Güneş’in Gökyüzüne Her 12 Ayda Sadece 1 Kez Çizdiği ‘Sonsuzluk İşareti’ Nasıl Mümkün Oluyor?

Güneş’in gün içinde doğu tarafından kendini gösterip batıya doğru ilerlediğini ve öğle saatlerinde tepe noktasında olduğunu biliyoruz. Konuyu bununla noktaladığımızda ise doğal olarak yıl boyunca Güneş sabir bir çizgide ilerliyormuş gibi bir algı oluşuyor. Fakat aslında bu konu düşünülenden çok farklı.

Aslında Güneş, bir yıl içinde sekiz (8) işareti çizerek ilerliyor. Yılın sonunda bu çizimin tamamlanmasıyla karşılaşılan şekil ise Analemma olarak adlandırılıyor. Çoğu kişinin farkında olmadığı bu durumu görebilmek için daha geniş çaplı düşünerek iki etkeni konuya dâhil etmemiz gerekiyor.

Birbirine bağlı olan bu etkenlerin ilki, gezegenimizin Güneş’in etrafında izlediği yörünge:

Dünya, yılın belli zamanlarında Güneş’e yaklaşarak bir nebze daha hızlı, diğer zamanlarda ise daha yavaş ilerliyor. Bu da Güneş’in çevresinde çemberden ziyade eliptik bir yörünge izlemesinden kaynaklanıyor. Analemma’nın genişliği bu hareket sonucunda oluşuyor. Dünya hızlandığı zamanlarda daha büyük kısmın ortaya çıktığını görüyoruz.

İkinci etkenimiz ise eksen eğikliği:

Bunun ne olduğunu kısaca açıklayalım. Dünya’nın hem Güneş’in etrafında dönerken sahip olduğu bir dönme ekseni hem de yörünge ekseni bulunuyor. Bu ikisinin arasındaki açıya ise eksen eğikliği diyoruz. Dünya’mızın eksen eğikliği yaklaşık 23,5 derece olduğundan üstteki görüntüde olduğu gibi dik değil, hafif yamuk bir şekilde kendi etrafında dönüyor.

Bu eksen eğikliği sayesinde de mevsimler değişiyor, günler uzayıp kısalıyor ve Güneş’in gökyüzünde ulaşabileceği konum zamanla farklılaşıyor. 21 Haziran ve 21 Aralık günlerini hepimiz duymuşuzdur. Sırasıyla Kuzey ve Güney yarım kürede en uzun gündüzlerin başladığı bu günlerde Güneş, ulaşabileceği en yüksek noktaya ulaşır ve zıt yöne doğru harekete geçer.

Yani aşağıda gördüğünüz görselde uçlardaki noktalar, kabaca bu iki güne denk geliyor. Kuzey yarım küredekiler daha küçük olan kısmın üstte olduğunu görürken güney yarım küredekiler bunun tam tersini görüyor:

Şimdi şartlarla biraz oynayalım: Yörüngemiz eliptikten ziyade çember şeklinde olsaydı Analemma nasıl görünürdü?

Analemma

Yörüngeyi kusursuz bir çembere çevirip eksen eğikliğini olduğu gibi bıraktığımız bu durumda, gökyüzünde oluşan sekiz rakamının bir kısmı büyük olurken diğeri küçük olmazdı. Onun yerine ikisi de eşit boyutta olurdu.

Yörüngemizi eliptik şekilde bıraktık diyelim. Eksen eğikliği olmasaydı, yani Dünya eğik değil de düz ilerleseydi Analemma nasıl olurdu?

Analemma

Bu senaryoda ise sekiz biçimine tamamen veda etmiş olurduk. Onun yerine Güneş, gökyüzünde elips şeklinde bir yol izlerdi.

Son olarak, hem Dünya’nın eksen eğikliği olmasaydı hem de Güneş’in etrafındaki yörüngesi çember şeklinde olsaydı Analemma nasıl görünürdü?

Çember şeklinde yörünge

Bu senaryo ise en sıkıcısı diyebiliriz. Zira yıl içinde Güneş’in belli bir vakitteki konumu sürekli aynı olurdu. Yani bu anı yakalamak isteyen fotoğrafçılar, yıl sonunda bir noktadan fazlasını elde edemezdi.

Peki diğer gezegenlerde durum nasıl:

Mars'tan Analemma

Mars

Analemma az önce bahsettiğimiz iki etkene, yani izlenilen yörüngenin şekline ve eksen eğikliğine bağlı. Yani farklı bu ikisinin farklı kombinasyonlarda olduğu gezegenlerde, Dünya’dan gördüğümüz sekiz şeklinden farklı izler oluşur. Diğer gezegenlerde Güneş’in yıl içindeki hareketi şu şekilde:

Merkür: 1 gün 2 yıla eşit olduğundan tek nokta Venüs: Elips Dünya: 8 ya da sonsuzluk işareti Mars: Pena şekli Jüpiter: Elips Satürn: Gözyaşı Uranüs: Sekiz Neptün: Sekiz Plüton: Devasa bir sekiz

Analemma, Güneş’in yanında ‘Ay’ın hareketlerini takip ederek de oluşturulabiliyor

Ay Analemması

Konu hakkındaki düşüncelerinizi yorum kısmında paylaşabilirsiniz.

Kaynaklar: Matematiksel, Evrim Ağacı, Forbes, Love the Night Sky

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir