DFG Eş Başkanı Müftüoğlu: Kürt gazeteciliği hep baskıyla karşılaştı

DİYARBAKIR – Mîqtad Mîthat Bedirxan tarafından 22 Nisan 1898’de Kahire’de basılan ve 31 sayısı çıkan ilk Kürtçe gazete “Kurdistan”ın yayın hayatına başlamasının üzerinden 124 yıl geçti. “Kurdistan” gazetesinin çıkış tarihi, Kürt medyası için milat sayılıyor. Gazetenin çıkış tarihi vesilesiyle çeşitli etkinlikler düzenleniyor her yıl. Yanı sıra Kürt medyasının içinde bulunduğu durum da değerlendirmelere tabi tutuluyor. Katedilen mesafenin yanı sıra siyasi ve ekonomik baskılar irdeleniyor.

Kürt medyasının 124’üncü yılı dolayısıyla Dicle-Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu ile görüştük. Müftüoğlu yaklaşık 14 yıldır gazetecilik yapıyor. Diyarbakır, Şırnak, Mardin gibi gazeteciliğin zor yapıldığı illerde çalıştı.

Müftüoğlu, 2012 yılında Şırnak’ta haber takibi yaparken içinde bulunduğu araç kaza yaptı, boynunda kırık meydana geldi ve yaklaşık bir yıl boyunca tedavi görmek zorunda kaldı. Müftüoğlu, kendisini sahadan koparan kazayla ilgili, “Bir sivil polis aracının sıkıştırması sonucu kaza geçirdim” bilgisini paylaştı.

Müftüoğlu, kazadan sonra gazetecilikten vazgeçmedi, Dicle Haber Ajansı ve Dihaber’de sorumlu yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Bu nedenle hakkında onlarca soruşturma açıldı. Bunlardan bir kısmı davaya dönüştü. 3 ayrı davadan ceza aldı ve bu cezalar 5 yıl aynı suçu işlememek şartıyla ertelendi. Gazeteci Aziz Oruç’u evinde ağırlaması nedeniyle de babası ve Oruç’la birlikte yargılandığı dava ise devam ediyor.

Müftüoğlu, DFG Eş Başkanlığı ve Mezopotamya Ajansı’nda (MA) editörlük görevine devam ediyor.

Dicle Müftüoğlu ile Türkiye’de Kürt medyasının ve gazetecilerin sorunlarını ve Kürt medyasında kadın gazetecilerin konumunu konuştuk.

‘KÜRT GAZETECİLİĞİ SÜRGÜNDE BAŞLADI’

“Kurdistan”, Kürt gazeteciliğinin öncüsü olarak kabul ediliyor. Hatırlatmak için, Kurdistan gazetesinin çıkış koşullarından bahsedebilir misin? Nerede, kimler tarafından çıktı? Kürt gazeteciler için ne anlama geliyor?

Kürt gazeteciliği için milat olarak kabul edilen Kurdistan gazetesi, Mısır’ın başkenti Kahire’de yayın hayatına başladı. 124 yıl önce başlayan bu serüven sürgün koşullarında başladı. Mîqdat Bedirxan öncülüğünde çıkan bu gazete Kürtlerin gazeteciliğe nasıl koşullar altında başladıklarını çok iyi ortaya koyuyor. Kendi kimliklerinin varlığı için direnmiş ve sürgün edilmiş bir Bedirxan ailesi kendi halkının varlığını bu kez de bir gazete üzerinden dünyaya duyurmaya çalışıyor. Tabii bu sürgünlük hali Kahire’de dahi kalamıyor. Osmanlı’nın baskılarıyla bir kez daha sürgüne gidiyor Kurdistan, Londra’ya taşınıyor. Ardından da Cenevre’ye.

“Kurdistan”dan sonra Kürt gazeteciliği nasıl bir yol izledi? Zaman zaman gazete ve dergilerin yayınında kesintiler oldu.

Kürt gazeteciliği için 124 yılı deviren bir hakikat arayıcılığı demek mümkün. İlk süreçlerinin büyük çoğunluğu ne yazık ki hep sürgünde yaşandı. Kürt gazeteciler, Serbestî’den Jîn’e, Rojî Kurd’den Hawar’a kadar birçok isimle ve tarzla sözlerini söylemeye devam ettiler. Gazetecilikte birçok yeniliğin temeli ne yazık ki sürgünde atıldı. Kürt gazeteci ve aydınlar, ilk yola çıktığında yok sayılan, kimliği kabul edilmeyen, statüsü olmayan ve tüm baskılara rağmen “Varım, buradayım” diye mücadele eden bir halkın sözünü dünyaya duyurma rolünü üstlendi. Dolayısıyla yok sayılan, katliamlardan geçirilen bir halkın sözcülüğünü yürütmek de hiçbir zaman kolay olmadı. Kurdistan gazetesi başta olmak üzere tüm gazete, dergi, televizyon ve ajanslar ne yazık ki kapatıldı, çalışanları tutuklandı, sürgün edildi. Özellikle 1990’lara geldiğimizde ise bu baskının boyutu katmerlendi. Binaları bombalandı, onlarca çalışanı katledildi, gözaltında kaybedildi. Bilgemiz, öğretmenimiz Musa Anter, Ferhat Tepe, Kadri Bağdu, Cengiz Altun gibi birçok arkadaşımız, öncümüz katledildi. Bizler de aslında onların oluşturduğu bu geleneğin devamcıları olarak mücadele ediyoruz. Böylesi bir günü kutlarken bir kez daha hepsini saygı ve minnetle anıyorum.

‘YENİ YOLLAR HEP BULUNDU’

Teknoloji sayesinde Kürt gazeteciliğinde de bir yaygınlık gözlemleniyor. TV, gazete ve dergiler Kürt kitlesinin ihtiyaçlarını karşılıyor diyebilir miyiz?

Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte aslında Kürt gazeteciler Türkiye başta olmak üzere birçok yerde televizyon, gazete, radyo gibi birçok yayın organı üzerinden yayın yapmaya başladı. Her geçen gün bu yayınlar çeşitlenmeye ve renklenmeye başladı. Ancak 2016’da OHAL ve peşi sıra çıkartılan KHK’ler ile Türkiye’de faaliyet yürüten birçok kanal, gazete, ajans kapatıldı. O süreçteki toplam rakamın 300’ü aşkın olduğunu biliyoruz, ne yazık ki bunun büyük çoğunluğunun Kürt gazetecilere ait mecralar olduğunu söyleyebiliriz. 124 yıldır devam eden bir mücadele azminden söz ediyoruz, dolayısıyla bu engellemeler, kapatmalar da Kürt gazetecileri durduramadı. Önceden salt uydu üzerinden televizyonculuk yapan Kürt gazeteciler internettin sunduğu olanaklar üzerinden yayın yapan kanallar kurdular. Dijital medyanın tüm olanaklarını etkin haliyle kullanmaya çalışıyorlar. Ancak teknolojinin bu kadar hızlı ilerlediği ve yaygınlaştığı bir dünya Kürt gazetecilerin de hızına yetişmekte zorlandığı bir alan. Tüm gazeteciler gibi. Ama Kürt gazetecilerin de her geçen gün yenilendiklerini, önlerine çıkan her bir engele karşı yeni yollar açtıklarını söylemek mümkün.

‘JINNEWS’E ERİŞİM ENGELİ’

Günümüzde Kürt gazetecilerinin önündeki engeller nedir?

Gazetecilere yönelik engelleri birkaç başlıkta toplayabiliriz. Belki her şeyden önce Kürt diline yönelik engel, yasaklamalar diyebilirim. Türkiye’de ne yazık ki Kürtçe yayın yapan birçok gazete, televizyon ve radyo kapatıldı. Çalışanlarının bir bölümü ne yazık ki hâlâ cezaevinde, dört duvar arasında tutuluyor. Basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı bu topraklarda birçok gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle yargılanıyor. Kürt gazeteciler de ne yazık ki en fazla soruşturma ve dava kıskaçlarının arasına sıkıştırılmak istenenlerin başında geliyor. Yaptıkları haberler nedeniyle Kürt gazeteciler ne yazık ki onlarca yılla yargılanıyorlar. Özellikle failin devlet görevlileri yani polis ve asker olduğu olayları açığa çıkarttıklarında ne yazık ki “örgüt üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla yargılanıyorlar. Bunun en bariz örneklerinden biri, Van’ın Çatak ilçesinde helikopterden atılan iki köylünün haberini yapan gazetecilerin başına gelenler. Yine birçok kez sahada engelleniyoruz. Ya rutin bir eylemi takip ederken ya da kimi zaman bir kente girişimizi bile yasaklayabilecek boyuttan söz ediyoruz.

Yine çağımızın en büyük sorunlarından biri ne yazık ki internet erişim engeli. Bunun en bariz örneği JINNEWS’in yani kadın haber ajansına getirilen erişim engelleri. Ne yazık ki kadınların yaşadıkları ihlalleri duyuran, onların sözü olan bu ajansa bugüne kadar 41 kez erişim engeli getirildi. Son yayınlanan genelge ile birlikte bunun daha da katmerlendiğini görüyoruz.

Dicle-Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu


‘DFG BİR BOŞLUĞU DOLDURUYOR’

Sendika temsilcilerinin yanı sıra Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Yerel Medya Derneği gibi kurumların da bulunduğu Diyarbakır’da DFG nasıl bir ihtiyaçtan kuruldu?

DFG basın ve ifade özgürlüğü alanında gazetecilerin örgütlü mücadelesini büyütmek ve gazetecilik alanında yeni tartışmalar yürütmek, yeni gazetecilerin yetiştirilmesi için olanaklar yaratmak adına yola çıktı. Sözünü ettiğiniz kurumların ne yazık ki bu alanda pek söz söylediğini söylemek mümkün değil. Yani son yıllarda gazetecilere yönelik baskının geldiği boyutları biliyoruz. Derneğimizin verilerine göre 63 gazeteci dört duvar arasında bulunuyor. Yine her ay onlarca gazeteci yargılanıyor, hem de habercilik faaliyetleri nedeniyle. Az önce saydığım gibi engellemelerin hiçbirine karşı ne yazık ki Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti ve Yerel Medya Derneği’nin tek bir sözü, cümlesi olmadı. Google araması yaparsak sanırım her iki kurumun da adı sadece genel kurullarına dair yapılan haberlerde geçiyordur. Meslektaşlarımızın yaşadığı sorunlara dair bir verileri var mı, onu bile bilmiyoruz. Çünkü bugüne kadar böyle bir veri açıkladıklarına şahit olamadık. Tam da bu nedenle büyük bir boşluğu doldurmak üzere yola çıktık. Yolun başındayız.

‘HEDEFİMİZ TÜRKİYE’DEKİ BÜTÜN GAZETECİLER’

DFG’nin çalışmaları nelerdir? Sadece bölgede çalışan gazetecilerin sorunları öncelikli çalışma alanınızdır demek doğru olur mu?

Dicle Fırat Gazeteciler Derneği, öncelikle gazetecilerin sözlerini bir arada söyleyeceği, her gün yenilenen gazeteciliğe dair gelişmeleri takip edeceği, kendi gazeteciliğini geliştirmek için tartışmalar yürüteceği bir alan. Gazeteciliğe yönelik baskılardan söz ediyoruz. Aslında uzun yıllardır bu durumu dile getiriyoruz. Ancak bunun rakamlar boyutuyla bir karşılığı olmadığında ne yazık ki çok da bir anlamı olmuyor, daha doğrusu zihinlerde bu baskı halinin şekillenmesine olanak vermiyordu. Bu anlamda basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlallere dair veriler tutuyoruz. Her ay ve yıllık olarak hazırladığımız raporlarla bu verileri kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bununla hem tarihe bir not düşmüş oluyoruz hem de tüm kamuoyuna duyurmaya çalışıyoruz. Yargılanan ve tutuklu olan gazetecilerin davalarını olanaklarımız el verdiği ölçüde takip etmeye çalışıyoruz, hukuki destek sunuyoruz. Cezaevindeki meslektaşlarımızın dört duvar arasında yaşadıkları ihlalleri kayıt altına almaya çalışıyoruz. Kendilerine hem avukatlar hem de mektup aracılığıyla ulaşarak yaşadıklarını raporlaştırıyoruz. Bu anlamda ilk olarak “Dört duvar arasında gazetecilik” başlıklı Türkçe, Kürtçe ve İngilizce olmak üzere 3 dilli bir rapor yayınladık. Yine gazetecilerin yaşadıkları baskılara dair bir hafıza oluşturmak amacıyla da “Korku Tünelinde Gazetecilik” başlıklı bir belgesel hazırladık. Dönem dönem mesleğe yeni adım atan genç gazeteciler için atölye ve seminerler düzenliyoruz. Az önce de belirttiğim gibi yolun başındayız. Tüm bu çalışmaları büyütmeyi hedefliyoruz. Yine tabi ki önceliğimiz Kürt gazeteciler ama asıl hedefimiz tüm Türkiye’deki gazetecilere ulaşmak, onlarla birlikte yürümek, mücadele etmek.

Hedeflediğiniz çalışmaları yürütürken karşılaştığınız sorunlar nelerdir?

Daha fazla gazeteciye ulaşamamak temel sorunlardan biri. Yine basın ve ifade özgürlüğüne ilişkin yayınladığımız veriler buz dağının görünen yüzü ancak su altında kalan kısmına ne yazık ki tam anlamıyla ulaşamıyoruz. Bunun Türkiye koşullarında olanakları yok. Ancak gazeteciler bu durumu duyurduğunda ya da derneğimize ilettiğinde haberdar olup kayıt altına alabiliyoruz. Yine cezaevindeki meslektaşlarımıza ulaşmakta sıkıntı yaşıyoruz. Normal koşullarda onlara direkt ulaşmamızın yolları sağlanmalıydı, ne yazık ki kimi zaman gönderdiğimiz mektuplar dahi ulaşmıyor.

‘KADIN GAZETECİLERE YÖNELİK ALGI YIKILDI’

Kadın gazetecilere ayrı bir yer açmak isterim. Kürt medyasında kadın gazeteci sayısında bir artış olduğu görülüyor. Hem bu artışın nedenlerini hem de bölgede ve Türkiye’de kadın gazeteci olmanın sıkıntıları hakkında bilgi verebilir misin?

Aslında Kürt gazeteciliğinin belki de başardığı en güzel şey, kadın gazeteciliğini yeniden yaratmak. Normalde gazetecilik mesleği daha çok erkekler üzerinden tanımlanan ya da kadını sadece stüdyoda haberin sunum aşamasında gördüğümüz bir alandı. Ancak Kürt gazetecilerinin özelikle son 30 yılda verdikleri mücadeleyle bu algı büyük oranda yıkıldı. Türkiye’de genel yayın yönetmeni kadın olan ilk gazete Özgür Gündem’di. Gurbeteli Ersöz, bu alanda gerçekten hepimiz için büyük bir yol gösterici oldu. Dünyanın ilk kadın ajansı bu topraklarda kuruldu. JINHA, Kürt kadın gazetecilerinin öncülüğünde büyük bir çabayla algıları yerle bir etti, haberciliğe yeni bir soluk getirdi. KHK ile kapandı ama Kürt kadın gazeteciler durmadı ŞuJin ve JINNEWS gibi yeni isimlerle devam etti. Yine Kürt kadın gazeteciler Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu çatısı altında örgütlendiler. Medyadaki eril dile karşı mücadele ediyorlar.

Kadın düşmanı politikaların olduğu bir ülkede kadın gazeteci olarak çalışmak ne yazık ki çok daha zor. Sahada ne yazık ki polisin ilk yöneldiği kişiler kadın gazeteciler oluyor. Yine kendi meslektaşlarımız arasında da o malum bakış açısına karşı mücadele etmek durumunda kalıyoruz. Yine baktığımızda Diyarbakır’da kadın mücadelesine yönelik her gözaltı operasyonunda hep bir kadın gazeteci de gözaltına alınıyor. Bu durum ne yazık ki sürekli hale getirildi. Ancak tüm bunlara karşı mücadele etmeye, kadının sözünü söylemeye, zihinlerdeki o eril dili yıkmaya yönelik mücadelemiz devam ediyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir