Laboratuvar ortamında geliştirildi! ‘Bursa siyahı’nın ihracat yolculuğundaki kaybını azaltacak
Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Furkan Türker Sarıcaoğlu yönetiminde “Bursa Siyah İncirinde Hasat Sonrası Kayıpların Azaltılması İçin Siklodekstrin/Uçucu Doğal Bileşen İnklüzyon Kompleksleri İçeren Polilaktik Asit Esaslı Biyobozunur Nanolif Ambalajların Geliştirilmesi” projesi hazırlandı.
Uzmanlar, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğünce (TAGEM) “Ar-Ge Destek Programı” kapsamında desteklenen proje ile çabuk bozulabilen ürünlerin üreticiden tüketiciye giden süreçte oluşan kayıpları azaltmak için çalışmaya başladı.
BTÜ laboratuvarlarında üretilerek denemelerinden başarılı sonuçlar alınan biyobozunur nanolif ambalajla, coğrafi işaret tescilli siyah incirin yanı sıra çilek, ahududu, böğürtlen, yaban mersini, goji berry (kurt üzümü) gibi meyvelerin de ekonomik ömürlerinin uzatılması hedefleniyor.
Üniversite-sanayi iş birliği çerçevesinde bir firmayla ortak yürütülen ve patent başvurusunda bulunulan çalışmayla, her bir meyveyi sarabilecek boyutlarda olacak ambalajın seri üretimine bu yaz geçilmesi planlanıyor.
Proje yöneticisi Doç. Dr. Furkan Türker Sarıcaoğlu, AA muhabirine, hasadı ağustosun ortalarında başlayıp 2 ay süren Bursa siyahının, yüksek oranlarda ihracatı yapılan getirisi yüksek bir ürün olduğunu söyledi.
İhracat sürecinde üründe çürüme, deformasyon ve bozulmaya bağlı kayıplar meydana gelebildiğini belirten Sarıcaoğlu, bunu minimize ederek Bursa siyah incirinin raf ömrünü müşteriye ulaşana kadar etkin bir şekilde koruyabilecek bir ambalaj geliştirmeyi planladıklarını aktardı.
Biyobozunur özelliklerde, herhangi bir kimyasal, sentetik koruyucu, katkı maddesi içermeyen ambalaj için insan saç telinin yaklaşık binde birinden daha ince özellikle nanoliflerden yararlandıklarını dile getiren Sarıcaoğlu, “Bu ambalaj malzemesinin boyutunu nano boyutlara indirebildiğimiz için etkinliği çok daha yüksek, muhafaza süresi çok daha uzun. Üründeki herhangi bir olumsuzluğu önleyebilecek etkinliğinin çok daha yüksek olacağını düşünüyoruz.” dedi.
– ÇİLEĞİ ODA KOŞULLARINDA BOZULMADAN 5 GÜN MUHAFAZA EDEBİLİYOR
Sarıcaoğlu, projede elde ettikleri ürünün faydasının, maliyetinden çok daha yüksek olacağını vurguladı.
Seri üretime bu yaz başlamayı planladıklarını bildiren Sarıcaoğlu, “Üretimi gerçekleştirebilmemiz için proje kapsamında satın almasını gerçekleştirdiğimiz bir cihaz ekipmanının gelmesi gerekiyor. Bu ekipmanı haziran veya temmuz ayı içinde teslim alacağız. Teslimatı aldıktan hemen sonra üretimler başlayacak.” ifadesini kullandı.
Çilekte uyguladıkları işlemler sonucu bu meyvenin oda koşullarında bozulmadan 5 gün saklanabileceğini ortaya koyduklarını ifade eden Sarıcaoğlu, “Firmalarla görüştük. Alara Tarım AŞ projemizin ortağı firma. Firmayla yaptığımız görüşme neticesinde incir kayıplarının ciddi oranda olabileceğini, yüzde 5’lere varan kayıpların söz konusu olduğunu ve bu kaybın azaltılması için de etkin bir yöntem aradıklarını onayladılar. Projemize sıcak yaklaştılar ve desteklemeye karar verdiler.” diye konuştu.
Projenin araştırmacılarından Dr. Öğretim Üyesi Adnan Fatih Dağdelen de Bursa siyahındaki kayıpların mevcut ambalajlarla önlenemediğini belirtti.
Denemelerinden olumlu sonuç elde ettiklerini aktaran Dağdelen, bu ambalajın çabuk bozulan ürünlerde, ahududu, böğürtlen gibi berry grubu meyvelerde umut vadettiğini anlattı.
Dağdelen, ambalajın farklı formlarda kullanılabileceğini ifade ederek, şu bilgileri paylaştı:
“Nanolif olması bir yana buradaki özgünlük, bunun içine katacağımız aktif bileşenler. Bu bileşenleri ihtiva eden bir ambalajı A4 kağıdı gibi de üretebiliyoruz, cihazın modifikasyonuna göre bireysel kaplama da olabilir zaman içinde ancak bizim yola çıkış hedefimiz, A4 kağıdı ve pamuk gibi ince bu şekilde mevcut viyollerin altına sermeyi, üzerine de bir kat serip rafa kadar bu şekilde koruması. Şimdilik bu şekilde bir ambalaj dizayn edeceğiz.”
Ürünün nanolif, biyobozunur, aktif bileşeninin doğal bir katkı olması ve yavaş salınması gibi artılarının bulunduğuna değinen Dağdelen, uzun süre koruyuculuk özelliğini sürdüreceğine inandıklarını sözlerine ekledi.