Bakan Ersoy: “Çanakkale duygusu ve bilgisi özümsenmeli”
Çanakkale Kara Muharebeleri’nin 107’nci yılı dolayısıyla ilk tören Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nca, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve yabancı ülke temsilcilerinin katılımıyla Şehitler Abidesi’nde gerçekleştirildi.
Törene, Bakan Ersoy’un yanı sıra Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş, Yeni Zelanda Gaziler Bakanı Meka Whaitiri, 1. Ordu Komutanı Korgeneral Kemal Yeni, AK Parti Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, İrlandalı Büyükelçi Sonya McGuinness, Avustralyalı Büyükelçi Miles Armitage, Yeni Zelandalı Büyükelçi Zoe Coulson-Sinclair, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Jurgen Schulz, Kanada’nın Ankara Büyükelçisi Jamal Khokhar, Faslı Ankara Büyükelçisi Mohammed Ali Lazreq ile gaziler ve yabancı misyon temsilcileri katıldı.
Bakan Ersoy: “Çanakkale, Türk milletinin atan kalbidir”
Tören, Türkiye Cumhuriyeti adına Bakan Ersoy’un anıta çelenk sunmasıyla başladı. Bakan Ersoy, törende yaptığı konuşmada Çanakkale’yi “tek vücut olmuş Türk milletinin birlikte atan kalbi, beraber yürüdüğü yol, her şeyini feda etmeye hazır olarak kenetlendiği inanmışlık” diye tanımladı. Çanakkale’nin aynı zamanda insanın hayatına yön veren, neden yaşadığına dair farkındalığı olduğunu ifade eden Bakan Ersoy, “Bu farkındalığı edinenler seçimlerinde tereddüt etmez, pişmanlığa düşmez. Burada vatanını savunanlar ne için yaşadıklarını, hayatın nelerle anlam kazandığını ve neler kaybedildiğinde bu anlamın da yitip gittiğini çok iyi biliyorlardı. Ondan dolayı Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından gelip omuz omuza verenlerin ve geri dönmeyi düşünmeyenlerin zaferidir Çanakkale” dedi.
Çanakkale’nin, insana verilen değerin, insan hayatına duyulan saygının en uç koşullarda bile esnemediğini vurgulayan Bakan Ersoy, şöyle konuştu:
“Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan başlayarak Mısır’a kadar adım attıkları her yerde Anzak askerlerine hep şunlar söyleniyordu: ‘Türkler kötü, acımasız ve zalimler. Değerlerinizin, inançlarınızın düşmanı ve uygar dünya için tehlikeliler.’ Kulaklarınıza tanıdık geliyor değil mi? Özellikle burada Mehmetçik’le yan yana yatan yabancı askerlerin akrabalarına sesleniyorum. Televizyonunuzu açtığınızda, haberleri, tartışma programlarını, milyonlarca dolarlık filmleri ve dizileri izlerken kulağınıza benzer cümleler takılıyor değil mi? Birileri sizler için düşman profili çizmeye devam ediyor. O zamanlar Türkler’di, şimdi çerçeveyi daha da genişlettiler. 2 milyara yaklaşan nüfusuyla İslam dünyasının sizin düşmanınız olduğunu söylüyorlar. Atalarınız gerçekleri, binlerce kilometre aşıp Türklerle yüz yüze geldiğinde ve maalesef savaşın yıkımı içinde görebildiler. Onlara söylenenlerin aksine Türkler, düşmanın yarasını saracak derecede merhamet ve hoşgörü sahibiydi. Savaş alanında bile eğer seçeneği varsa öldürmek yerine yaşatmayı seçiyordu.”
Konuşmasında Avustralyalı bir askerin sözlerine yer veren Ersoy, şu ifadeleri kullandı:
“Şöyle anlatıyor Avustralyalı Çavuş Collyer: ‘Bir keresinde 12 yaralı askerimiz, cephede Türk Kızılay ekibi tarafından bulunur. Esir alınmazlar. Yaraları sarılır ve kendilerine, ‘Sizinkiler gelip sizi alır’ denilip bırakılırlar. Bir başka sefer bir Türk askeri, yaralı ve yürüyemeyen bir askerimizi bulur. Yaralarını temizleyip sarar. Onu kuytu bir yere yerleştirir. Arkadaşları tarafından bulunması gecikebilir endişesiyle de yanına bisküvi ve su bırakır.’ Sayısız askerin ve komutanın anılarından, mektuplarından, günlüklerinden bu örnekleri çoğaltabilirim. İstanbul’da Türk askerlerinin omuzunda taşınarak törenle gömülen Avustralyalı askerden, cephede Anzaklar tarafından bir arkadaşları ölmüşçesine özenle defnedilen Türk askerine bu toprakların bambaşka insan hikâyelerine şahit oldu. Peki sonuç nedir diye sorarsanız, savaşa gelirken ‘Ağza alınmaya değmez Türk’ ifadesiyle tanımladıkları insanları ‘Düşmanımız, dost Türk’ gibi durum ve duygudaki tezatı, değişimi anlatan bir söylemle anmaya başlamışlardır ve bu sözün içi gerçekten de doludur.”
“Çanakkale duygusu ve bilgisi özümsenmeli”
Çanakkale’nin duygusunun ve bilgisinin özümsenmesi çağrısında bulunan Bakan Ersoy, “Bu mezarlıkların her birini aklınızda ve kalbinizde taşıyın. Ne zaman birileri sizi nefretle, öfkeyle, ayrımcılık ve ötekileştirme duygularıyla doldurmaya çalışırsa o yalanları alın, bu mezarlara gömün ve size gerçeği miras bırakan atalarınızın hatırasını onurlandırın” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Anzak askerlerinin annelerine yazdığı mektubu anımsatan Bakan Ersoy, “O ifadelerin sıradanlaşmasına izin vermeyin. O mektubun, bir iyi niyet ve nezaket göstergesi olmasının ötesindeki anlamının farkında olun. O sözler Mehmetçik ve Anzaklar gibi savaşı cephede yaşayıp, kaybedilen canların acısını kalbinde hissedenler ile savaşlardan, kutuplaşmalardan, ölümlerden beslenenler arasındaki ruh ve karakter farkıdır: Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır” dedi.
“Hatıranız sahipsiz değildir, rahat uyuyunuz”
Dünyanın bugün de ayrışmanın, ötekileştirmenin sebep olduğu insan dramlarıyla sarsıldığını vurgulayan Bakan Ersoy, sözlerine şöyle devam etti:
“İnsan hayatının değerini sarı saçlı, mavi gözlü olup olmadığıyla ölçen ırkçı zihniyet hastalık gibi yayılıyor. Yarattıkları ve besledikleri bu anlayışla sebep oldukları yıkım ve gözyaşının kendilerine ulaşmayacağını sananlar, bilin ki ne olup bittiğini bile anlayamadan tutuşturduğunuz ateşin içine düşeceksiniz. Kimse bu gerçeği göremeyecek kadar cahil ve tarihten bihaber olamaz. Sadece umursamıyorlar ama biz umursuyoruz. Dil, din, renk, kültür ayırmaksızın insan paydasında buluşan, birbirini tanıyan, anlayan ve hoşgörü içinde birlikte yaşayan bir dünyayı kurmak zorundayız. Aksi takdirde ne olacağını görmek isteyenler dünyanın geldiği duruma baksın ve lütfen çok geç olmadan ayağa kalksın. Umuda, ilhama, harekete geçecek iradeyi kendinde bulmaya ihtiyaç duyan herkesi Çanakkale’ye davet ediyorum. Burada son nefeslerini veren insanların mirasında aradığınız her şeyi bulacaksınız.”
Kaşdemir: “Bu topraklar artık barışın ve huzurun adresi”
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı İsmail Kaşdemir de konuşmasında Çanakkale’yi geçilmez yapan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle, Mehmetçik’le koyun koyuna yatan İtilaf Devletleri askerlerini de saygıyla andığını söyledi.
Kaşdemir, 107 yıl önce güçlü ancak haksız olanlara karşı haklı ve onurlu bir mücadele verildiğini belirterek, şöyle konuştu:
“107 yıl önce büyük bir savaşa sahne olan bu topraklar şimdi barışın, huzurun ve güvenin adresi olmuştur. Şehitlikleriyle, kaleleriyle, siperleriyle, tabyalarıyla, müzeleriyle ve bozulmamış doğasıyla Tarihi Alan tam bir açık hava müzesi haline gelmiştir. Dünyanın en iyi korunmuş savaş alanı olan Tarihi Alan, dünyanın en çok ziyaret edilen açık hava müzesi olma yolunda ilerlemektedir. Çanakkale denildiği zaman Türk milletinin kalbi bir başka atmakta Çanakkale dendiği zaman adeta akan sular durmaktadır. Gözümüz gibi baktığımız basmaya kıyamadığımız Çanakkale ruhunun doğduğu bu topraklar milletimizin severek ve koşa koşa geldiği bir buluşma noktası haline gelmiştir. Tarihi Alan, ülkemizde olduğu kadar dünyada da önemli bir ziyaret ve buluşma noktası haline gelmiştir. Biz Türk milletinin tüm evlatlarının Tarihi Alan’ı ziyaret etmelerini Çanakkale Ruhunu hissetmelerini arzu ediyoruz. Ayrıca bütün yabancı misafirlerimizi burada daha fazla ve daha kalabalık olarak ağırlamaktan büyük memnuniyet duyacağız.”
Kaşdemir, önceki yıllarda Tarihi Alan’da bulunan şehit Safranbolulu Mehmet Çavuş’a ait olan mezar taşında yazan Çanakkale ile ilgili dörtlüğü de okudu.
Konuşmaların ardından şehit olan askerler için dua okundu.
SOLOTÜRK’ten nefes kesen gösteri
Türk ve Anzak askerleriyle gaziler ve izcilerin tören geçişi yaptığı programda, Bakan Mehmet Nuri Ersoy, abidede bulunan temsili şehit mezarlarına karanfil bırakarak, şehitlik anı defterini imzaladı ve dua etti. Ardından protokol üyeleri SOLOTÜRK’ün Çanakkale Boğazı üzerindeki gösterisini izledi.
Şehitler Abidesi’ndeki törenin ardından sırasıyla Fransız Anıtı’ndaki ve İngiliz Anıtı’ndaki törenlere geçildi. Buradaki törenler ise saygı duruşu ve ülkelerin Milli marşlarının okunmasının ardından anıtlara çelenk bırakılmasıyla son buldu.
Savunmanın Kalbi Bigalı Kalesi
Çanakkale Kara Muharebeleri’nin 107. Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Çanakkale Boğazı’nın güvenliğini sağlayan kilit noktalardan olan ve restorasyon çalışmaları ile eski ihtişamına kavuşan Bigalı Kalesi’nin açılışı gerçekleştirildi. 1815-1818 yılları arasında inşa edilen ve Çanakkale Muharebelerinde, tamir, bakım ve ikmal çalışmalarında önemli bir yere sahip olan Bigalı Kalesi’nin açılış töreni Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve protokol heyeti tarafından yapıldı. Açılışın ardından Bakan Ersoy, büyükelçiler ve yabancı heyetlerle birlikte iftar programına katıldı.
Restorasyon Çalışmalarının Teması ‘Silah Tamirhanesi’
Günümüze; harap halde bir mescit, çeşme, büyük cephanelik, iki küçük cephanelik ve temel izleri görülen kışla binasıyla ulaşan kalenin 2017 yılında başlayan restorasyon çalışmaları tamamlandı. Çevre düzenleme projesi kapsamında da karargâh binası müze yapısı, idari bina, kafeterya yapılarının imalatları ile kıyı koruma imalatı tamamlandı. Bigalı Kalesi’nin karargâh binasında yapılacak teşhir-tanzim projelerinde de ana tema dönemin Silah Tamirhanesi olarak belirlendi. Bu kapsamda yapılan çalışmalarla tamamlanan ve eski ihtişamına kavuşan savunmanın kalbi Bigalı Kalesi ziyaretçilerini ağırlamaya başlıyor.
Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı