Yıllar önce sınıfımızdaki bir Cezayirli öğrenci “bağımsızlık savaşımızın kahramanlarından, başta Ahmed bin Bella olmak üzere haberdarsınız. O nedenle ben size hiç duymadığınız ama bilmeniz gereken bir çiftten söz edeceğim” diyerek başlamıştı konuşmaya. Dersimiz Third World Development’di (Üçüncü Dünya Gelişimi). Adına çok sinir olurdum bu dersin. Birilerinin kafalarına göre yaptığı sınıflandırmalardan biriydi çünkü. Tıpkı Orta Doğu gibi. Kime göre Üçüncü Dünya, neye göre Orta Doğu? Gerçekten hala canım sıkılır bu tanımlamalara.
Bendeniz Gana’yı seçmiştim ödev olarak, Cezayirli arkadaşımız da kendi ülkesini. O gün önce ben sonra o sunum yapmıştık sınıfa. “Bilmemiz gereken” Cezayirlilerin adını not etmiştim bir yere. O zaman bilgisayarlar bu kadar yaygın değil, o meşhur kartotekslere kaydederdim notlarımı. Yüzlerce vardı böyle. Hepsini sahip olabildiğim ilk bilgisayarıma taşımak, çok ama çok zamanımı almıştır. O not mutlaka bir yerlerde duruyordur, ama kimdiler, adları neydi, onları neden bilmemiz gerekiyordu, unuttum hepsini. Ancak hafızanın bazı şefkatli tutumları oluyor zaman zaman. O konuşmadan, sözü edilenlerin Cezayir’de doğmakla beraber batılı komünist bir çift olduğu bilgisi kalmış aklımda. Kırıntısı daha doğrusu.
Yirmi yıl sonra hatırladım
Yıllar geçti aradan. 20 yıldan fazla bir zaman yani. Bir haber sitesinde dün “Cezayir’in İspanyol asıllı komünist önderlerinden Juliette Garcia Acampora’nın 92 yaşında öldüğünü” okudum. Cezayirli sınıf arkadaşımın sözünü ettiği “komünist çiftten” kadın olan bu olmalıydı. Ölüm haberine üzülmekle beraber, ondan “haberdar” olmak sevindirdi beni doğrusu. Çünkü gerçekten bilinmesi gereken, eşine az rastlanır bir “enternasyonalist komünist”ti Acompora çifti. Sınırları tanımayan, herhangi bir kara parçasını “vatan” bilen bir çift olarak haklarında konuşulmayı hak ediyorlar tabii. Kendisi gibi Cezayir’e yerleşmiş bir İtalyan ailenin çocuğu olan komünist eşi George Acampora ile beraber Cezayir kurtuluş savaşına katılmıştı İspanyol asıllı Juliette..
Juliette Garcia’nın, ailesini İspanya’nın sefaletinden, yoksulluğundan kaçırıp Cezayir’e getiren, bu ülkeye yerleşen babası da İç Savaş’da faşistlere karşı dövüşmek için İspanya’ya döner, ama Cezayir’e geri dönemez. Savaşta öldüğü tahmin ediliyor. On dört yaşındaki Juliette Garcia, eşiyle Cezayir’in Bab El-Oued kentinde bir ayakkabı atölyesinde çırak olarak çalıştığı sırada tanışmıştır. Genç çift evlenir evlenmez Cezayir Komünist Partisi’ne katılırlar, ömürlerinin sonuna kadar da partili kalırlar. Cezayir’in bağımsızlık savaşı sırasında, 1956’da Georges idama mahkûm edilir, Juliette ise sömürgeci Fransa polislerince defalarca kaçırılarak işkenceye alınır. Cezayir devrimcilerine karşı vahşetiyle bilinen faşist Fransız örgütü (Fransa devletince desteklenmiştir) OAS’ın (Gizli Ordu) suikast girişimlerinden kurtulurlar. 1959’da “affedilen” George 2012’de yaşamını yitirir.
Hep saygı, sevgi gördüler
George 19 Mart 1962’de kazanılan bağımsızlıktan sonra Fransa ile Cezayir çifte vatandaşlığını hak kazanır ama Fransız vatandaşlığını kabul etmez. Cezayir’in yeniden inşasında aktif olarak yer alır, yarbay rütbesiyle emekli oluncaya kadar hizmet etmeyi sürdürür. Juliette de birkaç gün öncesine kadar sosyal faaliyetlerini aksatmadan yürütmüştür. Ülke eğitimine katkıda bulunmaya devam eder. Fransız sömürgeciliğine karşı giriştikleri mücadele Cezayir’de her kesimden insanın saygısını, sevgisini kazanmalarına yol açar bu muhteşem çiftin. Juliette’in cenaze törenine başta Cezayir Cumhurbaşkanı olmak üzere tüm devlet yetkilileri ile binlerce yurttaşın katılması bunun kanıtıdır.
Üçüncü Dünya sayılıyordu Cezayir. Bu tanımlama bağımsızlığını kazandıktan sonra gösterdiği büyük gelişmeye rağmen hiç değişmedi batılının gözünde. İşte Acampora’lar kendi ülkelerine tercih ettiler bu “Üçüncü Dünya ülkesini”. Çok sevdiler. Numaralara bölünmüş bir dünyaya inanmadıkları için “birinci dünya ülkesi” sayılan kendi ülkelerine gitmeyi akıllarına bile getirmediler. Yaşadıkları toprakların bağımsız olması yetmişti onlara.
Cezayirli sınıf arkadaşım, çok haklıymış gerçekten “bilmeniz gerekiyor” demekle.