili olarak somut ve meşru delillere dayanmadığı değerlendirmesi ortadayken, AİHM’deki dosyayla ilgili olarak Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ihlal süreci başlatmışken, yeni bir delil değerlendirmesi söz konusu olmadan verilen cezalar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan temel niteliklerini ve özellikle insan haklarına saygılı, hukuk devleti olma niteliğini bir tartışma konusu haline getirecek sonuçlar doğuracaktır.
* Buna hiçbir makamın veya organın hakkı da yetkisi de bulunmamaktadır. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı demokratik tüm haklarını kullanan insanların ve onları savunan avukatların vazgeçilmez hakkıdır.
* Bu hak insan hakları mücadelesinin vazgeçilmez temelidir. Savunma bu mücadelede vardır ve hep var olacaktır.
*Türkiye Barolar Birliği olarak yurttaşların adil yargılanma hakkına riayet eden, bağımsız ve tarafsız bir yargının inşası için mücadele etmeyi sürdüreceğimizi kamuoyunun bilgisine sunarız.