Başta Japonlar olmak üzere Asya tarafının eğlence sektöründe akıllara kazınmış izleri bulunuyor. Sevseniz de sevmeseniz de Asya taraflarından çıkan animelerin, mangaların, oyunların ve bunlar gibi diğer eğlence içeriklerinin tüm dünyada büyük rağbet gördüğü su götürmez bir gerçek.
Bu eğlence içeriklerinin ne zaman doğduğu ve nasıl geliştiği gibi tarihî konulara değinmeyecek olsak da, bu içeriğimizde söz konusu Japon merkezli içeriklerin gelişiminde kilit rol oynamış olan iki isme yakından bakacağız. Aynı soyismi kullanmalarına rağmen kan bağı bulunmayan bu iki isim hem sinema hem de oyun kültüründe derin izler bıraktı.
Karşınızda Hidetaka Miyazaki ve Hayao Miyazaki:
İki isim de uzun zamandır internette tanınıyor olsa da özellikle Hidetaka Miyazaki, Elden Ring oyunuyla son zamanlarda daha çok karşımıza çıkıyor. Elbette bu, Hidetaka’nın ilk gündem oluşu değil. Zira kendisi Souls türünün kilit oyunlarında, yani Dark Souls serisinde yönetmenlik yapmış, başarısıyla birçok ödüle layık görülmüştü. Buradaki başarısı, diğer birçok oyun şirketine ilham kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.
Hayao Miyazaki ise anime izleyenlerin, hatta animeye kenarından bakanların bile duyduğu bir isim. Yaşlanmanın eğlenceyi kenara bırakmaya bahane olamayacağını tüm dünyaya gösteren Hayao Miyazaki, animasyonun en büyük ustalarından biri olarak görülüyor. Çok sayıda ödüle layık görülen Hayao, Hidetaka’nın oyun dünyasındaki etkisine benzer bir etkiyi sinema dünyasında oluşturdu.
Bu bağlamda kabaca bu ikili, farklı alanlarda bildikleri yolları izleyip eğlence sektöründe Japonya’nın yerini adeta çerçevelemiş oldu.
Yediden yetmişe herkese hitap eden filmleriyle tanınan Hayao Miyazaki:
Hayao, kendisini bir anime sanatçısından çok film yönetmeni, eserlerini ise animeden çok film olarak görüyor. Bu bağlamda kendisi, sadece hikayeleri anlatmak için animasyon tekniğini kullandığını söylüyor. 1941 yılında doğan Hayao, ilerleyen yaşına rağmen yaratıcılığından ve hikâye anlatıcılığı konusundaki yeteneğinden bir şey kaybetmemiş, birkaç kere emekli olduğunu açıklamış olsa da kendini yine kâğıt ve kalemin önünde bulmuştur.
“Modern hayatın çökmesini ve her yeri yabani otların kaplamasını sabırsızlıkla bekliyorum.”
Studio Ghibli’nin kurucu üyelerinden olan Hayao, stüdyonun bugünlere gelmesinde kilit rol oynadı. Yönettiği filmlerde özellikle doğa sevgisini aşılamaya çalıştı. Bunun yanında hayata dair sayısız önemli derslerin verildiği bu filmlerde ne çocukça bir anlatımı ne de çocukların anlayamayacağı derecede olgun bir anlatımı benimsedi. Bu durum da hâliyle her yaştan izleyiciyi eserlerine çekti.
Spirited Away, Nausicaa of the Valley of the Wind ve Porco Rosso gibi birçok eserin yönetmen koltuğunda oturmuş olan Hayao, geçmişten günümüze biriktire biriktire getirdiği devasa ünüyle anime kültürünü derinden etkiledi ve dünyanın farklı yerlerinde çok sayıda kişiye ulaşmasına zemin hazırladı.
Hayao’nun How Do You Live? isimli, 2024’e kadar çıkması beklenen uyarlama bir yapımının olduğunu da son olarak belirtelim.
Hidetaka Miyazaki’ye gelecek olursak, kimileri yatıp kalkıp ona küfrediyor, kimi de oyun dünyasına sunduğu nimetlerden dolayı onu yüceltiyor:
Elbette burada saf bir nefretten bahsetmiyoruz. Söz konusu küfürler aslında Hidetaka’ya değil, gelişiminde ve yayılmasında büyük rol oynadığı, oyuncuların sinirlerini alt üst eden Souls türüne ediliyor. Özellikle türün kendisine alışık olmayıp bu oyunlarda tabir yerindeyse daha toy olan kişiler, oyunları oynarken klavyelerini kırabiliyor.
Bunu souls türünün getirisi olarak görelim. Oyunları oynadıkça asıl önemli olanın yetenekten çok karşınızdaki düşmanı anlamak olduğunu anlarsınız. Çünkü souls türünde bir düşmanda uyguladığınız taktik bir sonraki düşmanda pek işe yaramaz. Hatta bazen aynı düşmanda bile bu durumu görürüz.
From Software’da deneyimsiz çalışandan genel müdüre:
1974 doğumlu olan Hidetaka aslında PlayStation 3’e çıkış yapan Demon’s Souls ile medyada tanınmaya başladı. Söz konusu oyun başta umutsuz vaka olarak görülüyordu. Bu da kaybedecek bir şey olmadığından iplerin Hidetaka’ya teslim edilmesini sağladı. Oyunun çıkışını takip eden birkaç ayda çok sayıda satışı gerçekleşti. Bu sayede yayımcılar, oyunu Japonya pazarının dışına taşıdı.
Hidetaka’nın Dark Souls ile devam eden başarısı Sony’nin de dikkatini çekince Bloodborne karşımıza çıktı. Buradan sonra Dark Souls 3’ü, Sekiro: Shadows Die Twice’ı ve son olarak gündemden düşmek bilmeyen Elden Ring’i gördük.
Bu oyunların yönetmenliğini yapan Hidetaka, önümüze başarılı oyunlar sunmakla kalmadı:
Bir yandan da oyun dünyasındaki diğer şirketlerin oyun geliştirme yollarını etkiledi. Darksiders gibi birçok öne çıkan/çıkmayan yapım, souls türünün farklı mekaniklerini barındırmaya başladı. Örnek olarak Darksiders 3’te souls oyunlarında görmeye alıştığımıza benzer bir dövüş mekaniği bulunuyor.
Bunun yanında kendisi birçok bağımsız yapımcıya da ilham kaynağı oldu. Bugün Steam’e girdiğinizde birbirinden farklı sanat tasarımlarına, karakter çeşitlerine ve hikâye anlatımına sahip olan çok sayıda souls oyunu bulabilirsiniz. Bu durumu büyük ölçüde Hidetaka’nın azmine, kararlılığına ve yaratıcılığına borçluyuz.
Son olarak: Souls oyunlarının amacı sizleri sinirden çıldırtmak değil
Bu oyunların zor olmasının sebebi oyunu bitirmek için daha fazla vakit harcamanız değil. Burada zorluk, başarı hissini sizlere tattırmak için araç olarak kullanılıyor. Söylediğimiz gibi, ne kadar yetenekli olursanız olun, bu oyunlarda karşınızdaki büyük düşmanları anlamazsanız onları geçmeniz imkânsıza yakın.
Bu, kendi tercihinize göre aldığınız silahların ve yine kendi tercihinize göre izlediğiniz yolun sizi ulaştırdığı bir durum. Yani bir düşmanın nasıl alt edileceğine dair videolar izleseniz bile zamanlamanız kötüyse, geliştirmek için oyunu yine sizin oynamanız gerekecek.
Bunca şeyin arasında direkt olarak bir hikâye de verilmiyor. Zorluklarına odaklandığınızdan souls oyunlarının hikayesi olduğunu düşünmemiş bile olabilirsiniz. Burada Hidetaka, direkt önlerine koymaktansa oyuncuların hikâyeyi çıkarım yaparak anlamasını tercih ediyor.
Japonya’nın eğlence sektöründeki devasa konumu tartışılmaz. Hidetaka ve Hayao Miyazaki’nin de gördüğümüz üzere bunda etkisi büyük. Elbette bu konudaki etkili isimler bahsettiğimiz iki isimle sınırlı değil. Zira Hideo Kojima gibi farklı büyük isimler de bulunuyor. Bu isimler hakkındaki düşüncelerinizi ve varsa hikayesini okumak istediğiniz diğer isimleri yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.