Halk TV’de yayınlanan ve Gazeteci Can Coşkun‘un hazırlayıp sunduğu ‘Haber Masası’ programına Kastamonu Bozkurt’ta geçtiğimiz sene yaşanan sel felaketinde Ölçer Apartmanı’nda hayatını kaybedenlerin yakınları Ramazan Yücel, İzzet Özdoğan, Musa Geç, Orhan Kuş ve Mustafa Avcı konuk oldu.
Kastamonu Bozkurt’ta yaşanan sel felaketinde yıkılması sonucu 20 vatandaşımızın ölümüne neden olan Ölçer Apartmanının müteahhidi hakkında 15 yıl hapis cezası istendiğini ifade eden Coşkun, bu cezanın apartmanda yaşamını yitiren her bir vatandaş için 20 aya denk geldiğini ve durumun büyük tepki çektiğini söyledi.
Sel felaketinde eşini ve üç kızını kaybeden Mustafa Avcı yaşadıklarını anlattı, Avcı, zaman zaman yaşadıklarının etkisiyle konuşmakta zorlandığı o anlarda şu ifadeleri kullandı:
“Alışması imkansız bir şey, verilen bu 15 yıl tabi bizlere yeterli gelmiyor. Dere kenarına izin verenler, derenin duvarının yıkılmasının tahmin edenler, oranın belediye başkanı olsun -çünkü o sel esnasında orada, binanın yıkıldığı tarafta- bunlara baktığımızda sadece müteahhide suç görülüyor mesela. Diğer sorumlular yok. Orman Müdürlüğü olsun, Devlet Su İşleri olsun… Çünkü oraya bir duvar yapmışlar, duvardan sonra da iş makinası girmesi için boşluk bırakmışlar. Oradan giriyor, su oradan yürüyor. Zor tabi… Bize yetersiz geliyor doğrusu, bu verilecek cezaların sadece tek kişiyle kalması. O binayı oraya yaptıran, izin verenler, denetleyenler, projeyi çizenler; çünkü orada şöyle bir şey geçiyor, 5 katlı bir binanın temeline 8-9 katlı bir bina yapılıyor. Bilirkişi raporu onu söylüyor. Buna kimler göz yumdu, kimler o zaman… O dönemin belediye başkanı… Bunlar hep dahil edilmeli diye düşünüyoruz. Acımız tabi tarif edilemez, dünyanın en kötü insanının başına gelmesin”
Ölçer Apartmanı’nda hayatlarını kaybeden Ayşe Miray ve Kerem Ali Özdoğan’ın babası İzzet Özdoğan ise dere yatağının olması gerektiği gibi ıslah edilebileceğini ancak belediye başkanının ‘süslemeyi’ etrcih ettiğini belirterek, “Burada bir cinayet işlendi. Katliam oldu, resmen ihmallerin katliamı oldu” dedi.
Özdoğan müteahhidin tek ‘günah keçisi’ olmadığını ve bir ihmaller zinciri olduğunu, bu felaketten sorumlu daha fazla kişinin olduğunu söyledi.
Özdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Devlet büyüklerimize sesleniyorum, kurumların başına gelen insanlar işlerini yapmak için gelsin, ceplerini doldurmak için gelmesin. Kefenini giymek için gelsin, pantolonunu giymek için gelmesin. Bu bir emsal olsun istiyorum. Herkes yargılansın ki, emsal olsun ki, kimse bir daha buna cesaret etmesin. En kötü düşmanım dahi olsa istemem başına gelmesini. Gereğinin yapılmasını, herkesin tek tek hesap vermesini istiyorum. Buradaki arkadaşlarımın hepsi, biz kadere inanırız. Şerre inanırız. Hayır ve şerrin Allah’tan geldiğine de inanırız ama bu şu şekilde olmamalı; kader nasıldır? Oradan kurtulsaydı benim çocuklarım, yolda başına bir şey gelmiş olsaydı kurtulduktan sonra ben ona kader derdim ama ben buna kader diyemiyorum. Aynı selde bir tane vatandaş, o selden kurtuluyor ve Yaralı Göz’e doğru çıkıyor, oradan yol çöküyor. O adam orada vefat ediyor, bu kader ama bu kader değil. İhmalkarlık, bu kader değil. Resmen müteahhit oraya kumdan kale yapmış, dalga vurdu kale gitti… Ama kendi kalesi duruyor”