Görünen o ki Erdoğan ve ekibi bu yılı gözden çıkardı. Enflasyonu dizginleyeyim, fiyat istikrarını kısmen de olsa sağlayayım, insanlar zam haberiyle güne başlamasın diye bir dertleri yok.
Ekonominin dizginlerini bırakmışlar.
Yaz mevsimi nedeniyle yaş sebze meyve fiyatları iner, ucuz ülke diye turistler akın ederse ne ala!.. Döviz girişi olur, dolar üzerindeki baskı kalkarsa mualla!..
İktidar bizler gibi oturmuş bekliyor… Oyuncu değil izleyici!..
Erdoğan enflasyonun boynunu kırdık mı önümüzde engel kalmayacak diyor ama boynunu kırmak tek bir hamle bile yapmıyor. Kılını kıpırdatmıyor. Enflasyonun boynu kendiliğinden kırılmayacağına göre…
Yoksa… Yeni ekonomik model, daha doğrusu AKP usulü ekonomik model enflasyon canavarının kendi kendini yiyip bitirmesi
Galiba öyle…
Sonbaharda faizi indirerek yola çıkarken planları buydu. TL’ ye değer kaybettirilecek, cari fazla verilecek, dolar ihtiyacı kökünden hallolacak. Kur düşecek, kur düşünce enflasyon da düşecekti…
Tam tersi oldu. Cari açık patladı. (Son veri şubat ayını 5.15 milyar dolarlık cari açıkla kapatmışız. 12 aylık cari açık 21.8 milyar dolar olmuş) Sadece cari açık patlamadı. Kur patladı, enflasyon patladı, fiyatlar patladı, cüzdanlar patladı…
Patlamayan bir şey kalmadı…
Var daha var… Sırada Kur Korumalı Mevduat var. Türk Lirası ilanihaye dolara vidalı kalmayacak. KKM ilanihaye sürmeyecek. Uygulama bir gün bitecek. İnsanlar o günkü kur üzerinden hesaplanan paralarını alacaklar.
Alıp da ne yapacaklar? Ya dolara yatırırlarsa! Ya doları bir kez daha patlatırlarsa! Yıl sonuna kadar dediler ama seçime kadar kur korumalı mevduat uygulaması devam edecek… Başka çareleri yok…
KKM diğerlerine benzemez yanardağ gibi patlar… Saçtığı ateş hepimizi kavurur…
Başta iktidarı tabii. Bu sebeple iktidar kendi ipini çekmez. Gerçi kendi ayağına kurşun sıktı ama ‘Aşil Topuğu’na isabet etti mi, etmedi mi bilmiyoruz. Bunu sandık ortaya konulunca göreceğiz. .
Şimdilik bizler gibi iktidarda şaşkın şaşkın olan biteni izliyor. AKP usulü ekonomik modelle yapacakları bir şey yok. Yapacaklarını yaptılar zaten.
Memleketin hali ortada…
Modelden vazgeçmeleri kolay değil. Tükürdüklerini yalamak gibi olur. Seçime bir yıl kala pardon demek zor. Paranızı pul ettik kusura bakmayın demeleri imkânsız. Gerçi Erdoğan 200 liraya ‘cık’ eki yapıştırmıştı. 200 liracık demişti. Tedavüldeki en büyük paranın ‘cık’ olduğunu söylemesi paranın pul olduğunun itirafıydı.
Bu yılı gözden çıkardılar dedim ya. Zaten Maliye Bakanı Nebati enflasyonun aralık ayından sonra düşmeye başlayacağını söyleyerek 2023 yılını işaret etmişti…
Zaten büyük ekonomik modelleri haziran seçiminden önce enflasyonun tek haneye inmesini öngörüyor. Plan program bunun üzerine. Yüzde 9.9 enflasyonla birlikte sandıklar önümüze konulacak…
İşte mucize!…
Şoku atlatamayan iktidar şimdilik kendi dünyalarında yarattıkları pembe tabloyu halka pazarlamakla meşgul. Bundan dört /beş ay önce ‘iyi gidiyoruz, bu yaşananlar geçici, düzlüğe çıkmamız yakındır, biraz sabır, dünya sabır sapır dökülüyor, biz onlar gibi değiliz. Onlar perişan biz sapasağlam ayaktayız’ sözleriyle moral vermeye çalışıyorlardı. Algı yaratmaya çalışıyorlardı. Bu hayale dünyaya anlata anlata kendileri de inanmaya başladılar.
Dört/beş ay önce siyaseten söylüyorlardı, günü kurtarmak için söylüyorlardı artık inanarak söylüyorlar. Pembe dünyalarına halkı inandıramadılar ama kendilerini inandırdılar.
Ama hayal dünyasında fazla yaşanmaz. Eninde sonunda uyanacaklar/uyandırılacaklar.
Erdoğan uyandı gibi ama çaktırmıyor. Şimdilik hayal satmaya devam ediyor. Seçime kadar da satacak ama inanıyorum ki son altı aya hazırlanıyor. Son altı aya oynuyor…
Seçime giderken son altı ay önemli mi?
Siyaset bilimci Maurice Duverger’e göre; evet… Diyor ki; ‘halk daima iktidarların son altı aylık uygulamalarına bakarak oy verir’
İktidarın tek sığınağı tek umudu Duverger’in bu tespiti. 2023’ün ilk yarısı ‘yağdır mevlam’ dönemi olabilir.
(Burada bir parantez açıp başka bir konuya daha değinmek istiyorum. Konu çok önemli.
Dün Türkiye Cumhuriyet’inin parti devletine dönüştüğü bir kez daha ispatlandı. Hatırlarsınız, karlı bir kış günü İmamoğlu İngiliz Büyükelçisiyle bir balıkçıda buluşmuş, MOBESA’dan çekilen görüntüleri yayınlanmıştı.
İmamoğlu şikâyet eti, sorumlusunun bulunmasını istedi. İstanbul Valisi soruşturmaya izin vermedi. AKP’nin Valisi gibi davrandı. Gerekçesi şu: ‘Görüntülerin KGYS kamerasından alınmadığı, alındığı var sayılsa bile…’ Görüntüler alınmış mı alınmamış mı, görüntüler servis edilmiş mi edilmemiş mi mesele bu.
MOBESA görüntülerinden sorumlu polisler polis üniformalarını çıkarıp AKP formasını giymişler mi giymemişler mi öğrenmemiz gereken bu.
Araç plakası gözükmüyormuş, özel hayatın gizliliği ihlal edilmemiş falan bunlar tali mesele. Bunlar sudan gerekçe. Ana konu görüntülerin kaynağı. O kaynak ortaya çıkmasın diye soruşturmaya izin vermeyen Vali’nin tarafsızlığından söz edilebilir mi?
Parti devleti budur işte. Valiler parti görevlisi zihniyetindedir.)
Ekim sonrası Allah kerim.
Maliye Bakanı Nebati enflasyonun aralık ayından sonra düşmeye başlayacağını söylemişti. O düşüşte baz etkisiyle olacak.