On iki yıl önce, 2010’da, kimi ABD Think Tank’ları tartışıyordu bunu. “Etnik bölgelere ayrılsa daha mı iyi olur Afganistan” diye. Konuşanların hepsi de sözüm ona Afganistan uzmanıydı. The Atlantic dergisinde yayınlanmıştı bu tartışmalar. *ABD’nin eski Hindistan Büyükelçisi Robert Blackwill, “bu tür bir fiili bölünme, ABD için hayal edilebilecek en iyi sonuç değil, ancak şimdi Washington’un elde edebileceği, yaşamsal önemdeki çıkarlarla da ABD iç politikası ile de tutarlı bir sonuç” diyordu örneğin.
Zata göre Taliban bu sınırları kabul etmeyip ülkeyi tamamen kendisi yönetmek isteyebilirmiş ama ABD ile müttefik orduların yanı sıra “yetenekleri gittikçe artan Afgan ordusu” bunu engellermiş. Bu öngörünün doğru çıkmadığı Afganistan’ın Taliban’ın eline verilmesiyle görüldü.
Fiili bölünme değilse de bu bölgelere daha fazla özerklik verilmesini savunanlar da vardı tabii. “Afganistan’daki merkezi demokrasi denemesi başarısız olduğu için ülke zaten bölünmeye doğru gidiyor” diyorlardı böyle düşünenler. Bir de “merkezi yönetimin Afganistan’daki güç dağılımıyla da yerel meşruiyet kavramlarıyla da uyuşmayışından ötürü” tabii.
Zapt edemedikleri bölgeleri, “böl”, “parçala”yla ele geçirmek emperyal güçlerin bilinen taktiği. İngilizler bu taktiğin her ikisini de alt kıtada uygulamış, sonuçları korkunç olmuştu bunun. Ancak ülkeyi bu “uzmanlardan” daha iyi bilen, gerçekçi düşünenler de var. Bunlardan biri, Afganistan uyruklu Hint gazeteci Nitin Pai. “Etnik heterojenliğe, yabancı istilalara, İslami köktenciliğin yükselişine, Afgan devletinin zayıflığına rağmen, Afganistan halkının güçlü bir ulus olma duygusu var. Dolayısıyla ülkeyi bölmenin çekici yönleri olsa da jeopolitik stratejistlere göre Afgan halkının böyle bir projeyi onaylaması pek olası değil” diyor. Elbette Pai benden iyi bilir ama iyi, kötü ülkenin yapısından haberdar biri olarak Afganların “uluslaşma” eğiliminde olduğu iddiasına katıldığımı söyleyemem. Ancak Afgan halkının ülkenin bölünmesini kabul etmeyeceğine inanırım ben de. Nedenlerden biri şu; bölünme ülkenin örneğin güneyinde yaşayan Peştun olmayan kesimleri Peştunların insafına bırakmış olacak. Bunu Peştun olmayan o kesimlerin kabul etmesine olanak yok.
Afganistan Parçalanacak mı?
Bunlar 12 yıl önce konuşulmuş uğursuz “mevzular”dı. Şimdi gelinen noktada, Afganistan’ın “bölünmediği” ortada. Bunun nasyonalsosyalist mollanın sandığı/iddia ettiği gibi Taliban’ın “antiemperyalist/ulusçu” olmasıyla ilgisi yok. Bölgede etkili Rusya, Çin parçalanmaya engel. Ama onların da engel olamayacağı bir parçalanma olacaksa bunu Taliban yapabilir ancak. Çünkü Peştunların liderliğindeki Taliban tüm gücü merkezileştirerek Afganistan’ın kırılgan “birlikte yaşama” sözleşmesini ihlal ediyor. Az önce “Peştun olmayanları Peştunluların insafına bırakacağı için bölünme zor” olur anlamında bir kelam ettim. Ama Taliban’ın bugün Peştun olmayanlara yönelik ayrımcı tutumu “zor” gördüğüm bölünmeye yol açabilir.
Peştun aşiretinden çok çekti ülke. Baskıcı, çoğu zaman kanlıydı bu topluluk. 1890’larda Abdurrahman Han, Demir Emir yönetimlerinde ülkedeki Hazaralar’a neredeyse soykırım yaptılar. Hazaralar’a karşı yürütülen savaş, Nuristanlıları İslam’a girmeye zorlayınca ülkenin kültürel mirasının önemli bir bölümü silinmiş, kuzeydeki Tacikler ile Özbeklerin verimli topraklarına el konularak Peştun aşiretlerine dağıtılmıştır. Sovyetler 1979’da dönemin solcu
Sovyetler Birliği yıkmıştı
Afgan hükümetinin çağrısı üzerine girdiği Afganistan’da Peştun egemenliğindeki bu düzeni parçalamıştı. Dönemin Afganistan Cumhurbaşkanı Babrak Karmal’ın övgüyü hak eden tutumlarından biri de bunu sağlamasıdır. Sovyetler Şubat 1989’da geri çekildiğinde, kurdukları Peştun karşıtı sistem de çöktü haliyle. Sonrası acımasız bir iç savaştır. Ardından 1996’dan 2001’e kadar süren beş yıllık Taliban yönetimi geldi. Bu Peştunların yeniden egemen güç olarak dönmeleri demek. Sert yönetimleriyle ülkedeki diğer etnik gruplarla muhalifleri bastırdılar. Bu nedenle, ülkenin birçok yerinde Taliban’a karşı direniş son derece şiddetliydi. 11 Eylül saldırıları Amerikan müdahalesine yol açtı, malum.
Taliban’ın geçen Ağustos ayında Kabil’e dönüşü 2001 sonrası Amerikan destekli anayasal düzeni sona erdirdi elbette ama bugün ülkede korkunç bir kaos var. Fanatik Peştun din adamları Afganistan’ın sosyal, politik, ekonomik yaşamının her alanında egemen. Kültürel, siyasal çeşitliliğin düşmanı durumundalar. Bakmayın kimi gafillerin Taliban övgüsüne. Fetihle ülkeyi ele geçirdiler, kazandıkları bir seçim yok, ülkeyi yönetemedikleri de ortada.
“O zaman ABD ile ortaklarının çekilmesi kötü mü oldu?” diyene ağır konuşurum. Öyle dediğim yok. Yeniden bir emperyal ya da bölgesel gücün doğrudan müdahalesiyle değil tüm etnik grupların yer aldığı geniş tabanı bir yönetimle bölünmenin önüne geçilebilir. Ülke üzerinde etkin bölgesel aktörlerin Taliban’ın Tacikler, Özbekler, Hazaralar, Türkmenler gibi Peştun olmayan etnik grupları eritmesine engel olmaları gerek.
Federal bir yönetim çözüm olabilir
Bu gruplar karar alma süreçlerinin dışında tutuluyor sürekli. Hal böyle olunca, Taliban’la baş başa kalan bu etnik gruplar artık ortak bir Afgan Devleti fikrinden uzaklaşıyor. Artık/şimdi kendi kaderlerini kontrol etmek istiyorlar. Ülkenin tamamen parçalanmasını önleyecek tek yöntem belki de bölgelerin güçlü temsil edildiği federal bir siyasi sistem olabilir. Çünkü Taliban’ın tek taraflı olarak merkezi bir yönetim oluşturması ilkenin parçalanmasını hızlandıracak. Bu yıllardır söylenen “bölgenin ateşe atılacağı” öngörüsünü bu kez son olarak gerçeğe dönüştürebilir.
ABD’ye yeniden müdahale fırsatı vermeden, bölgedeki ABD karşıtı güçler ile Rusya, Çin, Pakistan gibi ülkeler Taliban’ı diğer etnik gruplarla geniş bir ortak hükümet kurmaya ikna etmeli.
Yoksa ABD Think Tank’larının 12 yıl önce konuştuğu parçalanma Taliban eliyle gelecek.
Tabii ki yanılmayı çok isterim.
*Bkz.https://www-theatlantic-com.translate.goog/international/archive/2010/08/should-afghanistan-be-broken-into-smaller- countries/344543/?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr&_x_tr_pto=op,sc