Grup Laçin: ‘Samsak Döveci’ni magazinel olmadığımız için patlatamadık

Grup Laçin’in 30 yılı aşan bir tarihi var. İzmir’de bir grup genç müzisyen tarafından kurulan grup, 90’lı yıllarda arka arkaya yayınladıkları albümler ve türkülere getirdikleri farklı yorumlar Türkiye’nin en çok dinlenen gruplarından biri olmuştu. Özellikle 1998’de yayınladıkları ‘Bekar Gezelim’ albümü, aynı isimli türkü ve o türküye özel koreografileriyle o yıllarda her eve giren Grup Laçin’in 2013’te seslendirdiği ‘Samsak Döveci’ bir süredir ortalığı kasıp kavuruyor. TRT’deki programlarında, bir dönem Grup Laçin’in parçası da olan klarnet sanatçısı Serkan Çağrı ve türkücü Elif Buse Doğan’ın yorumladığı türkü, programın yayınlanmasıyla birlikte özellikle TikTok’ta milyonlarca kez paylaşıldı, sosyal medyada defalarca kez “trend” oldu. Geçtiğimiz hafta ‘Samsak Döveci’nin popülerliği, türküyü programda yorumlayan iki sanatçının arasını açtı. Türküyü ayrı ayrı yeniden yorumlayarak yayınlayan iki sanatçının karşılıklı suçlamaları ve iddiaları haberlere de taşındı.

Diğer yandan ‘Samsak Döveci’ni ilk yorumlayan Grup Laçin de türkünün şöhretiyle birlikte bir süredir içinde bulundukları sessizliği bozdu. Grup televizyon programlarına çıkmaya, konser teklifleri almaya başladı. ‘Samsak Döveci’ne sahip çıkmak istediklerini, çünkü meşhur olan Elif Buse Doğan-Serkan Çağrı versiyonun zaten kendi düzenlemeleri olduğunu söyleyen grup üyeleri, şimdi hem ‘Samsak Döveci’ ile hem de yeni çalışmalarıyla dinleyicilerinin karşısında çıkmaya hazırlanıyor.

Grup Laçin’in solisti Hakan Alkar ve 90’lı yıllarda kendine özgü saçları ve sahne şovlarıyla öne çıkan perküsyon sanatçısı Teoman Dalcı ile ‘Samsak Döveci’ fırtınasını ve grubun çalışmalarını konuştuk.

”SAMSAK DÖVECİ’Nİ YORUMLAYANLAR AHDE VEFASIZLIK YAPTI’

Grup Laçin neler yapıyor bu sıralar?

Teoman Dalcı: Bizim pandemiden önce başlayan bir sürecimiz vardı. ‘Bekar Gezelim’ parçasını tekrar yorumladık, günümüz sound’una taşıdık. Ona bir de klip çektik. Ayrıca türkü formunda yeni bir bestemiz var, onun üzerinde çalışıyorduk ki pandemi patladı. Tabii bütün projeler ertelendi. Açılmayla birlikte tekrar birlikte bir şey yapmaya başlayalım derken de ‘Samsak Döveci’ patladı. Televizyon programlarına çağırmaya başladılar bizi.

Hakan Bey siz bir dönem gruptan ayrılmıştınız değil mi?

Hakan Alkar: Tabii insanın yaşadığı inişler çıkışlar, piyasanın koşulları takdir edersiniz ki, biraz da tecrübesizliğimiz diyelim, öyle bir dönem yaşandı. Ama zaten o dönem, bizim açımızdan sahne temposunun dinginleştiği, daha az konser yaptığımız bir dönemdi. Psikolojik olarak kendimizi toparlamaya ihtiyacımızın olduğu bir dönemdi.

Samsak Döveci son dönemde nasıl, neden patladı? Siz 2013’te bu türküyü yorumlamıştınız, böyle bir popülarite kazanmamıştı o dönemde. Sosyal medya etkisine mi bağlıyorsunuz bunu?

TD: Evet, büyük ölçüde bundan kaynaklanıyor. 2013’te elimizde yayınlamak üzere birkaç türkü vardı, bir single çıkaracaktık. Yapımcı bu türküyü işaret etti ve bunu yayınladık. Ancak o dönemde yapımcı bizim istediğimiz promosyon çalışmasını yapmadı maalesef. Birkaç televizyon ve radyo programı, birkaç röportaj dışında pek bir tanıtımı olmadı. O konudan mustarip olduğumuz için türküyü istediğimiz kadar tanıtamadık. Yakın zamanda Serkan Çağrı ve Elif Buse Doğan programlarında bu türküyü seslendirdiler. Ben de o programın izleyicisiyim her hafta. Grup Laçin’den çok eser okuyorlar ve Laçin’in düzenlemeleriyle yorumluyorlar birebir. Hatta türküden önce ya da sonra da “Biz bunu Grup Laçin’in düzenlemesiyle okuduk” diyorlar, teşekkür ediyorlar. “Langıdı lang lang” kısmı herhalde insanların dikkatini çekti, bir tekerleme gibi. Sonra da TikTok videolarında o bölüm popüler oluyor, eğlence unsuru olarak videolar çekiliyor. Bir şekilde bizim de kulağımıza geldi. Bir de tabii Serkan sosyal medyada yazıyor, “’Samsak Döveci’ parçamız patladı” filan derken, duyduğumuz kadarıyla Elif türküyü tek başına sahiplenip bir klip çekmeye çalışıyor, sonra Serkan da kendi orkestrasıyla başka birinin seslendirdiği biçimiyle yayınlıyor. Tabii bu durumda biz de diyoruz ki, “Bu türküyü biz çıkardık, siz de bizim düzenlememizle okudunuz”. Arada kalmayalım diye parçamıza sahip çıkmaya çalışıyoruz, yapmaya çalıştığımız bu. Mümkün olduğunca da sesimizi çıkarmaya çalışıyoruz.

HA: Ben tabii Grup Laçin’in bu türküyü çıkardığı dönemde gruba kısa bir ara vermiştim. Evren Çelik dostumuzun sesinden dinlemiştik. Bizim Grup Laçin olarak yorumladığımız türkülerde, eserlerde bunun örneği çoktur, türkü 5-10 sene sonra bir anda popüler olabilir. ‘Samsak Döveci’ de bunlardan biri. Bu türkü özelinde üzücü olan şey, müzisyen dostların ya da dost gibi görünenlerin belli bir şeyleri elde ettikten sonra ahde vefasızlık göstermiş olmaları. Öncesinde yapılmış olana, öncesinde yapanlara, emek verenlere saygı gerekir. O mütevazılıkla büyüdük biz. Şimdi olanları izledikçe üzülüyorum ben. Arada sadece “Laçin’in düzenlemesiyle…” demek… Hayır yani, Serkan kardeşimiz de bizimle birlikte bu yola çıktı, kader birliği yaptık, yılları paylaştık. Çok daha güzel dile getirebilirdi, açıklayabilirdi. Canları sağolsun. Ama bugün Elif’le aralarındaki itişme kakışma müzik adına hoş değil. Sadece üzülerek izliyorum. Biz Grup Laçin olarak her zaman yaptığımız işlerle var olmaya çalıştık. Fakat ne yazık ki bu piyasa sansasyonu çok seviyor. İnsanlar da daha çok magazin izlediği için sektör işinizin kalitesini takdir etmiyor. Biz yine işlerimizi yapmaya devam edeceğiz çünkü saman alevi olmayı hiç düşünmedik, istemedik. Kalıcı, güzel şeyler yapmak istedik. İster ‘Samsak Döveci’ olsun, ister yaptığımız diğer parçalar, biz her zaman emeğimizin, şarkımızın, türkümüzün arkasında aynı kalitede duracağız.

‘MÜZİK KONUŞULMASI GEREKİRKEN BELDEN AŞAĞI VURULMASI ÜZÜCÜ’

TD: Biz tabii bu parçaya onlar ne kadar sahip çıkıyorsa en az o kadar sahip çıkacağız. Sesimizi mümkün olduğunca çıkarmaya çalışıyoruz. Ancak magazin programlarındaki belden aşağı vuruşlar çok üzücü. Serkan’ın, “Elif kız bizim evimizden çıkmazdı, bizim evimizde kalırdı” gibi lafları, bu kadar aile içi konulara girmesi mesela… Konuşulması gereken müzik olmalıydı. Bizim bir şansızlığımız var, onların bir şansı var; onlar belli birtakım güçleri arkalarına aldılar, televizyon programı yapıyorlar. Her hafta seslerini çıkarıp reklamlarını yapabiliyorlar. Ama biz bu konuda zamanında da böyle bir reklam yapamadığımız için, arkamızda böyle güçler olmadığı için çıkıp da televizyonlarda, magazinlerde sesimizi duyuramıyoruz.

Serkan Çağrı hâlâ grubunuzun üyesi değil mi?

TD: Hayır değil. Bizim single çalışmalarımızda gelip enstrümanını çalıp gidiyordu. ‘Samsak Döveci’nde de öyle olmuştu. Piyasada belli bir yeri var, tanınırlığı var ama bize promosyon konusunda da çok destek olduğunu söyleyemem.

Tabii dediğiniz gibi pandemi öncesinde çalışmalarınıza yeniden başlamıştınız ancak bu ‘Samsak Döveci’ sizi de etkilemiştir sanıyorum. Konser teklifleri, televizyon teklifleri arttı mı son dönemde?

TD: Konser teklifleri gelmeye başladı, bunun yanında ‘Şarkılar Bizi Söyler’ programının yapımcısı arkadaşımız hemen yeni bir parça yapın dedi. Bizim zaten hazırlamakta olduğumuz bir eser o da. Müzik yapımcımız ne kadar sahiplenir bilmiyorum ama elimizde yeni türküler ve besteler var, biz onları yayınlamak için kolları sıvadık şimdi.

‘STADYUM DOLUSU İNSANA AYNI DANSI YAPTIRIYORDUK’

Hakan Bey biraz önce hatırlattı, benim de dikkatimi hep çekmiştir. Grup Laçin pek de bilinmeyen, mizahı ve taşlamayı da içeren çok enteresan türküleri bulma ve parlatma konusunda çok mahir. Bunun birçok örneği de var. Bunu neye bağlıyorsunuz?

HA: Grup Laçin’in en önemli özelliklerinden biri farklı kültürlere olan yakınlığı. Biz 6 arkadaş farklı yörelerden, kültürlerden geliyoruz. Bu toprakların türkülerini de hepimiz olduğu gibi, kaynak kişilerinden, ustalardan dinledik. İçeriklerini gerçek anlamda anlamak için çok mesai harcıyoruz. İlk yola çıktığımız dönemde bu 6 kişinin her birinin ayrı ayrı renkli kişilikleri, geldikleri kültürleri biliyor, tanıyor olmaları söylediğiniz şeydeki en önemli etken. Bir mozaik oluşturduk aslında biz. Tabii ki eğlencesinden ağıtına, uzun havasından kırık havasına, sizin dediğiniz gibi taşlamasından deyişine birçok unsur var. Bunun üzerine bizler “Laçin düzenlemesi, Laçin sound’u nasıl olur?” diye düşünerek bunları üretmeyi başardık. “Sanatçı” kelimesi çok ağır bir kelime; bizler bu yolda elimizden gelen emeği en dirayetli şekilde vermeye çalışıyoruz. Bu renk ve ahenk buradan geliyor diye düşünüyorum. Türkünün orijinalliğinin dışına çıkmadan, kendi imzamızı da ekleyerek yorumlamaya çalışıyoruz.

TD: Biz Grup Laçin olarak, kurulduğumuz zamanda da pek çok türküye sahne animasyonları yapıyorduk. Diyelim barda sahne alıyorsunuz ve sabitsiniz; halkın sürekli sizi dinlemesi kolay değil. Biraz daha dikkati çekmek için yapıyorduk bunları. İlk zamanlarda ‘Güzelim Yürekten Bağlıyam Sene’ türküsü için sonradan ‘Bekar Gezelim’ ile meşhur olan o kafa hareketini çalışmıştık örneğin. 98’deki ‘Bekar Gezelim’ albümündeki ‘Eylen Sunam’ türküsüne de bir dans yazdık, bütün konserlerimizde sergiliyorduk bunları. Stadyumlardaki konserlerimizde bile dinleyicimize önce öğretiyorduk bu dansı ve o türküde birlikte yapıyorduk. O dönemde ‘Macarena’ diye bir şarkı dünyayı kasıp kavuruyordu biliyorsunuz, o şarkıda herkes aynı dansı yapıyordu. Benzer bir şeyi biz de türkülerimiz için yaptık. Hatta ‘Eşeği Saldım Çayıra’ türküsünde tüm izleyicilerle birlikte yaptığımız hareketi şimdi hiçbir yerde yapamazsınız, direkt içeri atılırsınız. Türkülerde farklı ritimleri, modülasyonları denemeye başlamıştık. O dönem için o dönemde bizim yaptığımız işler, gelenekselciler tarafından çok eleştirildi, “Türkü böyle mi söylenir? Türküleri bozuyorsunuz” filan gibi. Aslında yaptıklarımız, bizi orijinalleştiren şeylerdi ki bizden sonra birçok grup aynı şeyleri denemeye başladı.

”SAMSAK DÖVECİ’ TÜRKÜSÜ ANLAMSIZ DEĞİL’

Bir türkü sever olarak türkülerdeki anlamları, imaları görmeye çalışırım dinlerken. Çok bilinen, sonradan da popüler olan türkülerde de genelde bir alt metin vardır. ‘Samsak Döveci’ bu anlamda pek de bir şey anlatmıyormuş gibi geliyor bana. Sizce bu kadar “patlaması”nın nedeni nedir? Sadece mizahi unsuru olan tekerleme kısmı mı?

HA: Şu anda eğlenmeye, mizaha çok ihtiyacımız var, bu çok önemli bir nedeni bence. Tabii “Langıdı lang lang”, “gümbüdü gümbam” sözleri çocukların diline takıldı. Bir şarkı, türkü çocukların diline takılıyorsa bir şekilde dikkat çeker, yaygınlaşır. Ama türkülerimizin her zaman bir mesajı vardır. Bu türküde, özellikle Ege bölgesindeki sofralardan eksik olmayan ebegümeci bitkisine bir güzelleme var bana sorarsanız. Anadolu insanı o nimete bir iltifatta bulunmuş aslında, anlamsız değil. O dönem açısından bu bir reklam, tanıtım gibi görülebilir; içine mizahı da eklemişler.

TD: “Bu nasıl türkü? Bu ne demek ‘langıdı lang lang’?” gibi eleştiriler de duydum. Aslında kendi kültürünü bilmeyen insanlar bunlar. “Hopdiridiri datdiri dittiri dom, ben Kezban’ı seviyom” diye bir türkümüz bile var. Orada “hopdiridom” ne demek diye kimse düşünmüyor çünkü o kadar güzel söylenmiş, oraya o kadar güzel oturmuş ki. İnsanların böyle yargılamaması gerekiyor. “Langıdı lang lang”, samsak dövecinden çıkan sesin betimlemesi. Yöresel bir tekerleme… Bize bir sound vermeye çalışmış insanımız. Ama nihayetinde olanlar, bu popülerliği hoşumuza da gidiyor, “İnsanlar bu devirde en azından bir türküyle eğleniyor” diyoruz.

‘BİZDEN HEP ŞAMATA BEKLENİYOR’

Yeni çalışmalarınız arasında, sizden duymaya alışık olduğumuz eğlenceli, Anadolu mizahını da içeren parçalar var mı?

TD: Beste çalışmalarımız var. Eski, keşfedilmemiş türküleri bulmak artık kolay değil. Türkü formunda bestelerimiz var, içlerinde mizah da var tabii, seslendireceğiz. Yapımcımızın bizden istediği bir şarkımız var, ilk olarak onu seslendireceğiz. Single olarak yayınlayacağız çalışmaları. Bunun bir nedeni de, insanların bizim yaptığımız albümlerdeki türkülerin çoğunu bilmiyor olmaları. Şimdi Elif’le Serkan’ın programında hemen her hafta bizim düzenlemelerimizle albümlerimizdeki türküler yorumlanıyor, insanlar da duyuyor. Elif programda, “Bu ne kadar güzelmiş, bunu ne zaman, hangi albümde okumuşlar?” diyor örneğin o programda. Oysa bizim albümlerimizde o kadar çok türkü ve beste var ki, bugün her biri o tabirle “patlayabilecek” nitelikte. Halka ulaşmıyor bir şekilde.

HA: Çünkü biz işin magazin kısmında değiliz, nedeni bu. Yaptığımız işleri, çalışmaları farklı görünerek öne çıkarmak istemiyoruz. Biz sadece yapmış olduğumuz işlerle, çalışmalarla doğal bir şekilde buradayız. Emeğimizle kitlelerin karşısına çıkıyoruz. Abartmıyorum bakın, bana “Abi ‘Bekar Gezelim’ dışında neden bir şey yapmadınız?” diye soranlar oluyor. Hâlbuki biz neler neler yapmışız sonrasında ve hepsi aynı kalitede. İstemeden de olsa ‘Bekar Gezelim’ ile çıtayı çok yüksek bir yere koymuşuz. Tabii bu bizim için bir gurur kaynağı, bizi mutlu ediyor ama o çok popüler oldu diye sürekli aynı şeyi yapmak da doğru değil. Zaten aynı çizgiyi devamlı takip etmek de çok kolay değil. Bir de şunu söylemek istiyorum, diyorlar ki “teknoloji gelişti, insanlara ulaşmak daha kolay”. Hayır, kirlendi ortalık, çok kirlendi. Doğruyu, kaliteliyi araştırmaktan uzak bir toplum olduğumuz için, bu kalabalık içinde kaliteli müziğin farkına varılmıyor kolay kolay. Sansasyonel, magazinel olarak ne pompalanıyorsa o dinleniyor. Bu konuda ülke olarak daha çok zamana ihtiyacımız var.

TD: Bir de şu var ki, bizi bir televizyon programına çağırdıklarında orada bizden hep şov bekleniyor. “Kendinizi anlatma derdine düşmeyin, hemen şovunuzu sergileyin” deniyor. Burada sizinle konuştuğumuz gibi ciddi bir sohbeti orada yapamıyoruz, buna izin vermiyorlar. Eninde sonunda bir şamata olsun istiyorlar. Bizim de hep böyle insanlar olduğumuz sanılıyor. Dışarıda da sanki hep grup halinde sürekli eğlenerek gezen şen şakrak insanlarmışız gibi bir algı var.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir