Dün ekonomide kaos yaşandı. Kaosun nedeni önceki gün çıkarılan bir tebliğle dövizle ödemelerin yasaklanmasıydı. Salı günü çıkarılan “Türk parası kıymetini koruma hakkında 32 karara ilişkin tebliğ” ile şirketlerin kendi aralarında dövizle ödeme yapmaları yasaklandı. Dolarla, Euro’yla sözleşme yapmak hâlâ mümkün ama ödeme yapmak artık yassah hemşerim.
Sebep? Kur Korumalı Mevduat uygulaması istenen sonucu vermedi, bankalardaki döviz mevduatında dişe dokunur bir gerileme olmadı. Dolarizasyon kaya gibi olduğu yerde duruyor. Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu sadece şirketler kesiminin 50 milyar dolar bozmasını beklediklerini söylemişti ama Kur Korumalı Mevduatın uygulamaya girdiği 20 Aralık’tan bu yana bankalardaki döviz mevduatı, bireylerinki de dahil olmak üzere sadece 23 milyar dolar azaldı. Mevduatın 216 milyar dolarlık ezici kısmı hâlâ dolarda, Euro’da. Bu arada Merkez Bankası’nın rezervleri bir türlü toparlanamıyor, Swap (Para takası) ile başka bankalardan borç alınan döviz çıkarıldığında hâlâ eksi 50 milyar dolar civarında duruyor.
Nasıl bir hastalığı ortadan kaldırmak için o hastalığa neden olan virüsle, bakteriyle ya da diğer kök nedenlerle mücadele etmek gerekirse dolarizasyonu kırmak için de ona yol açan nedenleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Enflasyon bu kadar yüksekken ve bankalar enflasyonun altında faiz veriyorken vatandaş neden dövizini bozup TL’ye geçsin? Sanayici hammadde ve ara girdide ithalata bağımlıyken parasını neden TL’de tutsun?
İktidar dolarizasyonun kök sebepleriyle, yani enflasyonla, sanayinin ithalata bağımlılığıyla mücadele edeceğine semptomlarıyla, ateşle, baş ağrısıyla mücadele ediyor. Enflasyonla dişe dokunur bir mücadele var mı? Yok. Sanayinin ithalata bağımlılığını ortadan kaldıracak reformlar, yatırımlar yapıldı mı? O da yok. Ya ne var? Market zincirlerine soruşturmalar ve 1970’leri hatırlatan yasaklar var.
Dövizle ödeme yasağı hastalığın nedeniyle değil semptomuyla mücadele anlayışının son örneği ve zirvesi oldu. Geçen hafta çıkarılan, ihracat gelirlerinin yüzde 40’ını Merkez Bankası’na satma zorunluluğu da normal bir uygulama değildi ama dün başlayan döviz yasağıyla tam anlamıyla zamanda yolculuğa çıktık, 1970’lere geri döndük.
1970’lerde Türkiye’de dövizle işlem yapmak, hatta döviz bulundurmak yasaktı. Döviz bulundurmanın cezası vardı. Bu uygulama 24 Ocak 1980’de dönemin Başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’ın ilan ettiği kararlarla kaldırılmıştı. Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci dün şöyle diyordu:
“24 Ocak 1980 kararlarından önce çantasında 1 dolar bulunduranlar ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyordu. Şimdi de alışılmış ticari hayatın akışını, dayanağı olmayan bu tür önlemlerle akamete uğratıyoruz.”
Bunlar tavan arasından çıkan olağanüstü dönem önlemleri. Ve bunların adı dünyanın her yerinde adı sermaye kontrolleri… İktidar seçimler öncesinde dolarda yaşanabilecek olası bir atağı önlemek için sanayiyi ateşe atıyor.
Ve bu arada son dönemde sık sık yaptığı gibi bunu apar topar, herhangi bir hazırlık yapmadan, eline yüzüne bulaştırarak yapıyor. Dün uygulamaya giren dövizle ödeme yasağı ekonomide kaosa neden oldu çünkü bankalar uygulamanın detayları hakkında bilgi sahibi değildi. Bugün herhalde eksikler giderilecek, uygulamanın detayları açıklığa kavuşturulacak. İstim arkadan gelecek…