Macron mu Le Pen mi? Avrupa’nın kaderi bu seçim sonrasında değişebilir! 8 soruda Fransa seçimleri…

Bütün dünyanın gözü, geçtiğimiz pazar günü yapılan Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimindeydi. Geleneksel partilerin hezimete uğradığı seçimde Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Ulusal Bütünleşme (RN) hareketinin adayı Marine Le Pen ikinci tura kaldı. Macron oyların yüzde 27,9’unu, aşırı sağcı rakibi Le Pen ise yüzde 23,2’sini almayı başardı.

Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisinin lideri sosyalist aday Jean-Luc Melenchon ise yüzde 22 oyla seçimi üçüncü sırada tamamladı.

Mevcut Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve aşırı sağcı rakip Marine Le Pen, pazar günü yapılacak ikinci tur oylaması öncesinde televizyon programında karşı karşıya geldi. Fotoğraf: AP 

CANLI TARTIŞMAYI KİM KAZANDI?

İkinci tur seçimlerine sayılı günler kala Emmanuel Macron ve Marine Le Pen, canlı yayın tartışmasında karşı karşıya geldi. Kararsız seçmenlerin oylarını almak için kıyasıya mücadele veren iki lider, hayat pahalılığından enerji fiyatlarındaki artışa, AB ilişkilerine, Ukrayna savaşına ve göç başlıklarında izleyecekleri politikaları açıkladı.

2 saat 45 dakika süren münazara sakin başlasa da önemli sorunların konuşulmaya başlamasıyla sinirler gerildi. 2017’deki seçimlerde telaşlı ve saldırgan olan Le Pen, bu kez daha soğukkanlıydı. Aradan geçen beş yıl ardından daha agresif olan ve karşısındakinin sözünü kesen Macron oldu.

Macron, Covid-19 pandemisi ve doğu Avrupa’da başlayan savaş gibi zorlu bir süreci idare ettiğini belirterek, Fransa’nın önümüzdeki süreçte daha güçlü bir ülke haline geleceğini söyledi. Le Pen ise barış ve kardeşliğin lideri olacağını ifade ettikten sonra, “Fransızlara, kendi ülkelerinde öncelik vermeliyiz” dedi.

HAYAT PAHALILIĞI ANA GÜNDEMDİ

Kampanyasının başından itibaren hayat pahalılığıyla savaşacağını söyleyen Le Pen, “Enerjide KDV’yi kalıcı olarak kaldıracağım. 30 yaş altı insanlar için de gelir vergisi olmayacak” dedikten sonra, Macron’un politikalarının hayat pahalılığını arttırdığını belirtti. Sağcı lider ayrıca, Macron’u emekli maaşlarını düşürmekle eleştirdi.

12 adayın yarıştığı Fransa Cumhurbaşkanlığı seçiminde, 48,7 milyon seçmenin yüzde 74’ü sandık başına gitti. Fotoğraf: Alamy

LE PEN, UKRAYNA POLİTİKASINDA ÇARK ETTİ!

Seçimlerinin belki de en can alıcı konusu AB ilişkileri ve Ukrayna savaşında iki adayın ne söyleyeceği merakla bekleniyordu.

Kremlin yönetimiyle yakın bağları olduğu için sıklıkla eleştirilen Le Pen, Ukrayna’ya silah sağlamanın Fransa’yı da savaşa sokabileceği uyarısından sonra, seçilmesi durumunda Ukrayna’ya desteği sürdüreceklerini ifade etti.

Tam bu noktada ipler gerildi ve Macron, Le Pen’in 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanıyan bir siyasi lider olduğunu söyledi ve devam etti: “Rusya ile diyalog kurduğunuzda, bankacınızla konuşuyormuş gibisiniz. Siz Fransa’nın çıkarlarını savunamazsınız çünkü çıkarlarınız Rusya ile bağlantılı. 2015 yılında bir Rus bankasından kredi aldınız ve hala geri ödemediniz.”

Le Pen ise bu saldırı karşısında, “Ben bir vatanseverim. Her zaman Fransa’yı ve Fransızları savundum. Her zaman ve her koşulda…” demekle yetindi.

MACRON: SÖYLENENLER FREXİT ANLAMINA GELİYOR

AB ilişkileri üzerine seçim döneminde yaptığı konuşmaları değiştiren Le Pen, Avrupa Komisyonu’nu devre dışı bırakacak bir değişime gidilmesi gerektiğine işaret etti ve “Ulusların Avrupası”nı oluşturacaklarını söyledi.

Bunun üzerine Macron’dan “Hayal satıyorsunuz” dedikten sonra, bunun “Frexit” anlamına geldiğini söyledi. Macron’un bu çıkışı üzerine Le Pen, “Fransa, Avrupa Birliğinde ülke çıkarlarını korumakta başarısız oldu. Biz, Fransız üreticilere zarar veren ticari anlaşmaları terk edeceğiz” ifadesini kullandı.

Tartışma özellikle “göç” başlığına gelindiğinde giderek sertleşmeye başladı. Le Pen, sığınmacı ve mülteciler konusunda giderek söylem dozunu arttırdı. Sağcı lider, “anarşik ve kitlesel göçe” karşı gereken adımları atacaklarını ve Fransa’dan kimin ayrılıp kimin kalacağını belirleyecek bir referandum yapılacağını söyledi.

FRANSA HALKI MACRON’U DAHA İKNA EDİCİ BULDU

Programın ardından Fransız yayıncı BFMTV tarafından yapılan ankete göre, Le Pen’in güçlü performansına rağmen seçmenler arasında tartışmanın galibi Macron oldu. Anketlere göre, izleyicilerin yüzde 59’u Macron’u daha ikna edici buldu.

Bu sonuca rağmen, Avrupa’nın yakın tarihinde Brexit referandumunun ardından oldukça kritik bir noktada duran Fransa’da seçim öncesinde tablo bir hayli belirsiz. Fransa’nın önünde duran yapısal sorunlar nedeniyle, aşırı sağcı aday Le Pen’in bir sürpriz yapabileceği üzerinde duruluyor.

Avrupa içerisinde yaşanan ekonomik, siyasal ve jeopolitik krizin nasıl bir yola gireceği Fransa seçimlerinden sonra belli olacak. İşte, 7 soruda Avrupa’nın kaderini belirleyecek Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri…

Cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren Emmanuel Macron, seçim günü Le Touquet bölgesinde oyunu kullandı. Fotoğraf: AP

İLK TURDA NELER OLDU?

12 adayın yarıştığı Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda hiçbir aday, gerekli yüzde 50 salt çoğunluğu elde edemedi. 48,7 milyon seçmenin yüzde 26’sı sandığa gitmeyince, son yılların en düşük katılımlı seçimi yaşandı.

Fransa’nın ulusal kahramanı Charles de Gaulle’ün “Fransızlar ilk turda kalpleriyle, ikinci turda akıllarıyla oy verir” söylemi gerçek oldu; sandık başına giden ve siyaset dilinde “faydalı oy” kullanan seçmen, Macron ve Le Pen’i ikinci tura taşıdı.

2017 seçiminden sonra üslubunu yumuşatan Le Pen’in oylarını arttırması kimi çevrelerce endişe ile karşılandı. Le Pen ilk turda, 2017’deki seçimlerde aldığı yüzde 21 oranındaki oyunu 2 puandan fazla artırarak ikinci turda önemli bir moralle girdi.

Macron, Le Pen ve Melenchon yüzde 20’nin üzerinde oy alırken, son dönemde adından fazlasıyla bahsettiren aşırı sağcı adaylar Eric Zemmour (yüzde 7) ve Valerie Pecresse’in (yüzde 4) oy alması Fransa sağında şok etkisi yarattı.

İkinci tur kampanyasına çıkan Macron, cumartesi günü Güney Fransa’nın Marsilya kentinde düzenlenen bir kampanya mitinginde halkla buluştu. Fotoğraf: AP

İKİNCİ TURDA MACRON NE YAPACAK?

Macron’un başkanlık dönemine ilişkin Hurriyet.com.tr’nin sorularını yanıtlayan Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Cumhurbaşkanı Macron’un 2002’de Cumhurbaşkanlığı yapan Jacques Chirac’dan sonra liderlik krizinin içinden sıyrılan bir Cumhurbaşkanı olduğuna değindi.

Macron’un seçildiği dönemki siyasal konumuna ilişkin, “Partisi yok, tabanı yok, o güne kadar herhangi bir devlet başarısı olmadığını görmüştük. İktidar olduğu zaman kendisini ‘ben liberal sosyalistim’ diye adlandırıyordu” ifadesini kullanan Özülker şöyle devam etti:

“Pandemi dönemiyle birlikte dünyanın tepe taklak olan düzeni eklenince Macron bütün kontrollerini kaybetti. Ama bunun yanında da kendisi uzun vadede ayakta tutabilmek için arayışlara girdi. Sonuçta ‘Sarı Yelekliler’ gibi birtakım olayları gördük. Ekonomik açıdan gerileyen bir toplum yapısı içinde Le Pen’i aratmayacak bir tutum içerisine girdi. Ve Fransa tarihinde görülmemiş bir tutuculukla karşı karşıya kaldı. İslamofobi ve bir yandan da ekonomik sıkıntılarla beraber Fransa, bir gerileme dönemine girdi. Tüm bunlar yaşanırken de yeni lider gözüyle bakılacak kimse çıkmadı.”

‘AŞIRI SAĞA’ KARŞI DESTEK İSTEDİ

Birinci turun ardından Macron, oyların yaklaşık üçte birinin aşırı sağa gitmesi ve Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin kendisine açık destek verememesinin arından sağ seçmene seslenerek Le Pen’e karşı adeta “baraj” inşa etmeye çalışıyor.

Haliç Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Aylin Ünver Noi, Fransız seçimlerine ilişkin şunları söyledi:“Macron’u ülke ekonomisi gibi zorlayıcı konuları var. Zaten bu olaylardan önce de Sarı Yelekliler vardı. Macron zaman zaman Fransa içerisinde eleştirilen bir lider. Ama Macron’un son zamanlardaki Koronavirüs ile mücadele olsun, Rusya konusunda dış politikada gösterdiği tavır farklı bir senaryo ortaya çıkardı. Bu yeni çıkan ortamda Le Pen’i zorlayacak durumların olduğunu görüyoruz.” >>

Özellikle, ilk turda seçmenin toplam yüzde 32 oranında oy verdiği aşırı sağa karşı baraj oluşturacaklarını açıklayan Macron, seçmenden ikinci turda defalarca siyasi farklılıkları bir kenara bırakan ve aşırı sağa geçit vermemek istiyor.

Macron, Fransa’nın doğusundaki Mulhouse’da bulunan rehabilitasyon ve eğitim merkezini ziyareti sırasında destekçileriyle buluştu. Fotoğraf: AP

Fakat, Macron’un önündeki tek sorun aşırı sağ ile mücadele değil. Eleştirmenlerin büyük bir kısmı, Macron’un Le Pen’e geçit vermemek için sağa kaymasının soldan gelecek oyları kaybetmesine neden olabileceği görüşünde.

Macron’un kampanyasının sözcüsü ve milletvekili Sacha Houlié, cumhurbaşkanının “baraj” stratejisini güçlendirmeyi hedeflediğini söyledi. Soldan gelen eleştirilerin haklılığına değinen Houlié, aşırı sağ tarafından desteklenen argümanların kullanılmasının “hata” ve “gaf” olduğunu söyledi.

Fakat pek çok seçmen Marcon’un aşırı sağ karşısında oluşturduğu politik baraja ikna olmuş değil. Örneğin, tarihçi ve yazar Alexis Lévrier, Macron’un aşırı sağın yükselişine ister istemez katkıda bulunduğu görüşünde.

 

MACRON, LE PEN’İN OYLARINI BÖLMEYE ÇALIŞIYOR

Macron’un izlediği siyasete değinen eski milletvekili Aurélien Taché, 2017 seçimlerinin siyasi farklılıkları bir kenara bırakan ve Le Pen’e karşı birleşen bir seçenek inşa edildiği için kazanıldığını söyledi ve devam etti:

“Macron’ın esas olarak soldan gelecek oyları hesaba katması gerekiyor. Fakat şu ana kadar onları dikkate almıyor. Le Pen’in oylarını bölmeye çalışıyor fakat bu ‘yüksek riskli bir hamle’; sağa aşırı tavizler veriliyor.”

Le Pen’in seçim stratejisine ilişkin açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Aylin Ünver Noi, “Marine Le Pen’in Avrupa Birliği ile ilgili baba Le Pen’den bu yana ileriye sürdüğü bir tavırı var. Gerçi Le Pen bu tavrı biraz daha değiştirdi. Eski Fransa Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’ün tavrına geldiğini görüyoruz. Yani daha federal bir AB değil de daha hükümetler arası bir birlik anlayışı var. Bunlar ne kadar karşılık bulur bilemiyoruz” dedi.  >>

Öyle ki, böylesine hassas bir denge politikası Macron’un sağa karşı baraj inşa etme çabasını da karmaşık hale getiriyor. Örneğin, Paris’in güneybatısında büyük bir Müslüman nüfusa sahip bir işçi bölgesi olan ve Mélenchon’un kalesi olan Trappes gibi ilçeleri Le Pen’e karşı oluşturulan ittifaka katılmaya ikna etmesi gerekecek.

Ulusal Bütünleşme hareketinin adayı Marine Le Pen, kuzey Fransa’nın Henin-Beaumont kentinde oyunu kullandı. Fotoğraf: AP

LE PEN İMAJINI NASIL YUMUŞATTI?

Seçim öncesi söylemlerini yumuşatan Le Pen’in yükselişi sol ve liberal çevrelerde endişe yaratıyor.

Seçim kampanyası döneminde Fransa’nın kuzeyinde bulunan sahil kenti Dunkirk’e giden Le Pen’in burada başörtülü Müslüman bir kızla fotoğraf çektirmesi Le Pen’in imajını yumuşatma çabası olarak değerlendirildi.

Hafta başında, AB’nin yolsuzlukla mücadele kurumu Olaf, Ulusal Birlik partisi lideri Marine Le Pen ve babası dahil olmak üzere birkaç parti üyesinin Avrupa Parlamentosu üyeliği dönemlerinde 620 bin Avro’yu zimmetine geçirmekle suçladı. Olaf tarafından hazırlanan raporda, Le Pen’in 2004-2017 yılları arasında Avrupa Birliği fonlarından 137 bin Euro’nun kendi çıkarları için kullanıldığı belirtildi.

Bu hareket Le Pen’in kampanyası için adeta bir dönüm noktasıydı. Bu hareketiyle, Macron tarafından yöneltilecek ithamların önüne geçmiş oldu. Fakat bu sefer de aşırı sağcı rakibi Éric Zemmour tarafından hedef gösterildi. Zemmour, Le Pen’in taviz verdiğini ve hareketten uzaklaştığını ileri sürdü.

Yorumcular, Le Pen cephesindeki ılımlı görünümünün “usta işi” bir taktik değişiklik olduğu üzerinde hemfikirdi. Ilımlı sloganlarıyla “tepkili” seçmenin bir kısmının gönlünü kazanan Le Pen anketlerde hızla yükseliyordu.

HER ŞEY ‘UNUTTURMAK’ İÇİN

Beş yıldır parlamento üyesi olan 53 yaşındaki Le Pen, radikal sağ imajını unutturmak için türlü yollara başvurdu. Sık sık, kedisiyle poz veren ve sürekli gülmeye başlayan 53 yaşındaki siyasetçi, seçim çalışması döneminde gençlerle görüntü vermeye önem verdi.

Elbette kendi seçmenini için de planları vardı; Le Pen, öncelikle göçmenlerin ve yabancıların haklarını kısıtlayacak yasa değişiklikleri için referanduma gideceklerinin sözünü verdi. Ardından sağlık hizmetlerinde ve sosyal yardımlarda öncelikli olarak Fransız vatandaşlarına öncelik vereceklerini, göçmenlere verilen desteğin ise azaltılacağını vurguladı. Bununla da sınırlı kalamadı, Fransa’da doğan ama ebeveynleri yabancı olan çocukların vatandaşlık haklarının iptal edileceğine değindi.

Hiç şüphesiz Le Pen’in ikinci tura kalması sadece bir imaj tazeleme çalışmasının sonucunda olmadı. Le Pen’in siyasi kariyeri boyunca ilk defa iktidara bu kadar yakın olması, ortaya çıkan siyasal şartlara ilişkin belirlenen stratejinin bir sonucu.

KÜÇÜK KASABALARA, KÖY PAZARLARINA GİDİYOR

Le Pen, hükümet karşıtı protestolara dönüşen “Sarı Yelekliler” eylemleri hakkındaki analizini her fırsatta dile getirdi. Macron’un ülkeyi bölen, kutuplaştırıcı bir figür olduğunu ileri süren Le Pen, Cumhurbaşkanının sıradan insanın günlük kaygılarından bihaber olduğunu belirtiyordu. Önceki iki başkanlık kampanyasının aksine öfkeli bir görüntü vermeyi bırakmıştı. 

Fransa için sükûnet ve refah istediğini söyleyen Le Pen, Macron’un böldüğü Fransa’yı yeniden birleştireceğini ifade ediyordu. Popülist siyaseti ustalıkla kullanan sağın en güçlü adayı, büyük mitingler düzenlemek yerine küçük kasabalara, köy pazarlarına giderek halkla buluştu.

İnsanlarla fotoğraf çektiren Le Pen, önceki seçimlerde olduğu gibi radikal şekilde göçmen karşıtlığını kampanyasında kullanmadı. Onun yerine, Ukrayna’da başlayan savaş sonrasında ortaya çıkan enerji krizi nedeniyle ekonomik krizin kapıda olduğunu ve hayat pahalılığının giderek artacağı üzerinden kampanyasını yürütmeye odaklandı.

Le Pen’in ılımlı tutumunu eleştiren eski milletvekili yeğeni Marion Maréchal, Eric Zemmour’u desteklediğini duyurması Le Pen cephesinde şok etkisi yaratmıştı. Fotoğraf: AP

YAŞADIĞI MAĞDURİYETİ ANLATTI, OYLARINI ARTTIRDI

Le Pen’in bir sonraki stratejisi ise başarısızlıklar ve toplumsal önyargılar neticesinde yaşadığı mağduriyeti kullanmaktı.

Aşırı sağcı olan babası Jean-Marie Le Pen’in kızı olarak zor bir çocukluk geçirdiğini söyleyen Le Pen, babasına düzenlenen suikastlar ve annesi Pierrette Lalanne’nın Playboy dergisine verdiği çıplak pozlar nedeniyle genç yaşta büyük travmalar yaşadığını anlatmaktan çekinmedi.

Le Pen’i ılımlı olmakla eleştiren eski milletvekili yeğeni Marion Maréchal’in, Zemmour’u desteklediğini duyurması Le Pen cephesinde şok etkisi yaratmıştı. Maréchal’i kendisinin büyüttüğünü söyleyen Le Pen’in kameralar karşısında duygulanması anketlere olumlu yansımıştı.

::::: KUTU4::::Hafta başında, AB’nin yolsuzlukla mücadele kurumu Olaf, Ulusal Birlik partisi lideri Marine Le Pen ve babası dahil olmak üzere birkaç parti üyesinin Avrupa Parlamentosu üyeliği dönemlerinde 620 bin Avro’yu zimmetine geçirmekle suçladı. Olaf tarafından hazırlanan raporda, Le Pen’in 2004-2017 yılları arasında Avrupa Birliği fonlarından 137 bin Euro’nun kendi çıkarları için kullanıldığı belirtildi.

 

Aile hatıralarını anlattıkça duygulanan Le Pen, anketlerde hızla yükseliyordu.

Geçtiğimiz hafta, uluslu pazar araştırma ve danışmanlık şirketi Ipsos tarafından yapılan ankette, pek çok insanın ekonomik kriz ve hayat pahalılığıyla mücadelede Macron kadar Le Pen’e de güven duyduğu ortaya çıkmıştı. Düşünce kuruluşu Fondation Jean-Jaurès de benzer bir şekilde, seçmenlerin artık Le Pen’i eskisi kadar tehlikeli bulmadığını ileri sürmüştü.

SEÇİMLER AB İÇİN NE ANLAM TAŞIYOR?

Doğu Avrupa’da devam eden savaş pek çok dengeyi yerle bir etti. Uzun zamandır, NATO ve Avrupa Birliği arasında yaşanan adı konulmayan kriz Ukrayna savaşı nedeniyle rafa kaldırılmıştı ki, yaşanan enerji krizi ve olası ekonomik kriz senaryoları AB’nin içinde farklı seslerin çıkmasına yol açtı.

Almanya’nın enerji krizi nedeniyle Rusya ile yaşanan sorunları çözme çabası gündeme gelirken, Fransa seçimleri sonrasında ortaya çıkacak tablonun AB’nin yeni dönem siyasetinin değişmesine neden olabileceği üzerinde duruluyor.

Özellikle, bir önceki seçimde AB’nin ve NATO’nun varlığını sorgulayan Le Pen’in Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmasının Avrupa’da birçok şeyi kökten değiştirebileceği son aylarda sıklıkla dile getiriliyor.

24 Mart 2017’de Rusya’nın başkenti Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i ziyaret eden Le Pen, seçim kampanyası döneminde Fransa’nın Rusya ile bağlarını yeniden güçlendirmesi gerektiğine işaret ediyor. Fotoğraf: AP

WASHİNGTON’UN HİMAYESİNE BOYUN EĞMEYE KARŞIYIM

Geçtiğimiz yıllarda Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmelerde bulunan Le Pen’in NATO’ya karşı olan tutumu uzun zamandır gündemdeydi. Geçtiğimiz hafta içi uluslararası basın mensuplarının da bulunduğu bir toplantıda konuşan Le Pen, seçilmesi halinde ülkesini NATO’nun askeri kanadından çekeceğini ve Rusya ile daha yakın iş birliği kuracağını söylemişti.

France 24’ün haberine göre, toplantıda NATO’nun beşinci maddesine saygı duyduğunu belirten Le Pen, Fransız ordusunun ne NATO, ne de Avrupa ordusu komutası altına alınamayacağını belirtti.

“NATO adı altında Washington’un himayesine boyun eğmeye karşıyım” diyen Le Pen, alacakları siyasal ve jeopolitik konumun “Moskova’ya boyun eğme” olarak algılanmaması gerektiğinin de altını çizdi.

“Fransa’yı beş yıl içinde düzene sokacağım” diyen Le Pen’e karşı Fransa halkını uyaran Macron ise şunları söyledi:

“Büyük demokrasilerle ittifaklarını sürdüren güçlü bir Avrupa’da yer alan Fransa istiyorum; Avrupa dışında popülist ve yabancı düşmanı olan müttefiklerle çevrili bir Fransa değil! Seçim sonuçları bizi yanıltmasın; hiçbir şey bitmiş değil. Önümüzdeki 15 gün ülkemiz ve Avrupa için belirleyici olacak.”

EKONOMİ SEÇİMLERE NASIL ETKİ EDECEK?

İkinci tur seçimlerinin kaderi adayların gıda ve enerji krizine ilişkin çözüm önerileriyle belirlenecek.

Dünyanın 7’inci, AB’nin ise 2’inci büyük ekonomisine sahip ülkesi Fransa Covid-19 pandemisine rağmen geçen yılı yüzde 7 ekonomik büyümeyle kapattı. Fakat buna rağmen Ukrayna savaşı nedeniyle başlayan enerji krizinin üretim sektörüne ne şekilde yansıyacağı ve bunun hayat pahalılığını nasıl etkileyeceği henüz netlik kazanmış değil.

Macron’un destekçileri seçim merkezinde ilk tur sonuçlarını kutladı. Fotoğraf: AP

Bu nedenle, hafta sonu yapılacak seçimlere satın alma gücündeki ani düşüşün, güvenlik ve göçmen politikasının etki etmesi bekleniyor. Avrupalı liderler Rusya’ya yaptırımları arttırmaya hazırlansa da seçim gündemiyle çalkalanan Fransa’da temel mesele fiyatların çarşıya nasıl yansıyacağı.

Özellikle Macron Ukrayna gündemiyle fazlaca meşgul olduğu ve insanların yaşam koşullarını düzeltmek için çaba sarf etmediği gerekçesiyle eleştiri oklarının hedefi haline gelmişti. 

 

Sosyalist aday Jean-Luc Mélenchon ayların yüzde 20’sini alarak seçimi üçüncü tamamladı. Mücadelede yeni bir safhaya geçildiğini söyleyen Mélenchon, seçmenlerine yaptığı konuşmada Le Pen’e tek bir oy dahi verilmemesini istedi. Fotoğraf: Alamy

SİYASİ YELPAZE NEDEN VE NASIL DEĞİŞTİ?

Geçtiğimiz hafta yapılan ilk tur seçimlerinde uzun yıllar boyunca ana aktör olan partilerin ciddi oy kayıpları yaşadığına şahit olduk.

Emekli Büyükelçi Özülker, Fransa’daki geleneksel partilerin içinde bulunduğu duruma ilişkin, “Baktığımızda da şunu görüyoruz, merkez sağ ve sol artık bitti. Valerie Pecresse, Jacques Chirac’ın partisindendir. İlk turda aldığı oy yüzde 4,8. Ki, Pecresse çok aklı başında bir merkez sağ liderdir” ifadesini kullandı ve sözlerine şu şeklide devam etti:

“Aynı şekilde Paris’in ilk kadın belediye başkanı Anne Hidalgo, yüzde 1,7 oy aldı. Kendisi sol partinin temsilcisidir. Bu partiler geçmişte yüzde 20-25 marjında oy alan partilerdi. Peki noldu, Jean-Luc Mélenchon ortaya çıktı. Almış olduğu yüzde 22’lik oy, ihmal edilebilecek bir oy değildir. Çünkü o komünist parti ile sosyalist zihniyetin de temsilcidir. Alınan oyların bütününe baktığımız zaman, aşırı sağ ve sol parti diye bakmak gerekiyor artık. Aşırı sağ yüzde 30, aşırı sol ise yüzde 20. Bu anlamda da merkeziyetçiliğin bittiğini görüyoruz.”

Merkez sağ merkez solda çok başarılı isimler var olduğunu ancak buna rağmen oyları toplayamadıklarını söyleyen Özülker, “Çünkü korkular endişeler yerleşmiş durumda. Şu an ırkçılık konusunda çok büyük endişe yaratmamakta olan Macron, her durumda tercih edilecektir. Macron, Fransa’nın gözünde kötünün iyisi durumunda” dedi.

Seçimlerde hezimete uğrayan aşırı sağcı aday Eric Zemmour ikinci turda Le Pen’i destekleyeceklerini açıkladı. Fotoğraf: AP

İKİNCİ TURDA KİM KİMİ DESTEKLEYECEK?

Sol partili Jean-Luc Mélenchon aşırı sağcı aday Marine Le Pen’in ikinciliğini neredeyse elinden alıyordu ama olmadı. Yüzde 21,7 oy alarak üçüncü sıraya oturan Mélenchon, elinde tuttuğu oy oranını bir ağırlık merkezi olarak kullanıyor.

Öyle ki, seçim sonrasında bir açıklama yapan sosyalist aday, “Mücadelede yeni bir safhaya geçildi. Yaptığımız işle gurur duymalıyız. Popüler bir kitle örgütledik” dedi ve ekledi:

“Sakın geri dönülemez bir hata yapmayın. Bayan Le Pen’e tek bir oy dahi vermeyin!”

Bu çağrı sağa karşı kesin bir dille sarf edilse de Macron’a yönelik bir söylemde bulunmaması dikkat çekmişti. Aşırı sağcı aday Eric Zemmour ise ikinci tur için Le Pen’e destek çağrısında bularak, “Destekçilerimi Le Pen’e oy vermeleri için çağırıyorum. Bazılarınızın istemeyeceğini biliyorum. Ancak her şeyden büyük bir şey var: Fransa” ifadesini kullandı.

Jean-Luc Mélenchon’u destekçileri kent merkezlerinde kurulan seçim ekranlarından oylamayı takip etti. Fotoğraf: AP

Kısacası, merkez sağ aday Valeri Pecresse, sosyalistlerin adayı Anne Hidalgo, Komünist Parti’nin adayı Fabien Roussel ve Yeşiller’in adayı Yannick Jadot ikinci turda Macron’a oy verilmesi çağrısı yaptı.

Aşırı sağcı adaylar Eric Zemmour ve Nicolas Dupont-Aignan ise kendi seçmenlerinden Le Pen’i desteklemelerini istedi.

Son haftaya giren seçim maratonunda adaylar kıran kırana rekabete girişilirken, partiler arasında yoğun kulis çalışmaları ve pazarlıklar dönüyor. Fransa’nın ve AB’nin kaderini belirleyecek seçimlerde iki farklı strateji karşı karşıya geliyor.

‘BEN İYİYİM’DEN ÇOK ‘O KÖTÜ’ SİYASETİ

Macron, “Aşırı sağa karşı cumhuriyetçi cepheyi” yeniden harekete geçirmeyi hedefliyor. 2017 seçimlerinde olduğu gibi, Fransız seçmenlerine seslenen Macron, Le Pen’in ekonomik programının eksik yanlarına değindikten sonra, sağ ve muhafazakâr adayların dahi Le Pen’e karşı birleşmesi için büyük çaba sarf edecek.

Aşırı sağcı aday Le Pen ise ikinci turu Macron’a karşı bir tür referandum havasına dönüştürmeyi planlıyor. Macron’un ekonomi politikalarına direnenlere seslenerek, “Macron dışında herkes” söyleminin toplumda kabul görmesine uğraşacak. 

The New York Times’da yayımlanan “Macron Sets Out to Build a ‘Dam’ Against Le Pen. Can It Hold?”; “Emmanuel Macron Is Playing a Dangerous Game”; “A Reinvented Marine Le Pen Threatens to Upend French Elections”, The Guardian’da yayımlanan, “How Le Pen tried to soften image to reach French election runoff” ve France 24’de yayımlanan “Le Pen wants France out of NATO integrated command, backs NATO-Russia links” başlıklı yazılardan derlenmiştir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir