1637 gün hakkında hiçbir hüküm bulunmadan cezaevinde tutulan iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala‘nın ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildiği, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ekmekçi’nin 18 yılla cezalandırılıp tutuklandığı Gezi Parkı davası, Türkiye ile birlikte uluslararası kamuoyunda da tepkilere neden oldu.
Hukukçular, üzerine siyasetin gölgesinin düştüğü yargılama sürecinde yaşananlara ‘mantıklı’ bir açıklama bulamazken, muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere birçok kesimden eleştiriler yöneltildi.
Görüşleri merak edilen bir isim daha vardı; 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül.
O dönem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başbakanlık görevini yürütüyordu ve iki isim, ilk kez kamuoyu önünde karşı karşıya gelmişti. Daha sonra AKP ile iplerini tamamen koparan Gül, 2020 yılına gelindiğinde “Gezi olaylarıyla gurur duyuyorum” açıklamasında bulunmuştu.
Gezi döneminin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Gezi davasında çıkan kararın ardından T24 yazarı Murat Sabuncu’ya konuştu.
‘Kavala ve arkadaşlarıyla ilgili karar kamu vicdanını derinden yaraladı’
“Kavala ve arkadaşlarıyla ilgili karar kamu vicdanını çok derinden yaraladı. Beni de çok üzdü. Bu dava yargılama süreci açısından da ileride utanılacak bir yargılama süreci olarak anılacaktır” diyen Gül, şöyle devam etti:
“Osman Kavala gibi servet sahibi bir insan hoş vakit geçirmek yerine insanlık meseleleriyle uğraşmasının bedelini ödüyor, bu çok acı. Yargıtay kararına kadar bu insanların hapiste olması çok çok üzücü, vicdanları yaralayıcı bir durum.
‘Türkiye için inanılmaz bir yük oldu’
Türkiye için de inanılmaz yük oldu bu karar. İnsan hakları ve hukuk uygulamalarının zaten çok sorgulandığı dönemde, Türkiye’ye kötülük yapmak isteyenler ancak bu kadar zarar verebilirlerdi. Milyonlarca dolarlık Türkiye aleyhtarı bir kampanya yapmak isteseler, zaten imajı bozuk olan Türkiye’yi dünya kamuoyunda ancak bu kadar olumsuz gündeme getirebilirdi.”
Daha sonra Sabuncu, 11. Cumhurbaşkanı’na Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kavala için verdiği hak ihlali kararının yok sayılmasını ve mahkeme heyetinde yer alan bir hakimin, geçmişte AKP’den milletvekili aday adayı olmasını sordu. Gül’ün yanıtları şöyle oldu:
‘Modern dünyadan ne kadar kopuk olduğumuzu göstermesi açısından utanç verici’
“AİHM içtihatlarının yargı sürecinde dikkate alınmamış olması hem kabul edilemez hem de çok üzücü. Parçası olduğumuz modern dünyadan ne kadar kopuk olduğumuzu göstermesi açısından da ayrıca utanç verici. Türkiye’nin tekrar demokrasiye dönmesi, insan haklarını da güncelleyecek şekilde çaba sarfetmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları yönüne evrilmesi gerekirken bu karar şok edici ve yük oldu. Kavala’nın ve tutuklanan diğer isimlerin içeride çekeceği eziyet çok acı. En az onun kadar, çelişkili yargılama süreçlerine tanık olmuş bu davanın Türkiye’ye kaybettirdiklerini görmek de acı.
‘Bu davadan gönüllü olarak çekilmesini beklerdim’
Hâkim konusuna gelince. Doğrusu bu davada, daha önce aday olmuş ve seçim kampanyasına katılmış bir hakimin kendisinin bu davadan gönüllü olarak çekilmesini beklerdim. Mesleğine hakimlik kariyeriyle başlayıp öyle kıdem alan hakimlerin bu davada karar verici durumda olması tartışmalara fırsat vermezdi.”
Gül, “Gezi sizin için ne ifade ediyordu?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
‘Gezi olayını AK Parti açısından olumlu bir ilerleme olarak görmüştüm’
“Ben o gün Gezi olayını AK Parti açısından olumlu bir ilerleme olarak görmüştüm. Faili meçhuller için değil çevre için itiraz eden Chicago’daki Londra’daki gibi eylemler. Ortadoğu ülkelerinin problemlerini değil gelişmiş ülkelerin problemlerini yaşıyor olmanın bir göstergesi. Problemlerimiz bile gelişmiş ülkelerin problemlerine benzemeye başlamıştı. O gün oradaki insanlarla diyalog kurup, anlaşarak çok kolay bir uzlaşmayla çıkmak mümkünken, aşırı müdahaleler neticesinde uzun dönem uykuda olan illegal örgütlerin uyanmasına, harekete geçmesine ve vandallıklarına fırsat verildi. “