Takriben Ne Zaman Deliririz?

Gökben Hızlı Sayar, bir psikiyatri profesörü… Çocukluğumuzun, gençliğimizin Porof’u meşhur Zihni Sinir‘in eşi olduğunu sonradan öğrendiğim Gökben ile tanışmam bir caps vesilesiyle oldu… TİP Başkanı Erkan Baş‘ı ağırladığım bir 31 Aralık günü paylaştığı fotoğrafla sadece beni değil, herkesi kahkahaya boğdu Gökben. Aşağıda göreceksiniz…

Sonra ben de bir açığını yakalamak üzere kendisini her yerden takibe aldım, heyhat… Takip ettikçe, “Arkadaşım olmalı” dediğim bir kadın çıktı karşıma…

Leman Kültür Beyoğlu’nda Tiyatro ve seslendirme sanatçısı Altuğ Yücel ile bir ‘sit-down’ yapacaklarını duydum. Adı Taknezade, yani ‘Takriben Ne Zaman Deliririz’in kısaltılmışı… Soru cazip geldi, derhal yazar dostum sevgili Ayşen Şahin‘i aradım; “hadi gidiyoruz” dedim.

Niye Ayşen Şahin? Bilmiyorum, sanırım gülmenin harika bir eylem olduğunun farkında olduğu için…

Kalktık gittik. Biraz sevgili Ramize Erer ve Tuncay Akgün ile sohbetin ardından Gökben ile Altuğ Yücel’in şovu başladı…

Gökben bir psikiyatri profesörü tabii… Şova bildiği yerden ‘Deliliğin tarihsel tanımı’yla girdi ve dedi ki ‘üçü de yoksa deli diyorlar…’

1- Evlenebilme yetisi

2- Çalışabilme yetisi

3- Toplumda sözünün ciddiye alınması

Bu satırları okuyan sizler, şimdi kendiniz hakkında biraz düşünüyorsunuz, biliyorum. Evet biz de öyle yaptık…

Sonra insanı hayattan soğutan takıntıları öyle bir anlattı ki, bu kadar da olmaz dedirtti sayın seyirciler!!! Bu arada insanın canı, Gökben Hızlı Sayar’ın öğrencisi olmayı çekmiyor değil…

Altuğ Yücel’in performansı şahaneydi… Zaman zaman o güzel sesiyle okuduğu Orhan Veli, zaman zaman Cemal Süreya ama ne yalan söyleyeyim en çok Ferhan Şensoy şiiriyle beni benden aldı…

En çok da şurası:

Balo sokağa sızarım

Hiç kimseyi üzmeden

Bir intihar biçimi

Hiç de faça vermeden

Beyoğlu’nda gezerim

Burda geçmiş hayatım

Şişe aç be Sezai.!

Burda bitsin hayatım.

***

******

OKUYUNUZ

Bir süredir köşe yazılarından mahrumduk; kendi adıma büyük bir boşluk hissettiğimi itiraf etmeliyim. Sevgili Mine Söğüt, arayı şahane bir romanla kapatıverdi…

Başkalarının Tanrısı: Karanlık geçmişi tuhaf olaylarla dolu, bacakları dizlerinden kesik yaşlı Efsun Abla… Kim olduğunu hatırlamayan, hafızasını yitirmiş Adnan Abi… Fahişelik yaparak para kazanan toksikoman Hülya… Bir sabah uyanıp düzenini, evini, işini terk edip arka sokaklarda tekinsiz hayata karışan kafası karışı şair Musa ve çöpte bulunmuş bebek Matruşka’nın öyküsü…

Bu kitabı okuduktan sonra artık insanların yanından geçerken başınızı öte yana çevirip gidemeyeceksiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir