Sembolik de olsa dünyanın bir doğum günü var: 22 Nisan. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan 52 yıldır her 22 Nisan’da ‘Dünya Günü’nü (Earth Day) kutlar.
İlk defa 1969’da bir UNESCO konferansında önerildiğinde koşullar çok farklıydı. İklim sorununun farkına henüz tam varılamamıştı. Gezegenin geleceğini kendine dert edinen organizasyonlar henüz kurulmamıştı. Gezegeni korumaya yönelik yasal düzenlemeler henüz kabul edilmemişti; mücadelenin alt yapısı oluşturulmamıştı.
Böylesi bir ortamda gezegeni ve çevreyi koruma yönünde hareket geçilmesi takdire değer bir olaydır.
Farkındalık etkisi
1960’lı yılların sonunda ABD’nin her köşesinde yapılan Vietnam’daki savaş karşıtı gösteriler dünya gününün fikir liderlerine ilham verdi. John McConnell gibi aktivistlerin Dünya Günü için bazı girişimleri vardı ama ABD’li Senatör Gaylord Nelson o dönem bir petrol sızıntısının yarattığı çevre kirliliğini ve otoritelerin duyarsızlığını görünce harekete geçti; Dünya Günü fikrini ortaya attı. Amacı toplumun her kesiminde farkındalığı artırıp, kamuoyu baskısı ile hükümetleri hareket geçmeye zorlamaktı. Nelson bir siyasetçiydi. Bu nedenle bakış açısı da bir siyasetçi bakış açısıydı. Çevre hareketinin öncülüğüne soyunurken bir politik liderlik amacı da taşıyordu. Bu yaklaşımı sonuç verdi. Destek görmeye başladı. Bunlardan birisi de Harvard öğrencisi Denis Hayes’ti. Hayes üniversiteyi bırakıp Nelson’un peşine takıldı. Bir “gezegen eylemcisi” olarak Dünya Günü’nü fikrinin ete kemiğe bürünmesinde kritik rol oynadı.
Tabana yayıldı
Ve 22 Nisan 1970’de 20 milyon Amerikalı sokaklara çıktı ve gezegen için sesini yükseltti. Nelson; yola çıktığında barışçıl gösterilerin çarpıcı etki yapacağının farkındaydı ama o bile ABD nüfusunun yüzde 10’unun sokaklara dökülmesini beklemiyordu. Onun deyişiyle 2000 kolej ve üniversite, 10.000 lise ve ortaokul ve 20 milyon Amerikalı ülkenin en heyecan verici ve tabana en yayılmış hareketine katıldı.
‘Alarm zili’ çoktan çaldı
Ağustos 2021’de açıklanan ve yüzlerce bilim adamının hazırladığı Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli değerlendirme raporu gezegenin geleceğine dair tabloyu net bir şekilde ortaya koymuştu.
Buna göre eğer zamanında aksiyon alınmaz ise dünyayı ciddi bir felaket bekliyor. Eriyen buz tabakları, yanan orman, kasırga, sel görüntüleri bunun sadece bir habercisi. Yani insanlık için kırmızı alarm verildi. Eğer küresel ısınma sanayi devrimi öncesi döneme göre 1.5 derece ile sınırlanamazsa geri dönüşü olmayan bir felaket gezegeni bekliyor.
Tek gün olmamalı
İşte önümüzdeki cuma kutlayacağımız Dünya Günü bize yaklaşan bu tehlikeyi ve sağlığımızı, ailelerimizi ve tüm canlıları korumak için gezegenimize yatırım yapmamız gerektiğini hatırlatıyor. Vatandaşların, hükümetlerin ve şirketlerin yani herkesin sorumlu olduğunu ve harekete geçilmesi gerektiğini söylüyor. Özetle; bize bir gün değil her gün Dünya Günü olmalıdır.
‘Gezegenimize yatırım yapın’
“Neden 22 Nisan?” sorusu sıklıkla sorulur. 22 Nisan’ın Dünya Günü olarak seçilmesinin nedeni ABD’de okulların Paskalya tatilinde olması ve öğrencilerin etkinlikler için uygun zaman bulabilmeleriydi. Oysa, daha önce önerilen 21 Mart yani gece ve gündüzün eşit olduğu gün daha uygun bir tarih olabilirdi.
Bugün dünyada her yıl 1 milyardan fazla insan Dünya Günü’nü kutluyor. “Dünya Günü”nün her yıl bir teması olur. 2019’da tema “Türleri Korumak”tı. 2020’de “İklim Hareketi” oldu. 2021’de “Ekosistem Restorasyonu”olarak belirlendi. 2022’nin teması ise “Gezegenimize Yatırım Yapın”.
İş dünyasına düşen görev ne?
Dünya Günü sadece gezegen için bir kutlama günü değil, aynı zamanda iş dünyasına ve örgütlere gezegeni koruma sorumluluklarını hatırlatma günü. Özellikle iş dünyasının geleceğe dönük çevresel ayak izini azaltmak ve sosyal eşitliği sağlamak gibi bir ödevi var.
Şirketler geçmişte çevre ve gezegen için atılacak adımlara ve alınacak önlemlere birer maliyet unsuru olarak bakıyorlardı. Hâlâ da böyle bakan çok sayıda şirket var. Ama öte yandan her yıl artan sayıda sayıda şirket, bunun bir maliyet kalemi olmayıp bir iş yapma biçimi, işi sürdürmenin bir gerekliliği olduğunun farkına varmış bulunuyor.
Organizasyonel adımlar
Mesela 2020 yılında Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu için bir araya gelen 120 büyük şirket yönetişim, gezegen, insan ve refah için çalışacakları yönünde taahhütlerde bulundular.
Taahhüt açıklayan şirket sayısı artmalı. Ancak sadece taahhüt yeterli değil. Sorumlu birer kurumsal vatandaş olarak şirketler her alanda sorumluluk üstlenmeli. Sürdürülebilirlik kapsamında çevre, sosyal ve yönetişim ana odak alanlarında taahhütleri oluşturmak ve kamuoyuna duyurmak atılacak ilk adımdır. Bu hedeflerin şirketin tüm çalışanları tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Bu nedenle şirketler buna yönelik organizasyonel adımları atmak durumundalar.
Şirketlerden beklenen sürdürülebilirlik stratejileri kapsamında çevresel ayak izi, toplumsal kalkınma, insan hakları ve tüketici sağlığı gibi öncelikli alanları belirleyip bunlara odaklanmalarıdır. Bu kapsamda her şirket geleceğe dönük taahhütlerini oluşturup kamuoyuna açıklamalı ve aksiyona başlamalıdır.
Gezegen üst başlığı altındaki iklim değişikliği, sera gazı emisyonları, toprağın kullanımı, ekolojik duyarlılık, su tüketimi, hava kirliliği, katı atık, biyoçeşitlilik kaybı ve plastik kirliliği gibi kavramlar gezegen eylemcilerinin değil iş dünyasının da meselesi olmalı.