Marmara Kültürleri Ağı, denizde hayata vurgu yapıyor: ‘Benim Marmaram’

Hıdır Eligüzel

Doğanın evrensel dengesi insan, kurumlar ve devletler eliyle bozuluyor. Modern zamanlardaki sanatın bilgisi toplumsal, siyasal ve etik alanda dönüştürücü niteliğe sahip olmaya devam ediyor. Türkiye çağdaş sanat camiasının son on yılını incelediğimizde en çok öne çıkan konunun ne yazık ki acil gündemimizden düşmediğini görüyoruz: Ekolojik yıkım. Bu konuda İstanbul Bienali’nin ana temalarını anımsamakta fayda var.

2015 yılında şekillendiricisi Carolyn Christov-Bakargiev olan Bienal’in teması “Tuzlu Suydu. Sanatseverler için Christov-Bakargiev’in İstanbul’u deniz kenti olarak sanatseverlere yeniden sunduğu rota oldukça ilginçti:

“Sergi mekânları Avrupa ve Asya yakalarında, Karadeniz’den Marmara’nın Akdeniz’e yakın noktalarına doğru pek çok yere yayılmış bulunuyor. Şehrin merkezinden, İason ve Argonotların Altın Post’u ararken geçtikleri söylenen Karadeniz kıyısındaki Rumeli Feneri’ne doğru seyahat edeceksiniz. Sonra, 8500 yıl önce su geçidi olarak açılmış bir sismik fay hattı olan kıvrımlı ve daracık Boğaz’dan Akdeniz’e doğru, Büyükada’ya (…) seyahat edeceksiniz.”

2017 yılındaki Bienal küratörleri Elmgreen ve Dragset ve ana teması ise iyi bir komşuydu. Küratöryel metnin sonunda basit ancak katmanlı bir soru iletiyorlar. “İyi bir komşu istemek çok şey mi istemektir?”

İstanbul Bienali, 2019 yılında küratör Nicolas Bourriaud ile çerçevesini uluslararası boyuta taşıyarak “Yedinci Kıta” temasıyla sanat gündemini biçimlendirdi. Bilindiği gibi Yedinci Kıta, insanların doğaya bıraktıkları atıkların toplamıyla oluşan dev birikim adasıdır.

Üç Bienal’in de sanatseverlere taşıdığı düşünce oldukça net: “Tuzlu Su”nun (Marmara Denizi) üzerinde biriken atıkların sorumlusu belki de iyi komşuluk ilişkisi yürütmememizdir. Bir an, Carolyn Christov-Bakargiev’in sanatseverleri gezintiye çıkardığı Marmara Denizi’nden rotayı devam ettirerek Çanakkale Boğazı’na doğru yol aldığımızı düşünelim. Bu yolculukta Çınarçık’a Kapıdağ Yarımadası’na, Avşa Adası’na, Aksaz’a, Mürefte’ye ve Eceabat’a uğrayıp kıyı komşularımıza konuşsak müsilaj en çok duyacağımız sözcük olurdu. Müsilaj, Marmara Denizi’nin kirletilmesinin bir sonucu olarak sadece Marmara Denizi’nin ekosistemini değil, aynı zamanda Marmara kültürlerini de dönüştürebilir. Balıkçılık kültürü aynı kalmayabilir. Sayfiye kültürü yok olabilir.

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı, Şubat 2022 itibariyle Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu ekolojik krizin daha iyi anlaşılması ve gerekli önlemlerin hızla alınması için sivil toplumu harekete geçirmek üzere kuruldu. Güçlü bir sivil toplum dayanışması kurmayı hedefleyen proje Avrupa Birliği CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı tarafından destekleniyor. Bu projeyle 2022 yılı boyunca Marmara Denizi’nin bölge insanı için aynı zamanda hayat olduğu vurgusu “Benim Marmaram” sloganıyla dillendiriliyor.

Marmara Denizi’ni yazan, çizen, onun hakkında düşünen ve onu dert edinen kültür sanat aktörleri, araştırmacıları, yerel katılımcıları ve çevre aktivistleri için Marmara Denizi aynı zamanda hep var olan bir yaşam kaynağıdır. Ancak, Marmara Denizi’nin içinde olduğu ekolojik krizi yaratan tüketici davranışlarının da dönüştürülmesi gerekiyor. Marmara Kültürleri Ağı, Marmara Denizi kültürlerine ve bu kültürlerin karşı karşıya olduğu tehditlere ilişkin anlatıları toplamak üzere Prens Adalarında, Çanakkale’de ve Güney Marmara Adalarında faaliyet gösteren sivil toplum örgütlerinin bir araya gelmesiyle kuruldu. Ağ kurucuları, “Kaybedecek zaman yok; dayanışma ile Marmara Denizi’ni iyileştirebiliriz” diyen herkesi “Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı” etrafında bir araya gelmeye davet ediyor. Ağ, karşı karşıya olduğumuz bu çevre ve yaşam krizi konusunda kamuoyunun bilgilenmesini sağlamak üzere, herkesin diyaloğa katılabileceği bir platform kuruyor.

TBMM Müsilaj Araştırma Komisyonu raporunun yayınlanması ile birlikte Marmara Denizi’nin kirliliği yeniden gündeme geldi. Proje Marmara Denizi’ne ilginin arttığı günlerde kamuoyuna duyuruluyor. Bu vesileyle Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’nın bileşenlerini bir araya getiren nedenleri, hedeflerini, projenin önemini ve Marmara Denizi’ni konuştuk. Asu Aksoy, Halim Bulutoğlu, Adil Çamur, Süreyya Topaloğlu, Nadide Su Dağlı ve Ebru Mercan Marmara Kültürleri Ağı’nın Marmara Denizi’nin korunmasına nasıl dikkat çekeceklerini anlattılar.

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’nın bileşenlerinin kimlerden oluştuğunu ifade edebilir misiniz?

Süreyya Topaloğlu (Ağ Koordinatörü): İstanbul Adalarında faaliyet gösteren Adalar Vakfı, Marmara Adaları’nda faaliyet gösteren Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği, Marmara Adaları Kültür ve Dayanışma Derneği, Gündoğdu Köyü Güzelleştirme Derneği, Avşa Otel, Motel, Apart ve Pansiyoncular Derneği, Topağaç Güzelleştirme ve Kalkındırma Derneği, Çanakkale’de faaliyet gösteren Troya Çevre Derneği tarafından başlatılmış bir ağ oluşturma projesidir.

Süreyya topaloğlu

Bu yedi sivil toplum kuruluşu, Avrupa Birliği CultureCivic Kültür Sanat Destek Fonu’nun ‘Kentler Arası Ağ Geliştirme’ programından destek alarak “Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı”nın kuruluşunun ilk adımını attılar. Hemen ardından ağ arasına İstanbul Adaları merkezli Deniz Yaşamını Koruma Derneği (DYK), Sualtı Fotoğrafçıları Derneği (SUFOD) ve Kültür Mirasını Koruma Derneği (KMKD) katıldı. Uzmanlık kurumları, üniversiteler, kültür sanat kurumları ve Marmara çevresindeki diğer sivil toplum kuruluşu ve inisiyatifleri ile iletişim içine girdik. Birbirimizden haberdar olmaya başladık.

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’nın amaçlarını nelerdir?

Asu Aksoy (Ağ Kurucu Gönüllü Danışmanı): Müsilaj kriziyle Marmara Denizi’nin kirliliği gün yüzüne çıktı. Müsilajı ortadan kaldırmak için Marmara Denizi havzasından denize arıtma yapılmadan akıtılan kentsel ve sanayi atık sularının acilen ileri biyolojik arıtma tesislerinde temizlenmesi gerekiyor. Müsilaj bir sonuç, bunu küresel ısınma ile birlikte deniz kirliliğinin sonucu olarak görebiliriz. Denizin bu şekilde kirletiliyor olması Marmara Denizi’ne bakışımızla ilgili.

Asu Aksoy

Deniz tüm pisliğimizi alıp halledermiş gibi düşünüyoruz; denize atılanların haddi hesabı yok. Denizi bir ekosistem olarak görmüyoruz. Bir zamanlar muazzam bir bolluk içinde olan Marmara Denizinin balıklarını aşırı avlanma sonucu birer birer kaybediyor olmamızın sonuçlarını sadece insan-odaklı konuşuyoruz. Deniz besin zincirindeki bir halkanın yok olmasıyla tüm canlıların nasıl etkilendiğini hesaba katmıyoruz. Sağlıklı bir Marmara ekosisteminin aynı zamanda Marmara havzası yaşayanları için sağlıklı ve deniz ile birlikte mutlu bir yaşam anlamına geldiğini dikkate almıyoruz. Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı, tüm bu sorunlardan yola çıkarak Marmara Denizi’nin acilen eski sağlığına kavuşması ve ekosistemini sürdürebilmesi amacıyla bu konunun takipçisi olmak, kamuoyunda farkındalık yaratmak üzere yola çıkıyor.

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’nın proje kapsamında neleri yaparsa hedeflerine ulaşmış olacak?

Adil Çamur (Galimi Çınarlı Kırsal Kalkınma ve Turizm Derneği): Projenin başarısı şu iki başlıkta kat edeceğimiz yola bağlı. İlki Marmara Denizi’nin kirletilmesini yurttaşların ve kamu kurumlarının gündeminde tutma başarımız. İkincisi ise bunu geniş katılımla gerçekleştirebilmemiz. Marmara’da karşı karşıya kaldığımız krizin aşılmasına kültür bağlamında katkı sunmayı amaçlayan proje kapsamında İstanbul’u aşarak Marmara’ya kıyısı olan yerellerin katılımını güçlendirmek istiyoruz.

Adil Çamur

Örneğin Kumbağ’daki, Karabiga’daki, Marmara Adası’ndaki ve Gemlik’teki hemşehrilerimizle iletişim kurabilecek seviyeye gelmeliyiz. Marmara kıyısında olup kirlilik meselesine hak temelli yaklaşan vakıf, dernek, kooperatif, platform vb. yapıların ve bireylerin birbirlerinden haberdar olabilecekleri ortamı sağlamalıyız. Projemizin farkı da tam burada. Marmara kıyısındaki herkesi birlikte çalışmaya davet ediyoruz.

Asu Aksoy: Ağın hedeflerinden biri de Marmara Denizi’nin kirliliğinin kaynaklarına dikkat çekmek ve bu ekolojik krizin tüm boyutlarını görünür kılmak. Bir taraftan biyoçeşitliliği azalmış olan Marmara Denizi’nin çevresel kirleticilerin etkilerine dönük bilgileri toplarken, deniz ile birlikte ortaya çıkmış yaşam tarzlarının da birer birer ortadan kalkmış olmasını ele almalıyız; Marmara Denizinin karşı karşıya olduğu kriz sadece bir kirletme dolayısıyla sadece bir çevre krizi değil. Denize ve deniz canlılarına, insanlar olarak bizim deniz ile kurduğumuz ilişkiye bakışımızda bir kriz söz konusu. Marmara Denizine tekrar bir biyo-kültürel çeşitlilik havzası olarak, bütünlüklü bakabilmeyi başarmamız gerekiyor. Bu ekolojik kriz, bizlerin dışında gerçekleşen bir kriz değil, doğrudan bizim yaşam biçimimiz, değerlerimiz ve pratiklerimizden kaynaklanıyor. Bugün nasıl yaşadığımız, neleri tükettiğimiz, bu konular üzerinde nasıl düşündüğümüz ve hareket ettiğimiz ile ilgili kültürel bir konu aynı zamanda. İnsanların Marmara Denizi ile kurduğu ilişki ve pratiklerin bugünkünden farklı olduğu dönemleri bilmemiz önemli. Denize sadece insana hizmet eden bir varlıkmış gibi bakılmadığı zamanların ve kültürlerin varlığını bilmek ve buralardan dersler çıkarmak önemli diye düşünüyorum. Sürdürülebilir deniz yaşamı için geçmişin insan-deniz birlikteliğine dayalı kültürlerinden anlatılar toplamak ve bunların üzerinde düşünmek, dolayısıyla, bu Ağ’ın önemli bir katkısı olacaktır.

Adaları ve Boğazları ile Marmara Kültürleri Ağı’nın projesinde yerel halkın rolü, nedir?

Nadide Su Dağlı (Troya Çevre Derneği): Yereldeki insanların projeye katılımlarına dönük farklı yöntemler geliştirdik. Yereldeki insanlarla video görüşmeleri gerçekleştiriyorum. Bu aşamada projeyi tanıtmak için derneklerle bir araya geliyoruz. Özellikle Çanakkale özelinde büyük sıkıntıların yaşandığı dile getiriliyor. Çanakkale bir tarım kenti olmasına karşın kıyıların ve tarım alanlarının imara açıldığını görüyoruz.

Projeye katkı olarak hem bu görüşmelerimizi hem de sahada farklı aktörleri içeren video içerikleri üreterek ağda paylaşıma açacağız. Benim de kişisel olarak onlardan beklentim ağı sıkı şekilde takip etmeleri ve güncel sıkıntılarını ağ üzerinden paylaşarak iletişimi sağlamaları yönünde.

Ebru Mercan (Marmara Adaları Kültür ve Dayanışma Derneği): Ben de odakta balıkçılığın ve balıkçıların olduğu görüşmeler yürütüyorum. Bu insanların bir kısmı balıkçığı bırakmış olsa da Marmara Denizi’nin geçmişteki balık çeşitliliğine ve balıkçılar arasındaki dayanışmanın geçmişteki hallerine dönük yüksek bir özlem dile getiriyor. Onların kendi gençliklerindeki gibi bir Marmara Denizi hayalleri olduğunu söyleyebilirim. Ben de yerel halkın bu duygularını projeye dahil edecek görüşmeleri yürütüyorum.

Bir Avrupa Birliği projesi olan CultureCIVIC: Kültür Sanat Destek Programı tarafından finanse edilen projenin kültürel dayanaklarını aktarabilir misiniz?

Halim Bulutoğlu (Adalar Vakfı): Marmara’nın ve İstanbul’un kültür sanat kurumları, bu projede en başta gelen paydaşlarımız. Ekoloji ve çevre konularında duyarlılıkları oldukça yüksek. Halk, sanatçılarına, kültür insanlarına güveniyor. Yeter ki, sesleri duyulabilsin, ortak çığlık her kesime ulaşabilsin. Evet, Marmara başta tüm çevremizde ciddi bir ekolojik yıkım var. Ama hala umut da var. Bu umut paylaşıldıkça büyüyecek, sonuç alıcı noktalara ulaşacak. Projemizin oturduğu bazlardan biri tam da bu.

Halim Bulutoğlu

Daha ilk günden itibaren gerek bilim insanları ve üniversiteler, gerekse kültür-sanat camiasıyla iletişime, paylaşıma önem verdik. Çok da olumlu geri dönüşler aldık. Kurmaya çalıştığımız ağın tüm unsurlarını, tüm araçlarını iletişim ve paylaşım için açıyoruz. Bu ağ vasıtasıyla, bugüne kadar birbirlerine değmemiş, iletişimi olmamış aktörler arasında ortaklıklar, ortak projeler de gelişebilecektir. Buna inanıyoruz. Haberdar olmak, iletişimde olmak, birlikte yaratabilmenin, birlikte çalışabilmenin en temel koşulu.

Asu Aksoy: Marmara Denizi etrafında şehirler kurulmuş, yaşam alanlarında milyonlarca insan yaşıyor. Bu yerleşimlerin tarihine ve sorunlarına eğilindiğinde nedense Marmara Denizinden bir bakışın, denizden karaya yönelen bir perspektifin eksikliğini görüyoruz. Deniz üstelik kendi kendine var olan bir ekosistem değil, kendisini çevreleyen kara sisteminin, dağlarından kopup gelen akarsularının, sulara karışan toprakların hepsiyle bir bütün. Denizden insan yerleşimlerine bakmayı becerebilmek, kültürel bir anlamlandırma değişimi anlamına geliyor bence. Bunu becerebilmiş sanatçıları, yazarları yeniden keşfetmek, onların bakışını konuşmak çok önemli. Marmara Denizi çok büyük bir havza ve etrafında birbirinden farklı yaşam tarzları ve kültürleri gelişmiş, kimisi balıkçılıkla, kimisi bağcılıkla, seramik ve mermer ustalığı ile şekillenmiş. Kimisi sayfiye kültürü olarak gelişmiş. Ulaşım kültürleri hep önemli olmuş. Denizcilik ve deniz varlıkları bilgisi her yöresinde yerin özelliklerine göre uzmanlaşmış. Bütün bu kültürel ifadeler Marmara Denizi havzasında, yerellerinden tümüne, farklı ölçeklerde çok zengin bir kültürel çeşitliliğe işaret ediyor. Marmara Denizi ve kültürlerinin çeşitliliği konularında çalışan sanatçıları, kültür insanlarını, yazarları, fotoğrafçıları, müzisyenleri bu Ağ etkinliklerine ve iletişimine katabilirsek Marmara Denizi’nin önemine ilişkin çok sesli iletişim imkânı açmış oluruz. Bu ağ ile Marmara kültürlerini kendine, işine ve eserine dert edinen sanatçıların, kültür insanlarının, araştırmacıların ve gönüllülerin gelip başvurabilecekleri bir adres olmayı amaçlıyoruz.

Süreyya Topaloğlu: Harekete geçirme çabamız hakkında önemli araçlardan biri de sloganımız. “Benim Marmaram” projemizin ruhu ve bizim çabalarımızın özeti durumunda. Marmara’yı seven, yazan, çizen, düşünen ve onun için mücadele edenlerin sahiplenmelerinden yola çıkarak belirledik. Benimsemeyi içerdiği kadar herkesin üstüne düşeni yapmasını da vurgulamak istedik. Herkesin Marmara’nın bir yerinden tutması gerektiğini fark ettirmek istedik. Marmara Kültürleri Ağı Marmara Denizi’ne aynı zamanda kültürel açıdan yaklaşıyor. Çünkü Marmara Denizi ile kurulan ilişki biçimleri Marmara bölgesi kıyıları boyunca, adalarında ve boğazlarında yeme-içme kültüründen kıyıda yaşam ve mekân kullanımına, balıkçılık ve deniz ürünlerinin kullanımından deniz ulaşımına, denizle ilgili inanışlar ve temsil biçimlerine kadar birbirinden farklı birçok yerel kültürel kimlikten oluşur. Marmara’ya dair o kadar çok çeşitlilikten söz edilir ki, Marmara Kültürü değil, Marmara Kültürlerinden söz edilmesi gerekir.

Marmara Kültürleri Ağı, kendi coğrafyasına ve yaşamına sahip çıkan iyi komşuların birlikteliğine iyi bir örnek olarak yıl boyu etkinliklerini sürdürecek. Deniz doğasında yaşanan çöküntünün ekolojik, sosyal ve kültürel sonuçlarının neler olduğunu ve yaşam değerlerimize kadar nasıl uzandığını anlamaya ve anlatmaya çalışacak olan proje birbirinden kopuk girişim ve çabaların Marmara’nın korunması amacı etrafında ortaklaşmasını, yeni katılımlarla büyüyerek koruma gündeminin güçlenmesini ve daha geniş kamuoyuna ulaşmasını sağlayacak. Marmara Denizi’nin doğal ve kültürel değerlerine ilişkin çalışmaları toplayıp erişime açarak, Marmara kültürlerine ilişkin anlatıları kaydederek ve sanatsal ve yaratıcı çalışmalarla bu anlatıları aktararak Marmara Denizi’nin önemi bir kere daha ve güçlü bir şekilde anlatılacak.

Proje 21 Nisan’da kamuoyuna tanıtılacak. Tanıtım toplantısının moderatörlüğünü gazeteci Aslı Öymen üstleniyor. Prof. Dr. Asu Aksoy, Doç. Dr. Pınar Pelin Giritlioğlu, Prof. Dr. Bayram Öztürk ve Ömer Madra projenin amaçlarını ve önemini anlatacaklar. Marmara Kültürleri Ağı projesinin ilk etkinliği ise 27 Nisan’da gerçekleştirilecek. “Yaman Koray ve Marmara Kültürleri” başlıklı birinci Marmara Buluşmasında Feridun Andaç, Turhan Günay, Asu Aksoy ve Adil Çamur Marmara kültürlerinin Türkiye deniz edebiyatının öncü ismi Yaman Koray’ın eserlerindeki temsilini değerlendirecekler.

Projenin ayrıntılarına ve etkinlikler hakkında bilgilere, Ağın internet sayfasından ve sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz:

https://marmarakulturleragi.com/

https://twitter.com/mka_marmara

https://www.facebook.com/marmarakulturleriagi

https://www.instagram.com/marmarakulturleriagi/

https://www.youtube.com/channel/UCmNIPOIvcXgyHHrEGnKkdEw/featured

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir